66. Makale Paper 66
Urantia’nın Gezegensel Prensi The Planetary Prince of Urantia
66:0.1 (741.1) OLAĞAN bir dünyaya bir Lanonandek Evladı’nın varışı, ebedi kurtuluşu tercih etme yetkinliği olarak iradenin ilkel insanın aklında gelişmiş olduğunu simgelemektedir. Ancak Gezegensel Prens Urantia’ya, insan iradesinin ortaya çıkmasından neredeyse yarım milyon yıl sonra ulaşmıştır. 66:0.1 (741.1) THE advent of a Lanonandek Son on an average world signifies that will, the ability to choose the path of eternal survival, has developed in the mind of primitive man. But on Urantia the Planetary Prince arrived almost half a million years after the appearance of human will.
66:0.2 (741.2) Yaklaşık olarak beş yüz bin yıl sonra ve altı renkli ırk veya diğer bir değişle Sangik ırklarının ortaya çıkışıyla eş zamanlı bir biçimde Gezegensel Prens Caligastia Urantia’ya ulaşmıştır. Prens’in varış zamanında dünya üzerinde neredeyse yarım milyar insan varlığı bulunmaktaydı ve onlar Avrupa, Asya ve Afrika’nın tamamına oldukça etraflı bir biçimde yayılmıştı. Mezopotamya’da kurulan Prens’in yönetim merkezi, dünya nüfus merkezinin yakınında konumlanmıştı. 66:0.2 (741.2) About five hundred thousand years ago and concurrent with the appearance of the six colored or Sangik races, Caligastia, the Planetary Prince, arrived on Urantia. There were almost one-half billion primitive human beings on earth at the time of the Prince’s arrival, and they were well scattered over Europe, Asia, and Africa. The Prince’s headquarters, established in Mesopotamia, was at about the center of world population.
1. Prens Caligastia ^top 1. Prince Caligastia ^top
66:1.1 (741.3) Caligastia; bir Lanonandek Evladı olup, ikinci düzeyin 9.344’üncü unsuruydu. O; genel olarak yerel evren olaylarının idaresinde deneyim sahibi olup, daha sonraki çağlarda Satania yerel sisteminin idaresinde özel olarak tecrübeli hale gelmiştir. 66:1.1 (741.3) Caligastia was a Lanonandek Son, number 9,344 of the secondary order. He was experienced in the administration of the affairs of the local universe in general and, during later ages, with the management of the local system of Satania in particular.
66:1.2 (741.4) Lucifer’in Satania içindeki hâkimiyetinden önce Caligastia, Jerusem üzerindeki Yaşam Taşıyıcı danışman heyetine atanmış bir konumda bulunmaktaydı. Lucifer Caligastia’yı kendisine ait bireysel görevlilerin bir mevkisine yükseltmiş olup, Caligastia onur ve güvenin beş dizi görevini yeterli bir biçimde yerine getirmiştir. 66:1.2 (741.4) Prior to the reign of Lucifer in Satania, Caligastia had been attached to the council of the Life Carrier advisers on Jerusem. Lucifer elevated Caligastia to a position on his personal staff, and he acceptably filled five successive assignments of honor and trust.
66:1.3 (741.5) Caligastia çok önceden Gezegensel Prens konumundaki bir görevi arzulamıştır; ancak onun ricası takımyıldız heyetlerine onaylanmak için geldiğinde, Takımyıldız Yaratıcıları’nın onayını almada o tekrar eden bir biçimde başarısız olmuştur. Caligastia özellikle, bir ondalık yerleşke veya diğer bir değişle yaşam-dönüşüm dünyasına gezegensel iradeci olarak gönderilmekte arzuluydu. Onun dilekçesi, Urantia’ya nihai olarak görevlendirilişinden önce birkaç defa reddedilmişti. 66:1.3 (741.5) Caligastia very early sought a commission as Planetary Prince, but repeatedly, when his request came up for approval in the constellation councils, it would fail to receive the assent of the Constellation Fathers. Caligastia seemed especially desirous of being sent as planetary ruler to a decimal or life-modification world. His petition had several times been disapproved before he was finally assigned to Urantia.
66:1.4 (741.6) Caligastia, her ne kadar tanımlı ufak durumlarda kurulu düzen ile uyuşmazlık eğilimi ile bütünleşen belirli bir huzursuzluğa sahip olsa da, kökenini aldığı ve ikamet ettiği evrenin refahına olan sadakat ve bağlılığın herkesi kıskandıracak bir karnesiyle birlikte kendisine emanet edilen dünya egemenliği için Jerusem’den görevlendirilmişti. 66:1.4 (741.6) Caligastia went forth from Jerusem to his trust of world dominion with an enviable record of loyalty and devotion to the welfare of the universe of his origin and sojourn, notwithstanding a certain characteristic restlessness coupled with a tendency to disagree with the established order in certain minor matters.
66:1.5 (741.7) Muhteşem Caligastia sistem başkentinden ayrıldığı zaman ben Jerusem üzerinde hazır bulunmaktaydım. Gezegenlerin hiçbir prensi bu zaman zarfına kadar, yarım milyon yıl önce önemli bir günde Caligastia’nın sahip olduklarından daha zengin bir hazırlıksal tecrübeyi veya daha iyi nitelikleri barındıran biçimde bir dünya idareciliği yaşam sürecine başlamamıştı. Bir şey kesinlik taşımaktaydı: Ben yerel evrenin yayınlarında bu gelişimin anlatımını hazırlama görevimi yerine getirdiğim zaman, bu soylu Lanonandek unsurunun oldukça yakın bir zaman zarfında gezegensel görevinin kutsal emanetine hıyanet edeceğine ve evren evlatlığının yüceltilmiş düzeyine ait onurlu ismi oldukça kötü bir biçimde lekeleyeceğine dair bir fikri en ufak bir biçimde bile bir an olsun aklımdan hiçbir zaman geçirmedim. Gerçekten ben Urantia’yı, dünya olaylarının idaresinde bu türden deneyimli, parlak ve özgün bir akla sahip olduğu biçimiyle, Satania’nın tümü içinde beş veya altı en talihli gezegenden biri olarak görmekteydim. Bu zamanlar ben, Caligastia’nın sinsi bir biçimde kendisine hasta bir biçimde düşkün hale gelmekte olduğunu kavramamıştım; bu zaman zarfında ben, kişilik kibrinin bu türden ince çizgilerini oldukça bütüncül bir biçimde anlamamıştım. 66:1.5 (741.7) I was present on Jerusem when the brilliant Caligastia departed from the system capital. No prince of the planets ever embarked upon a career of world rulership with a richer preparatory experience or with better prospects than did Caligastia on that eventful day one-half million years ago. One thing is certain: As I executed my assignment of putting the narrative of that event on the broadcasts of the local universe, I never for one moment entertained even in the slightest degree any idea that this noble Lanonandek would so shortly betray his sacred trust of planetary custody and so horribly stain the fair name of his exalted order of universe sonship. I really regarded Urantia as being among the five or six most fortunate planets in all Satania in that it was to have such an experienced, brilliant, and original mind at the helm of world affairs. I did not then comprehend that Caligastia was insidiously falling in love with himself; I did not then so fully understand the subtleties of personality pride.
2. Prens’in Yönetim Görevlileri ^top 2. The Prince’s Staff ^top
66:2.1 (742.1) Urantia’nın Gezegensel Prens’i göreve tek başına gönderilmemişti; Prens, görevlilerin olağan birliği ve idari yardımcılar tarafından eşlik edilmekteydi. 66:2.1 (742.1) The Planetary Prince of Urantia was not sent out on his mission alone but was accompanied by the usual corps of assistants and administrative helpers.
66:2.2 (742.2) Bu topluluğun başında, Gezegensel Prens’in birliktelik-yardımcısı olan Daligastia bulunmaktaydı. Daligastia da, 319.407’nci unsuru olarak ikinci düzey Lanonandek Evladı’ndan biriydi. O, Caligastia’nın birlikteliği olarak görevlendirildiği zaman bir yardımcı düzeyinde bulunmaktaydı. 66:2.2 (742.2) At the head of this group was Daligastia, the associate-assistant of the Planetary Prince. Daligastia was also a secondary Lanonandek Son, being number 319,407 of that order. He ranked as an assistant at the time of his assignment as Caligastia’s associate.
66:2.3 (742.3) Gezegensel yönetim sorumluları meleksel eş güdüm unsurlarının geniş bir sayısına ek olarak insan ırklarının amaçlarını geliştirmek ve onların refahını sağlamak amacıyla görevlendirilen diğer göksel varlıkların bir ev sahipliğini barındırmaktaydı. Ancak sizin bakış açınıza göre onların tümü arasında en ilginç topluluk — zaman zaman yüz Caligastia unsuru olarak adlandırılan — Prens’in yönetim görevlilerine ait bedensel unsurlardır. 66:2.3 (742.3) The planetary staff included a large number of angelic co-operators and a host of other celestial beings assigned to advance the interests and promote the welfare of the human races. But from your standpoint the most interesting group of all were the corporeal members of the Prince’s staff—sometimes referred to as the Caligastia one hundred.
66:2.4 (742.4) Prens’in yönetim görevlilerinin bu yeniden-bedene kavuşturulmuş yüz üyesi, Urantia serüvenine başlamak için gönüllü olan Jerusem’in 785.000’den fazla yükseliş vatandaşı arasından Caligastia tarafından seçilmiştir. Seçilen yüz unsurun her biri farklı bir gezegenden gelmiş olup, onlardan hiçbiri Urantia’dan katılmamaktaydı. 66:2.4 (742.4) These one hundred rematerialized members of the Prince’s staff were chosen by Caligastia from over 785,000 ascendant citizens of Jerusem who volunteered for embarkation on the Urantia adventure. Each one of the chosen one hundred was from a different planet, and none of them were from Urantia.
66:2.5 (742.5) Bu Jerusem gönüllüleri, doğrudan bir biçimde sistem başkentinden Urantia’ya yüksek meleksel ulaşım vasıtasıyla getirilmiştir; varışları üzerine onlar, kanlı canlı bedenden oluşan bünyeler ve aynı zamanda sistemin yaşam döngülerine uyumlu hale gelen bir biçimde, özel gezegensel hizmetin çifte doğasına ait kişilik türleri ile donatılana kadar geçiş uykusuna yatırılmışlardır. 66:2.5 (742.5) These Jerusemite volunteers were brought by seraphic transport direct from the system capital to Urantia, and upon arrival they were held enseraphimed until they could be provided with personality forms of the dual nature of special planetary service, literal bodies consisting of flesh and blood but also attuned to the life circuits of the system.
66:2.6 (742.6) Bu yüz Jerusem vatandaşının varışından kısa bir süre önce, tasarımlarını yakın bir zamanda kusursuzlaştırmış olan Urantia’da ikamet halindeki iki yüksek denetimci Yaşam Taşıyıcısı Andon ve Fonta ırk kolunun seçilmiş yüz kurtuluş unsuruna ait yaşam plazmasının, Prens’in yönetim görevlilerine ait bedensel üyeleri için düşünülen maddi bedenlere olan aktarımı hususunda Jerusem ve Edentia’ya taleplerini bildirmişlerdir. Bu istek Jerusem’de karşılanmış ve Edentia’da onaylanmıştır. 66:2.6 (742.6) Sometime before the arrival of these one hundred Jerusem citizens, the two supervising Life Carriers resident on Urantia, having previously perfected their plans, petitioned Jerusem and Edentia for permission to transplant the life plasm of one hundred selected survivors of the Andon and Fonta stock into the material bodies to be projected for the corporeal members of the Prince’s staff. The request was granted on Jerusem and approved on Edentia.
66:2.7 (742.7) Bununla birlikte, benzersiz ırkın en iyi kollarının kurtuluşunu yansıtan bir biçimde Andon ve Fonta niteliklerine ait kırk erkek ve kadın, Yaşam Taşıyıcıları tarafından seçilmiştir. Bir veya iki istisna dışında, ırkın ilerleyişine katkıda bulunan bu Andonsal katılımcılar birbirlerini tanımamaktaydı. Eş güdüm halindeki Düşünce Düzenleyici yönlendirişi ve Prens’in gezegensel yönetim merkezinin gözetimi altındaki yüksek meleksel rehberlik tarafından, birbirinden geçiş ölçüde ayrılan yerleşkelerden bu unsurlar bir araya getirilmiştir. Burada bahse konu yüz insan, bu Andon soylarına ait yaşam plazmasının bir bölümünün maddi ayrışımını yöneten Avalon’dan gelen oldukça yetenekli gönüllü heyetin sorumluluğuna teslim edilmiştir. Bu yaşayan madde bunun sonrasında, Prens’in yönetim görevlilerine ait yüz Jerusem üyesinin kullanımı için inşa edilecek maddi bedenlere aktarılmıştır. Bu gelişmeler olurken sistem başkentinden yeni gelen bu vatandaşlar, yüksek meleksel ulaşım uykusunda tutulmaktaydı. 66:2.7 (742.7) Accordingly, fifty males and fifty females of the Andon and Fonta posterity, representing the survival of the best strains of that unique race, were chosen by the Life Carriers. With one or two exceptions these Andonite contributors to the advancement of the race were strangers to one another. They were assembled from widely separated places by co-ordinated Thought Adjuster direction and seraphic guidance at the threshold of the planetary headquarters of the Prince. Here the one hundred human subjects were given into the hands of the highly skilled volunteer commission from Avalon, who directed the material extraction of a portion of the life plasm of these Andon descendants. This living material was then transferred to the material bodies constructed for the use of the one hundred Jerusemite members of the Prince’s staff. Meantime, these newly arrived citizens of the system capital were held in the sleep of seraphic transport.
66:2.8 (742.8) Yüz Caligastia unsuru için özel bedenlerin gerçek anlamdaki yaratımı ile birlikte bu etkileşimler, Âdem ve Havva’nın gezegensel konumlandırılışı ile ilgili daha sonra ortaya çıkan gelenekler ile ileriki dönemlerde karıştırılan birçok durum biçiminde sayısız efsanenin doğuşuna kaynaklık etmiştir. 66:2.8 (742.8) These transactions, together with the literal creation of special bodies for the Caligastia one hundred, gave origin to numerous legends, many of which subsequently became confused with the later traditions concerning the planetary installation of Adam and Eve.
66:2.9 (743.1) Yüz Jerusem gönüllüsünü taşıyan yüksek melek taşıyıcıların varışından âlemin üç katmanlı varlıkları niteliğinde bu gönüllülerin bilinçlerini yeniden kazandıkları vakte kadar süren bir biçimde yeniden kişilik kazanımının bütüncül etkileşimi tam olarak on gün sürmüştür. 66:2.9 (743.1) The entire transaction of repersonalization, from the time of the arrival of the seraphic transports bearing the one hundred Jerusem volunteers until they became conscious, threefold beings of the realm, consumed exactly ten days.
3. Dalamatia — Prens’in Şehri ^top 3. Dalamatia—The City of the Prince ^top
66:3.1 (743.2) Gezegensel Prens’in yönetim merkezi, daha sonraları Mezopotamya olarak tanımlanan bölgenin bir yerleşkesi içinde, bu zamanların Basra Körfezi çevresi içerisinde konumlanmıştı. 66:3.1 (743.2) The headquarters of the Planetary Prince was situated in the Persian Gulf region of those days, in the district corresponding to later Mesopotamia.
66:3.2 (743.3) Bu zamanların Mezopotamya bölgesi içinde iklim ve tabiat, bu dönemin sonlanışından beri süre gelen koşullarından oldukça farklı bir biçimde, Prens’in yönetim sorumlularına ve onların yardımcılarına ait görevler için her bakımdan elverişli bir konumda bulunmaktaydı. İlkel Urantia varlıklarını kültür ve medeniyet alanları içinde belirli başlangıçsal ilerlemeleri sağlamaya teşvik etmek için tasarlanan, doğal çevrenin bir parçası olarak bu türden elverişli bir iklime sahip olmak gerekliydi. Bu çağların bir büyük görevi, yerleşik hayata geçmiş çiftçi olarak barışı arzulayan bir türe daha sonraki aşamada evirilebilmesi ümidiyle, insanın avcı konumundan sürüleri güden bir düzeye dönüştürülmesiydi. 66:3.2 (743.3) The climate and landscape in the Mesopotamia of those times were in every way favorable to the undertakings of the Prince’s staff and their assistants, very different from conditions which have sometimes since prevailed. It was necessary to have such a favoring climate as a part of the natural environment designed to induce primitive Urantians to make certain initial advances in culture and civilization. The one great task of those ages was to transform man from a hunter to a herder, with the hope that later on he would evolve into a peace-loving, home-abiding farmer.
66:3.3 (743.4) Urantia üzerinde Gezegensel Prens’in yönetim merkezi, genç ve gelişmekte olan bir âlem üzerindeki benzer çalışma merkezlerinin ortak niteliklerini taşımaktaydı. Prens’in yerleşkenin merkezi, kırk fit yükseklikte duvarlar etrafında çevrilerek oldukça yalın ancak güzel bir şehirdi. Kültürün bu dünya merkezi, Daligastia’nın ismini onurlandıran bir biçimde Dalamatia olarak adlandırılmıştır. 66:3.3 (743.4) The headquarters of the Planetary Prince on Urantia was typical of such stations on a young and developing sphere. The nucleus of the Prince’s settlement was a very simple but beautiful city, enclosed within a wall forty feet high. This world center of culture was named Dalamatia in honor of Daligastia.
66:3.4 (743.5) Bu şehir, bedensel görevlilerin on heyetinin birbirine bağlı on ayrı yerleşkenin merkezinde konumlandığı yönetim merkez malikâneleriyle birlikte, on yan kısma ayrılmıştı. Şehrin göbeğinde, görülmeyen Yaratıcı’nın mabedi bulunmaktaydı. Prens ve onun birlikteliklerine ait idari yönetim merkezi, bu mabedin hemen çevresinde toplanan on iki bölmeden oluşan bir biçimde düzenlenmişti. 66:3.4 (743.5) The city was laid out in ten subdivisions with the headquarters mansions of the ten councils of the corporeal staff situated at the centers of these subdivisions. Centermost in the city was the temple of the unseen Father. The administrative headquarters of the Prince and his associates was arranged in twelve chambers immediately grouped about the temple itself.
66:3.5 (743.6) Dalamatia’nın binalarının tümü tek katlı bir yapıdan meydana gelmekteydi; bu tek katlı yapılara istisna olarak iki katlı heyet yönetim merkezi ve üç katlı ancak alçak bir mimariye sahip her şeyin Yaratıcısı’nın merkezi mabedi bulunmaktaydı. 66:3.5 (743.6) The buildings of Dalamatia were all one story except the council headquarters, which were two stories, and the central temple of the Father of all, which was small but three stories in height.
66:3.6 (743.7) Bu şehir, yapı malzemesi bakımından — tuğla olarak — bu ilkel zamanların en iyi inşaat uygulamalarını temsil etmekteydi. Çok az sayıda taş veya odun bu yapı malzemesi içinde kullanılmıştı. Bu şehir etrafında bulunan insanların yaşamlarında ev yapımı ve köy mimarisi, Dalamatia örneği vasıtasıyla çok büyük bir biçimde gelişme göstermişti. 66:3.6 (743.7) The city represented the best practices of those early days in building material—brick. Very little stone or wood was used. Home building and village architecture among the surrounding peoples were greatly improved by the Dalamatian example.
66:3.7 (743.8) Prens’in yönetim merkezi yakınında insan varlıklarının tüm renkleri ve sınıfları ikamet etmişti. Ve yakında bulunan bu kabilelerden Prens’in okullarının ilk öğrencileri toplanmıştı. Her ne kadar Dalamatia’nın bu öncül okulları olgunlaşmamış niteliğe sahip olsa da, bu ilkel çağın erkekleri ve kadınları için yapılabilecek her şeyi sağlamışlardı. 66:3.7 (743.8) Near the Prince’s headquarters there dwelt all colors and strata of human beings. And it was from these near-by tribes that the first students of the Prince’s schools were recruited. Although these early schools of Dalamatia were crude, they provided all that could be done for the men and women of that primitive age.
66:3.8 (743.9) Prens’in bedensel görevlileri; sürekli bir biçimde çevrede bulunan kabilelerin üstün insanları etrafında toplanmış olup, bu öğrencileri eğittikten ve onlar için ilham kaynağı olduktan sonra geldikleri topluluklarının öğretmenleri ve önderleri olarak onları geri göndermişlerdir. 66:3.8 (743.9) The Prince’s corporeal staff continuously gathered about them the superior individuals of the surrounding tribes and, after training and inspiring these students, sent them back as teachers and leaders of their respective peoples.
4. Yüz Unsur’un İlk Zamanları ^top 4. Early Days of the One Hundred ^top
66:4.1 (743.10) Prens’in yönetim sorumlularının varışı, köklü bir etki yaratmıştır. Onların mevcudiyetine dair haberin yayılışı yaklaşık olarak bin yıllık bir sürecin geçmesini gerektirirken, Mezopotamya yönetim merkezi yakınında bulunan bu kabileler, Urantia üzerindeki yüz yeni sakinin öğretileri ve davranışlarından oldukça etraflı bir biçimde etkilenmişlerdir. Sizin ileriki dönemlerde ortaya çıkan mitolojilerinizin çoğu, Prens’in görevlilerinin bu üyeleri üstün insan olarak yeniden bedene kavuşturulduğu zamandan kalma bozulmaya uğramış efsanelerden türemiştir. 66:4.1 (743.10) The arrival of the Prince’s staff created a profound impression. While it required almost a thousand years for the news to spread abroad, those tribes near the Mesopotamian headquarters were tremendously influenced by the teachings and conduct of the one hundred new sojourners on Urantia. And much of your subsequent mythology grew out of the garbled legends of these early days when these members of the Prince’s staff were repersonalized on Urantia as supermen.
66:4.2 (744.1) Bu tür gezegen-dışı eğitmenlerin olumlu etkisi karşısında ciddi engel fanilerin onların tanrılar olarak görme eğilimidir; ortaya çıkış biçimi dışında elli erkek ve elli kadından oluşan yüz Caligastia unsuru, ne doğa-ötesi yöntemlere ne de insan-ötesi ikna araçlarına başvurmuştur. 66:4.2 (744.1) The serious obstacle to the good influence of such extraplanetary teachers is the tendency of mortals to regard them as gods, but aside from the technique of their appearance on earth the Caligastia one hundred—fifty men and fifty women—did not resort to supernatural methods nor superhuman manipulations.
66:4.3 (744.2) Ancak bedensel görevliler yine de insan-üstü bir nitelikte bulunmaktaydı. Onlar Urantia üzerindeki görevlerine olağanüstü üç katmanlı varlıklar olarak başlamışlardı: 66:4.3 (744.2) But the corporeal staff were nonetheless superhuman. They began their mission on Urantia as extraordinary threefold beings:
66:4.4 (744.3) 1. Onlar bedensel ve göreceli olarak insan niteliğinde bulunmaktaydı çünkü onlar, Urantia’nın Andonsal yaşam plazması biçiminde insan ırklarından birine ait mevcut yaşam plazmasını taşımaktaydılar. 66:4.4 (744.3) 1. They were corporeal and relatively human, for they embodied the actual life plasm of one of the human races, the Andonic life plasm of Urantia.
66:4.5 (744.4) Prens’in yönetim görevlilerine ait bu yüz üye, cinsiyetlerine ve önceki fani düzeylerine göre eşit orada bölünmüştür. Bu topluluğun her bir üyesi, fiziksel varlığın herhangi bir yeni düzeyi için ebeveynsel hale gelmeye yetkindi; ancak onlar, sadece belirli koşullar altında doğumlarını dünyaya getirmeye başvurmada dikkatli bir biçimde eğitilmişlerdir. Özel gezegensel hizmetten ayrılamadan yakın bir süre önce varislerini dünyaya getirmek, bir Gezegensel Prens bedensel görevlisi için alışılagelmiş bir durumdur. Genellikle bahse konu bu gelişim, Gezegensel Âdem ve Havva’nın varış zamanında veya ondan yakın bir zaman sonra ortaya çıkar. 66:4.5 (744.4) These one hundred members of the Prince’s staff were divided equally as to sex and in accordance with their previous mortal status. Each person of this group was capable of becoming coparental to some new order of physical being, but they had been carefully instructed to resort to parenthood only under certain conditions. It is customary for the corporeal staff of a Planetary Prince to procreate their successors sometime prior to retiring from special planetary service. Usually this is at, or shortly after, the time of the arrival of the Planetary Adam and Eve.
66:4.6 (744.5) Buna bağlı olarak bahse konu özel varlıklar, cinsel birliktelikleri sonucunda nasıl bir tür maddi yaratılmışın dünyaya geleceğine dair neredeyse hiçbir fikre sahip değillerdi. Ve onlar bu gerçeğe hiçbir zaman sahip olmadılar; dünya görevlerinin uygulanması aşamasından önce idare düzenin tamamı isyan yüzünden bozulmaya uğramıştır; ve ebeveynsel görev içinde daha sonra faaliyet göstermiş olan unsurlar sistemin yaşam akımlarından tecrit edilmiştir. 66:4.6 (744.5) These special beings therefore had little or no idea as to what type of material creature would be produced by their sexual union. And they never did know; before the time for such a step in the prosecution of their world work the entire regime was upset by rebellion, and those who later functioned in the parental role had been isolated from the life currents of the system.
66:4.7 (744.6) Ten rengi ve dil bakımından, Caligastia’nın görevlilerine ait bu maddileştirilmiş üyeler Andonsal ırkı takip etmiştir. Tek bir farkla onlar, âlemin fanilerinin beslendiği yiyeceklerle yaşamlarını sürdürmüşlerdir: Bu topluluğun yeniden yaratılmış bedenleri, et taşımayan bir beslenme türü ile tüm besin gereksinimlerini tamamiyle karşılamaktaydı. Bu durum, meyveler ve kuruyemişlerle bol olan ılık bir bölgedeki ikametlerini belirleyen kıstaslardan biri olmuştur. Et taşımayan bir beslenme biçimi uygulaması yüz Caligastia unsuru zamanından kaynağını almaktadır; çünkü bu beslenme geleneği, yakın yerleşkelere yayılmış ve bir zamanlar baskın bir biçimde et ile beslenen evrimsel ırklar içinde türedikleri köken toplulukları olarak birçok çevre kabilesinin beslenme alışkanlıklarını değiştirmiştir. 66:4.7 (744.6) In skin color and language these materialized members of Caligastia’s staff followed the Andonic race. They partook of food as did the mortals of the realm with this difference: The re-created bodies of this group were fully satisfied by a nonflesh diet. This was one of the considerations which determined their residence in a warm region abounding in fruits and nuts. The practice of subsisting on a nonflesh diet dates from the times of the Caligastia one hundred, for this custom spread near and far to affect the eating habits of many surrounding tribes, groups of origin in the once exclusively meat-eating evolutionary races.
66:4.8 (744.7) 2. Yüz unsur; maddi ancak, yüksek ve özel bir düzeye ait benzersiz erkeklerden ve kadınlardan oluşarak Urantia üzerinde yeniden bir araya getirildiği biçimde, insan-üstü varlıklarıydı. 66:4.8 (744.7) 2. The one hundred were material but superhuman beings, having been reconstituted on Urantia as unique men and women of a high and special order.
66:4.9 (744.8) Jerusem üzerinde geçici vatandaşlığı memnuniyet ile deneyimlerken bu topluluk, henüz Düşünce Düzenleyicileri ile bütünleşmiş bir konumda bulunmamaktaydı buna ek olarak evlatlığın alçalan düzeyleri ile birlikte gezegensel hizmet görevini teslim almaya gönüllü olduklarında ve onların arzuları kabul edildiğinde, sahip oldukları Düzenleyiciler kendilerinden ayrılmıştı. Ancak bu Jerusem unsurları, yükseliş gelişimini taşıyan ruhlara sahip olarak, insan-üstü varlıklardı. Fani yaşam boyunca beden içinde ruh, embriyo aşamasında bulunmaktadır; ruh (yeniden diriliş biçiminde) morontia yaşamı içinde doğar ve birbirini takip eden morontia dünyaları boyunca büyümesine devam eder. Ve böylelikle yüz Caligastia unsurunun ruhu görevlerine başlamadan önce, gelişimsel yedi malikâne dünyası deneyiminden Jerusem üzerinde vatandaşlık düzeyine genişlemiş bir nitelikte hazır bulunmaktaydı. 66:4.9 (744.8) This group, while enjoying provisional citizenship on Jerusem, were as yet unfused with their Thought Adjusters; and when they volunteered and were accepted for planetary service in liaison with the descending orders of sonship, their Adjusters were detached. But these Jerusemites were superhuman beings—they possessed souls of ascendant growth. During the mortal life in the flesh the soul is of embryonic estate; it is born (resurrected) in the morontia life and experiences growth through the successive morontia worlds. And the souls of the Caligastia one hundred had thus expanded through the progressive experiences of the seven mansion worlds to citizenship status on Jerusem.
66:4.10 (744.9) Eğitimleri uyarınca bu görevliler, cinsel yollardan doğuma katılmadılar; ancak onlar, kişisel bedenleri hakkındaki bilgilere titizlikle sahip olup, ussal (akıl) ve morontia (ruh) birlikteliğinin olası her fazını dikkatli bir biçimde keşfettiler. Şehir duvarı tamamlanmadan çok daha önce Danite topluluğunun ikinci ve yedinci üyesi morontia bedenlerinin birlikteliğine (cinsel ve maddi olmayan bir türde varsayılan bir biçimde) eşlik eden bir olguyu kaza eseri keşfettiğinde bu topluluğun Dalamatia’daki ikameti otuz üçüncü yılında bulunmaktaydı bu maceranın sonucu, birinci derece yarı-ölümlü yaratılmışların ilk unsurunun açığa çıkışını sağladı. Bu yeni varlık, gezegensel yönetim yardımcıları ve onların göksel birliktelikleri için bütünüyle görünülebilen özelliğe sahipti; ancak onlar, çeşitli insan kabilelerinin erkek ve kadınları tarafından görülemeyen bir konumda bulunmaktaydı. Gezegensel Prens’in kararı üzerine bedensel görevlilerin tümü benzer varlıkların doğum vazifesini üstlendi; ve onların hepsi, öncül Danite çiftinin talimatlarını takip ederek bu görevde başarılı oldular. Böylelikle Prens’in yönetim görevlileri nihai olarak sayıca 50.000 birinci derece yarı-ölümlü unsurun özgün birliği haline geldi. 66:4.10 (744.9) In conformity to their instructions the staff did not engage in sexual reproduction, but they did painstakingly study their personal constitutions, and they carefully explored every imaginable phase of intellectual (mind) and morontia (soul) liaison. And it was during the thirty-third year of their sojourn in Dalamatia, long before the wall was completed, that number two and number seven of the Danite group accidentally discovered a phenomenon attendant upon the liaison of their morontia selves (supposedly nonsexual and nonmaterial); and the result of this adventure proved to be the first of the primary midway creatures. This new being was wholly visible to the planetary staff and to their celestial associates but was not visible to the men and women of the various human tribes. Upon authority of the Planetary Prince the entire corporeal staff undertook the production of similar beings, and all were successful, following the instructions of the pioneer Danite pair. Thus did the Prince’s staff eventually bring into being the original corps of 50,000 primary midwayers.
66:4.11 (745.1) Bu ara-tür yaratılmışlar, dünyanın yönetim merkezine ait olayları yerine getirmede önemli derecedeki hizmetin parçası olmuşlardır; ancak Dalamatia’daki ilkel sakinler, bu görülmeyen yarı-ruhaniyetler hakkında bilgilendirilmiş olup, çağlar boyunca bu yarı-ölümlü varlıklar evrim halindeki faniler için ruhaniyet bütünlüğünü simgelemişlerdir. 66:4.11 (745.1) These mid-type creatures were of great service in carrying on the affairs of the world’s headquarters. They were invisible to human beings, but the primitive sojourners at Dalamatia were taught about these unseen semispirits, and for ages they constituted the sum total of the spirit world to these evolving mortals.
66:4.12 (745.2) 3. Yüz Caligastia unsuru kişisel olarak ölümsüz veya diğer bir değişle ölmeyen varlıklardı. Maddi bünyeleri boyunca sistemin yaşam akımlarının panzehirsel kimyasalları dolaşım halindeydi; ve eğer yaşam döngüleri ile olan iletişimlerini isyan nedeniyle kaybetmemiş olsalardı, ileride ortaya çıkacak olan bir Tanrı Evladı’nın varışına kadar veya Havona ve Cennet’e olan kesintisiz yolculuklarına devam etmeleri için gelecekte serbest bırakılacakları vakte kadar süresiz olarak yaşayacaklardı. 66:4.12 (745.2) 3. The Caligastia one hundred were personally immortal, or undying. There circulated through their material forms the antidotal complements of the life currents of the system; and had they not lost contact with the life circuits through rebellion, they would have lived on indefinitely until the arrival of a subsequent Son of God, or until their sometime later release to resume the interrupted journey to Havona and Paradise.
66:4.13 (745.3) Satania yaşamının bu panzehirsel kimyasalları, Caligastia’nın varış zamanında Norlatiadek’in En Yüksek Unsurları tarafından Urantia’ya gönderilen bir Edentia çalısı olarak yaşam ağacının meyvesinden elde edilmişti. Dalamatia zamanında bu ağaç, görülmez Yaratıcı’nın mabet bahçesinin merkezinde yetişmişti; ve yaşam ağacının bu meyvesi, Prens’in yönetim görevlilerine ait maddi ve geride kalan fani varlıkların bu ağaca erişim süresince kesintisiz yaşamalarına izin vermiştir. 66:4.13 (745.3) These antidotal complements of the Satania life currents were derived from the fruit of the tree of life, a shrub of Edentia which was sent to Urantia by the Most Highs of Norlatiadek at the time of Caligastia’s arrival. In the days of Dalamatia this tree grew in the central courtyard of the temple of the unseen Father, and it was the fruit of the tree of life that enabled the material and otherwise mortal beings of the Prince’s staff to live on indefinitely as long as they had access to it.
66:4.14 (745.4) Her ne kadar bu ağaç evrimsel ırklar için etkisiz bir özellikte bulunsa da; bahse konu aşkın yaşam besini, yüz Caligastia unsuruna ve aynı zamanda onlar ile birliktelik içerisinde bulunan değişikliğe uğramış yüz Andonsal varlığına kesintisiz yaşamı bahşetmeye oldukça yeterliydi. 66:4.14 (745.4) While of no value to the evolutionary races, this supersustenance was quite sufficient to confer continuous life upon the Caligastia one hundred and also upon the one hundred modified Andonites who were associated with them.
66:4.15 (745.5) Yüz Andonsal unsuru Prens’in yönetim görevlilerine ait üyelere sahip oldukları insan çekirdek plazmasını sağladığında, Yaşam Taşıyıcıları’nın sistem döngülerinin kimyasallarını onların fani bedenlerine aktarmış olduğu bu bağlamda açıklığa kavuşturulmalıdır; ve böylece onlar, fiziksel ölüme karşı gelerek yönetim görevlileri ile eş zamanlı olarak çağlar boyunca yaşamaya yetkin hale getirilmiştir. 66:4.15 (745.5) It should be explained in this connection that, at the time the one hundred Andonites contributed their human germ plasm to the members of the Prince’s staff, the Life Carriers introduced into their mortal bodies the complement of the system circuits; and thus were they enabled to live on concurrently with the staff, century after century, in defiance of physical death.
66:4.16 (745.6) Nihai olarak yüz Andonsal unsuru, kendi bünyelerinin üst düzeyde bulunan varlıkların yeni türlerine katkıda bulunmuş olduğu hususunda bilgilendirilmiştir; ve Andon kabilelerinin bahse konu bu yüz çocuğu, Prens’in bedensel görevlilerinin kişisel yardımcıları olarak yönetim merkezinde tutulmuştur. 66:4.16 (745.6) Eventually the one hundred Andonites were made aware of their contribution to the new forms of their superiors, and these same one hundred children of the Andon tribes were kept at headquarters as the personal attendants of the Prince’s corporeal staff.
5. Yüz Unsur’un Düzenlenişi ^top 5. Organization of the One Hundred ^top
66:5.1 (745.7) Yüz unsur, her biri on üyeden oluşan on özerk heyet içinde hizmet vermeleri için idari olarak düzenlenmiştir. Bu on heyetin iki veya daha fazlası ortak görüşmelerde bir araya geldiği zaman, bu türden toplantılara Daligastia başkanlık etmekteydi. Bu on topluluk şu birimlerden meydana gelmişti: 66:5.1 (745.7) The one hundred were organized for service in ten autonomous councils of ten members each. When two or more of these ten councils met in joint session, such liaison gatherings were presided over by Daligastia. These ten groups were constituted as follows:
66:5.2 (745.8) 1. Yiyecek ve maddi refah heyeti. Bu topluluğa Ang başkanlık etmekteydi. İnsan türlerinin yiyecek, su, giyecek ve maddi gelişimi, bu yetkin birliktelik tarafından desteklenmekteydi. Onlar; kazı, bahar düzenlemesi ve tarımı oldukça iyi bir biçimde öğretmişlerdi. Onlar, yüksek rakımlarda ve kuzeyde yaşayan insanlara kıyafet olarak kullanmak için derileri korumanın gelişmiş yöntemlerini öğretmişlerdi; ve dokumacılık daha sonra sanat ve bilim öğretmenleri tarafından onlarla tanıştırılmıştı. 66:5.2 (745.8) 1. The council on food and material welfare. This group was presided over by Ang. Food, water, clothes, and the material advancement of the human species were fostered by this able corps. They taught well digging, spring control, and irrigation. They taught those from the higher altitudes and from the north improved methods of treating skins for use as clothing, and weaving was later introduced by the teachers of art and science.
66:5.3 (746.1) Besin saklamanın yöntemlerinde büyük ilerlemeler gerçekleştirilmişti. Yiyecek; pişirme, kurutma ve tütsüleme vasıtasıyla muhafaza edilmişti; yiyecek böylelikle en öncül değerli eşya halinde gelmişti. İnsana, dünyayı dönemsel olarak kırıp geçiren kuraklığın tehlikelerinin üstünden gelmesi öğretilmişti. 66:5.3 (746.1) Great advances were made in methods of food storage. Food was preserved by cooking, drying, and smoking; it thus became the earliest property. Man was taught to provide for the hazards of famine, which periodically decimated the world.
66:5.4 (746.2) 2. Evcilleştirme ve istifade kurulu. Bu heyet; insan varlıklarına yüklerini taşımada ve ulaşımlarını yerine getirmede yardımcı olmak, yiyeceklerini tedarik etmek ve daha sonra toprak ekim hizmetinin parçası olmak amacıyla en iyi uyum sağlayan hayvanların seçilmesi ve onların yetiştirilmesi görevine adanmıştı. Bu yetkin birlik Bon tarafından yönetilmekteydi. 66:5.4 (746.2) 2. The board of animal domestication and utilization. This council was dedicated to the task of selecting and breeding those animals best adapted to help human beings in bearing burdens and transporting themselves, to supply food, and later on to be of service in the cultivation of the soil. This able corps was directed by Bon.
66:5.5 (746.3) Şu an nesli tükenmiş olan yararlı hayvanların birkaç türü, bugüne kadar evcilleştirilmiş hayvanlar olarak mevcudiyetini sürdüren bazıları ile birlikte evcilleştirilmişti. İnsan uzun yıllar boyunca köpek ile birlikte hali hazırda yaşamış bir konumda bulunmaktaydı ve mavi ırk, filin evcilleştirilişinde çoktan başarılı olmuştu. İnek, dikkatli bir yetiştirme ile değerli bir besin kaynağı haline gelecek kadar gelişmişti; tereyağı ve peynir, insan beslenmesinin önemli parçalarından biri haline gelmişti. Öküzleri yük taşımak için kullanmaları insanlara öğretilmişti; ancak at, daha sonraki bir zamana kadar evcilleştirilmemişti. Bu birliğin üyeleri ilk olarak, taşıma işlevi için tekerleğin kullanılışını insanlara öğretmişti. 66:5.5 (746.3) Several types of useful animals, now extinct, were tamed, together with some that have continued as domesticated animals to the present day. Man had long lived with the dog, and the blue man had already been successful in taming the elephant. The cow was so improved by careful breeding as to become a valuable source of food; butter and cheese became common articles of human diet. Men were taught to use oxen for burden bearing, but the horse was not domesticated until a later date. The members of this corps first taught men to use the wheel for the facilitation of traction.
66:5.6 (746.4) İletilerin gönderilmesi ve yardım çağrılarının yapılması amacıyla uzun yolculuklara gönderilen bir biçimde haberci güvercinlerin ilk defa kullanışı bu zamanlarda gerçekleşmiştir. Bon’un topluluğu, taşıyıcı kuşlar olarak büyük fandorları eğitmede başarılı olmuştu; ancak otuz bin yıldan uzun bir süre önce onların nesli tükenmişti. 66:5.6 (746.4) It was in these days that carrier pigeons were first used, being taken on long journeys for the purpose of sending messages or calls for help. Bon’s group were successful in training the great fandors as passenger birds, but they became extinct more than thirty thousand years ago.
66:5.7 (746.5) 3. Yırtıcı hayvanlara karşı kurulan üstünlüğün danışmanları. İlkel insanın belirli hayvanları evcileştirmek durumunda oluşu yeterli değildi; o aynı zamanda, geride kalan saldırgan hayvan dünyası canlılarından kendisini nasıl koruması gerektiğini öğrenmek zorundaydı. Bu topluluk Dan tarafından yönetilmekteydi. 66:5.7 (746.5) 3. The advisers regarding the conquest of predatory animals. It was not enough that early man should try to domesticate certain animals, but he must also learn how to protect himself from destruction by the remainder of the hostile animal world. This group was captained by Dan.
66:5.8 (746.6) Tarihi bir şehir duvarının yapılış amacı, düşmansı tutumlara sahip insanların beklenmeyen saldırılarını engellemeye ek olarak yırtıcı yaratıklara karşı korunmaktı. Duvarlara sahip olmayan ve ormanlarda yaşan insanlar; ağaç yerleşkelere, taş barakalara ve gece ateşinin idaresine bağlılardı. Bu nedenle bu eğitmenlerin insan yerleşkelerinin gelişimi konusunda öğrencileri eğitmek için oldukça fazla zaman ayırması oldukça doğaldır. Gelişen tekniklerin kullanılmasıyla ve tuzaklardan faydalanılmasıyla vahşi hayvanların insan denetimi altına alınmasında büyük ilerleme kaydedilmiştir. 66:5.8 (746.6) The purpose of an ancient city wall was to protect against ferocious beasts as well as to prevent surprise attacks by hostile humans. Those living without the walls and in the forest were dependent on tree dwellings, stone huts, and the maintenance of night fires. It was therefore very natural that these teachers should devote much time to instructing their pupils in the improvement of human dwellings. By employing improved techniques and by the use of traps, great progress was made in animal subjugation.
66:5.9 (746.7) 4. Bilginin paylaşımı ve korunması birimi. Bu topluluk, bu öncül çağların tamamiyle eğitimsel olan çabalarını düzenlemiş ve onları yönlendirmiştir. Bu birime Fad başkanlık etmiştir. Fad’ın eğitim yöntemleri, iş gücünün gelişmiş yöntemlerindeki eğitime eşlik eden istihdamın yüksek denetiminden oluşmaktaydı. Fad ilk alfabeyi tasarlamış olup, bir yazı sistemini sunmuştur. Bu alfabe yirmi beş simgeyi barındırmaktaydı. Bu öncül insanlar yazı malzemesi olarak; ağaç kabuklarını, kil levhaları, taş tablaları, dövülmüş deriden imal edilmiş bir parşömen biçimini ve yaban arısı yuvalarından elde edilmiş kâğıdımsı maddenin ilkel bir türünü kullanmışlardır. Caligastia’nın muhalefetinden yakın bir süre sonra yok edilen Dalamatia kütüphanesi, iki milyondan fazla ayrı kayda sahip olup, “Fad’ın evi” olarak bilinmekteydi. 66:5.9 (746.7) 4. The faculty on dissemination and conservation of knowledge. This group organized and directed the purely educational endeavors of those early ages. It was presided over by Fad. The educational methods of Fad consisted in supervision of employment accompanied by instruction in improved methods of labor. Fad formulated the first alphabet and introduced a writing system. This alphabet contained twenty-five characters. For writing material these early peoples utilized tree barks, clay tablets, stone slabs, a form of parchment made of hammered hides, and a crude form of paperlike material made from wasps’ nests. The Dalamatia library, destroyed soon after the Caligastia disaffection, comprised more than two million separate records and was known as the “house of Fad.”
66:5.10 (746.8) Mavi insan yazıya özellikle düşkün olup, en büyük gelişmeyi bu alanda gerçekleştirmiştir. Kırmızı insan resimsel yazıyı tercih ederken, sarı ırklar mevcut zamanda kullandıklarına çok benzeyen bir biçimde kelimeleri ve düşüncelerini simgeler ile ifade etmeye doğru kaydılar. Ancak alfabe ve ondan çok daha fazlası ilerleyen dönemlerde isyandan kaynaklanan kafa karışıklığı döneminde dünya üzerinden silinmiştir. Caligastia ihaneti, evrensel bir dilin oluşumuna dair dünya ümidini en azından bilinmeyen çağlara kadar yok etmiştir. 66:5.10 (746.8) The blue man was partial to alphabet writing and made the greatest progress along such lines. The red man preferred pictorial writing, while the yellow races drifted into the use of symbols for words and ideas, much like those they now employ. But the alphabet and much more was subsequently lost to the world during the confusion attendant upon rebellion. The Caligastia defection destroyed the hope of the world for a universal language, at least for untold ages.
66:5.11 (747.1) 5. Üretim ve ticaretten sorumlu kurul. Bu heyet, kabileler içinde üretimi desteklemekte ve çeşitli barış toplulukları arasında ticareti sağlamakta görevlendirilmiştir. Bu birimin önderi Nod'du. İlkel üretimin her türü bu birlik tarafından destek görmüştür. Onlar doğrudan bir biçimde, ilkel insanların beğenisine hitap eden birçok yeni ticari eşyayı sağlayarak ortak yaşam düzeyinin yükselişine katkıda bulunmuştur. Onlar, bilim ve sanat heyeti tarafından üretilen gelişmiş tuzun ticaretini büyük oranda genişletmişlerdir. 66:5.11 (747.1) 5. The commission on industry and trade. This council was employed in fostering industry within the tribes and in promoting trade between the various peace groups. Its leader was Nod. Every form of primitive manufacture was encouraged by this corps. They contributed directly to the elevation of standards of living by providing many new commodities to attract the fancy of primitive men. They greatly expanded the trade in the improved salt produced by the council on science and art.
66:5.12 (747.2) İlk ticari borç-alacak uygulaması, Dalamatia okullarında eğitilen bu aydınlanmış topluluklar arasında gerçekleştirilmiştir. Borçların ve alacakların merkezi bir değişim düzeni uyarınca onlar, takasın mevcut nesneleri yerine geçen markaları biriktirdiler. Dünya, bu işletim yöntemleri üzerinde yüz binlerce yıl boyunca herhangi bir gelişimi gerçekleştirmemişti. 66:5.12 (747.2) It was among these enlightened groups educated in the Dalamatia schools that the first commercial credit was practiced. From a central exchange of credits they secured tokens which were accepted in lieu of the actual objects of barter. The world did not improve upon these business methods for hundreds of thousands of years.
66:5.13 (747.3) 6. Açığa çıkarılan dinin üniversitesi. Bu bünye yavaş bir biçimde faaliyet göstermekteydi. Urantia medeniyeti tam anlamıyla, gerekliliğin örsü üstünde korkunun çekiçleriyle dövülmüştü. Ancak, ayrılık isyanıyla ortaya çıkmış daha sonraki kafa karışıklığı tarafından çabalarının kesintiye uğramasından önce bu topluluk, Yaratıcı korkusunu yaratılmış korkusuyla (hayalet korkusu olarak) değiştirmeye dair çabalarında ciddi ilerlemeler sağlamışlardır. Bu heyetin önderi Hap unsuruydu. 66:5.13 (747.3) 6. The college of revealed religion. This body was slow in functioning. Urantia civilization was literally forged out between the anvil of necessity and the hammers of fear. But this group had made considerable progress in their attempt to substitute Creator fear for creature fear (ghost worship) before their labors were interrupted by the later confusion attendant upon the secession upheaval. The head of this council was Hap.
66:5.14 (747.4) Prens’in yönetim görevlilerinden hiçbiri, açığa çıkarımlarını evrimi baltalayacak bir biçimde yerine getirmemektedir; onlar yalnızca, evrim güçlerini kullandıkları zirve noktasından sonra açığa çıkarımlarına başvurmuşlardır. Ancak Hap, dini hizmetin bir türünün şehir sakinleri tarafından arzulanmasını sağlamıştır. Onun topluluğu; Dalamatia unsurlarına ibadetin yedi ilahisini vermiş olup, aynı zamanda onlara günlük şükranlık sözünü sağlamış ve nihai olarak şu “Yaratıcı duasını” öğretmiştir: 66:5.14 (747.4) None of the Prince’s staff would present revelation to complicate evolution; they presented revelation only as the climax of their exhaustion of the forces of evolution. But Hap did yield to the desire of the inhabitants of the city for the establishment of a form of religious service. His group provided the Dalamatians with the seven chants of worship and also gave them the daily praise-phrase and eventually taught them “the Father’s prayer,” which was:
66:5.15 (747.5) “Evladı’nı onurlandırdığımız her şeyin Yaratıcısı, bizlere yardım eden gözlerle bak. Bizleri, sen haricinde duyulacak her korkudan kurtar. Eğitmenlerimiz için bir neşe kaynağı haline gelmemizi sağla ve doğruluğu sonsuza kadar dilimizden düşürme. Bizleri şiddet ve öfkeden arındır; yaşlılarımıza ve komşularımızdakilere saygı göstermemizi mümkün kıl. Kalplerimizi sevindirmek için bu mevsim bizlere yeşil otlaklar ve bereketli sürüler ver. Bizler söz verilen canlandırıcının gelişinin bir an önce gerçekleşmesi için dua etmekte olup, dünyaların ötesinde bulunanların gerçekleştirdiği gibi bu dünya üzerinde iradeni yerine getireceğiz.” 66:5.15 (747.5) “Father of all, whose Son we honor, look down upon us with favor. Deliver us from the fear of all save you. Make us a pleasure to our divine teachers and forever put truth on our lips. Deliver us from violence and anger; give us respect for our elders and that which belongs to our neighbors. Give us this season green pastures and fruitful flocks to gladden our hearts. We pray for the hastening of the coming of the promised uplifter, and we would do your will on this world as others do on worlds beyond.”
66:5.16 (747.6) Her ne kadar Prens’in yönetim görevlileri, ırk gelişimine ait doğal kaynaklar ve olağan yöntemler bakımından sınırlı bir konumda bulunsalar da; biyolojik gelişimin zirve noktasına erişim için ilerleyen süreçlerde gerçekleşecek evrimsel büyümenin hedefi olarak yeni bir ırkın Âdemsel hediyesinin geleceğini bildirmişlerdi. 66:5.16 (747.6) Although the Prince’s staff were limited to natural means and ordinary methods of race improvement, they held out the promise of the Adamic gift of a new race as the goal of subsequent evolutionary growth upon the attainment of the height of biologic development.
66:5.17 (747.7) 7. Sağlık ve yaşamın koruyucuları. Bu heyet; sağlık önlemlerinin tanıştırılması ve ilkel temizliğin sağlanması ile ilgili olup, Lut tarafından yönetilmiştir. 66:5.17 (747.7) 7. The guardians of health and life. This council was concerned with the introduction of sanitation and the promotion of primitive hygiene and was led by Lut.
66:5.18 (747.8) Bu heyetin üyeleri; ilerleyen çağların kafa karışıklığı sürecinde çoğu kaybolan ve yirminci yüzyıla kadar hiçbir biçimde tekrar keşfedilmemiş, şeyleri öğretmişlerdir. Hastalıktan kaçmanın bir aracı olarak yiyecekleri pişirme, kaynatma ve fırınlama bilgisini insan türlerine aktarmışlardır; aynı zamanda onlar, yiyecekleri pişirmenin bebek ölümlerini büyük ölçüde azalttığı ve anne sütünden daha erken bir sürede ayrılışı beraberinde getirdiği bilgisi insanlarla paylaşmışlardır. 66:5.18 (747.8) Its members taught much that was lost during the confusion of subsequent ages, never to be rediscovered until the twentieth century. They taught mankind that cooking, boiling and roasting, was a means of avoiding sickness; also that such cooking greatly reduced infant mortality and facilitated early weaning.
66:5.19 (747.9) Lut’un sağlık koruyucularına ait öncül öğretilerden çoğu, her ne kadar gittikçe bozulmaya ve ciddi ölçüde değişime uğrasa da, Musa dönemine kadar dünya kabileleri arasında varlığını sürdürmeye devam etti. 66:5.19 (747.9) Many of the early teachings of Lut’s guardians of health persisted among the tribes of earth on down to the days of Moses, even though they became much garbled and were greatly changed.
66:5.20 (748.1) Bu bilgisiz insanlar arasında temizliği sağlamada büyük engel, birçok hastalığın gerçek sebebinin gözle görülemeyecek kadar küçük olması gerçeğinden kaynaklanmıştır; bu bağlamda bahse konu duruma ilaveten onların tümü ateş ile ilgili hurafelere sahiplerdi. Atıkları yakmak için onları ikna etmek binlerce yıl aldı. Bu zaman zarfında, bozulmakta olan çöplerini toprak altına gömmeleri onlardan ısrarlı bir biçimde talep edildi. Bu çağın sağlık alanında büyük ilerleyişi, güneş ışığının sıhhat yayan ve hastalığı öldüren özelliklerine dair bilginin yayılmasıyla gerçekleşti. 66:5.20 (748.1) The great obstacle in the way of promoting hygiene among these ignorant peoples consisted in the fact that the real causes of many diseases were too small to be seen by the naked eye, and also because they all held fire in superstitious regard. It required thousands of years to persuade them to burn refuse. In the meantime they were urged to bury their decaying rubbish. The great sanitary advance of this epoch came from the dissemination of knowledge regarding the health-giving and disease-destroying properties of sunlight.
66:5.21 (748.2) Prens’in varışından önce yıkanma, ayrıcalıklı bir biçimde dinsel bir tören niteliğindeydi. İlkel insanları, bir sağlık uygulaması olarak bedenlerini yıkamaya ikna etmek gerçek anlamıyla güç bir durumdu. Lut nihai olarak; her şeyin Yaratıcısı’na olan ibadet içinde haftada bir kez öğlen ayinleri ile ilişkin olarak uygulanacak arınma töreninin bir parçası biçiminde su ile temizlenmeyi dinsel eğitmenlerin öğretileri içine almasını onlardan talep etmiştir. 66:5.21 (748.2) Before the Prince’s arrival, bathing had been an exclusively religious ceremonial. It was indeed difficult to persuade primitive men to wash their bodies as a health practice. Lut finally induced the religious teachers to include cleansing with water as a part of the purification ceremonies to be practiced in connection with the noontime devotions, once a week, in the worship of the Father of all.
66:5.22 (748.3) Sağlığın bu koruyucuları aynı zamanda; tokalaşmayı kişisel arkadaşlığın bir göstergesi ve topluluk sadakatinin bir simgesi olarak tanıştırarak, onun tükürük değişiminin veya kan içiminin yerini alması üzerinde uğraşlar vermişlerdir. Ancak üstün önderlerine ait öğretilerin zorlayıcı baskısını hissetmedikleri zaman, bu ilkel insanlar bilgisizliğin ve hurafelerin bir önceki sağlığa zarar veren ve hastalık yayıcı uygulamalarına kolayca geri dönmüşlerdir. 66:5.22 (748.3) These guardians of health also sought to introduce handshaking in substitution for saliva exchange or blood drinking as a seal of personal friendship and as a token of group loyalty. But when out from under the compelling pressure of the teachings of their superior leaders, these primitive peoples were not slow in reverting to their former health-destroying and disease-breeding practices of ignorance and superstition.
66:5.23 (748.4) 8. Sanat ve bilimin gezegensel heyeti. Bu birlik, öncül insanın üretimsel işleyiş biçiminin geliştirilmesine ve onun güzellik kavramının yükseltilmesine büyük oranda katkıda bulunmuştur. Onların önderi Mek isimli unsurdu. 66:5.23 (748.4) 8. The planetary council on art and science. This corps did much to improve the industrial technique of early man and to elevate his concepts of beauty. Their leader was Mek.
66:5.24 (748.5) Sanat ve bilim tüm dünya boyunca yavaş bir biçimde ilerlemekteydi, ancak fizik ve kimyanın öncül bilgileri Dalamatia unsurlarına öğretilmişti. Çömlekçilik gelişme göstermiş, süsleyici sanatların tümü ilerlemiştir; buna ek olarak insanın güzelliğe dair olası en yüksek fikirleri büyük bir ölçekte derinleşmiştir. Ancak müzik, mor ırkın varışından sonraki bir döneme kadar çok az bir gelişme göstermiştir. 66:5.24 (748.5) Art and science were at a low ebb throughout the world, but the rudiments of physics and chemistry were taught the Dalamatians. Pottery was advanced, decorative arts were all improved, and the ideals of human beauty were greatly enhanced. But music made little progress until after the arrival of the violet race.
66:5.25 (748.6) Bu ilkel insanlar, eğitmenlerinin ısrarlı taleplerine rağmen buhar gücünü kullanmaya razı olmamışlardır; onlar, sıkıştırılan buharın patlayıcı gücüne dair büyük korkularını hiçbir zaman yenememişlerdir. Buna rağmen onlar, — her ne kadar kızgın kırmızı metalin bir parçası öncül insan için dehşete düşürücü bir nesne olsa da — metaller ve ateş ile çalışmak için nihai olarak ikna edilmişlerdir. 66:5.25 (748.6) These primitive men would not consent to experiment with steam power, notwithstanding the repeated urgings of their teachers; never could they overcome their great fear of the explosive power of confined steam. They were, however, finally persuaded to work with metals and fire, although a piece of red-hot metal was a terrorizing object to early man.
66:5.26 (748.7) Mek, Andonsal unsurların kültürünü ilerletmek ve mavi insanın sanatını geliştirmek için büyük bir çaba sergilemiştir. Andon ırk kolu ile birlikte mavi ırkın bir karışımı, özel sanatsal niteliklere sahip bir türü dünyaya getirmiştir; ve onların çoğu usta heykeltıraşlar haline gelmiştir. Onlar taş veya mermer üzerinde çalışmamışlardır; ancak onların fırınlama ile sertleşen çömlek eserleri, Dalamatia bahçelerini süslemiştir. 66:5.26 (748.7) Mek did a great deal to advance the culture of the Andonites and to improve the art of the blue man. A blend of the blue man with the Andon stock produced an artistically gifted type, and many of them became master sculptors. They did not work in stone or marble, but their works of clay, hardened by baking, adorned the gardens of Dalamatia.
66:5.27 (748.8) Ev sanatlarında büyük ilerleme kaydedilmiştir; ancak bu ilerlemelerin birçoğu isyanın uzun ve karanlık çağları boyunca unutulmuş, ve çağdaş dönemlere kadar hiçbir biçimde yeniden keşfedilmemiştir. 66:5.27 (748.8) Great progress was made in the home arts, most of which were lost in the long and dark ages of rebellion, never to be rediscovered until modern times.
66:5.28 (748.9) 9. İlerleyen kabile ilişkilerin yönetim idarecileri. Bu heyet, insan toplumunun devlet düzeyine olan taşınması görevin kendilerine verildiği topluluktu. Heyet’e Tut başkanlık etmekteydi. 66:5.28 (748.9) 9. The governors of advanced tribal relations. This was the group intrusted with the work of bringing human society up to the level of statehood. Their chief was Tut.
66:5.29 (748.10) Bu önderler, kabileler arası evliliklerin gerçekleşmesine büyük katkılar sağlamıştır. Onlar, gerekli karar alım süreçleri ve tanışma için bütüncül olanağın verilmesi sonrasında kur ve evliliği desteklemişlerdir. Tamamiyle askeri nitelikli olan savaş dansları kısıtlanmış ve onlar değerli toplumsal amaçlara hizmet eden bir kapsama yönlendirilmiştir. Birçok çekişmeli oyun onlarla tanıştırılmıştır; ancak bu eski insanlar ciddi bir topluluktu; oldukça düşük düzeyde bulunan mizah anlayışı bu öncül kabilelerinin toplumsal yaşamında yer teşkil etmekteydi. Bu uygulamaların çok azı gezegensel başkaldırının ileriki ayrışma sürecinden sağ kalmıştır. 66:5.29 (748.10) These leaders contributed much to bringing about intertribal marriages. They fostered courtship and marriage after due deliberation and full opportunity to become acquainted. The purely military war dances were refined and made to serve valuable social ends. Many competitive games were introduced, but these ancient folk were a serious people; little humor graced these early tribes. Few of these practices survived the subsequent disintegration of planetary insurrection.
66:5.30 (749.1) Tut ve onun birliktelikleri; barışçıl bir niteliğe sahip topluluk birlikteliklerini desteklemek, refahı düzenlemeye ek olarak onu iyileştirmek, kabileler arası ilişkileri eş güdümsel hale getirmek ve kabilesel yönetimleri geliştirmek için çaba sarf etmişlerdir. Dalamatia’nın yakınlarında daha ileri bir kültür gelişmişti; ve bu gelişmiş toplumsal ilişkiler, daha uzak kabileleri etkilemede oldukça yararlıydı. Ancak Prens’in yönetim merkezinde hüküm süren medeniyetin yöntemi, diğer yerlerde evrimleşen yabansı topluluktan oldukça farklıydı bu durum Güney Afrika’nın yirminci yüzyıl Kap şehir toplumunun kuzeyde bulunan sınırlı Buşman halklarının ilkel kültüründen bütünüyle farklı olmasına benzetilebilir. 66:5.30 (749.1) Tut and his associates labored to promote group associations of a peaceful nature, to regulate and humanize warfare, to co-ordinate intertribal relations, and to improve tribal governments. In the vicinity of Dalamatia there developed a more advanced culture, and these improved social relations were very helpful in influencing more remote tribes. But the pattern of civilization prevailing at the Prince’s headquarters was quite different from the barbaric society evolving elsewhere, just as the twentieth-century society of Capetown, South Africa, is totally unlike the crude culture of the diminutive Bushmen to the north.
66:5.31 (749.2) 10. Kabilesel eş güdüm ve ırksal iş birliğinin yüce yargısı. Bu üstün heyet; Van tarafından yönetilmekte olup, insan olaylarının yüksek denetimi ile görevlendirilen diğer dokuz özel heyetinin tümü için itiraz mahkemesi düzeyindedir. Bu heyet, diğer heyetlere özel olarak görevlendirilmemiş dünyasal önemi merkezine alan her durumu bünyesine toplayan bir biçimde geliş bir faaliyet kapsamına sahiptir. Bu seçilmiş birlik, Urantia’nın yüce mahkemesi faaliyetlerini üstlenmek için yetkilendirilmeden önce Edentia’nın Takımyıldız Yaratıcıları tarafından onaylanmış bir konumda bulunmaktaydı. 66:5.31 (749.2) 10. The supreme court of tribal co-ordination and racial co-operation. This supreme council was directed by Van and was the court of appeals for all of the other nine special commissions charged with the supervision of human affairs. This council was one of wide function, being intrusted with all matters of earthly concern which were not specifically assigned to the other groups. This selected corps had been approved by the Constellation Fathers of Edentia before they were authorized to assume the functions of the supreme court of Urantia.
6. Prens’in Hükümranlığı ^top 6. The Prince’s Reign ^top
66:6.1 (749.3) Dünya kültür düzeyi, onun özgün varlıklarının toplumsal mirasıyla ölçülür; ve kültürel gelişim hızı bütünüyle, dünya sakinlerinin yeni ve gelişmiş düşünceleri kavrama yetkinliği tarafından belirlenir. 66:6.1 (749.3) The degree of a world’s culture is measured by the social heritage of its native beings, and the rate of cultural expansion is wholly determined by the ability of its inhabitants to comprehend new and advanced ideas.
66:6.2 (749.4) Geleneğe olan kölesel bağlılık, şimdiki zaman ile geçmişi duygusal bir biçimde bağlayarak istikrarı ve eş güdümü yaratmaktadır; ancak aynı zamanda bu bağlılık, kişisel teşebbüsü öldürmekte ve kişiliğin yaratıcı güçlerini esaret altına almaktadır. Yüz Caligastia unsuru dünyaya vardığında ve bu dönemin toplumsal birimleri bireysel teşebbüsün yeni müjdesini duyurmaya başladığında, Urantia’nın tamamı gelenek temelli adetler karşısında derin bir kafa karışıklığını deneyimledi. Ancak bu yararlı yönetim o kadar yakın bir süre içinde kesintiye uğramıştır ki ırkları geleneğin esaretinden hiçbir zaman bütünüyle kurtulamamıştır; adet hala Urantia’yı olumsuz bir biçimde baskı altına almaya devam etmektedir. 66:6.2 (749.4) Slavery to tradition produces stability and co-operation by sentimentally linking the past with the present, but it likewise stifles initiative and enslaves the creative powers of the personality. The whole world was caught in the stalemate of tradition-bound mores when the Caligastia one hundred arrived and began the proclamation of the new gospel of individual initiative within the social groups of that day. But this beneficent rule was so soon interrupted that the races never have been wholly liberated from the slavery of custom; fashion still unduly dominates Urantia.
66:6.3 (749.5) Satania malikâne dünyalarının mezunları olarak yüz Caligastia unsuru, Jerusem sanatları ve kültürünü oldukça iyi bilmekteydi; ancak bu türden bilgi, ilkel insan nüfusundan oluşan yabansı bir gezegen üzerinde hiçbir değere sahip değildi. Bu bilge varlıklar, dönemin ilkel insanlarının anlık dönüşümlerine veya diğer bir değişle topluca gerçekleşen köklü canlanışlarına teşebbüs etmekten daha iyisini bilmekteydi. Onlar, insan varlıklarının yavaş gerçekleşen evrimini oldukça iyi bir biçimde anladılar; ve onlar bilge bir biçimde, insanın yeryüzü üstündeki yaşam biçimini değiştirmede herhangi bir köklü değişimde bulunmaktan kaçındılar. 66:6.3 (749.5) The Caligastia one hundred—graduates of the Satania mansion worlds—well knew the arts and culture of Jerusem, but such knowledge is nearly valueless on a barbaric planet populated by primitive humans. These wise beings knew better than to undertake the sudden transformation, or the en masse uplifting, of the primitive races of that day. They well understood the slow evolution of the human species, and they wisely refrained from any radical attempts at modifying man’s mode of life on earth.
66:6.4 (749.6) On gezegensel heyetin her biri, yavaş bir biçimde ve doğal yollardan kendileri için görevlendirilen amaçları gerçekleştirmede yola koyuldular. Onların gayesi, çevre kabilelerin en iyi akıllarını kendilerine çekmek ve onları yetiştirdikten sonra toplumsal canlanmanın elçileri olarak topluluklarının arasına geri göndermekti. 66:6.4 (749.6) Each of the ten planetary commissions set about slowly and naturally to advance the interests intrusted to them. Their plan consisted in attracting the best minds of the surrounding tribes and, after training them, sending them back to their people as emissaries of social uplift.
66:6.5 (749.7) Yabancı elçiler, topluluğun özel ricası olmadan hiçbir şekilde bir ırka gönderilmemiştir. Bir kabilenin veya ırkın canlanışı ve gelişimi için çaba gösteren bireyler her zaman, ilgili kabile veya ırkın kendi üyeleriydiler. Yüz unsur, üstün bir ırkın alışkanlıklarını ve geleneklerini bile diğer bir kabileye kabul ettirmeye çalışmazdı. Onlar her zaman sabır içinde, her ırkın geçmişten gelen adetlerini ileri doğrultuda canlandırmak ve geliştirmek için çaba göstermiştir. Urantia’nın gelişmemiş halkı toplumsal geleneklerini, yeni ve daha iyi uygulamalar ile değiştirmek için değil, daha yüksek bir kültür ile etkileşime girmesi ve üstün akıllar ile birliktelik halinde olması için Dalamatia’ya getirmiştir. Bu süreç yavaş ama oldukça etkiliydi. 66:6.5 (749.7) Foreign emissaries were never sent to a race except upon the specific request of that people. Those who labored for the uplift and advancement of a given tribe or race were always natives of that tribe or race. The one hundred would not attempt to impose the habits and mores of even a superior race upon another tribe. Always they patiently worked to uplift and advance the time-tried mores of each race. The simple folk of Urantia brought their social customs to Dalamatia, not to exchange them for new and better practices, but to have them uplifted by contact with a higher culture and by association with superior minds. The process was slow but very effectual.
66:6.6 (750.1) Dalamatia eğitmenleri, biyolojik evrim tamamiyle kendiliğinden gerçekleşen doğal seçilimine toplumsal tercihi eklemeye çabaladılar. Onlar, insan topluluğunun dengesini bozmadı ancak dikkate değer bir biçimde onun olağan ve doğal evrimini hızlandırdı. Onların temel gayesi evrimsel bir biçimde gelişmeyi sağlamaktı, açığa çıkarış vasıtasıyla devrimi gerçekleştirmek değil. İnsan ırkı küçük ölçekli bir dini ve onun ahlaki değerlerini elde etmek için çağlar harcamıştır; ve bu üstün insanlar, gerektiğinden fazla eğitim ve aydınlatma üstün varlıklar tarafından geri kalmış ırkların canlandırılmasına teşebbüs edildiğinde istisnasız açığa çıkan kafa karışıklığı ve dehşetle insanlığın kısmi gelişimlerini onlardan çalmaktan daha iyisi bilmektelerdi. 66:6.6 (750.1) The Dalamatia teachers sought to add conscious social selection to the purely natural selection of biologic evolution. They did not derange human society, but they did markedly accelerate its normal and natural evolution. Their motive was progression by evolution and not revolution by revelation. The human race had spent ages in acquiring the little religion and morals it had, and these supermen knew better than to rob mankind of these few advances by the confusion and dismay which always result when enlightened and superior beings undertake to uplift the backward races by overteaching and overenlightenment.
66:6.7 (750.2) Ebeveynlerin yaşamları boyunca kız ve erkek evlatların onların denetimi ve rehberliği altında kaldığı Afrika’nın kalbine Hıristiyan din elçileri gittiğinde, yirmi bir yaşına geldiğinde bu çocukların tüm ebeveyn kısıtlamalarından özgür olması öğretisini uygulamayı bir nesil içinde gerçekleştirmeye çabaladıkları zaman yalnızca kafa karışıklığı ve aile kurum düzeninin alt üst oluşunu beraberlerinde de getirmektedirler. 66:6.7 (750.2) When Christian missionaries go into the heart of Africa, where sons and daughters are supposed to remain under the control and direction of their parents throughout the lifetime of the parents, they only bring about confusion and the breakdown of all authority when they seek, in a single generation, to supplant this practice by teaching that these children should be free from all parental restraint after they have attained the age of twenty-one.
7. Dalamatia’da Yaşam ^top 7. Life in Dalamatia ^top
66:7.1 (750.3) Her ne kadar seçkin bir biçimde güzel ve çağın ilkel insanlarının merakını uyandıracak şekilde tasarlanmış olsa da, Prens’in yönetim merkezi tamamiyle mütevazıydi. Binalar; hayvanların evcileştirilmesiyle tarımdaki nihai gelişmeyi desteklemek bu gönderilen eğitmenlerin başlıca gayesi olduğu için, bilinçli olarak büyük yapılı değildi. Şehir duvarları içinde toprak hacmi, yaklaşık olarak yirmi bin insanı geçindirmek için yetecek otlak ve bahçe sağlamaya elverişliydi. 66:7.1 (750.3) The Prince’s headquarters, though exquisitely beautiful and designed to awe the primitive men of that age, was altogether modest. The buildings were not especially large as it was the motive of these imported teachers to encourage the eventual development of agriculture through the introduction of animal husbandry. The land provision within the city walls was sufficient to provide for pasturage and gardening for the support of a population of about twenty thousand.
66:7.2 (750.4) İbadetin merkezi mabedinin ve üstün insanların yüksek denetim topluluklarına ait heyet malikânelerin içyapısı, gerçekten de güzel sanat eserleriydi. Ve konutlar düzen ve temizliğin timsaliyken, her şey daha sonraki dönemlerin gelişmelerine kıyasla oldukça basit ve bütünüyle ilkel düzeydeydi. Kültürün bu yönetim merkezinde Urantia’ya doğal olarak var olmayan hiçbir yöntem uygulanmamıştır. 66:7.2 (750.4) The interiors of the central temple of worship and the ten council mansions of the supervising groups of supermen were indeed beautiful works of art. And while the residential buildings were models of neatness and cleanliness, everything was very simple and altogether primitive in comparison with later-day developments. At this headquarters of culture no methods were employed which did not naturally belong on Urantia.
66:7.3 (750.5) Prens’in bedensel görevlileri; dünyanın toplumsal merkezinde ve eğitimsel karargâhında kısa süreli ikamet eden öğrenci gözlemcileri için ilham kaynağı olmak ve onları olumlu bir biçimde etkilemek amacıyla tasarlanan, evleri olarak idare ettikleri basit ve örneksel yerleşkeler üzerinde hâkimiyet kurdular. 66:7.3 (750.5) The Prince’s corporeal staff presided over simple and exemplary abodes which they maintained as homes designed to inspire and favorably impress the student observers sojourning at the world’s social center and educational headquarters.
66:7.4 (750.6) Aile yaşamının belirli düzeni ve bir ailenin göreceli olarak kesinleşmiş bir yerleşe içinde tek çatı altında beraber yaşaması Dalamatia zamanından kalmış olup, başlıca olarak, yüz unsur ve onların öğrencilerinin sahip olduğu örnek ve öğretilerden kökenini almıştır. Toplumsal bir birim olarak ev, insan türünün torunlarını ve büyük torunlarını derinden sevmesine ve onlar için tasarımlarda bulunmalarına yön veren Dalamatia’nın üstün erkek ve kadınlarının çabalarına kadar hiçbir şekilde başarılı olamamıştır. Yabansı insan kendi çocuğunu derinden sevmektedir; ancak medeni insan aynı zamanda kendi toruna karşı da derin sevgi beslemektedir. 66:7.4 (750.6) The definite order of family life and the living of one family together in one residence of comparatively settled location date from these times of Dalamatia and were chiefly due to the example and teachings of the one hundred and their pupils. The home as a social unit never became a success until the supermen and superwomen of Dalamatia led mankind to love and plan for their grandchildren and their grandchildren’s children. Savage man loves his child, but civilized man loves also his grandchild.
66:7.5 (750.7) Prens’in yönetim görevlileri babalar ve anneler olarak beraber yaşadılar. Gerçektir ki onlar kendilerine ait hiçbir çocuğa sahip değillerdi; ancak Dalamatia’nın elli ebeveyn evi her zaman, Andonsal ve Sangik ırkların üstün ailelerinden seçilen beş yüzden fazla evlatlık edilmiş küçük çocuğu barındırmıştır; bu çocukların birçoğu öksüzdü. Onlar, bu üstün ebeveynlerin disiplin ve eğitiminden yararlandılar; ve Prens’in okulları içindeki bu üç yıllık eğitimin ardından (on üç ve en beş yaşları arasında öğrenim gördükleri kurumlardan sonra), evlenmek için elverişli hale gelmiş olup, geldikleri ırkların ihtiyaç sahibi kabileleri için Prens’in elçileri olarak görevlendirilmelerini beklediler. 66:7.5 (750.7) The Prince’s staff lived together as fathers and mothers. True, they had no children of their own, but the fifty pattern homes of Dalamatia never sheltered less than five hundred adopted little ones assembled from the superior families of the Andonic and Sangik races; many of these children were orphans. They were favored with the discipline and training of these superparents; and then, after three years in the schools of the Prince (they entered from thirteen to fifteen), they were eligible for marriage and ready to receive their commissions as emissaries of the Prince to the needy tribes of their respective races.
66:7.6 (751.1) Fad; öğrencilerin yaparak öğrendikleri ve yararlı görevlerin her gün yerine getirilişi ile yeteneklerini kazandıkları bir üretim okulu olarak Dalamatia’nın eğitim tasarısının hayata geçirilişini desteklemiştir. Eğitimin bu tasarımı, kişilik gelişimi içinde düşünmeyi ve hissetmeyi dışlamamıştır; ancak bu tasarı ilk olarak el işi eğitimini gerçekleştirmeyi amaçlamaktaydı. Eğitim bireysel ve toplu bir biçimde yapılmaktaydı. Öğrenciler, erkek ve kadınlar tarafından ortak bir biçimde eğitilmekteydi. Bu topluluğun yarısı cinsiyete göre ayrılmış olup, diğer yarısı ise karma eğitim düzenini uygulamaktaydı. Öğrencilere bireyler olarak el becerileri öğretilmiş olup, topluluklar veya sınıflar halinde toplumsal hale getirilmişlerdi. Onlar; yaşıtları ile birlikte takım çalışmasında bulunmalarına ek olarak daha genç topluluklar, yaşlı topluluklar ve erişkinler ile bütünleşmişlerdir. Onlar aynı zamanda; aile toplulukları, oyun ekipleri ve okul sınıfları olarak bu tür birliktelikler ile aşina hale getirilmişlerdir. 66:7.6 (751.1) Fad sponsored the Dalamatia plan of teaching that was carried out as an industrial school in which the pupils learned by doing, and through which they worked their way by the daily performance of useful tasks. This plan of education did not ignore thinking and feeling in the development of character; but it gave first place to manual training. The instruction was individual and collective. The pupils were taught by both men and women and by the two acting conjointly. One half of this group instruction was by sexes; the other half was coeducational. Students were taught manual dexterity as individuals and were socialized in groups or classes. They were trained to fraternize with younger groups, older groups, and adults, as well as to do teamwork with those of their own ages. They were also familiarized with such associations as family groups, play squads, and school classes.
66:7.7 (751.2) Geldikleri ırklar ile çalışmak için Mezopotamya’da eğitilen daha sonraki öğrenciler, kırmızı ve mavi ırkların temsilcileri ile birlikte batı Hindistan’ın yükseltilerinden gelen Andonsal unsurlarıydı bu dönemden sonra ise sarı ırkın az sayıdaki üyesi de bu bölgeye alınmıştır. 66:7.7 (751.2) Among the later students trained in Mesopotamia for work with their respective races were Andonites from the highlands of western India together with representatives of the red men and the blue men; still later a small number of the yellow race were also received.
66:7.8 (751.3) Hap öncül ırklara bir ahlaki yasayı sunmuştur. Bu kanun “Tanrı’nın Yolu” olarak bilinmekte olup, şu yedi emirden meydana gelmiştir: 66:7.8 (751.3) Hap presented the early races with a moral law. This code was known as “The Father’s Way” and consisted of the following seven commands:
66:7.9 (751.4) 1. Sizler, her şeyin Yaratıcısı olandan başka ne herhangi bir Tanrı’dan korkmamalı ne de ona ibadet etmelisiniz. 66:7.9 (751.4) 1. You shall not fear nor serve any God but the Father of all.
66:7.10 (751.5) 2. Sizler, dünyanın idarecisi olan Yaratıcı’nın Evladı’na ne itaatsizlikte bulunmalı ve ne onun insan-üstü birlikteliklerine karşı saygıda kusur etmelisiniz. 66:7.10 (751.5) 2. You shall not disobey the Father’s Son, the world’s ruler, nor show disrespect to his superhuman associates.
66:7.11 (751.6) 3. Sizler, insanların yargıçları huzuruna getirildiğiniz zaman yalan söylememelisiniz. 66:7.11 (751.6) 3. You shall not speak a lie when called before the judges of the people.
66:7.12 (751.7) 4. Sizler; erkekleri, kadınları veya çocukları öldürmemelisiniz. 66:7.12 (751.7) 4. You shall not kill men, women, or children.
66:7.13 (751.8) 5. Sizler, komşunuzun eşyaları veya hayvanlarını çalmamalısınız. 66:7.13 (751.8) 5. You shall not steal your neighbor’s goods or cattle.
66:7.14 (751.9) 6. Sizler, arkadaşınızın karısına dokunmamalısınız. 66:7.14 (751.9) 6. You shall not touch your friend’s wife.
66:7.15 (751.10) 7. Sizler, ebeveynlerinize veya kabilenizin yaşlılarına karşı saygısızlıkta bulunmamalısınız. 66:7.15 (751.10) 7. You shall not show disrespect to your parents or to the elders of the tribe.
66:7.16 (751.11) Bu yasa, yaklaşık üç yüz yıl boyunca Dalamatia’nın kanunuydu. Ve bu kanunun kazınmış olduğu birçok kaya şu an, Mezopotamya ve İran’ın kıyı sularının altında bulunmaktadır. Selamlamalarda ve yemek zamanı gerçekleşen teşekkürlerde kullanarak bu emirlerden birini haftanın her günü akılda tutmak adet haline gelmişti. 66:7.16 (751.11) This was the law of Dalamatia for almost three hundred thousand years. And many of the stones on which this law was inscribed now lie beneath the waters off the shores of Mesopotamia and Persia. It became the custom to hold one of these commands in mind for each day of the week, using it for salutations and mealtime thanksgiving.
66:7.17 (751.12) Bu dönemlerin zaman ölçümü, yirmi sekiz gün olarak hesaplanan dönem biçiminde ay takvimiydi. Bu zaman anlayışı, gece ve gündüz dışında insan toplulukları tarafından tanınan tek zaman kavramıydı. Yedi gün Dalamatia öğretmenleri tarafından tanıştırılmış olup, yirmi sekiz günün dörtte biri olduğu gerçeğinden kökeni almıştır. Aşkın-evren içinde yedi rakamının önemi kuşkusuz bir biçimde onlara, zamanın ortak kabulüne ruhsal bir birimin tanıştırılması imkânını vermiştir. Ancak Urantia’da, haftalık döneme içkin olarak köken oluşturacak bir sebep bulunmamaktadır. 66:7.17 (751.12) The time measurement of these days was the lunar month, this period being reckoned as twenty-eight days. That, with the exception of day and night, was the only time reckoning known to the early peoples. The seven-day week was introduced by the Dalamatia teachers and grew out of the fact that seven was one fourth of twenty-eight. The significance of the number seven in the superuniverse undoubtedly afforded them opportunity to introduce a spiritual reminder into the common reckoning of time. But there is no natural origin for the weekly period.
66:7.18 (751.13) Şehir etrafındaki ülke, yüz millik bir alan içinde oldukça yerleşmiş bir haldeydi. Şehrin hemen çevresinde, Prens’in okullarının yüzlerce mezunu hayvan evcilleştirilmesi ile uğraşmıştır; bu mezunların diğerleri ise, Prens’in yönetim görevlileri ve sayısız insan yardımcıları tarafından aldıkları talimatları yerine getirmiştir. Onların az sayıdaki unsuru tarım ve bahçecilik ile uğraşmıştır. 66:7.18 (751.13) The country around the city was quite well settled within a radius of one hundred miles. Immediately surrounding the city, hundreds of graduates of the Prince’s schools engaged in animal husbandry and otherwise carried out the instruction they had received from his staff and their numerous human helpers. A few engaged in agriculture and horticulture.
66:7.19 (751.14) İnsan türü, varsayılan günahın cezalandırılışı olarak tarımsal uğraşlar için görevlendirilmemişti. “Alın terinizle tarlaların meyvelerini yemelisiniz” sözü, ihanet eden Caligastia’nın önderliği altında Lucifer başkaldırısının akılsızlıklarına insanın katılmış olduğu gerçeği üzerine bildirilen bir ceza cümlesi değildi. Toprağın ekimi, evrimsel dünyalar üzerinde gelişen bir medeniyetin yerleşik hale gelmesinde içkin olan bir niteliktir; ve bu yöndeki emir, Urantia’ya varışları ile Caligastia’nın isyankâr Lucifer ile birlikte hareket ettiği acı dönemler arasında gerçekleşen üç yüz bin yıl boyunca Gezegensel Prens ve onun yönetim görevlilerine ait öğretilerin tümünün merkezini oluşturmaktadır. Toprak ile çalışmak bir lanet değildir; bunun aksine bu çalışma, insan etkinliklerinin tümü içerisinde en insani olanı deneyimleye izin verilmiş varlıkların tümü için en yüksek mutluluk kaynağıdır. 66:7.19 (751.14) Mankind was not consigned to agricultural toil as the penalty of supposed sin. “In the sweat of your face shall you eat the fruit of the fields” was not a sentence of punishment pronounced because of man’s participation in the follies of the Lucifer rebellion under the leadership of the traitorous Caligastia. The cultivation of the soil is inherent in the establishment of an advancing civilization on the evolutionary worlds, and this injunction was the center of all teaching of the Planetary Prince and his staff throughout the three hundred thousand years which intervened between their arrival on Urantia and those tragic days when Caligastia threw in his lot with the rebel Lucifer. Work with the soil is not a curse; rather is it the highest blessing to all who are thus permitted to enjoy the most human of all human activities.
66:7.20 (752.1) İsyanın çıktığı zaman, Dalamatia yaklaşık olarak altı bin yerleşik nüfusa sahipti. Bu sayı genel öğrencileri içine almaktaydı, fakat her zaman binin üstünde bulunan ziyaretçileri ve gözlemcileri kapsamamaktaydı. Ancak, bu çok eski zamanların muhteşem ilerleyişi ile ilgili neredeyse hiçbir kavrayışa sahip olamazsınız; bu dönemlerin muhteşem insan kazançlarının tümü, Caligastia’nın aldatmacası ve tahrikini izleyen dehşet verici kafa karışıklığı ve buhran dolu ruhsal karanlık tarafından neredeyse tamamen yeryüzünden silinmiştir. 66:7.20 (752.1) At the outbreak of the rebellion, Dalamatia had a resident population of almost six thousand. This number includes the regular students but does not embrace the visitors and observers, who always numbered more than one thousand. But you can have little or no concept of the marvelous progress of those faraway times; practically all of the wonderful human gains of those days were wiped out by the horrible confusion and abject spiritual darkness which followed the Caligastia catastrophe of deception and sedition.
8. Caligastia’nın Talihsizlikleri ^top 8. Misfortunes of Caligastia ^top
66:8.1 (752.2) Caligastia’nın uzun sürecine geri dönüp baktığımızda, görevinde ilgimizi çekebilecek tek bir olağandışı niteliği bulmaktayız; Caligastia çok aşırı bir biçimde bireysel bir kişilikti. O, gösterilen itirazın neredeyse her safını destekleme eğilimi sergilemiş olup, üstü örtülü eleştiriyi kibar bir biçimde ifade eden unsurlara sıkça anlayış göstermekteydi. Bizler, yüksek denetimin her türüne karşı ılıman bir biçimde serzenişte bulunarak yetki altında huzursuz olmanın bu eğiliminin öncül işaretlerini tespit etmiş bulunmaktayız. Her ne kadar kıdemli danışmaya karşı kısmen itirazda bulunmuş olsa ve daha üst yönetim altında bir biçimde ayak direyen davranışlar sergilemiş olsa da, ne zaman bir sınama vakti gelse o her zaman evren idarecilerine sadık ve Takımyıldız Yaratıcıları’nın emirlerine itaatkâr halde bulunmuştu. Urantia’nın utanç verici ihanetine kadar onda hiçbir zaman asli hiçbir kusur bulunmamıştı. 66:8.1 (752.2) In looking back over the long career of Caligastia, we find only one outstanding feature of his conduct that might have challenged attention; he was ultraindividualistic. He was inclined to take sides with almost every party of protest, and he was usually sympathetic with those who gave mild expression to implied criticism. We detect the early appearance of this tendency to be restless under authority, to mildly resent all forms of supervision. While slightly resentful of senior counsel and somewhat restive under superior authority, nonetheless, whenever a test had come, he had always proved loyal to the universe rulers and obedient to the mandates of the Constellation Fathers. No real fault was ever found in him up to the time of his shameful betrayal of Urantia.
66:8.2 (752.3) Eleştirel eğilimleri ve birey gururlarının gizli gelişimine ek olarak bu gelişimin birliktelik halinde bulunduğu birey önemi hissinin abartısı ile ilgili Lucifer ve Caligastia’nın sabırla eğitilmiş ve sevgiye uyarılmış oldukları belirtilmelidir. Ancak yardım etmek için gerçekleştirilen bu çabaların tümü, temeli olmayan eleştiriler ve kişisel özgürlüklerine yapılan dayanağı olmayan müdahaleler biçiminde yanlış anlaşılmış bulunmaktaydı. Caligastia ve Lucifer, bozulmaya uğramış düşüncelerinde ve yanlış yönlendirilmiş tasarımlarında etkin olmaya başlayan oldukça kınanması gereken temel gerekçelerden kaynağını alan bir biçimde samimi danışmanlarını yargılamışlardır. Onlar bencil olmayan danışmanlarını artan bencillikleriyle yargılamışlardır. 66:8.2 (752.3) It should be noted that both Lucifer and Caligastia had been patiently instructed and lovingly warned respecting their critical tendencies and the subtle development of their pride of self and its associated exaggeration of the feeling of self-importance. But all of these attempts to help had been misconstrued as unwarranted criticism and as unjustified interference with personal liberties. Both Caligastia and Lucifer judged their friendly advisers as being actuated by the very reprehensible motives which were beginning to dominate their own distorted thinking and misguided planning. They judged their unselfish advisers by their own evolving selfishness.
66:8.3 (752.4) Prens Caligastia’nın varışından itibaren gezegensel medeniyet, neredeyse üç yüz bin yıllık bir süre içinde oldukça doğal bir biçimde ilerlemiştir. Bir yaşam-dönüşüm âlemi oluşu ve böylelikle evrimsel dalgalanmaların sayısız düzensizliklerine ve olağan dışı gelişmelerine maruz kalışı dışında Urantia, Lucifer başkaldırısı ve eş zamanlı olarak gerçekleşen Caligastia ihaneti zamanına kadar gezegensel süreci içinde oldukça tatminkâr biçimde ilerleme göstermiştir. Bu süreçten sonra gerçekleşen tarih olaylarının hepsi, Âdem ve Havva’nın gezegensel görevlerini yerine getirmedeki sonraki başarısızlığına ek olarak bu felaketsel yanılma ile kesin bir biçimde değişime uğramıştır. 66:8.3 (752.4) From the arrival of Prince Caligastia, planetary civilization progressed in a fairly normal manner for almost three hundred thousand years. Aside from being a life-modification sphere and therefore subject to numerous irregularities and unusual episodes of evolutionary fluctuation, Urantia progressed very satisfactorily in its planetary career up to the times of the Lucifer rebellion and the concurrent Caligastia betrayal. All subsequent history has been definitely modified by this catastrophic blunder as well as by the later failure of Adam and Eve to fulfill their planetary mission.
66:8.4 (752.5) Urantia’nın Prensi, gezegenin uzun süreli karışıklığına neden olan bir biçimde Lucifer isyanı zamanında karanlığa doğru meyil etmiştir. O ilerleyen zamanlarda, takımyıldız idarecileri ve diğer evren makamlarının eş güdümsel faaliyeti tarafından egemenlik yetkisinden alınmıştır. Gezegen üzerinde Âdem’in ikameti zamanına kadar tecrit edilmiş Urantia’nın kaçınılmaz talihsizliklerinde pay sahibi olup, Âdem ve Havva’nın soyları olarak yeni mor ırkın yaşam kanının aşılanmasıyla fani ırkların yükseltilerek canlandırılması tasarımının başarısız uygulamasına bir biçimde olumsuz yönde katkıda bulunmuştur. 66:8.4 (752.5) The Prince of Urantia went into darkness at the time of the Lucifer rebellion, thus precipitating the long confusion of the planet. He was subsequently deprived of sovereign authority by the co-ordinate action of the constellation rulers and other universe authorities. He shared the inevitable vicissitudes of isolated Urantia down to the time of Adam’s sojourn on the planet and contributed something to the miscarriage of the plan to uplift the mortal races through the infusion of the lifeblood of the new violet race—the descendants of Adam and Eve.
66:8.5 (753.1) Görevden alınan Prens’in insan olaylarını etkileme gücü, İbrahim’in zamanında Maçiventa Melçizedek’in fani ete kemiğe bürünüşü tarafından oldukça etkin bir biçimde engellenmiştir; ve bunun sonrasında gerçekleşen beden içindeki Mikâil’in yaşamı boyunca bu ihanet eden Prens, nihai olarak Urantia üzerindeki tüm yetkilerinden uzaklaştırılmıştır. 66:8.5 (753.1) The power of the fallen Prince to disturb human affairs was enormously curtailed by the mortal incarnation of Machiventa Melchizedek in the days of Abraham; and subsequently, during the life of Michael in the flesh, this traitorous Prince was finally shorn of all authority on Urantia.
66:8.6 (753.2) Urantia üzerindeki kişisel bir şeytanın varlığı tezi, her ne kadar ihanette bulunmuş ve adaletsiz Caligastia’nın gezegensel mevcudiyetinden kaynağını bir nebze almış olsa da, bu türden bir “şeytanın” genel insan aklını onun özgür ve doğal tercih etme yetkinliği karşısında etkileyebileceği savı bakımından yine de tamamiyle kurmacadan ibarettir. Mikâil’in Urantia üzerindeki bahşedilişinden önce bile ne Caligastia ne de Daligastia, fanileri baskı altına almaya veya herhangi bir olağan bireyi insan iradesi dışında bir şeyi yapmaya zorlamaya hiçbir zaman yetkin olmamıştır. İnsanın özgür iradesi, ahlaki durumlarda tek yücelik niteliğine sahiptir; ikamet eden Düşünce Düzenleyicisi bile, belli bir düşünceye sahip kılmak veya iradesine aykırı bir biçimde belli bir eylemi yaptırtmak için insanı zorlamayı reddetmektedir. 66:8.6 (753.2) The doctrine of a personal devil on Urantia, though it had some foundation in the planetary presence of the traitorous and iniquitous Caligastia, was nevertheless wholly fictitious in its teachings that such a “devil” could influence the normal human mind against its free and natural choosing. Even before Michael’s bestowal on Urantia, neither Caligastia nor Daligastia was ever able to oppress mortals or to coerce any normal individual into doing anything against the human will. The free will of man is supreme in moral affairs; even the indwelling Thought Adjuster refuses to compel man to think a single thought or to perform a single act against the choosing of man’s own will.
66:8.7 (753.3) Ve şu an, öncesinde yönetmiş olduğu bireylere zarar verme gücünün tamamının kendisinden alındığı bir biçimde, âlemin bu isyankârı Lucifer isyanına katılan herkes hakkında nihai kararın Uversa’nın Zamanın Ataları tarafından verilişini beklemektedir. 66:8.7 (753.3) And now this rebel of the realm, shorn of all power to harm his former subjects, awaits the final adjudication, by the Uversa Ancients of Days, of all who participated in the Lucifer rebellion.
66:8.8 (753.4) [Nebadon’un bir Melçizedek unsuru tarafından sunulmuştur.] 66:8.8 (753.4) [Presented by a Melchizedek of Nebadon.]