74. Makale Paper 74
Âdem ve Havva Adam and Eve
74:0.1 (828.1) ÂDEM VE HAVVA Urantia’ya, 37.848 yıl önce, M.Ö. 1934 yılında geldi. Onların geldikleri dönem, tomurcukların açtığı sürecin zirve noktası olan mevsim ortaları içindeydi. Öğle vakti sularında ve önceden haber verilmeyen bir biçimde, Urantia’ya biyolojik canlandırıcıları ulaştırma görevi verilen Jerusem sorumluları tarafından eşlik edilen iki yüksek meleksel taşıyıcı; Kâinatın Yaratıcısı mabedinin civarında bir yere, dönüş halindeki gezegenin yüzeyine yavaşça indi. Âdem ve Havva bedenlerinin yeniden ete kemiğe büründürülme çalışmalarının tümü, bu yeni yaratılmış tapınağın kapladığı alan içinde gerçekleştirilmiştir. Ve varışlarından, dünyanın yeni idarecileri şeklindeki temsilleri için çifte-insan-bünyesi içinde yeniden yaratılmalarına kadar on gün geçmiştir. Onlar, bilinçlerine eş zamanlı bir biçimde tekrar kavuşmuşlardır. Maddi Erkek ve Kız Evlatlar her zaman beraber hizmet etmektedirler. Her zaman ve her yerde birbirlerinden herhangi bir şekilde ayrılmamaları hizmetlerinin temel niteliğidir. Onlar, çiftler halinde görev yapmak için tasarlanmışlardır; onlar nadiren yalnız başlarına faaliyet göstermektedirler. 74:0.1 (828.1) ADAM AND EVE arrived on Urantia, from the year a.d. 1934, 37,848 years ago. It was in midseason when the Garden was in the height of bloom that they arrived. At high noon and unannounced, the two seraphic transports, accompanied by the Jerusem personnel intrusted with the transportation of the biologic uplifters to Urantia, settled slowly to the surface of the revolving planet in the vicinity of the temple of the Universal Father. All the work of rematerializing the bodies of Adam and Eve was carried on within the precincts of this newly created shrine. And from the time of their arrival ten days passed before they were re-created in dual human form for presentation as the world’s new rulers. They regained consciousness simultaneously. The Material Sons and Daughters always serve together. It is the essence of their service at all times and in all places never to be separated. They are designed to work in pairs; seldom do they function alone.
1. Jerusem’de Âdem ve Havva ^top 1. Adam and Eve on Jerusem ^top
74:1.1 (828.2) Urantia’nın Gezegensel Âdem ve Havva’sı, ortak bir biçimde 14.311’incisi oldukları, Jerusem’in kıdemli Maddi Evlatlar birliği üyeleridir. Onlar; üçüncü fiziksel düzeye ait olup, sekiz fitten biraz daha uzunlardı. 74:1.1 (828.2) The Planetary Adam and Eve of Urantia were members of the senior corps of Material Sons on Jerusem, being jointly number 14,311. They belonged to the third physical series and were a little more than eight feet in height.
74:1.2 (828.3) Urantia’ya gelmek için seçildiğinde Âdem, Jerusem’in fiziksel deney laboratuarlarında eşi ile birlikte çalışmaktaydı. On beş bin yıldan daha fazla bir süre zarfı boyunca onlar, yaşam türlerinin dönüştürülmesinde uygulanan deneyimsel enerji biriminin yöneticiliğini yapmaktaydılar. Bu görevlerinden çok uzun bir zaman önce onlar, Jerusem’e yeni gelenler için vatandaşlık okullarında öğretmenlik yapmaktaydılar. Ve tüm bunların hepsi, Urantia üzerindeki bir sonraki faaliyetleri ile ilgili olarak akılda tutulmalıdır. 74:1.2 (828.3) At the time Adam was chosen to come to Urantia, he was employed, with his mate, in the trial-and-testing physical laboratories of Jerusem. For more than fifteen thousand years they had been directors of the division of experimental energy as applied to the modification of living forms. Long before this they had been teachers in the citizenship schools for new arrivals on Jerusem. And all this should be borne in mind in connection with the narration of their subsequent conduct on Urantia.
74:1.3 (828.4) Urantia üzerinde Âdemsel serüven görevi için gönüllerin aranmasına dair duyuru yapıldığında, kıdemli Maddi Erkek ve Kız Evlatlar birliğinin her üyesi gönüllü olmak için başvurmuştur. Lanaforge’nin ve Edentia’nın En Yüksek Unsurları’nın onayı ile Melçizedek müfettişleri nihai olarak, Urantia’nın biyolojik canlandırıcıları olarak faaliyet göstermek için gelecek Âdem ve Havva’yı seçmişlerdi. 74:1.3 (828.4) When the proclamation was issued calling for volunteers for the mission of Adamic adventure on Urantia, the entire senior corps of Material Sons and Daughters volunteered. The Melchizedek examiners, with the approval of Lanaforge and the Most Highs of Edentia, finally selected the Adam and Eve who subsequently came to function as the biologic uplifters of Urantia.
74:1.4 (828.5) Âdem ve Havva, Lucifer isyanı boyunca Mikâil’e sadık kalmayı sürdürmüşlerdi; yine de bu çift, teftiş ve eğitim için Sistem Egemeni ve onun yönetim sorumlularının tümünün huzuruna çağırılmıştır. Urantia olaylarının ayrıntıları bütüncül bir biçimde kendilerine sunulmuştur; onlar, ihtilafla parçalanmış bu türden bir dünya üzerinde yönetim sorumluluklarını kabul etmede izlenecek tasarımlar konusunda etraflı bir biçimde eğitilmişlerdi. Onlar, Edentia’nın En Yüksek Unsurları’na ve Salvington’un Mikâili’ne olan bağlılık üstüne ortak bir biçimde yemin ettirilmişlerdi. Ve Âdem ve Havva’ya yerinde bir biçimde; bu çiftin görevlendirildikleri dünyada yönetimde bulunan bünyenin idari yetkilerini kendilerine devretmeyi uygun bulacakları vakte kadar, kendilerini Melçizedekler’in Urantia Birliği’ne taabi olarak görmeleri gerektiği hususunda tavsiyede bulunulmuştur. 74:1.4 (828.5) Adam and Eve had remained loyal to Michael during the Lucifer rebellion; nevertheless, the pair were called before the System Sovereign and his entire cabinet for examination and instruction. The details of Urantia affairs were fully presented; they were exhaustively instructed as to the plans to be pursued in accepting the responsibilities of rulership on such a strife-torn world. They were put under joint oaths of allegiance to the Most Highs of Edentia and to Michael of Salvington. And they were duly advised to regard themselves as subject to the Urantia corps of Melchizedek receivers until that governing body should see fit to relinquish rule on the world of their assignment.
74:1.5 (829.1) Bu Jerusem çifti gerilerinde; ilerleme sürecindeki tuzaklardan kurtulmuş ve Urantia için ebeveynlerinin ayrıldıkları dönemde evren yönetiminin sadık koruyucuları olarak tümünün görevlendirilmiş bir konumda bulunduğu — elli erkek ve kız evlattan meydana gelen — muhteşem yaratılmışlar biçimindeki yüz çocuğunu, Satania’nın başkentinde veya başka yerleşkelerde bırakmışlardı. Ve onların tümü, bahşedilişin son kabul törenleri kapsamındaki veda gösterilerine katılmak için Maddi Evlatlar’ın güzel mabedinde hazır bulunmuşlardı. Bu evlatlar, düzeylerine ait yeniden-maddileştirme ana birimine kadar ebeveynlerine eşlik etmişlerdir; ve onlar, yüksek meleksel taşıma için hazırlanma aşaması öncesinde kişilik bilinç kaybı içinde uykuya dalarlarken ebeveynlerine son kez elvedada ve iyi yolculuklarda bulunan unsurlar olmuşlardır. Bu çocuklar; ebeveynlerinin Satania sisteminin 606’ncı gezegeninin dikkate değer idarecileri, gerçekte ise tek yöneticileri, haline yakın bir zamanda gelecek olmalarını kutlayarak aile yerleşkesinde bir süre beraberce vakit geçirmişlerdir. 74:1.5 (829.1) This Jerusem pair left behind them on the capital of Satania and elsewhere, one hundred offspring—fifty sons and fifty daughters—magnificent creatures who had escaped the pitfalls of progression, and who were all in commission as faithful stewards of universe trust at the time of their parents’ departure for Urantia. And they were all present in the beautiful temple of the Material Sons attendant upon the farewell exercises associated with the last ceremonies of the bestowal acceptance. These children accompanied their parents to the dematerialization headquarters of their order and were the last to bid them farewell and divine speed as they fell asleep in the personality lapse of consciousness which precedes the preparation for seraphic transport. The children spent some time together at the family rendezvous rejoicing that their parents were soon to become the visible heads, in reality the sole rulers, of planet 606 in the system of Satania.
74:1.6 (829.2) Ve böylelikle Âdem ve Havva Jerusem’i, vatandaşlarının takdirleri ve iyi dilekleri arasında terk etmiştir. Onlar yeni sorumluluklarına, Urantia üzerinde karşılaşılabilecek her görev ve tehlike için yerinde bir biçimde donatılmış ve bütüncül bir şekilde eğitilmiş halde gönderilmişlerdir. 74:1.6 (829.2) And thus did Adam and Eve leave Jerusem amidst the acclaim and well-wishing of its citizens. They went forth to their new responsibilities adequately equipped and fully instructed concerning every duty and danger to be encountered on Urantia.
2. Âdem ve Havva’nın Varışı ^top 2. Arrival of Adam and Eve ^top
74:2.1 (829.3) Âdem ve Havva Jerusem üzerinde uykuya dalmıştır; ve Urantia üzerinde kendilerini karşılamak için toplanmış çok büyük bir kalabalığın karşısında gözlerini açtıklarında, hakkında çok şey duymuş oldukları Van ve onun sadık yardımcısı Amadon ile yüz yüze gelmişlerdir. Caligastia ayrılığının bu iki kahramanı, yeni bahçe evlerinde bu çifti karşılayan ilk unsurlar olmuşlardır. 74:2.1 (829.3) Adam and Eve fell asleep on Jerusem, and when they awakened in the Father’s temple on Urantia in the presence of the mighty throng assembled to welcome them, they were face to face with two beings of whom they had heard much, Van and his faithful associate Amadon. These two heroes of the Caligastia secession were the first to welcome them in their new garden home.
74:2.2 (829.4) Cennet Bahçesi’nin dili, Amadon tarafından konuşulduğu biçimiyle bir Andonsal lehçeydi. Van ve Amadon, yirmi dört harften oluşan yeni bir alfabeyi yaratarak bu dili dikkate değer bir ölçüde geliştirmişlerdi; ve onlar, Cennet Bahçesi kültürün tüm dünyaya yayılacağı bir biçimde bu lisanın Urantia dili haline gelmesini ümit ettiler. Âdem ve Havva; dünyasının yüceltilmiş yöneticisinin kendisini kendi diliyle çağırdığını Andon’un bu evladının duyması için, Jerusem’den ayrılmadan önce bu insan dili üzerinde bütünüyle ustalık kazanmışlardır. 74:2.2 (829.4) The tongue of Eden was an Andonic dialect as spoken by Amadon. Van and Amadon had markedly improved this language by creating a new alphabet of twenty-four letters, and they had hoped to see it become the tongue of Urantia as the Edenic culture would spread throughout the world. Adam and Eve had fully mastered this human dialect before they departed from Jerusem so that this son of Andon heard the exalted ruler of his world address him in his own tongue.
74:2.3 (829.5) Ve ulakların büyük bir telaşla her bir taraftan gelen haberci güvercinlerinin toplandığı buluşma yerine giderek “Salın tüm kuşları; bırakın onlar söz verilmiş Evlat’ın geldiği haberini herkese yaysınlar” şeklinde bağırdıkları gün, tüm Cennet Bahçesi boyunca büyük bir coşku ve neşe hâkimdi. Yüzlerce inanan, inançlı bir biçimde daha öncesinden, sadece bu türden bir durum için bu evde yetiştirilen güvercinlerin sayısını her yıl aynı düzeyde tutmuştu. 74:2.3 (829.5) And on that day there was great excitement and joy throughout Eden as the runners went in great haste to the rendezvous of the carrier pigeons assembled from near and far, shouting: “Let loose the birds; let them carry the word that the promised Son has come.” Hundreds of believer settlements had faithfully, year after year, kept up the supply of these home-reared pigeons for just such an occasion.
74:2.4 (829.6) Âdem’in varış haberi dışa yayılınca, çevre kabile mensuplarının binlercesi Van ve Amadon’un öğretilerini kabul etti; bunun yanı sıra aylar boyunca kutsal yolcular, Âdem ve Havva’yı karşılamak ve görünmez Yaratıcıları’na hürmet göstermek için Cennet Bahçesi’ne akın etmeyi sürdürdü. 74:2.4 (829.6) As the news of Adam’s arrival spread abroad, thousands of the near-by tribesmen accepted the teachings of Van and Amadon, while for months and months pilgrims continued to pour into Eden to welcome Adam and Eve and to do homage to their unseen Father.
74:2.5 (829.7) Uyanışlarından yakın bir zaman sonra Âdem ve Havva’ya, mabedin büyük kuzey tümseğinde gerçekleşecek resmikabulleri için eşlik edildi. Bu doğal tepe çok öncesinden büyütülmüş ve dünyanın yeni yöneticilerinin görevlendirilişi için hazır hale getirilmişti. Burada öğle vaktinde Urantia karşılama heyeti, Satania sisteminin bu Erkek ve Kız Evladı’nı karşıladı. Amadon, altı Sangik ırkın her birinin temsilcisinden oluşan on iyi üyeden meydana gelmiş bir biçimde bu heyetin başkanıydı. Bu heyet; yarı-ölümlü unsurların geçici başkanı, Nodit ırkının sözcüsü ve sadık bir kız evlat olan Annan, Cennet Bahçesi’nin mimarı ve yapım ustasının oğlu olan ve ölen babasının tasarımlarını hayata geçiren Nuh’a ek olarak ikamet halindeki iki Yaşam Taşıyıcısı’ndan meydana gelmekteydi. 74:2.5 (829.7) Soon after their awakening, Adam and Eve were escorted to the formal reception on the great mound to the north of the temple. This natural hill had been enlarged and made ready for the installation of the world’s new rulers. Here, at noon, the Urantia reception committee welcomed this Son and Daughter of the system of Satania. Amadon was chairman of this committee, which consisted of twelve members embracing a representative of each of the six Sangik races; the acting chief of the midwayers; Annan, a loyal daughter and spokesman for the Nodites; Noah, the son of the architect and builder of the Garden and executive of his deceased father’s plans; and the two resident Life Carriers.
74:2.6 (830.1) Karşılamadan hemen sonraki faaliyet, Urantia üzerindeki kabul heyetinin başkanı olan kıdemli bir Melçizedek tarafından gezegensel sorumluluk görevinin Âdem ve Havva’ya verilmesiydi. Bu Maddi Erkek ve Kız Evlat; Norlatiadek’in En Yüksek Unsurları’na ek olarak Nebadon Mikâili’ne bağlılık yemini etmiş olup, Melçizedek alıcılarının izniyle yüz elli bin yıldan daha fazla bir süre boyunca ellerinde bulundurdukları unvansal yetkiyi böylelikle devreden Van tarafından onların dünya yöneticileri oldukları ilan edilmişti. 74:2.6 (830.1) The next act was the delivery of the charge of planetary custody to Adam and Eve by the senior Melchizedek, chief of the council of receivership on Urantia. The Material Son and Daughter took the oath of allegiance to the Most Highs of Norlatiadek and to Michael of Nebadon and were proclaimed rulers of Urantia by Van, who thereby relinquished the titular authority which for over one hundred and fifty thousand years he had held by virtue of the action of the Melchizedek receivers.
74:2.7 (830.2) Ve Âdem ve Havva’ya, dünya idareciliğine olan resmi girişlerinin gerçekleştiği bu etkinlikle, hâkimiyet kaftanı verilmiştir. Dalamatia sanatlarının hepsi bu dünyada kaybolmuş bir halde değildi; selamlama hala Cennet Bahçesi döneminde kullanılmaktaydı. 74:2.7 (830.2) And Adam and Eve were invested with kingly robes on this occasion, the time of their formal induction into world rulership. Not all of the arts of Dalamatia had been lost to the world; weaving was still practiced in the days of Eden.
74:2.8 (830.3) Bu gelişme sonrasında baş meleklerin duyurusu işitildi; ve Cebrail’in yayındaki seslenişi, Urantia’nın ikincisi gerçekleşecek olan yargı yoklama çağrısını ve Satania’nın 606’ncı âlemi üzerindeki şükran ve bağışlamanın ikinci yazgı dönemine ait olan uyku halindeki kurtuluş unsurlarının uyanmasını emretti. Prens’in yazgı dönemi sonra ermiştir; üçüncü gezegensel çağ olan Âdem’in dönemi, yalın ihtişamın gösterileri ortasında açılmaktadır; ve her ne kadar dünya çapında mevcut olan kafa karışıklığı gezegen üzerinde yönetimde bulunmuş seleflerinin işbirliğini sağlama eksikliğinden kaynaklanmışsa da, Urantia’nın yeni yöneticileri görünüşte elverişli koşullarda hükümranlığına başlamıştı. 74:2.8 (830.3) Then was heard the archangels’ proclamation, and the broadcast voice of Gabriel decreed the second judgment roll call of Urantia and the resurrection of the sleeping survivors of the second dispensation of grace and mercy on 606 of Satania. The dispensation of the Prince has passed; the age of Adam, the third planetary epoch, opens amidst scenes of simple grandeur; and the new rulers of Urantia start their reign under seemingly favorable conditions, notwithstanding the world-wide confusion occasioned by lack of the co-operation of their predecessor in authority on the planet.
3. Âdem ve Havva’nın Gezegeni Tanıması ^top 3. Adam and Eve Learn About the Planet ^top
74:3.1 (830.4) Ve resmikabullerinden sonraki aşamada Âdem ve Havva acı verici bir biçimde, gezegensel tecrit halinde bulunduklarının farkına vardılar. Onların aşina oldukları yayın araçları sessizdi; ve gezegenler arası iletişimin hiçbir hattı ortada yoktu. Onların Jerusem akranlar bu gibi dünyalar üzerinde ilk deneyimleri boyunca, kendilerini karşılamak için hazır durumda bekleyen ve kendileriyle işbirliğinde bulunmaya yetkin deneyimli yönetim görevlileriyle birlikte oldukça istikrarlı bir Gezegensel Prens ile pürüzsüz bir biçimde faaliyet göstermişlerdi. Ancak Urantia üzerindeki isyan her şeyi değiştirmişti. Burada Gezegensel Prens hali hazırda tamamen mevcut bir haldeydi; ve her ne kadar kötülük işleme gücünün büyük bir kısmı elinden alınmışsa da, Âdem ve Havva’nın görevini zorlaştırmaya ve onu bir ölçüde tehlikeye atmaya yetkindi. Bir sonraki gün için tasarımlarını tartışarak dolunayın parıltısı altında Cennet Bahçesi’nde gece vakti yürüyen iki kişi, Jerusem’in ciddi ve üzüntüyle gerçeklerin yeni farkına varan Erkek ve Kız Evladı’ydı. 74:3.1 (830.4) And now, after their formal installation, Adam and Eve became painfully aware of their planetary isolation. Silent were the familiar broadcasts, and absent were all the circuits of extraplanetary communication. Their Jerusem fellows had gone to worlds running along smoothly with a well-established Planetary Prince and an experienced staff ready to receive them and competent to co-operate with them during their early experience on such worlds. But on Urantia rebellion had changed everything. Here the Planetary Prince was very much present, and though shorn of most of his power to work evil, he was still able to make the task of Adam and Eve difficult and to some extent hazardous. It was a serious and disillusioned Son and Daughter of Jerusem who walked that night through the Garden under the shining of the full moon, discussing plans for the next day.
74:3.2 (830.5) Caligastia ihaneti sonrasında kafa karışıklığına uğramış gezegen olan tecrit altındaki Urantia üzerinde Âdem ve Havva’nın ilk günü böylelikle sona ermiş oldu; ve onlar, dünya üzerindeki ilk geceleri olan — ve oldukça yalnız olan — o gecenin ilerleyen saatlerine kadar yürüyüp konuştular. 74:3.2 (830.5) Thus ended the first day of Adam and Eve on isolated Urantia, the confused planet of the Caligastia betrayal; and they walked and talked far into the night, their first night on earth—and it was so lonely.
74:3.3 (830.6) Âdem’in dünya üzerindeki ikinci günü, gezegensel alıcılar ve danışma heyeti ile birlikte toplantı halinde geçti. Melçizedeklerden, ve onların birlikteliklerinden, Âdem ve Havva; Caligatia isyanının ayrıntılarına ek olarak bu başkaldırının dünyanın ilerleyişi üzerindeki etkisi hakkında daha fazla bilgiyi elde etti. Ve dünya olaylarının yanlış idaresine dair bu anlatım bütünüyle cesaret kırıcı bir hikâyeydi. Onlar, toplumsal evrim sürecinin hızlandırılması hususunda Caligastia idaresinin bütüncül çöküşüne dair her bilgiyi elde ettiler. Onlar aynı zamanda, ilerleyişin kutsal tasarımından bağımsız olarak gezegensel gelişimi elde etmeye çalışma akılsızlığının bütünüyle farkına vardılar. Ve böylece — onların Urantia üzerindeki ikinci günleri olan — üzücü ancak aydınlatıcı bir gün sonra ermiş oldu. 74:3.3 (830.6) Adam’s second day on earth was spent in session with the planetary receivers and the advisory council. From the Melchizedeks, and their associates, Adam and Eve learned more about the details of the Caligastia rebellion and the result of that upheaval upon the world’s progress. And it was, on the whole, a disheartening story, this long recital of the mismanagement of world affairs. They learned all the facts regarding the utter collapse of the Caligastia scheme for accelerating the process of social evolution. They also arrived at a full realization of the folly of attempting to achieve planetary advancement independently of the divine plan of progression. And thus ended a sad but enlightening day—their second on Urantia.
74:3.4 (831.1) Üçüncü gün, Cennet Bahçesi için yapılacak bir teftişe ayrılmıştı. Fandorlar olan büyük taşıyıcı kuşlardan Âdem ve Havva, yeryüzü üzerindeki en güzel köşe olan bu yerleşkenin üzerinden havada taşınırken Cennet Bahçesi’nin geniş alanlarına doğru aşağı bakmaktalardı. Bu inceleme günü, Cennet Bahçesi kültürüne ait güzellik ve ihtişamın bu yerleşke ürününü yaratmak için emek vermiş herkesin onuruna devasa bir ziyafet ile sona erdi. Ve tekrar, üçüncü günlerinin gecesinde Evlat ve onun eşi; Cennet Bahçesi içerisinde yürüyüp, sorunlarının ne kadar büyük olduğu hakkında konuştular. 74:3.4 (831.1) The third day was devoted to an inspection of the Garden. From the large passenger birds—the fandors—Adam and Eve looked down upon the vast stretches of the Garden while being carried through the air over this, the most beautiful spot on earth. This day of inspection ended with an enormous banquet in honor of all who had labored to create this garden of Edenic beauty and grandeur. And again, late into the night of their third day, the Son and his mate walked in the Garden and talked about the immensity of their problems.
74:3.5 (831.2) Dördüncü günde Âdem ve Havva, Cennet Bahçesi birlikteliğine seslenmişti. Açılış töreninden itibaren onlar; dünyanın iyileştirilmesine dair tasarımları ile ilgili insanlara seslenip, günah ve isyanın bir sonucu olarak oldukça alt seviyelere düşmüş olan Urantia’nın toplumsal kültürünü eski haline getirmeye dair izleyecekleri yöntemleri sıraladılar. Bu muhteşem bir gündü, ve dünya olaylarının yeni idaresinde sorumluluk almak için seçilmiş olan erkek ve kadınların oluşturduğu heyet için verilen ziyafetle sona erdi. Şunu dikkatinizden kaçırmayın! Erkeklere ek olarak kadınlar da bu topluluğun içerisindeydi; ve Dalamatia döneminden bu yana yeryüzü üzerinde bu türden bir şey ilk defa gerçekleşmekteydi. Dünya olayları onurlarını ve sorumluluklarını bir erkek ile paylaşan bir kadın olarak Havva’ya bakmak, hayretler içerisinde bırakan bir değişimdi. Ve böylece dünya üzerindeki dördüncü gün sona erdi. 74:3.5 (831.2) On the fourth day Adam and Eve addressed the Garden assembly. From the inaugural mount they spoke to the people concerning their plans for the rehabilitation of the world and outlined the methods whereby they would seek to redeem the social culture of Urantia from the low levels to which it had fallen as a result of sin and rebellion. This was a great day, and it closed with a feast for the council of men and women who had been selected to assume responsibilities in the new administration of world affairs. Take note! women as well as men were in this group, and that was the first time such a thing had occurred on earth since the days of Dalamatia. It was an astounding innovation to behold Eve, a woman, sharing the honors and responsibilities of world affairs with a man. And thus ended the fourth day on earth.
74:3.6 (831.3) Beşinci gün, Melçizedek alıcılarının Urantia’dan ayrılmaları gereken vakte kadar faaliyet gösterecek olan yönetim biçimindeki geçici hükümetin örgütlenişiyle geçti. 74:3.6 (831.3) The fifth day was occupied with the organization of the temporary government, the administration which was to function until the Melchizedek receivers should leave Urantia.
74:3.7 (831.4) Altıncı gün, insan ve hayvanların sayısız türü için yapılan bir incelemeye ayrıldı. Cennet Bahçesi’nin doğusu yönünde uzanan duvarlar boyunca Âdem ve Havva’ya bütün gün eşlik edildi; onlar gezegenin hayvan yaşamını gözlemleyip, yaşayan canlıların bu kadar fazla çeşidinin bulunduğu bir dünyanın karışıklığına düzen getirmek için nelerin yapılması gerektiğine dair daha iyi bir anlayışa varmışlardı. 74:3.7 (831.4) The sixth day was devoted to an inspection of the numerous types of men and animals. Along the walls eastward in Eden, Adam and Eve were escorted all day, viewing the animal life of the planet and arriving at a better understanding as to what must be done to bring order out of the confusion of a world inhabited by such a variety of living creatures.
74:3.8 (831.5) Kendisine gösterilen binlerce hayvanın doğası ve işlevi hakkında nasıl bütüncül bir kavrayışa sahip olduğunu gözlemlemek, bu gezi esnasında Âdem’e eşlik edenlerde büyük bir şaşkınlığa sebebiyet vermişti. Bir hayvanı gördüğü anda, onun doğası ve davranışı hakkında bilgi verebilirdi. Âdem; maddi yaratılmışların tümü için bir bakışta onların kökenine, doğasına ve faaliyetine dair tanımlayıcı bilgiler verebilirdi. Bu inceleme gezisinde ona rehberlik eden bireyler, dünyanın yeni idarecisinin tüm Satania içerisindeki en bilgili anatomi uzmanlarından biri olduğunu bilmemektelerdi; buna ek olarak Havva da Âdem ile eşit derecede bilgi yetkinliğine sahipti. Âdem, insan gözleri için görülmeyecek derecede küçük olan yaşayan canlı yapılarını tarif ederek beraberinde bulunduğu kişileri hayrete düşürdü. 74:3.8 (831.5) It greatly surprised those who accompanied Adam on this trip to observe how fully he understood the nature and function of the thousands upon thousands of animals shown him. The instant he glanced at an animal, he would indicate its nature and behavior. Adam could give names descriptive of the origin, nature, and function of all material creatures on sight. Those who conducted him on this tour of inspection did not know that the world’s new ruler was one of the most expert anatomists of all Satania; and Eve was equally proficient. Adam amazed his associates by describing hosts of living things too small to be seen by human eyes.
74:3.9 (831.6) Dünya üzerindeki ikametlerinin altıncı günü sonlandığında Âdem ve Havva, “Cennet Bahçesi’nin doğusundaki” yeni evlerinde ilk kez konakladılar. Urantia serüveninin ilk altı günü oldukça yoğun bir biçimde geçmişti; ve onlar, tüm etkinliklerden bağımsız tamamiyle özgür bir gün geçirmeyi büyük bir sevinçle arzulamaktalardı. 74:3.9 (831.6) When the sixth day of their sojourn on earth was over, Adam and Eve rested for the first time in their new home in “the east of Eden.” The first six days of the Urantia adventure had been very busy, and they looked forward with great pleasure to an entire day of freedom from all activities.
74:3.10 (831.7) Ancak şartlar aksini gerektirmişti. Âdem’in oldukça bilge bir şekilde ve fazlasıyla etraflı bir biçimde Urantia’nın hayvan yaşamından bahsettiği bir gün önceki deneyimi, ustaca sunduğu açılış konuşması ve büyüleyici edası ile birlikte, Cennet Bahçesi sakinlerinin kalplerini öyle bir şekilde kazanmıştı ki ve onların akıllarına öyle bir üstünlük kurmuştu ki; onlar, Jerusem’in bu yeni gelen Erkek ve Kız Evladı’nı idarecileri olarak kabul etmeye yalnızca tüm içtenlikleriyle meyilli hale gelmeyip, büyük bir kısmı tanrıları olarak önlerinde diz çöküp onlara ibadet etmeye başlamaya hazır hale gelmişti. 74:3.10 (831.7) But circumstances dictated otherwise. The experience of the day just past in which Adam had so intelligently and so exhaustively discussed the animal life of Urantia, together with his masterly inaugural address and his charming manner, had so won the hearts and overcome the intellects of the Garden dwellers that they were not only wholeheartedly disposed to accept the newly arrived Son and Daughter of Jerusem as rulers, but the majority were about ready to fall down and worship them as gods.
4. İlk Başkaldırı ^top 4. The First Upheaval ^top
74:4.1 (832.1) Altıncı günü takip eden gece Âdem ve Havva uykudayken, Cennet Bahçesi’nin merkezi kısmında Yaratıcı’nın mabedi yakınında garip şeyler meydana gelmekteydi. Orada, pürüzsüz ayın parıltıları altında, heyecanlı ve coşkulu yüzlerce erkek ve kadın saatler boyunca önderlerinin sakince sundukları istekleri dinlemişlerdi. Onlar iyi niyete sahiplerdi, fakat yeni yöneticilerinin birliktelikçi ve demokratik tutumlarının yalınlığını bir türlü anlamamışlardı. Yeni gün doğumu başlamadan çok önce dünya olaylarından sorumlu yeni ve geçici vekiller, Âdem ve eşinin katışıksız bir biçimde haddinden fazla mütevazı ve alçakgönüllü olduğu yargısına neredeyse oybirliği ile ulaştılar. Onlar; Âdem ve Havva’nın gerçek tanrılar oldukları veya hürmetkâr ibadete layık olacak bir şekilde bu türden tanrı mertebesine yakın oldukları varsayımıyla, Kutsallık’ın yeryüzüne beden içinde indiğine karar verdiler. 74:4.1 (832.1) That night, the night following the sixth day, while Adam and Eve slumbered, strange things were transpiring in the vicinity of the Father’s temple in the central sector of Eden. There, under the rays of the mellow moon, hundreds of enthusiastic and excited men and women listened for hours to the impassioned pleas of their leaders. They meant well, but they simply could not understand the simplicity of the fraternal and democratic manner of their new rulers. And long before daybreak the new and temporary administrators of world affairs reached a virtually unanimous conclusion that Adam and his mate were altogether too modest and unassuming. They decided that Divinity had descended to earth in bodily form, that Adam and Eve were in reality gods or else so near such an estate as to be worthy of reverent worship.
74:4.2 (832.2) Âdem ve Havva’nın bu ilk altı gününe dair muhteşem olaylar bütünüyle, dünyanın en gelişmiş insanlarının bile sahip olduğu hazırlıksız beyinler için çok fazlaydı; onların başları dönmekteydi; herkesin hürmetkâr ibadetlerini sergileyen bir biçimde onların önlerinde diz çökebilmesi ve alçakgönüllü biatlerini dışa vuran bir biçimde secdelerine kapanabilmesi için, bu kutsal çiftin Yaratıcı’nın mabedine ayın en tepede olduğu vakit getirilmesi fikrine kapılmışlardı. Ve Cennet sakinleri, bu düşüncelerin samimiydiler. 74:4.2 (832.2) The amazing events of the first six days of Adam and Eve on earth were entirely too much for the unprepared minds of even the world’s best men; their heads were in a whirl; they were swept along with the proposal to bring the noble pair up to the Father’s temple at high noon in order that everyone might bow down in respectful worship and prostrate themselves in humble submission. And the Garden dwellers were really sincere in all of this.
74:4.3 (832.3) Van bu fikre karşı geldi. Amadon, kendisine Âdem ve Havva’yı gece vakti koruma onuru verilmiş olduğu için bu süreçte orada bulunmaktaydı. Ancak Van’ın itirazı bir kenara itildi. Ona, kendisinin de haddinden fazla mütevazı ve alçakgönüllü olduğu söylendi; eğer tanrıdan farksız olmasaydı, dünya üzerinde nasıl bu kadar uzun süre yaşayabileceği ve Âdem’in varışı gibi bir etkinliğe nasıl önayak olabileceği kendisine soruldu. Ve Cennet Bahçesi sakinleri kendisini kucaklayıp hayranlık gösterisi için hükümranlık tepesine taşıyacakken; Van bir şekilde kalabalıktan kurtulup, yarı-ölümlü unsurlar ile iletişim yetkinliğine sahip olarak, bu unsurların başını çabucak Âdem’e gönderdi. 74:4.3 (832.3) Van protested. Amadon was absent, being in charge of the guard of honor which had remained behind with Adam and Eve overnight. But Van’s protest was swept aside. He was told that he was likewise too modest, too unassuming; that he was not far from a god himself, else how had he lived so long on earth, and how had he brought about such a great event as the advent of Adam? And as the excited Edenites were about to seize him and carry him up to the mount for adoration, Van made his way out through the throng and, being able to communicate with the midwayers, sent their leader in great haste to Adam.
74:4.4 (832.4) Âdem ve Havva bu iyi niyetli ancak yanlış yönlendirilmiş fanilerin isteklerine dair ürkütücü haberi aldığı an, dünya üzerinde onların yedinci gününün gün doğumuna yakındı; ve bunun sonrasında, her ne kadar taşıyıcı kuşlar hızlı bir biçimde onları mabede taşımak için kanatlanmaya yetkin olsalar da, bu tür şeyleri yapabilme kabiliyeti olan yarı-ölümlü unsurlar Âdem ve Havva’yı Yaratıcı’nın mabedine ulaştırdı. Yedinci günün erken sabah saatlerinde ve henüz yeni düzenlenmiş kabul törenlerinin gerçekleştiği tepeden Âdem; kutsal evlatlığın düzeyleri hakkında konuşma düzenleyip, sadece Yaratıcı’ya ve onun belirlediği unsurlara ibadet edilebileceğini bu dünya akıllarına izah etti. Âdem, kendisine sunulabilecek her türlü onuru ve saygıyı kabul edebileceğinin ancak hiçbir şekilde ibadeti kabullenemeyeceğinin altını kesin bir biçimde çizdi. 74:4.4 (832.4) It was near the dawn of their seventh day on earth that Adam and Eve heard the startling news of the proposal of these well-meaning but misguided mortals; and then, even while the passenger birds were swiftly winging to bring them to the temple, the midwayers, being able to do such things, transported Adam and Eve to the Father’s temple. It was early on the morning of this seventh day and from the mount of their so recent reception that Adam held forth in explanation of the orders of divine sonship and made clear to these earth minds that only the Father and those whom he designates may be worshiped. Adam made it plain that he would accept any honor and receive all respect, but worship never!
74:4.5 (832.5) Öğle vaktinden hemen önce, dünya yöneticilerinin göreve gelmesine dair Jerusem kabulünü taşıyan yüksek melek habercisinin varışı suları çok dikkate değer bir andı; Âdem ve Havva kalabalıktan ayrılıp, Yaratıcı’nın mabedine dönerek şunları söyledi: “İşte şimdi Yaratıcı’nın görünmez mevcudiyetinin bu maddi simgesine gidin ve hepimizi yaratan ve yaşamın içerisinde tutan onun önünde ibadet içinde eğilin. Ve bu hareketiniz, bir daha tekrar Tanrı’dan başka kimseye ibadet etme cazibesine kapılmayacağınızın samimi vaadi olsun.” Onların tümü Âdem’in emrettiği gibi yaptılar. Toplanan insanlar mabedin etrafında secdeye kapanırken, Maddi Erkek ve Kız Evlat eğik başlarıyla kutsal tepede tek başlarına dikildiler. 74:4.5 (832.5) It was a momentous day, and just before noon, about the time of the arrival of the seraphic messenger bearing the Jerusem acknowledgment of the installation of the world’s rulers, Adam and Eve, moving apart from the throng, pointed to the Father’s temple and said: “Go you now to the material emblem of the Father’s invisible presence and bow down in worship of him who made us all and who keeps us living. And let this act be the sincere pledge that you never will again be tempted to worship anyone but God.” They all did as Adam directed. The Material Son and Daughter stood alone on the mount with bowed heads while the people prostrated themselves about the temple.
74:4.6 (832.6) Ve bu olay, Şabat-günü geleneğinin kökenini oluşturmuştur. Cennet Bahçesi içerisinde yedinci gün her zaman, mabette gerçekleştirilen öğlen buluşmasına adanmıştır; uzun bir süre boyunca bu günü bireysel gelişime adamak bir gelenek halindeydi. Öğleden öncesi fiziksel gelişime, öğle vakti ruhsal ibadete, öğleden sonraları zihinsel gelişime ayrılırken, akşamları ise toplumsal eğlenceye adanmıştı. Bu adetsel etkinlikler Cennet Bahçesi’nde hiçbir zaman bir kanun olarak uygulanmamaktaydı; ancak, Âdemsel idare doğru işleyişinden ayrıldığı vakte kadar bir gelenek olarak kabul görmekteydi. 74:4.6 (832.6) And this was the origin of the Sabbath-day tradition. Always in Eden the seventh day was devoted to the noontide assembly at the temple; long it was the custom to devote this day to self-culture. The forenoon was devoted to physical improvement, the noontime to spiritual worship, the afternoon to mind culture, while the evening was spent in social rejoicing. This was never the law in Eden, but it was the custom as long as the Adamic administration held sway on earth.
5. Âdem’in İdaresi ^top 5. Adam’s Administration ^top
74:5.1 (833.1) Âdem’in varışından sonra neredeyse yedi yıl boyunca Melçizedek alıcıları görevlerini sürdürmeye devam etti; ancak dünya olaylarının idaresini Âdem’e teslim edip Jerusem’e dönmelerinin vakti nihayeten gelmişti. 74:5.1 (833.1) For almost seven years after Adam’s arrival the Melchizedek receivers remained on duty, but the time finally came when they turned the administration of world affairs over to Adam and returned to Jerusem.
74:5.2 (833.2) Alıcıların uğurlanması bir tam gün sürdü; ve akşam boyunca kişisel olarak Melçizedekler, Âdem ve Havva’ya veda nasihatlerini verip ve en iyi dileklerini sundular. Âdem bir kaç defa, danışmanlarının dünya üzerinde kendisi ile birlikte ikamet etmesini talep etmişti; ancak bu talepler her zaman reddedilmişti. Maddi Evlatlar’ın, dünya olaylarının işleyişi ile ilgili bütüncül sorumluluğu zorunlu olarak almalarının vakti gelmişti. Ve böylece, gece vakti, Satania’nın yüksek melek taşıyıcıları beraberinde on dört unsur ile birlikte Jerusem için gezegenden ayrıldı; Van ve Amadon’un aktarımı, on iki Melçizedek unsurunun ayrılışı ile birlikte eş zamanlı olarak gerçekleşmişti. 74:5.2 (833.2) The farewell of the receivers occupied the whole of a day, and during the evening the individual Melchizedeks gave Adam and Eve their parting advice and best wishes. Adam had several times requested his advisers to remain on earth with him, but always were these petitions denied. The time had come when the Material Sons must assume full responsibility for the conduct of world affairs. And so, at midnight, the seraphic transports of Satania left the planet with fourteen beings for Jerusem, the translation of Van and Amadon occurring simultaneously with the departure of the twelve Melchizedeks.
74:5.3 (833.3) Urantia üzerinde her şey bir süre oldukça iyi bir biçimde ilerledi; ve Cennet Bahçesi medeniyetinin kademeli olarak genişlemesini sağlamak için Âdem’in nihai olarak bazı tasarımlarda bulunmaya yetkin olduğu ortaya çıktı. Melçizedekler’in tavsiyesini izleyerek o, dış dünya ile ticaret ilişkilerini geliştirme düşüncesiyle birlikte sanat ve imalatı desteklemeye başladı. Cennet Bahçesi dağıldığında; çalışır halde yüzden fazla ilkel imalat atölyesi var olup, yakın kabileler ile birlikte hâlihazırda geniş ticaret ilişkileri kurulmuştu. 74:5.3 (833.3) All went fairly well for a time on Urantia, and it appeared that Adam would, eventually, be able to develop some plan for promoting the gradual extension of the Edenic civilization. Pursuant to the advice of the Melchizedeks, he began to foster the arts of manufacture with the idea of developing trade relations with the outside world. When Eden was disrupted, there were over one hundred primitive manufacturing plants in operation, and extensive trade relations with the near-by tribes had been established.
74:5.4 (833.4) Daha öncesinde Âdem ve Havva çağlar boyunca, evrimsel medeniyetin ilerlemesi için özelleşmiş katkılarını sunmaya bir dünyayı hazır hale getirerek onu geliştirme yöntemi üzerinde eğitilmişlerdi; ancak bu aşamada onlar yabani, barbar ve yarı-medeni insan varlıklarından oluşan bir dünya üzerinde adalet ve düzeni sağlamak gibi ivedilikle çözülmesi gereken sorunlar ile karşı karşıya kalmışlardı. Cennet Bahçesi’nde toplanmış haldeki dünya nüfusunun en üst tabakasında bulunan unsurlardan başka, sadece tek tük birkaç topluluk Âdemsel kültürü özümsemeye tamamen hazır bir haldeydi. 74:5.4 (833.4) For ages Adam and Eve had been instructed in the technique of improving a world in readiness for their specialized contributions to the advancement of evolutionary civilization; but now they were face to face with pressing problems, such as the establishment of law and order in a world of savages, barbarians, and semicivilized human beings. Aside from the cream of the earth’s population, assembled in the Garden, only a few groups, here and there, were at all ready for the reception of the Adamic culture.
74:5.5 (833.5) Âdem, bir dünya hükümetini kurmak için kahraman vari ve kararlı bir çaba sergiledi; ancak her hamlesinde inatçı bir direniş ile karşılaştı. Âdem; Cennet Bahçesi bütününde bir toplumsal denetim düzenini her zaman faal halde uygulamış olup, Cennet Bahçesi birlikteliğine bu toplulukların tümünü eklemlemişti. Ancak sorunlar, ciddi ölçekteki sorunlar; kendisinin Cennet Bahçesi dışına çıkıp, bu düşünceleri çevre kabilelere uygulamaya çalışmasıyla başladı. Âdem’in yardımcıları Cennet Bahçesi’nin dışında çalışmaya başladığı an, Caligastia ve Daligastia’nın doğrudan ve oldukça iyi tasarlanmış direnişiyle karşılaştılar. Tahtını kaybetmiş Prens bir dünya yöneticisi olarak görevden alınmıştı; ancak gezegenden alınmamıştı. O hala dünya üzerinde, ve insan toplumunun iyileştirilmesi için Âdem’in sahip olduğu tasarımların tümüne karşı koymada en azından bir ölçüde yetkin konumda bulunmaktaydı. Âdem, Caligastia’ya karşı ırkları uyarmaya çalıştı; ancak baş düşmanının faniler için görünmez oluşu yüzünden işi çok zordu. 74:5.5 (833.5) Adam made a heroic and determined effort to establish a world government, but he met with stubborn resistance at every turn. Adam had already put in operation a system of group control throughout Eden and had federated all of these companies into the Edenic league. But trouble, serious trouble, ensued when he went outside the Garden and sought to apply these ideas to the outlying tribes. The moment Adam’s associates began to work outside the Garden, they met the direct and well-planned resistance of Caligastia and Daligastia. The fallen Prince had been deposed as world ruler, but he had not been removed from the planet. He was still present on earth and able, at least to some extent, to resist all of Adam’s plans for the rehabilitation of human society. Adam tried to warn the races against Caligastia, but the task was made very difficult because his archenemy was invisible to the eyes of mortals.
74:5.6 (833.6) Cennet Bahçesi unsurları arasında bile, ölçüsüz kişisel özgürlüğe dair Caligastia öğretisine meyil eden kafa karışıklığı içerisindeki akıllar mevcuttu; ve onlar Âdem’e sürekli sorunlar çıkarmaktaydılar; onlar her zaman, düzenli ilerleme ve köklü gelişim için en iyi düşünülmüş tasarımları baltalamaktaydılar. Âdem nihai olarak, bütüncül uygulamalarından vazgeçip acil toplumsallaşmayı tercih etmek zorunda kalmıştır; o, Cennet Bahçesi sakinlerini başlarında bir önder olacak şekilde yüzerli topluluklara ayıran ve bu toplulukların on tanesinin başına bir baş sorumlu atayan, Van’ın toplumsal düzen yöntemine geri dönmüştü. 74:5.6 (833.6) Even among the Edenites there were those confused minds that leaned toward the Caligastia teaching of unbridled personal liberty; and they caused Adam no end of trouble; always were they upsetting the best-laid plans for orderly progression and substantial development. He was finally compelled to withdraw his program for immediate socialization; he fell back on Van’s method of organization, dividing the Edenites into companies of one hundred with captains over each and with lieutenants in charge of groups of ten.
74:5.7 (834.1) Âdem ve Havva, monarşik bir yapı içerisinde temsili hükümeti sağlamak için gelmişti; ancak onlar, koca yeryüzünün hiçbir tarafında bu isme layık bir yönetimi bulamadılar. Bir süreliğine Âdem, temsili hükümeti kurmak için tüm çabalarını bir kenara bıraktı; ve Cennet Bahçesi düzeninin çöküşünden önce o, güçlü bireylerin kendisi adına yönetimde bulunduğu çevrede konumlanmış neredeyse yüz ticaret ve toplumsal merkezi kurmada başarılı oldu. Bu merkezlerin büyük bir kısmı Van ve Amadon’dan tarafından daha öncesinde örgütlenmişti. 74:5.7 (834.1) Adam and Eve had come to institute representative government in the place of monarchial, but they found no government worthy of the name on the face of the whole earth. For the time being Adam abandoned all effort to establish representative government, and before the collapse of the Edenic regime he succeeded in establishing almost one hundred outlying trade and social centers where strong individuals ruled in his name. Most of these centers had been organized aforetime by Van and Amadon.
74:5.8 (834.2) Bir kabileden diğerine elçi göndermek Âdem’in döneminden kökenini almaktadır. Bu faaliyet, hükümetin evriminde büyük bir ileri adımdı. 74:5.8 (834.2) The sending of ambassadors from one tribe to another dates from the times of Adam. This was a great forward step in the evolution of government.
6. Âdem ve Havva’nın Ev Yaşamı ^top 6. Home Life of Adam and Eve ^top
74:6.1 (834.3) Âdemsel aile yerleşkesi, yaklaşık olarak on üç kilometrekarelik bir alanı kaplamaktaydı. Bu ev alanının hemen çevresinde üç yüzden binden fazla saf doğumun bakılması için arazi açılmasına dair emir verilmişti. Ancak bu tasarlanan binaların sadece yüzde biri bu süreç içerisinde tamamlanmıştı. Âdemsel aile bu öncül yönergelerden daha fazla büyümeden önce, Cennet Bahçesi’ne dair bütüncül tasarım sekteye uğramış ve Bahçe terk edilmişti. 74:6.1 (834.3) The Adamic family grounds embraced a little over five square miles. Immediately surrounding this homesite, provision had been made for the care of more than three hundred thousand of the pure-line offspring. But only the first unit of the projected buildings was ever constructed. Before the size of the Adamic family outgrew these early provisions, the whole Edenic plan had been disrupted and the Garden vacated.
74:6.2 (834.4) Adamson, Urantia’nın sahip olduğu eflatun ırkının ilk doğan insanıydı; bu doğumu, onun kız kardeşine ek olarak Âdem ve Havva’nın ikinci oğlu olan Eveson takip etti. Havva, Melçizedekler gezegeni terk ettiklerinde, üç oğlan ve iki kıza sahip olarak, beş çocuk annesiydi. Bu çocukları takip eden doğum ikiz bebeklerdi. Havva; doğru gidişattan ayrınılmadan önce, otuz iki kız ve otuz bir erkek çocuğu sahip olarak, altmış üç çocuğu dünyaya getirmişti. Âdem ve Havva Cennet Bahçesi’ni terk ettiklerinde aileleri, saf soyun üyeleri olan 1.647 evladı kapsayan dört nesilden meydana gelmişti. Onlar Cennet Bahçesi’ni terk ettikten sonra, dünyanın fani ırk kollarından olan katılımsal ebeveynliklerinden türemiş iki doğumun yanı sıra, kırk iki çocuğa sahip olmuşlardır. Ve bu sayı, Âdem’in Nodit ve diğer evrimsel ırklara olan katılımını kapsamamaktadır. 74:6.2 (834.4) Adamson was the first-born of the violet race of Urantia, being followed by his sister and Eveson, the second son of Adam and Eve. Eve was the mother of five children before the Melchizedeks left—three sons and two daughters. The next two were twins. She bore sixty-three children, thirty-two daughters and thirty-one sons, before the default. When Adam and Eve left the Garden, their family consisted of four generations numbering 1,647 pure-line descendants. They had forty-two children after leaving the Garden besides the two offspring of joint parentage with the mortal stock of earth. And this does not include the Adamic parentage to the Nodite and evolutionary races.
74:6.3 (834.5) Âdemsel çocuklar, bir yaşında anne sütüyle olan beslenmeleri kesildiğinde hayvanların sütünü kullanmamışlardır. Havva, çok çeşitli yemişlerin sütüne ve birçok meyvenin öz suyuna erişmekteydi; ve bu yiyeceklerin sahip olduğu kimyayı ve enerjiyi oldukça bütüncül bir biçimde bilerek, çocuklarının dişleri çıkıncaya kadar onların beslenmesi için bu besinleri yararlı biçimlerde bir araya getirdi. 74:6.3 (834.5) The Adamic children did not take milk from animals when they ceased to nurse the mother’s breast at one year of age. Eve had access to the milk of a great variety of nuts and to the juices of many fruits, and knowing full well the chemistry and energy of these foods, she suitably combined them for the nourishment of her children until the appearance of teeth.
74:6.4 (834.6) Yiyecekleri pişirme her ne kadar Cennet Bahçesi’nin Âdemsel kesimin hemen çevresinde evrensel olarak kullanılmaktaysa da, Âdem’in evinde hiçbir şey pişmiyordu. Onlar — meyveler, yemişler ve tahıllar olarak — yiyeceklerini, olgunlaştıklarında yemeye hazır olarak görmekteydiler. Onlar, öğleden biraz sonra olmak üzere, günde bir kez yemek yemekteydiler. Âdem ve Havva aynı zamanda “ışık ve enerjiyi”, yaşam ağacının hizmetiyle ilişkili belirli mekân kaynaklarından doğrudan bir biçimde özümsemekteydiler. 74:6.4 (834.6) While cooking was universally employed outside of the immediate Adamic sector of Eden, there was no cooking in Adam’s household. They found their foods—fruits, nuts, and cereals—ready prepared as they ripened. They ate once a day, shortly after noontime. Adam and Eve also imbibed “light and energy” direct from certain space emanations in conjunction with the ministry of the tree of life.
74:6.5 (834.7) Âdem ve Havva’nın bedenleri bir ışık parıltısı yaymaktaydı; ancak onlar her zaman, birliktelik halinde oldukları unsurların geleneklerine uyan elbiseleri giymişlerdi. Her ne kadar gündüz vakti çok az kıyafet kiyseler de, akşamları gece örtülerini üzerlerine giymekteydiler. Dindar ve kutsal varsayılan insanların başlarını çevreleyen geleneksel halelerin kökeni Âdem ve Havva’nın dönemine dayanmaktadır. Âdem ve Havva’nın bedenlerinden sızan ışık çok büyük ölçekte kıyafetleri tarafından engellendiği için, sadece başlarından yansıyan parıltı fark edilebilmekteydi. Adamson’un soyları her zaman böylelikle, ruhsal gelişim bakımından olağanüstü olduğuna inanılan insan türlerini resmetmişlerdir. 74:6.5 (834.7) The bodies of Adam and Eve gave forth a shimmer of light, but they always wore clothing in conformity with the custom of their associates. Though wearing very little during the day, at eventide they donned night wraps. The origin of the traditional halo encircling the heads of supposed pious and holy men dates back to the days of Adam and Eve. Since the light emanations of their bodies were so largely obscured by clothing, only the radiating glow from their heads was discernible. The descendants of Adamson always thus portrayed their concept of individuals believed to be extraordinary in spiritual development.
74:6.6 (834.8) Âdem ve Havva, yaklaşık elli millik bir uzaklıktan birbirleri ve doğrudan çocukları ile iletişim kurabilirlerdi. Bu düşünce alış-verişi, beyin yapılarına yakın bir yerde konumlanan hassas gaz odaları aracılığı ile gerçekleştirilmekteydi. Bu işleyiş vasıtasıyla onlar, düşünce titreşimlerini gönderebilir ve onları alabilirlerdi. Ancak bu güç, aklın kendisini uyumsuzluğa ve kötülüğün kargaşasını teslim etmesiyle anında askıya alınmıştı. 74:6.6 (834.8) Adam and Eve could communicate with each other and with their immediate children over a distance of about fifty miles. This thought exchange was effected by means of the delicate gas chambers located in close proximity to their brain structures. By this mechanism they could send and receive thought oscillations. But this power was instantly suspended upon the mind’s surrender to the discord and disruption of evil.
74:6.7 (835.1) Âdemsel çocuklar, on altı yaşına gelene kadar kendi okullarında eğitim gördüler; genç olarak yaşlılar tarafından eğitilmekteydi. Küçük çocuklar her otuz dakikada bir içinde bulundukları etkinlikleri değiştirirken, yaşlılar bunu her saatte bir gerçekleştirmekteydi. Ve Âdem ve Havva’nın bu çocuklarını, tamamen sadece eğlence amacıyla keyif ve mutluluk verici etkinlik olarak, oyun oynarken görmek Urantia üzerinde kesinlikle yeni bir şeydi. Bugünkü ırkların oyun ve mizahı büyük ölçüde Âdemsel ırk kollarından kaynağını almıştır. Âdemsel unsurların tümü, keskin bir mizah anlayışına ek olarak büyük bir müzik beğenisine sahiplerdi. 74:6.7 (835.1) The Adamic children attended their own schools until they were sixteen, the younger being taught by the elder. The little folks changed activities every thirty minutes, the older every hour. And it was certainly a new sight on Urantia to observe these children of Adam and Eve at play, joyous and exhilarating activity just for the sheer fun of it. The play and humor of the present-day races are largely derived from the Adamic stock. The Adamites all had a great appreciation of music as well as a keen sense of humor.
74:6.8 (835.2) Nişanlanmanın ortalama yaşı on sekizdi; ve bu gençler bahse konu süreci takiben, evlilik sorumluluklarının üstlenilmesine hazırlık amacıyla iki yıllık eğitim dönemine girmektelerdi. Yirmi yaşında onlar evlenmeye uygun hale gelmektelerdi; ve evliliklerinden sonra onlar, hayatlarını adadıkları mesleklere veya bu meslekler için özel bir biçimde hazırlanmaya başlamaktaydılar. 74:6.8 (835.2) The average age of betrothal was eighteen, and these youths then entered upon a two years’ course of instruction in preparation for the assumption of marital responsibilities. At twenty they were eligible for marriage; and after marriage they began their lifework or entered upon special preparation therefor.
74:6.9 (835.3) Daha sonraki bazı milletlerin, tanrılardan türediği varsayılan, kraliyet ailelerinin sahip olduğu ağabey ile kız kardeşi evlendirme uygulaması Âdemsel doğumların geleneklerine dayanmaktadır — çiftleşme, zorunlu olarak, birini diğerine gerekli kılmaktadır. Cennet Bahçesi’nin ilk ve ikinci neslinin evlilik törenleri her zaman Âdem ve Havva tarafından yerine getirildi. 74:6.9 (835.3) The practice of some subsequent nations of permitting the royal families, supposedly descended from the gods, to marry brother to sister, dates from the traditions of the Adamic offspring—mating, as they must needs, with one another. The marriage ceremonies of the first and second generations of the Garden were always performed by Adam and Eve.
7. Cennet Bahçesi’nde Yaşam ^top 7. Life in the Garden ^top
74:7.1 (835.4) Âdem’in çocukları, dört yıllık batı okullarında olan öğrenimleri dışında, “Cennet Bahçesi’nin doğusunda” yaşayıp burada çalışmışlardı. Onlar, Jerusem okullarının yöntemleri uyarınca on altı yaşına kadar ussal olarak eğitilmişlerdi. On altı yaşından yirmi yaşına kadar onlar, Cennet Bahçesi’nin diğer ucunda eğitilmişlerdi; bu dönemde onlar aynı zamanda, alt sınıflara öğretmenler olarak hizmet vermekteydiler. 74:7.1 (835.4) The children of Adam, except for four years’ attendance at the western schools, lived and worked in the “east of Eden.” They were trained intellectually until they were sixteen in accordance with the methods of the Jerusem schools. From sixteen to twenty they were taught in the Urantia schools at the other end of the Garden, serving there also as teachers in the lower grades.
74:7.2 (835.5) Cennet Bahçesi’nin sahip olduğu batı okul düzeninin bütüncül amacı, toplumsallaşmaydı. Öğleden önceki mola dönemleri uygulamalı bahçecilik ve tarıma ayrılmışken; öğleden sonraki bu dönemler rekabete dayalı oyunlara adanmıştı. Akşamları, toplumsal etkileşim ve kişisel arkadaşlığın geliştirilmesinde değerlendirilmekteydi. Din ve cinsel eğitim, ebeveynlerin görevi olarak evin oluşturduğu özel yaşam kapsamında görülmekteydi. 74:7.2 (835.5) The entire purpose of the western school system of the Garden was socialization. The forenoon periods of recess were devoted to practical horticulture and agriculture, the afternoon periods to competitive play. The evenings were employed in social intercourse and the cultivation of personal friendships. Religious and sexual training were regarded as the province of the home, the duty of parents.
74:7.3 (835.6) Bu okullardaki eğitim şu hususlardaki öğrenimi kapsamaktaydı: 74:7.3 (835.6) The teaching in these schools included instruction regarding:
74:7.4 (835.7) 1. Beden sağlığı ve bakımı. 74:7.4 (835.7) 1. Health and the care of the body.
74:7.5 (835.8) 2. Toplumsal etkileşimin ortak ölçütü olarak altın kural. 74:7.5 (835.8) 2. The golden rule, the standard of social intercourse.
74:7.6 (835.9) 3. Bireysel hakların topluluk hakları ve toplum ödevleri ile olan ilişkisi. 74:7.6 (835.9) 3. The relation of individual rights to group rights and community obligations.
74:7.7 (835.10) 4. Çeşitli dünya ırklarının tarihi ve kültürü. 74:7.7 (835.10) 4. History and culture of the various earth races.
74:7.8 (835.11) 5. Dünya ticaretini ilerletme ve geliştirme yöntemleri. 74:7.8 (835.11) 5. Methods of advancing and improving world trade.
74:7.9 (835.12) 6. Birbirine tezat teşkil eden görevler ve duyguların eş-güdümü. 74:7.9 (835.12) 6. Co-ordination of conflicting duties and emotions.
74:7.10 (835.13) 7. Fiziksel kavga yerine oyun, mizah ve rekabete dayalı emsallerinin geliştirilmesi. 74:7.10 (835.13) 7. The cultivation of play, humor, and competitive substitutes for physical fighting.
74:7.11 (835.14) Okullar, gerçekte Cennet Bahçesi’nin her etkinliği, ziyaretçilere her zaman açıktı. Silah taşımayan gözlemciler, Cennet Bahçesi’ne yapacakları kısa ziyaretleri için herhangi bir kısıtlama olmadan kabul edilmekteydiler. Cennet Bahçesi’nde ikamet edebilmek için bir Urantia’lı unsurun “evlatlık edilmesi” gerekmekteydi. Bu bireyin; Âdemsel bahşedilmenin amaç ve gayesine dair eğitimleri alması, bu göreve bağlı kalmada niyetini ifade etmesi, ve bunun sonrasında ise Âdem’in toplumsal yönetimine ve Kâinatın Yaratıcısı’nın ruhsal egemenliğine olan sadakatini bildirmesi gerekmekteydi. 74:7.11 (835.14) The schools, in fact every activity of the Garden, were always open to visitors. Unarmed observers were freely admitted to Eden for short visits. To sojourn in the Garden a Urantian had to be “adopted.” He received instructions in the plan and purpose of the Adamic bestowal, signified his intention to adhere to this mission, and then made declaration of loyalty to the social rule of Adam and the spiritual sovereignty of the Universal Father.
74:7.12 (836.1) Cennet Bahçesi’nin yasaları; Dalamatia’nın eski hükümlerine dayanmakta olup, yedi başlık altında sunulmuştu: 74:7.12 (836.1) The laws of the Garden were based on the older codes of Dalamatia and were promulgated under seven heads:
74:7.13 (836.2) 1. Sağlık ve temizlik kanunları. 74:7.13 (836.2) 1. The laws of health and sanitation.
74:7.14 (836.3) 2. Cennet Bahçesi’nin toplumsal yönergeleri. 74:7.14 (836.3) 2. The social regulations of the Garden.
74:7.15 (836.4) 3. Alış-veriş ve ticaret yönetmelikleri. 74:7.15 (836.4) 3. The code of trade and commerce.
74:7.16 (836.5) 4. Adil oyun ve rekabet kanunları. 74:7.16 (836.5) 4. The laws of fair play and competition.
74:7.17 (836.6) 5. Ev yaşamı kanunları. 74:7.17 (836.6) 5. The laws of home life.
74:7.18 (836.7) 6. Altın kuralın toplumsal yasaları. 74:7.18 (836.7) 6. The civil codes of the golden rule.
74:7.19 (836.8) 7. Yüce ahlaki yönetimin yedi emri. 74:7.19 (836.8) 7. The seven commands of supreme moral rule.
74:7.20 (836.9) Cennet Yaşamı’nın ahlak kanunu, Dalamatia’nın yedi emrinden biraz daha farklıydı. Ancak Âdem unsurları, bu emirlere birçok yeni başlık ekleyip öğrettiler; bu konuda bir örnek, öldürmeye karşı kesin yasaklayıcı emir alanında verilebilir: ikamet eden Düşünce Düzenleyicisi’nin varlığı, insan yaşamının yok edilmemesinde ilave bir neden olarak sunulmuştu. Onlar, “her kim bir insanın kanını akıtırsa, onun da kanı akıtılmalıdır; çünkü insan Tanrı’nın görüntüsünde yaratılmıştır” öğretisini aktarmışlardır. 74:7.20 (836.9) The moral law of Eden was little different from the seven commandments of Dalamatia. But the Adamites taught many additional reasons for these commands; for instance, regarding the injunction against murder, the indwelling of the Thought Adjuster was presented as an additional reason for not destroying human life. They taught that “whoso sheds man’s blood by man shall his blood be shed, for in the image of God made he man.”
74:7.21 (836.10) Cennet Bahçesi’nin ibadet saati öğlendi; güneş batımı, ailenin ibadet saatiydi. Âdem, etkin bir duanın “ruhun arzusu” halinde olması gereken bir biçimde bütünüyle bireysel kalma zorunluluğunu öğreterek, belirli kalıplara oturtulmuş duaların edilmesinden insanları vazgeçirmek için elinden gelini yaptı; ancak Cennet Bahçesi sakinleri, Dalamatia döneminden beri süre gelen duaları ve bilindik yöntemleri kullanmaya devam etti. Âdem aynı zamanda, dinsel törenler için kan akıtılarak kurbanlık verilmesi yerine topraktan elde edilen meyvenin paylaşılma uygulamasını getirmek için çabaladı; ancak, Cennet Bahçesi’nin karmaşasından önce bu alanda çok az ilerleme kaydetti. 74:7.21 (836.10) The public worship hour of Eden was noon; sunset was the hour of family worship. Adam did his best to discourage the use of set prayers, teaching that effective prayer must be wholly individual, that it must be the “desire of the soul”; but the Edenites continued to use the prayers and forms handed down from the times of Dalamatia. Adam also endeavored to substitute the offerings of the fruit of the land for the blood sacrifices in the religious ceremonies but had made little progress before the disruption of the Garden.
74:7.22 (836.11) Âdem, ırklara cinslerin eşit olduğunu öğretmeye çalıştı. Havva’nın eşinin yanı başında onunla beraber çalışması, Cennet Bahçesi içindeki her sakin üzerinde derin bir etki bıraktı. Âdem detaylı bir biçimde, yeni bir canlıyı dünyaya getirmek için bütünleşen yaşam etkenlerine erkek ile eşit ölçüde kadının da katkıda bulunduğunu öğretti. Bu vakte kadar insanlar, doğumların tümünün “babanın kasıklarından” dünyaya geldiğini varsaymışlardı. Onlar anneye yalnızca, doğmamışların dünyaya gelmesi ve yeni doğmuşların büyütülmesi için araç gözüyle bakmışlardı. 74:7.22 (836.11) Adam endeavored to teach the races sex equality. The way Eve worked by the side of her husband made a profound impression upon all dwellers in the Garden. Adam definitely taught them that the woman, equally with the man, contributes those life factors which unite to form a new being. Theretofore, mankind had presumed that all procreation resided in the “loins of the father.” They had looked upon the mother as being merely a provision for nurturing the unborn and nursing the newborn.
74:7.23 (836.12) Âdem çağdaşlarına kavrayabilecekleri her şeyi öğretmişti; ancak göreceli olarak bakıldığında bu öğretiler çok da fazla değildi. Yine de, dünyanın daha fazla us sahibi ırkları, eflatun ırkının üstün evlatlarına karışarak onlarla evlenmelerine izin verilecekleri vakti iple çekmektelerdi. Ve ırkların gelişen bir biçimde canlandırılmasına dair bu tasarım uygulanabilseydi Urantia ne de farklı bir dünya olurdu! Böyle sonuçlanmamış olsa bile, evrimsel toplulukların kazara kurtarmış oldukları bu aktarılmış ırkın küçük miktardaki kanından büyük kazançlar elde edilmiştir. 74:7.23 (836.12) Adam taught his contemporaries all they could comprehend, but that was not very much, comparatively speaking. Nevertheless, the more intelligent of the races of earth looked forward eagerly to the time when they would be permitted to intermarry with the superior children of the violet race. And what a different world Urantia would have become if this great plan of uplifting the races had been carried out! Even as it was, tremendous gains resulted from the small amount of the blood of this imported race which the evolutionary peoples incidentally secured.
74:7.24 (836.13) Ve Âdem, kısa süreli ikamet dünyasının refahı ve canlandırılması için bu şekilde çalışmıştır. Ancak bu karma ve melez toplulukları daha iyi bir yöne çekecek şekilde yönlendirmek zor bir görevdi. 74:7.24 (836.13) And thus did Adam work for the welfare and uplift of the world of his sojourn. But it was a difficult task to lead these mixed and mongrel peoples in the better way.
8. Yaratım’a Dair Efsane ^top 8. The Legend of Creation ^top
74:8.1 (836.14) Urantia’nın altı günde yaratıldığına dair hikâye, Âdem ve Havva’nın Cennet Bahçesi için yaptıkları ilk incelemelerin yalnızca altı gün sürmüş olmasına dair tarihe dayanmaktaydı. Bu durum, ilk olarak Dalamatia unsurları tarafından getirilen bir biçimde, haftanın bu gününün neredeyse kutsal bir biçimde ayrılmasına sebebiyet vermişti. Âdem’in Cennet Bahçesi’ni teftişte ve başlangıç tasarımlarını hazırlamakla harcadığı altı gün önceden hesaplanmamıştı; bu süreç günden güne işleyerek bu bütünlüğe ulaştı. Yedinci günü ibadet için tercih etme eylemi, burada anlatılmış bilgiler ile ilişkili bir biçimde bütünüyle tesadüfîydi. 74:8.1 (836.14) The story of the creation of Urantia in six days was based on the tradition that Adam and Eve had spent just six days in their initial survey of the Garden. This circumstance lent almost sacred sanction to the time period of the week, which had been originally introduced by the Dalamatians. Adam’s spending six days inspecting the Garden and formulating preliminary plans for organization was not prearranged; it was worked out from day to day. The choosing of the seventh day for worship was wholly incidental to the facts herewith narrated.
74:8.2 (837.1) Dünyanın altı günde yaratıldığına dair efsane sonradan ortaya çıkmış bir düşünceydi; gerçekte bu düşünce otuz bin yıldan daha fazla bir süre sonrasında türemiştir. Güneş ve ayın birden ortaya çıkışı biçiminde anlatılan hikâyenin bir kısmı; güneş ve ayı uzun bir süre boyunca gölgeleyen ufak maddelerden meydana gelmiş yoğun bir uzay bulutunun bir seferliğine ansızın ortaya çıkışına dair tarihi gerçeklerden kaynağını almış olabilir. 74:8.2 (837.1) The legend of the making of the world in six days was an afterthought, in fact, more than thirty thousand years afterwards. One feature of the narrative, the sudden appearance of the sun and moon, may have taken origin in the traditions of the onetime sudden emergence of the world from a dense space cloud of minute matter which had long obscured both sun and moon.
74:8.3 (837.2) Havva’nın Âdem’in kaburgasından yaratılmış olduğuna dair anlatım, Âdem’in varışına ek olarak dört yüz elli bin yıldan fazla bir süre önce Gezegensel Prens’in bedensel görevlilerin gelişiyle ilişkili yaşam özlerinin değişimde gerçekleşen göksel ameliyata dair iç içe geçmiş bir kafa karışıklığıdır. 74:8.3 (837.2) The story of creating Eve out of Adam’s rib is a confused condensation of the Adamic arrival and the celestial surgery connected with the interchange of living substances associated with the coming of the corporeal staff of the Planetary Prince more than four hundred and fifty thousand years previously.
74:8.4 (837.3) Urantia’ya ulaştıklarında onlar için yaratılmış fiziksel bedenlere Âdem ve Havva’nın sahip olduğu tarihi gerçeğinden dünya insanlarının büyük bir çoğunluğu etkilenmiştir. İnsan’ın topraktan yaratıldığına dair inanç dünyanın Doğu Yakası’nda neredeyse ortak bir kabuldür; bu inanış geleneğin izleri, Filipin Adaları’ndan dünya çevresi boyunca Afrika’ya kadar takip edilebilir. Ve birçok insan topluluğu; evrim biçimindeki ilerleyici yaratıma dair öncül inanışlar dâhilinde, özel yaratımın bir çeşidi vasıtasıyla insanın toprak kökeninden gelişi ilgili bu hikâyeyi kabul etti. 74:8.4 (837.3) The majority of the world’s peoples have been influenced by the tradition that Adam and Eve had physical forms created for them upon their arrival on Urantia. The belief in man’s having been created from clay was well-nigh universal in the Eastern Hemisphere; this tradition can be traced from the Philippine Islands around the world to Africa. And many groups accepted this story of man’s clay origin by some form of special creation in the place of the earlier beliefs in progressive creation—evolution.
74:8.5 (837.4) Dalamatia ve Cennet Bahçesi’nin etkileri dışında insanlık, insan ırkının kademeli olarak yükselişine dair inanca meyletmiştir. Evrime dair bilgi çağdaş bir keşif değildir; eski dönemlerin insanları, insan ilerleyişinin yavaş ve evrimsel kimliğini anladılar. Antik Yunan bireyleri, Mezopotamya’ya olan uzaklıklarına rağmen bu türden gelişime dair kesin düşüncelere sahiptiler. Her ne kadar dünyanın çeşitli ırkları evrime dair düşüncelerinde üzücü bir biçimde kafa karışıklığına düşmüşseler de, ilkel kabilelerin birçoğu, buna rağmen, çeşitli hayvanlardan türemiş olduklarına inanıp bunu öğrettiler. İlkel insan toplulukları, geldiklerini varsaydıkları hayvan soyunu simgeleyen “totemlerini” seçme uygulamasında bulundular. Belirli Kuzey Amerika Kızılderili kabileler, kunduzlardan ve bozkır kurtlarından geldiklerine inandılar. Belirli Afrika kabileleri sırtlanların, bir Malay kabilesi lemurların, ve bir Yeni Gine topluluğu ise papağanların soyları olduklarını üyelerine öğrettiler. 74:8.5 (837.4) Away from the influences of Dalamatia and Eden, mankind tended toward the belief in the gradual ascent of the human race. The fact of evolution is not a modern discovery; the ancients understood the slow and evolutionary character of human progress. The early Greeks had clear ideas of this despite their proximity to Mesopotamia. Although the various races of earth became sadly mixed up in their notions of evolution, nevertheless, many of the primitive tribes believed and taught that they were the descendants of various animals. Primitive peoples made a practice of selecting for their “totems” the animals of their supposed ancestry. Certain North American Indian tribes believed they originated from beavers and coyotes. Certain African tribes teach that they are descended from the hyena, a Malay tribe from the lemur, a New Guinea group from the parrot.
74:8.6 (837.5) Âdem unsurlarının sahip olduğu medeniyetin kalıntıları ile doğrudan ilişki halinde oldukları için Babilliler, insanın yaratımına dair hikâyeyi genişletip onu süsledi; onlar insanın doğrudan bir biçimde tanrılardan geldiğini öğretti. Onlar, topraktan yaratılma savı ile bile bağdaşmayan ırklarının aristokratik bir kökene sahip olduğuna dair inancı beslediler. 74:8.6 (837.5) The Babylonians, because of immediate contact with the remnants of the civilization of the Adamites, enlarged and embellished the story of man’s creation; they taught that he had descended directly from the gods. They held to an aristocratic origin for the race which was incompatible with even the doctrine of creation out of clay.
74:8.7 (837.6) Eski Ahit’in yaratıma dair anlatımı, Musa’nın varlığından çok sonraki bir dönemde başlamıştır; ancak Musa hiçbir zaman, Museviler’e bu türden çarpıtılmış bir hikâye öğretmemiştir. Ancak o, İsrail’in Koruyucu Tanrı’sı olarak adlandırdığı Kâinatın Yaratıcısı olan Yaratan’a ibadet edilmesi için var olan isteğini güçlendirmesini umarak, İsrailoğullarının yaratımına dair basit ve yoğun bir anlatımı sunmuştur. 74:8.7 (837.6) The Old Testament account of creation dates from long after the time of Moses; he never taught the Hebrews such a distorted story. But he did present a simple and condensed narrative of creation to the Israelites, hoping thereby to augment his appeal to worship the Creator, the Universal Father, whom he called the Lord God of Israel.
74:8.8 (837.7) Öncül öğretilerinde Musa oldukça bilge bir biçimde, Âdem’in zamanına giderek kaynaklık göstermeye teşebbüs etmedi; ve Musa Museviler’in yüce öğretmeni olduğu için, Âdem’e dair anlattığı hikâyeler içkin bir biçimde sadece yaratımla ilgili olanlar haline gelmişti. Âdem-öncesi medeniyeti tanıyan daha önceki tarihi gerçekliklerin varlığını; Âdem’in döneminden önceki insan olaylarına dair her türlü bilgiyi silme gayesi içindeki daha sonraki düzelticilerin, karısını elde ettiği yer olan “Nod yerleşkesine” yaptığı Kabil’in göçüne dair dedikodusal atfı ortadan kaldırmayı gözden kaçırmış oldukları açıkça ortaya konulmaktadır. 74:8.8 (837.7) In his early teachings, Moses very wisely did not attempt to go back of Adam’s time, and since Moses was the supreme teacher of the Hebrews, the stories of Adam became intimately associated with those of creation. That the earlier traditions recognized pre-Adamic civilization is clearly shown by the fact that later editors, intending to eradicate all reference to human affairs before Adam’s time, neglected to remove the telltale reference to Cain’s emigration to the “land of Nod,” where he took himself a wife.
74:8.9 (838.1) Filistin'e ulaştıktan sonra uzunca bir süre Museviler, ortak olarak kullanılan yazılı bir dile sahip değillerdi. Onlar bir alfabeyi kullanmayı, daha gelişmiş bir uygarlık olan Girit’ten gelen siyasi mülteciler halindeki komşu Filistinlilerden öğrenmişti. Museviler yaklaşık olarak M.Ö. 900 yılı yakınlarına kadar çok az şey yazmışlar, ve bu türden geç bir tarihe kadar da hiçbir yazılı dile sahip olmamışlardı; onlar kulaktan kulağa aktarılan halde yaratıma dair birçok farklı hikâyeye sahiplerdi, ancak Babiller’in esaretinden sonra bu hikâyeler arasından dönüşüme uğramış bir Mezopotamya türünü kabul etmeye daha meyilli hale geldiler. 74:8.9 (838.1) The Hebrews had no written language in general usage for a long time after they reached Palestine. They learned the use of an alphabet from the neighboring Philistines, who were political refugees from the higher civilization of Crete. The Hebrews did little writing until about 900 b.c., and having no written language until such a late date, they had several different stories of creation in circulation, but after the Babylonian captivity they inclined more toward accepting a modified Mesopotamian version.
74:8.10 (838.2) Musevi tarih geleneği Musa üzerinde yoğunlaştı; ve Musa İbrahim’in neslini Âdem’e kadar sürmeye çabaladığı için, Museviler Âdem’in tüm insanlığın ilk bireyi olduğunu varsaydılar. Yehova Yaratan’dı; ve Âdem ilk insan olarak varsayıldığı için, dünyayı Âdem’in hemen öncesinde yapmış olmalıydı. Ve bunun sonrasında Âdem’in altı günlük tarihi gerçeği bu anlatımın içine kaynaştı; ve sonuç olarak, Musa’nın dünya üzerindeki ikametinden yaklaşık olarak bin yıl sonra dünyanın altı günde yaratıldığına dair anlatım geleneği yazıya geçti ve bunun hemen sonrasında bu bilgi Musa’ya atfedildi. 74:8.10 (838.2) Jewish tradition became crystallized about Moses, and because he endeavored to trace the lineage of Abraham back to Adam, the Jews assumed that Adam was the first of all mankind. Yahweh was the creator, and since Adam was supposed to be the first man, he must have made the world just prior to making Adam. And then the tradition of Adam’s six days got woven into the story, with the result that almost a thousand years after Moses’ sojourn on earth the tradition of creation in six days was written out and subsequently credited to him.
74:8.11 (838.3) Musevi din adamları Kudüs’e döndüklerinde, her şeyin başlangıcına dair anlatımlarını kaleme almayı çoktan tamamlamışlardı. Daha sonra onlar, bu anlatımın Musa tarafından yazılmış olan yakın bir zamanda keşfedilmiş yaratım hikâyesi olduğunu öne sürdüler. Ancak M.Ö. 500 yılı yakınlarında yaşayan Museviler, bu yazılanları kutsal açığa çıkarışlar olarak değerlendirmediler; onlar, daha sonraki insanların mitolojik anlatımlara yaklaşımlarına benzer bir biçimde, onları değerlendirdiler. 74:8.11 (838.3) When the Jewish priests returned to Jerusalem, they had already completed the writing of their narrative of the beginning of things. Soon they made claims that this recital was a recently discovered story of creation written by Moses. But the contemporary Hebrews of around 500 b.c. did not consider these writings to be divine revelations; they looked upon them much as later peoples regard mythological narratives.
74:8.12 (838.4) Musa’nın öğretileri olduğu varsayılan bu sahte belge Mısır’ın Yunan kralı Batlamyus’a tanıtıldı; bu kral, İskenderiye’deki yeni kütüphanesi için belgeyi Yunancaya yetmiş âlimden oluşan bir komisyon tarafından çevirttirdi. Ve böylece bu anlatım, Musevi ve Hıristiyan dinlerinin “kutsal yazıtlarına” ait daha sonraki dönemlerde toplanmış kaynakların ileride bir parçası haline gelen bu yazılar içinde yerini almıştır. Ve bahse konu din inanış düzenleri ile ilişkilendirilerek bu türden kavramlar uzun bir süre boyunca birçok Batılı insan topluluğunu derin bir biçimde etkilemiştir. 74:8.12 (838.4) This spurious document, reputed to be the teachings of Moses, was brought to the attention of Ptolemy, the Greek king of Egypt, who had it translated into Greek by a commission of seventy scholars for his new library at Alexandria. And so this account found its place among those writings which subsequently became a part of the later collections of the “sacred scriptures” of the Hebrew and Christian religions. And through identification with these theological systems, such concepts for a long time profoundly influenced the philosophy of many Occidental peoples.
74:8.13 (838.5) Hıristiyan öğretmenleri, insan ırkının emirle yoktan var edildiğine dayanan inancı koruyup yaşattılar; ve tüm bunların hepsi doğrudan bir biçimde, bir zamanlar mevcut bulunmuş olası en yüksek mutluluğun altın çağı savına ek olarak toplumun bu yüksek mertebeden inişinin sebebi olan insanın veya üstün insanın çöküşüne dair kuramın yaratılmasına sebebiyet vermişti. Yaşama ve insanın evrendeki konumuna yönelik bu türden bakış açıları en iyi ihtimalle yıldırıcı bir etkiyi beraberinde getirmekteydi; çünkü onlar böylece, bir zamanlar görevde bulunmuş belirli evren yöneticilerin hatalarının cezasını ödetmek için insan ırkına öfke kusan intikam içindeki bir İlahiyat’ın varlığını ima eden bir biçimde, ilerlemeden çok gerilemeye dair bir inancı anlamlı görerek ona yöneldiler. 74:8.13 (838.5) The Christian teachers perpetuated the belief in the fiat creation of the human race, and all this led directly to the formation of the hypothesis of a onetime golden age of utopian bliss and the theory of the fall of man or superman which accounted for the nonutopian condition of society. These outlooks on life and man’s place in the universe were at best discouraging since they were predicated upon a belief in retrogression rather than progression, as well as implying a vengeful Deity, who had vented wrath upon the human race in retribution for the errors of certain onetime planetary administrators.
74:8.14 (838.6) “Altın çağ” bir mittir; ancak Cennet Bahçesi tamamiyle gerçek olup, Bahçe medeniyeti gerçekte ortadan kaldırılmıştı. Âdem ve Havva; Havva’nın sabırsızlığı ve Âdem’in hatalı kararları nedeniyle, hızlı bir biçimde kendilerine felaket getirerek ve Urantia’nın tümün gelişimsel ilerleyişine zarar verici gerilemeye sebebiyet vererek emredilen gidişattan ayrılmaya teşebbüs ettikleri vakte kadar yüz on yedi yıl Cennet Bahçesi’nde görevlerine devam etmişlerdi. 74:8.14 (838.6) The “golden age” is a myth, but Eden was a fact, and the Garden civilization was actually overthrown. Adam and Eve carried on in the Garden for one hundred and seventeen years when, through the impatience of Eve and the errors of judgment of Adam, they presumed to turn aside from the ordained way, speedily bringing disaster upon themselves and ruinous retardation upon the developmental progression of all Urantia.
74:8.15 (838.7) [Bu anlatım, “Bahçe’nin {yüksek} meleksel sesi” olan Solonia tarafından gerçekleştirilmiştir.] 74:8.15 (838.7) [Narrated by Solonia, the seraphic “voice in the Garden.”]