81. Makale Paper 81
Çağdaş Medeniyet’in Gelişimi Development of Modern Civilization
81:0.1 (900.1) CALİGASTİA ve Âdem’in görevlerinde amaçlanan dünyanın daha iyi hale getirilmesi için mevcut tasarımların yanlış bir biçimde uygulanmasının yarattığı olumlu ve olumsuz sonuçlardan bağımsız olarak, insan varlıklarının temel bedensel evrimi insan türü ilerleyişi ve ırk gelişimi ölçeğinde ırkları ileri doğru taşımaya devam etti. Evrim geciktirilebilir, ama bütünüyle durdurulamaz. 81:0.1 (900.1) REGARDLESS of the ups and downs of the miscarriage of the plans for world betterment projected in the missions of Caligastia and Adam, the basic organic evolution of the human species continued to carry the races forward in the scale of human progress and racial development. Evolution can be delayed but it cannot be stopped.
81:0.2 (900.2) Her ne kadar sayıları öncesinden tasarlanmış olandan daha az bir düzeyde bulunmuş olsa da eflatun ırkın etkisi; Âdem döneminden beri, neredeyse bir milyon yıllık önceki bütüncül mevcudiyeti boyunca, insan türünün ilerleyişinin kıyaslanamayacak düzeyde üzerine çıkmıştır. 81:0.2 (900.2) The influence of the violet race, though in numbers smaller than had been planned, produced an advance in civilization which, since the days of Adam, has far exceeded the progress of mankind throughout its entire previous existence of almost a million years.
1. Medeniyetin Beşiği ^top 1. The Cradle of Civilization ^top
81:1.1 (900.3) Âdem döneminden yaklaşık otuz beş bin yıl sonra medeniyetin beşiği; Nil vadisinden doğu yönünde kuzey Arabistan’ı geçen bir biçimde hafifçe kuzeye doğru ve Mezopotamya’yı içine alan bir biçimde Türkistan’a kadar uzanarak, güney batı Asya’da bulunmaktaydı. Ve iklim bu bölgede medeniyetin kurulmasında belirleyici bir etkendi. 81:1.1 (900.3) For about thirty-five thousand years after the days of Adam, the cradle of civilization was in southwestern Asia, extending from the Nile valley eastward and slightly to the north across northern Arabia, through Mesopotamia, and on into Turkestan. And climate was the decisive factor in the establishment of civilization in that area.
81:1.2 (900.4) Âdem unsurlarının öncül göçlerini, genişleyen Akdeniz nedeniyle Avrupa’ya ulaşmalarını engelleyerek ve göç dalgalarını kuzey ve güney yönünde Türkistan’a yönelterek sonlandıran şeyler bu büyük iklimsel ve yeryüzüsel değişmeler olmuştu. Bahse konu kara yükselişlerinin ve onların iniltili olduğu iklim değişikliklerinin tamamlandığı dönemlerde, yaklaşık M.Ö. 15.000’li yıllarda, medeniyet; And topluluklarının kültürel tohumlarının ve biyolojik köken unsurlarının ilave bir biçimde, dağlar ile Asya’da doğu yönünde ve genişleyen ormanlar ile Avrupa’da batı yönünde engellenmesi dışında, dünya çapında zıt hareketlerden doğan bir eylemsizlik sürecine girmiş bulunmaktaydı. 81:1.2 (900.4) It was the great climatic and geologic changes in northern Africa and western Asia that terminated the early migrations of the Adamites, barring them from Europe by the expanded Mediterranean and diverting the stream of migration north and east into Turkestan. By the time of the completion of these land elevations and associated climatic changes, about 15,000 b.c., civilization had settled down to a world-wide stalemate except for the cultural ferments and biologic reserves of the Andites still confined by mountains to the east in Asia and by the expanding forests in Europe to the west.
81:1.3 (900.5) İklimsel evrim bu aşamada, diğer tüm çabaların gerçekleştirmede başarısız olduğu şeyi yerine getirme arifesindeydi; bu şey, hayvancılık ve tarımın daha gelişmiş yaşam gayeleri için avcılığı terk etmeye Avrasya insanlarını zorunlu kılmasıydı. Evrim yavaş olabilir, ancak oldukça fazla bir biçimde etkilidir. 81:1.3 (900.5) Climatic evolution is now about to accomplish what all other efforts had failed to do, that is, to compel Eurasian man to abandon hunting for the more advanced callings of herding and farming. Evolution may be slow, but it is terribly effective.
81:1.4 (900.6) Köleler fazlasıyla sık görülen bir biçimde ilk çiftçiler tarafından kullanıldığı için, çiftçilik avcılar ve sürü sahipleri tarafından öncesinde aşağı düzeyde görülmekteydi. Çağlar boyunca toprağı işlemek küçük görülmüştü; bu nedenle toprak üzerinde çalışma fikri bir küfür olarak algılansa da, nimetlerin içinde en büyüğü olandır. Kabil ve Habil dönemlerinde bile kırsal yaşamın kurbanları tarımdan elde edilen ürünlerin bağışlarından daha üst düzeyde görülmüştür. 81:1.4 (900.6) Since slaves were so generally employed by the earlier agriculturists, the farmer was formerly looked down on by both the hunter and the herder. For ages it was considered menial to till the soil; wherefore the idea that soil toil is a curse, whereas it is the greatest of all blessings. Even in the days of Cain and Abel the sacrifices of the pastoral life were held in greater esteem than the offerings of agriculture.
81:1.5 (900.7) Genel olarak insan, sürü sahipliği döneminden oluşan geçiş süreci vasıtasıyla avcılıktan çiftçiliğe doğru evirilmişti; ve bu durum And toplulukları için de geçerlilik taşımaktaydı; ancak iklimsel gerekliliğin evrimsel baskısı, daha sıklıkla gerçekleşen bir biçimde, avcıları doğrudan bir biçimde başarılı çiftçilere dönüştürmekteydi. Avcılıktan tarıma bu doğrudan geçişin olgusu yalnızca, eflatun ırk kökeni ile yüksek düzeyde bir ırk karışımını bulunduğu bölgelerde ortaya çıkmıştı. 81:1.5 (900.7) Man ordinarily evolved into a farmer from a hunter by transition through the era of the herder, and this was also true among the Andites, but more often the evolutionary coercion of climatic necessity would cause whole tribes to pass directly from hunters to successful farmers. But this phenomenon of passing immediately from hunting to agriculture only occurred in those regions where there was a high degree of race mixture with the violet stock.
81:1.6 (901.1) Evrimsel insan toplulukları (özellikle Çinliler) öncül bir biçimde; kaza eseri nemlenme sonrasında ortaya çıkan veya yitirilen kişilerin naaşlarına bırakılan yiyeceklerde görülen filizlenmiş tohumları gözlemleyerek, tohum ekmeyi ve ekinleri yetiştirmeyi öğrenmişti. Ancak güneybatı Asya’nın tümü üzerinde, verimli nehir tabanları ve komşu düzlükler boyunca And toplulukları, ikinci bahçenin sınırları içinde ekiciliği ve bahçeciliği temel yaşam gayeleri haline getirmiş atalarından teslim aldıkları gelişmiş tarım yöntemlerini devam ettirmekteydi. 81:1.6 (901.1) The evolutionary peoples (notably the Chinese) early learned to plant seeds and to cultivate crops through observation of the sprouting of seeds accidentally moistened or which had been put in graves as food for the departed. But throughout southwest Asia, along the fertile river bottoms and adjacent plains, the Andites were carrying out the improved agricultural techniques inherited from their ancestors, who had made farming and gardening the chief pursuits within the boundaries of the second garden.
81:1.7 (901.2) Binlerce yıl boyunca Âdem soyları; Mezopotamya’nın kuzey sınırındaki düzlükler boyunca, Cennet Bahçesi içerisinde geliştirilmiş olan, buğday ve arpayı hali hazırda yetiştiren bir konumda bulunmaktalardı. Âdem ve Âdemoğlu’nun soyları burada tanışmış, alış-verişte bulunmuş ve toplumsal olarak birbirlerine karışmışlardı. 81:1.7 (901.2) For thousands of years the descendants of Adam had grown wheat and barley, as improved in the Garden, throughout the highlands of the upper border of Mesopotamia. The descendants of Adam and Adamson here met, traded, and socially mingled.
81:1.8 (901.3) Beslenme türü bakımından insan ırkının hem etçil hem de otçul hale gelmesinde büyük bir pay sahibi olan gelişmeler yaşam koşullarında gerçekleşen bu mecburi değişikliklerdi. Ve sürülerden elde edilen etler ile buğday, pirinç ve sebze besleniminin bir araya gelişi, bu eski insan topluluklarının sağlığında ve kudretinde büyük bir ilerlemenin sebebi olmuştu. 81:1.8 (901.3) It was these enforced changes in living conditions which caused such a large proportion of the human race to become omnivorous in dietetic practice. And the combination of the wheat, rice, and vegetable diet with the flesh of the herds marked a great forward step in the health and vigor of these ancient peoples.
2. Medeniyet Araçları ^top 2. The Tools of Civilization ^top
81:2.1 (901.4) Kültürün büyümesi, medeniyet araçlarının gelişmesine bağlıdır. Ve insanın yabansılıktan yükselişinde kullandığı araçlar, daha yüksek görevlerin başarılması için insan gücünü ortaya çıkaracak dereceye bile varan bir şekilde etkindi. 81:2.1 (901.4) The growth of culture is predicated upon the development of the tools of civilization. And the tools which man utilized in his ascent from savagery were effective just to the extent that they released man power for the accomplishment of higher tasks.
81:2.2 (901.5) Serpilmekte olan kültürün ve ileri adımlarını atan toplumsal ilişkilerin sonraki dönemlerinin oluşumları arasında şu an içerisinde yaşamakta olan sizler, toplum ve medeniyet üzerine düşünmek için gerçekte belirli boş zamana sahip bireyler olarak; öncül atalarınızın irdeleyici düşünceye ve toplumsal fikir yürütmeye ayrılabilecek neredeyse hiçbir zamanı bulunmadıkları gerçeğini gözden kaçırmamalısınız. 81:2.2 (901.5) You who now live amid latter-day scenes of budding culture and beginning progress in social affairs, who actually have some little spare time in which to think about society and civilization, must not overlook the fact that your early ancestors had little or no leisure which could be devoted to thoughtful reflection and social thinking.
81:2.3 (901.6) İnsan medeniyetinin dört büyük kazanımı şunlardı: 81:2.3 (901.6) The first four great advances in human civilization were:
81:2.4 (901.7) 1. Ateşin denetim altına alınması. 81:2.4 (901.7) 1. The taming of fire.
81:2.5 (901.8) 2. Hayvanların evcilleştirilmesi. 81:2.5 (901.8) 2. The domestication of animals.
81:2.6 (901.9) 3. Esirlerin köleleştirilmesi. 81:2.6 (901.9) 3. The enslavement of captives.
81:2.7 (901.10) 4. Özel mülkiyet. 81:2.7 (901.10) 4. Private property.
81:2.8 (901.11) İlk büyük keşif olarak ateş her ne kadar bilimsel dünyanın kapılarını nihai olarak aralasa da, ilkel insan için çok az bir değere sahipti. İlkel insan, sürekli gerçekleşen olguların açıklaması olarak doğal nedenlerin varlığını tanımayı reddetmişti. 81:2.8 (901.11) While fire, the first great discovery, eventually unlocked the doors of the scientific world, it was of little value in this regard to primitive man. He refused to recognize natural causes as explanations for commonplace phenomena.
81:2.9 (901.12) Ateşin nereden geldiği sorulduğunda, Andon ve çakmaktaşından oluşan basit hikâyenin yerini yakın bir zaman içinde bir Prometheus’un cennetten çaldığı efsane almıştı. Bu eskiçağ insan toplulukları, kişisel algıları dışına çıkan her doğal oluşum için doğaüstü bir açıklama getirmeyi amaçlamıştı; ve birçok çağdaş topluluk bunu yapmaya devam etmektedir. Doğal olgular olarak adlandırdığınız şeylerin bireysel olmaktan çıkışının gerçekleşmesi çağlar almış olup, henüz tamamlanmamıştır. Ancak gerçek nedenlere ulaşmak için içten, dürüst ve korkusuz arayış çağdaş bilimi doğurmuştu: Bu arayış yıldız falcılığını gök bilimine, simyacılığı kimya bilimine ve büyüyü tıbba dönüştürmüştü. 81:2.9 (901.12) When asked where fire came from, the simple story of Andon and the flint was soon replaced by the legend of how some Prometheus stole it from heaven. The ancients sought a supernatural explanation for all natural phenomena not within the range of their personal comprehension; and many moderns continue to do this. The depersonalization of so-called natural phenomena has required ages, and it is not yet completed. But the frank, honest, and fearless search for true causes gave birth to modern science: It turned astrology into astronomy, alchemy into chemistry, and magic into medicine.
81:2.10 (901.13) Makine-öncesi çağ içerisinde insanın kendi bedenini kullanmadan başarabildiği tek iş bir hayvanın kullanılmasıydı. Hayvanların evcilleştirilmesi ellerinin altına yaşayan araçları vermişti; bunun ussal bir biçimde kullanışı hem tarım hem de ulaşıma zemin hazırlamıştı. Ve bu hayvanlar olmadan insan, ilkel konumundan bir sonraki medeniyet düzeylerine yükselemezdi. 81:2.10 (901.13) In the premachine age the only way in which man could accomplish work without doing it himself was to use an animal. Domestication of animals placed in his hands living tools, the intelligent use of which prepared the way for both agriculture and transportation. And without these animals man could not have risen from his primitive estate to the levels of subsequent civilization.
81:2.11 (902.1) Evcilleştirilmek için en uygun hayvanların büyük bir kısmı, özellikle merkez kıtanın güney bölgelerine doğru olmak üzere, Asya’da bulunmuştu. Bu durum, dünyanın diğer kesimlerine kıyasla bu bölge içinde medeniyetin daha hızlı bir biçimde ilenmesinin nedenlerinden biriydi. Bu hayvanların birçoğunun evcilleştirilmesi daha önce iki defa farklı dönemlerde gerçekleştirilmişti, ve And toplulukları çağında onlar bir kez daha evcilleştirilmişlerdi. Ancak köpek türü, çok ama çok uzun zaman önce mavi insan tarafından ilk kez olarak evcilleştirilmelerinden beri avcılarla birlikte yaşamaya devam etmiş bir haldeydi. 81:2.11 (902.1) Most of the animals best suited to domestication were found in Asia, especially in the central to southwest regions. This was one reason why civilization progressed faster in that locality than in other parts of the world. Many of these animals had been twice before domesticated, and in the Andite age they were retamed once again. But the dog had remained with the hunters ever since being adopted by the blue man long, long before.
81:2.12 (902.2) Türkistan’ın And unsurları, geniş bir ölçekte at türünü evcilleştiren ilk insan topluluklarıydı; ve bu durum, kültürlerinin neden çok uzun bir süre boyunca başat bir konumda bulunduğunun bir diğer nedenidir. M.Ö. 5000’li yıllarda Mezopotamyalı, Türkistanlı ve Çinli çiftçiler; koyun, keçi, inek, deve, at, kümes hayvanları ve fil yetiştirmeye çoktan başlamış bir halde bulunmaktalardı. İnsanın kendisi bir zamanlar yük taşıyan hayvanlardan biriydi. Mavi ırktan gelen bir önder bir zamanlar, yük taşıyıcılardan oluşan topluluğu içinde yüz bin insana sahipti. 81:2.12 (902.2) The Andites of Turkestan were the first peoples to extensively domesticate the horse, and this is another reason why their culture was for so long predominant. By 5000 b.c. the Mesopotamian, Turkestan, and Chinese farmers had begun the raising of sheep, goats, cows, camels, horses, fowls, and elephants. They employed as beasts of burden the ox, camel, horse, and yak. Man was himself at one time the beast of burden. One ruler of the blue race once had one hundred thousand men in his colony of burden bearers.
81:2.13 (902.3) Kölelik kurumları ve toprağın özel mülkiyeti tarım ile birlikte geldi. Kölelik; toprak sahibinin yaşam koşullarını yükseltmiş olup, toplumsal kültür için kendisine daha fazla zaman imkânı yarattı. 81:2.13 (902.3) The institutions of slavery and private ownership of land came with agriculture. Slavery raised the master’s standard of living and provided more leisure for social culture.
81:2.14 (902.4) Yabansı insan doğa karşısında bir köledir; ancak bilimsel medeniyet, sürekli artan özgürlüğü insan türüne yavaş bir biçimde kazandırmaktadır. Hayvanlar, ateş, rüzgâr, su, elektrik ve enerjinin keşfedilmemiş diğer kaynakları vasıtasıyla insan kendisini; aralıksız bir biçimde emek vermenin gerekliliğinden kendisini kurtarmıştır, kurtarmaya devam edecektir. Alet ve düzeneklerin zengin keşiflerinin yarattığı geçici kargaşaya rağmen, bu türden mekanik icatlardan elde edilebilecek nihai yararlar hesap edilemeyecek kadar büyüktür. İnsan bir şeyleri yerine getirmenin yeni ve daha iyi yollarını düşünmek, tasarlamak veya hayal etmek için dinlenceye sahip olana kadar, kurumsallaşması bir yana medeniyet hiçbir zaman gelişemez bile. 81:2.14 (902.4) The savage is a slave to nature, but scientific civilization is slowly conferring increasing liberty on mankind. Through animals, fire, wind, water, electricity, and other undiscovered sources of energy, man has liberated, and will continue to liberate, himself from the necessity for unremitting toil. Regardless of the transient trouble produced by the prolific invention of machinery, the ultimate benefits to be derived from such mechanical inventions are inestimable. Civilization can never flourish, much less be established, until man has leisure to think, to plan, to imagine new and better ways of doing things.
81:2.15 (902.5) İnsan ilk önce, sadece kaya tabakaları altında yaşayarak veya mağaralarda ikamet ederek kendi barınağını sahiplendi. Daha sonra, aile barakalarının inşası için odun ve kaya gibi doğal malzemeleri kullandı. Daha sonra insan, tuğla veya diğer yapı malzemelerini inşa etmeyi öğrenerek ev yapımının yaratıcı aşamasına giriş yaptı. 81:2.15 (902.5) Man first simply appropriated his shelter, lived under ledges or dwelt in caves. Next he adapted such natural materials as wood and stone to the creation of family huts. Lastly he entered the creative stage of home building, learned to manufacture brick and other building materials.
81:2.16 (902.6) Türkistan yükseltilerine ait topluluklar, daha çağdaş ırklar arasında evlerini ahşaptan inşa eden ilk bireylerdi; onların evleri, Amerika’nın keşfinden sonra gelen öncü sakinlerin ilk kütük barakalarından çok da farklı değildi. Düzlükler boyunca insan yerleşkeleri tuğlalardan yapılmıştı; daha sonra bu yapılar fırınlanmış olanlarından inşa edilmişti. 81:2.16 (902.6) The peoples of the Turkestan highlands were the first of the more modern races to build their homes of wood, houses not at all unlike the early log cabins of the American pioneer settlers. Throughout the plains human dwellings were made of brick; later on, of burned bricks.
81:2.17 (902.7) Eski nehir ırkları barakalarını, toprak üzerinde bir daire şeklinde uzun direkler kurarak inşa etmişlerdi; bu direklerin başları daha sonra, barakanın iskeletini oluşturan bir biçimde, tek bir noktada toplanmaktaydı; bu yapı, tüm oluşumu ters çevrilmiş dev bir sepete çeviren bir biçimde, enlemesine uzanan sazlıklar ile ağ gibi sarılmaktaydı. Sonrasında bu inşaat kil ile sıvanabilmekteydi ve güneşte kurumasından sonra hava olaylarından korunaklı oldukça elverişli bir yerleşim yeri haline gelebilmekteydi. 81:2.17 (902.7) The older river races made their huts by setting tall poles in the ground in a circle; the tops were then brought together, making the skeleton frame for the hut, which was interlaced with transverse reeds, the whole creation resembling a huge inverted basket. This structure could then be daubed over with clay and, after drying in the sun, would make a very serviceable weatherproof habitation.
81:2.18 (902.8) Sepet dokumasının tüm türlerine dayanak oluşturan daha sonraki düşünce bu öncül barakalardan kendi başına türedi. Bir topluluk içinde, nemli kilin bu çubuk temellerine çalınmasının yarattığı oluşumların gözlemlenmesinden çömlek yapma fikri türedi. Çömleğin fırınlanarak sertleştirilmesi uygulaması, kil ile kaplanmış bu ilkel barakalardan bir tanesinin yanması sonucunda keşfedildi. Eski dönemlerin sanatları birçok kez, öncül insanların günlük yaşantılarında kaza eseri gerçekleşen olaylardan elde edilmişti. En azından bu durum, Âdem’in gelişine kadar ki insan türünün evrimsel gelişimi için bütünüyle gerçekliğe sahiptir. 81:2.18 (902.8) It was from these early huts that the subsequent idea of all sorts of basket weaving independently originated. Among one group the idea of making pottery arose from observing the effects of smearing these pole frameworks with moist clay. The practice of hardening pottery by baking was discovered when one of these clay-covered primitive huts accidentally burned. The arts of olden days were many times derived from the accidental occurrences attendant upon the daily life of early peoples. At least, this was almost wholly true of the evolutionary progress of mankind up to the coming of Adam.
81:2.19 (903.1) Çömlekçilik yaklaşık yarım milyon yıl önce Prens’in görevlilerinden biri tarafından ilk kez tanıştırılmış olsa da, kil ibriklerin yapımı yüz elli bin yıllık bir süre boyunca neredeyse tamamen durmuş bir konumdaydı. Sümer-öncesi Basra körfezinin Nod toplulukları çömlek ibrikleri yapmaya devam etmişlerdi. Çömlek yapım sanatı Âdem döneminde canlandırılmıştı. Bu sanatın yaygınlaşması Afrika’nın, Arabistan’ın ve merkezi Asya’nın sahip olduğu çöl arazilerin genişlemesi ile eş zamanlı olarak gerçekleşti; ve, Mezopotamya’dan Doğu Yarımküresi’nin tümüne birbirini takip eden gelişmiş yöntem dalgaları içinde yayıldı. 81:2.19 (903.1) While pottery had been first introduced by the staff of the Prince about one-half million years ago, the making of clay vessels had practically ceased for over one hundred and fifty thousand years. Only the gulf coast pre-Sumerian Nodites continued to make clay vessels. The art of pottery making was revived during Adam’s time. The dissemination of this art was simultaneous with the extension of the desert areas of Africa, Arabia, and central Asia, and it spread in successive waves of improving technique from Mesopotamia out over the Eastern Hemisphere.
81:2.20 (903.2) And çağının bu medeniyetleri her zaman, çömlekçilik veya diğer sanatlarının bulundukları aşamalara bakarak belirlenemeyebilir. İnsan evriminin pürüzsüz gidişatı, hem Dalamatia hem de Cennet Bahçesi düzenleri tarafından devasa ölçüde karmaşık bir yapı içine girdi. Sıklıkla, daha saf And topluluklarının öncül üretimlerinin daha sonraki vazolarından ve aletlerinden daha alt düzeyde bulunduğu gözlenmektedir. 81:2.20 (903.2) These civilizations of the Andite age cannot always be traced by the stages of their pottery or other arts. The smooth course of human evolution was tremendously complicated by the regimes of both Dalamatia and Eden. It often occurs that the later vases and implements are inferior to the earlier products of the purer Andite peoples.
3. Şehirler, Üretim ve Ticaret ^top 3. Cities, Manufacture, and Commerce ^top
81:3.1 (903.3) M.Ö. 12.000’li yıllarda başlayan bir biçimde Türkistan’ın avcılıkta ve otlatmada kullanılan zengin ve açık çayırlarının iklimsel değişimler sonucunda zarar görmesi, bu bölge insanlarının yeni üretim ve ilkel imalat türlerine başvurmasını zorunlu kılmıştı. Onların bazıları evcilleştirilmiş sürülerin yetiştirilmesine yönelmiş, diğerleri ise çiftçiler veya su ile yetişen yiyeceklerin toplayıcıları haline gelmişti; ancak And uslarının yüksek türü, ticaret ve imalat işine katılmayı tercih etmişti. Bütüncül kabilelerin kendilerini tek bir üretim kolunun gelişimine adaması adet haline bile gelmişti. Nil vadisinden Hindukuş’a, Ganj’dan Sarı Nehre kadar üstün kabilelerin başlıca işi, toprağın ekiminin yanında ticaret faaliyetinde bulunmak olmuştu. 81:3.1 (903.3) The climatic destruction of the rich, open grassland hunting and grazing grounds of Turkestan, beginning about 12,000 b.c., compelled the men of those regions to resort to new forms of industry and crude manufacturing. Some turned to the cultivation of domesticated flocks, others became agriculturists or collectors of water-borne food, but the higher type of Andite intellects chose to engage in trade and manufacture. It even became the custom for entire tribes to dedicate themselves to the development of a single industry. From the valley of the Nile to the Hindu Kush and from the Ganges to the Yellow River, the chief business of the superior tribes became the cultivation of the soil, with commerce as a side line.
81:3.2 (903.4) Ticaret ve ticareti yapılan çeşitli ürünlere için gerçekleştirilen hammadde imalatındaki artış, kültür ve medeniyet sanatlarının yayılmasında oldukça etkin olan bu öncül ve yarı-barışçıl toplulukların oluşumda doğrudan bir biçimde araç olmuştu. Geniş çaplı dünya ticaret döneminden önce toplumsal bütünlükler — genişlemiş aile toplulukları olarak — kabileseldi. Ticaret; insan varlıkların farklı türlerine birliktelik aidiyeti getirmiş olup, kültürün daha hızlı bir biçimde gerçekleşen diğer topluluklardaki yeşerimine böylece katkıda bulunmuştur. 81:3.2 (903.4) The increase in trade and in the manufacture of raw materials into various articles of commerce was directly instrumental in producing those early and semipeaceful communities which were so influential in spreading the culture and the arts of civilization. Before the era of extensive world trade, social communities were tribal—expanded family groups. Trade brought into fellowship different sorts of human beings, thus contributing to a more speedy cross-fertilization of culture.
81:3.3 (903.5) Yaklaşık on iki bin yıl önce, bağımsız şehirler dönemi doğmaktaydı. Ve bu ilkel ticaret ve üretim şehirleri her zaman, tarım ve sürü yetiştirme bölgeleri tarafından çevrilmişti. Üretimin ortak yaşam koşullarının yükselmesiyle sağlandığı doğru olsa da, öncül şehir yaşamının kısıtlılıkları ile ilgili yanlış bir algı içine düşmemelisiniz. Bu öncül baştan sonra düzenli ve temiz değillerdi; ve ortalama ilkel toplum, sadece kir ve çöpün birikmesi yüzünden her yirmi beş yılda, otuz ile altmış santim arasında yükselmişti. Bu eski şehirlerin belli başlı olanları aynı zamanda, pişirilmemiş çamur barakaları yüzünden, üzerinde ikamet ettikleri arazinin yukarılara doğru çok hızlı bir biçimde çıkmışlardı; ve eski harabelerinin tam da üzerine yeni konutlarını inşa etmeleri adetleriydi. 81:3.3 (903.5) About twelve thousand years ago the era of the independent cities was dawning. And these primitive trading and manufacturing cities were always surrounded by zones of agriculture and cattle raising. While it is true that industry was promoted by the elevation of the standards of living, you should have no misconception regarding the refinements of early urban life. The early races were not overly neat and clean, and the average primitive community rose from one to two feet every twenty-five years as the result of the mere accumulation of dirt and trash. Certain of these olden cities also rose above the surrounding ground very quickly because their unbaked mud huts were short-lived, and it was the custom to build new dwellings directly on top of the ruins of the old.
81:3.4 (903.6) Madenlerin geniş çaplı kullanımı, öncül üretim ve ticaret şehirlerinin ortaya çıktığı bu çağın bir özelliğiydi. M.Ö. 9000’li yıllar kadar öncesine varan bir biçimde Türkistan içinde bir bronz çağı kültürünün yaşandığını ve And topluluklarının öncül bir biçimde demir, altın ve bakırla çalıştıklarını çoktan keşfetmiş bir durumdasınız. Ancak koşullar daha gelişmiş medeniyet merkezleri için oldukça farklıydı. Buralarda Taş, Bronz veya Demir Çağları gibi farklılaşmış dönemler bulunmamaktaydı; bunların tümü de farklı bölgelerde aynı zaman içerisinde var olmuştu. 81:3.4 (903.6) The widespread use of metals was a feature of this era of the early industrial and trading cities. You have already found a bronze culture in Turkestan dating before 9000 b.c., and the Andites early learned to work in iron, gold, and copper, as well. But conditions were very different away from the more advanced centers of civilization. There were no distinct periods, such as the Stone, Bronze, and Iron Ages; all three existed at the same time in different localities.
81:3.5 (904.1) Altın, insan tarafından elde edilmesi arzulanan ilk madendi; üzerinde çalışması kolay olup, ilk başta sadece süs için kullanılmıştı. Bakır daha sonra kullanılmıştı, ancak daha sert olan bronzu imal etmek için kalay ile karıştırılana kadar geniş bir ölçüde üzerinde çalışılmamaktaydı. Bakır ile kalayın bronzu elde etmek için karıştırılmasına dair keşif, bir kalay birikintisinin yanında tesadüfen konumlanmış dağlık bakır madenine sahip Türkistan’ın bir Âdemoğlu topluluğu tarafından gerçekleştirilmişti. 81:3.5 (904.1) Gold was the first metal to be sought by man; it was easy to work and, at first, was used only as an ornament. Copper was next employed but not extensively until it was admixed with tin to make the harder bronze. The discovery of mixing copper and tin to make bronze was made by one of the Adamsonites of Turkestan whose highland copper mine happened to be located alongside a tin deposit.
81:3.6 (904.2) İlkel imalatın ortaya çıkışı ve üretimin başlamasıyla birlikte ticaret hızlı bir biçimde, kültürel medeniyetin yayılmasında en güçlü etkiye sahip oluşum haline gelmişti. Ticaret kanallarının kara ve deniz yollarıyla açılışı; seyahati, medeniyetlerin karışımına ek olarak kültürlerin karşılıklı etkileşimlerini fazlasıyla kolaylaştırmıştır. M.Ö. 5000’li yıllarda at, medeni ve yarı-medeni yerleşkeler boyunca genel olarak kullanılır bir haldeydi. Bu daha sonraki ırklar yalnızca evcilleştirilmiş ata değil, aynı zamanda çeşitli türde yük ve savaş arabalarına sahiplerdi. Çağlar öncesinden tekerlek çoktan kullanılır bir haldeydi; ancak bu aşamada taşıtlar o kadar teçhizatlandırılmış bir hale gelmişti ki, ticaret ve savaşta herkes tarafından kullanılır hale gelmişti. 81:3.6 (904.2) With the appearance of crude manufacture and beginning industry, commerce quickly became the most potent influence in the spread of cultural civilization. The opening up of the trade channels by land and by sea greatly facilitated travel and the mixing of cultures as well as the blending of civilizations. By 5000 b.c. the horse was in general use throughout civilized and semicivilized lands. These later races not only had the domesticated horse but also various sorts of wagons and chariots. Ages before, the wheel had been used, but now vehicles so equipped became universally employed both in commerce and war.
81:3.7 (904.3) Seyahat halindeki tüccar ve gezginci kâşif, diğer tüm etkiler karşında tarihi medeniyetin gelişmesine daha büyük katkıda bulunmuştu. Askeri fetihler, sömürgeleşme ve daha sonra ortaya çıkan dinlerin teşvik ettiği din adamları gönderim girişimleri kültürün yayılmasındaki etkenler arasındaydı; ancak bunların tümü, hızla gelişen üretim sanatları ve bilimleri tarafından sürekli ivmelenen ticaret ilişkileri karşısında ikincil bir konumdaydı. 81:3.7 (904.3) The traveling trader and the roving explorer did more to advance historic civilization than all other influences combined. Military conquests, colonization, and missionary enterprises fostered by the later religions were also factors in the spread of culture; but these were all secondary to the trading relations, which were ever accelerated by the rapidly developing arts and sciences of industry.
81:3.8 (904.4) Âdemsel ırk kökeninin insan ırklarına olan karışımı yalnızca medeniyet hızını arttırmadı, aynı zamanda, hızla çoğalan And topluluklarının karma soyları tarafından Avrasya ve kuzey Afrika’nın büyük bir kısmının yakın bir süre içinde dolduruluşuna kadar macera ve keşif eğilimlerini fazlasıyla harekete geçirdi. 81:3.8 (904.4) Infusion of the Adamic stock into the human races not only quickened the pace of civilization, but it also greatly stimulated their proclivities toward adventure and exploration to the end that most of Eurasia and northern Africa was presently occupied by the rapidly multiplying mixed descendants of the Andites.
4. Karma Irklar ^top 4. The Mixed Races ^top
81:4.1 (904.5) Tarihsel dönemlerin doğuşuyla birlikte Avrasya’nın, kuzey Afrika’nın ve Büyük Okyanus Adaları’nın tamamı insan türünün karma ırkları ile dolup taşmıştı. Ve bugünün bu ırkları, Urantia’nın beş temel insan kökeninin birbirine tekrar tekrar karışımı sonrasında açığa çıkmıştır. 81:4.1 (904.5) As contact is made with the dawn of historic times, all of Eurasia, northern Africa, and the Pacific Islands is overspread with the composite races of mankind. And these races of today have resulted from a blending and reblending of the five basic human stocks of Urantia.
81:4.2 (904.6) Urantia ırklarının her biri, belirli ayırt edici nitelikleri tarafından tanımlanmaktaydı. Âdem ve Nod toplulukları uzun kafatası yapısına sahipti; Andon toplulukları geniş ve yassı kafalılardı. Sang ırkları orta düzey kafa yapısına sahip olup, sarı ve mavi insanlarıyla olan birleşimlerinde geniş ve yassı kafaya sahip olma eğilimi göstermekteydiler. Andon ırk kökeni ile karıştıklarında mavi insanlar belirgin bir biçimde geniş ve yassı kafatasına sahip görünmektelerdi. İkincil Sang toplulukları, orta düzey ila yüksek düzey uzunlukta kafatası yapılarındaydılar. 81:4.2 (904.6) Each of the Urantia races was identified by certain distinguishing physical characteristics. The Adamites and Nodites were long-headed; the Andonites were broad-headed. The Sangik races were medium-headed, with the yellow and blue men tending to broad-headedness. The blue races, when mixed with the Andonite stock, were decidedly broad-headed. The secondary Sangiks were medium- to long-headed.
81:4.3 (904.7) Her ne kadar bu kafatası ölçüleri, ırksal kökenlerin ayırt edilmesinde yararlı olsa da, iskelet bir bütün olarak daha güvenilir sonuçları yansıtmaktadır. Urantia ırklarının öncül gelişimleri içinde özgün olarak beş özelleşmiş iskelet yapısı bulunmaktaydı: 81:4.3 (904.7) Although these skull dimensions are serviceable in deciphering racial origins, the skeleton as a whole is far more dependable. In the early development of the Urantia races there were originally five distinct types of skeletal structure:
81:4.4 (904.8) 1. Urantia yerlileri olarak Andonsal. 81:4.4 (904.8) 1. Andonic, Urantia aborigines.
81:4.5 (904.9) 2. Kırmızı, sarı ve mavi insanlar olarak birincil Sang türü. 81:4.5 (904.9) 2. Primary Sangik, red, yellow, and blue.
81:4.6 (904.10) 3. Turuncu, yeşil ve çivit olmak üzere ikincil Sang türü. 81:4.6 (904.10) 3. Secondary Sangik, orange, green, and indigo.
81:4.7 (904.11) 4. Dalamatia soyları olarak Nod toplulukları türü. 81:4.7 (904.11) 4. Nodites, descendants of the Dalamatians.
81:4.8 (904.12) 5. Eflatun ırkı olarak Âdem türü. 81:4.8 (904.12) 5. Adamites, the violet race.
81:4.9 (904.13) Bu beş büyük ırk topluluğu geniş ölçüde iç içe geçerken; devamlı bir biçimde gerçekleşen karışım, Sang kalıtım baskınlığı tarafından And türünün etkisiz bir konuma getirilmesi eğilimi gösterdi. Sami ve Eskimo toplulukları, Andon ve Sang-mavi ırkların karışımlarıdırlar. Onların iskelet yapıları, yerli Andon türüne en yakın varlığını devam ettiren türdür. Ancak Âdem ve Nod toplulukları diğer ırklar ile o kadar karışan bir hale gelmişti ki, onlar sadece genel olarak sınıflandırılan bir Kafkas ırkı altında tanımlanabilir olmuşlardı. 81:4.9 (904.13) As these five great racial groups extensively intermingled, continual mixture tended to obscure the Andonite type by Sangik hereditary dominance. The Lapps and the Eskimos are blends of Andonite and Sangik-blue races. Their skeletal structures come the nearest to preserving the aboriginal Andonic type. But the Adamites and the Nodites have become so admixed with the other races that they can be detected only as a generalized Caucasoid order.
81:4.10 (905.1) Böylelikle, genel olarak, geçmiş yirmi bin yılın insan kalıntıları gün yüzüne çıkarıldığında beş özgün türü kesin bir biçimde ayırt etmek imkânsız olacaktır. Bu türden iskelet yapılarına dair araştırmalar, insan türünün mevcut an içerisinde üç ana sınıfa ayrılabileceğini ortaya çıkaracaktır: 81:4.10 (905.1) In general, therefore, as the human remains of the last twenty thousand years are unearthed, it will be impossible clearly to distinguish the five original types. Study of such skeletal structures will disclose that mankind is now divided into approximately three classes:
81:4.11 (905.2) 1. Kafkas Irkları — birincil ve (belli başlı) ikincil Sang toplulukları karışımına ek olarak ciddi orandaki Andon birleşimleri sonucunda daha da çeşitlenmiş hale gelmiş, Nod ve Âdem ırk kökenlerinden türeyen And karışımıdır. Batılı beyaz ırklar, bazı Hint ve Turan toplulukları ile birlikte, bu topluluk içinde bulunmaktadır. Bu sınıflandırma içerisinde bütünleştirici etken, And kalıtımının oranı değişen mevcudiyetidir. 81:4.11 (905.2) 1. The Caucasoid—the Andite blend of the Nodite and Adamic stocks, further modified by primary and (some) secondary Sangik admixture and by considerable Andonic crossing. The Occidental white races, together with some Indian and Turanian peoples, are included in this group. The unifying factor in this division is the greater or lesser proportion of Andite inheritance.
81:4.12 (905.3) 2. Mongol ırkları — özgün kırmızı, sarı ve mavi ırklara ek olarak birincil Sang türüdür. Çin ve Kızılderili toplulukları bu sınıfa aittir. Avrupa içerisinde Mongol ırk türü, ikincil Sang toplulukları ve Andonsal karışım tarafından değişikliğe uğramıştır. Malay ve diğer Endonezya toplulukları, her ne kadar yük bir ölçüde ikincil Sang kanı taşısa da, bu sınıflandırma içine dâhildir. 81:4.12 (905.3) 2. The Mongoloid—the primary Sangik type, including the original red, yellow, and blue races. The Chinese and Amerinds belong to this group. In Europe the Mongoloid type has been modified by secondary Sangik and Andonic mixture; still more by Andite infusion. The Malayan and other Indonesian peoples are included in this classification, though they contain a high percentage of secondary Sangik blood.
81:4.13 (905.4) 3. Siyahî ırklar — kökensel olarak turuncu, yeşil ve çivit ırklarını içine alan ikincil Sang türüdür. Bu tür; en iyi biçimde Siyahî insanlar tarafından temsil edilmekte olup, ikincil Sang ırklarının konumlandığı yerlerin tümü olarak Afrika, Hindistan ve Endonezya boyunca bulunabilir. 81:4.13 (905.4) 3. The Negroid—the secondary Sangik type, which originally included the orange, green, and indigo races. This is the type best illustrated by the Negro, and it will be found through Africa, India, and Indonesia wherever the secondary Sangik races located.
81:4.14 (905.5) Kuzey Çin’de, Kafkas ve Moğol türleri arasında belirli bir düzeyde gerçekleşen karışım bulunmaktadır; Levant içinde Kafkas ve Siyahî ırklar birbirlerine karışmışlardır; Hindistan içerisinde, Güney Amerika’da olduğu gibi, bu üç tür temsil edilmektedir. Ve varlığını sürdüren üç türün iskelet yapıları hala mevcudiyetlerini korumakta olup, bugünün insan ırklarının yakın geçmişteki atalarının aidiyetlerini temsil etmede yardımcı olmaktadır. 81:4.14 (905.5) In North China there is a certain blending of Caucasoid and Mongoloid types; in the Levant the Caucasoid and Negroid have intermingled; in India, as in South America, all three types are represented. And the skeletal characteristics of the three surviving types still persist and help to identify the later ancestry of present-day human races.
5. Kültürel Toplum ^top 5. Cultural Society ^top
81:5.1 (905.6) Biyolojik evrim ve kültürel medeniyetin birbirini takip etmesi gibi zorunluluk bulunmamaktadır; organik evrim herhangi bir çağ içerisinde kültürel yozlaşmanın tam da ortasında tüm hızıyla gelişimini sürdürebilir. Ancak insan tarihinin uzun süreçleri irdelendiğinde, evrim ve kültürün birbirlerinin nedeni ve sonucu olarak nihai bir biçimde ilişkilendiği gözlenecektir. Evrim kültür yokluğunda gelişme gösterebilir; ancak kültürel medeniyet, kendisini hazırlayan ırksal gelişimin yeterli bir alt yapısı olmadan yeşermemektedir. Âdem ve Havva, insan toplumunun ilerleyişine yabancı hiçbir medeniyet sanatı sunmamışlardı; ancak Âdemsel kan ırkların içkin yetisini fazlalaştırmış olup, ekonomik gelişme ve üretim ilerleme süreç hızını arttırmıştı. Âdem’in bahşedilişi ırkların beyin gücünü arttırmış olup, böylece doğal evrimin süreçlerini hızlandırmıştı. 81:5.1 (905.6) Biologic evolution and cultural civilization are not necessarily correlated; organic evolution in any age may proceed unhindered in the very midst of cultural decadence. But when lengthy periods of human history are surveyed, it will be observed that eventually evolution and culture become related as cause and effect. Evolution may advance in the absence of culture, but cultural civilization does not flourish without an adequate background of antecedent racial progression. Adam and Eve introduced no art of civilization foreign to the progress of human society, but the Adamic blood did augment the inherent ability of the races and did accelerate the pace of economic development and industrial progression. Adam’s bestowal improved the brain power of the races, thereby greatly hastening the processes of natural evolution.
81:5.2 (905.7) Tarım, hayvanların evcilleştirilmesi ve gelişen mimari vasıtasıyla insan türü kademeli olarak; hayatta kalmak için verilen aralıksız mücadelelerden kurtulmuş olup, yaşam süreçlerini böylelikle kolaylaştırma yollarını aramaya koyulmuşlardı; ve bu arayış, maddi rahatlığın sürekli artan ortak ölçütlerini arzulama sürecinin başlangıcıydı. İmalat ve üretim vasıtasıyla insan kademeli olarak fani yaşamın keyif unsurunu arttırmaktadır. 81:5.2 (905.7) Through agriculture, animal domestication, and improved architecture, mankind gradually escaped the worst of the incessant struggle to live and began to cast about to find wherewith to sweeten the process of living; and this was the beginning of the striving for higher and ever higher standards of material comfort. Through manufacture and industry man is gradually augmenting the pleasure content of mortal life.
81:5.3 (906.1) Ancak kültürel toplum, her insanın içine özgür aidiyet ve bütüncül eşitlik ile doğduğu içkin ayrıcalığın büyük ve yararlı bir birlikteliği değildir. Bunun yerine kültürel toplum; içinde çocukları ve torunlarının sonraki çağlarda yaşayacağı ve geliştireceği dünyayı daha iyi bir yer haline getirmeyi arzulayan bu emekçilerin soyluluğunu düzeyleri içine alan, dünya çalışanlarının yüce ve sürekli gelişen bir birliğidir. Ve medeniyetin bu birliği; ortak tehlikeler ve ırksal düşmanlara karşı gelişmiş güvenceler dışında az sayıda kişisel serbestlikler veya ayrıcalıklar sağlarken, toplumsal düzene karşı çıkan ve onlara uymayanlara karşı ağır yaptırımlar uygulayan bir biçimde katı ve kesin kurallar koyarak pahalı bir giriş ücreti kesmektedir. 81:5.3 (906.1) But cultural society is no great and beneficent club of inherited privilege into which all men are born with free membership and entire equality. Rather is it an exalted and ever-advancing guild of earth workers, admitting to its ranks only the nobility of those toilers who strive to make the world a better place in which their children and their children’s children may live and advance in subsequent ages. And this guild of civilization exacts costly admission fees, imposes strict and rigorous disciplines, visits heavy penalties on all dissenters and nonconformists, while it confers few personal licenses or privileges except those of enhanced security against common dangers and racial perils.
81:5.4 (906.2) Toplumsal birliktelik, insan varlıklarının yararlı olduğunu öğrenmiş olduğu bir hayatta kalış türüdür; bu nedenle birçok insan, karşılığında gelişmiş toplum güvencesini üyelerine sağlayan bir biçimde toplumun kestiği özveri ve kişisel-özgürlük sınırlılığı ödemelerini yapmaya gönüllülük göstermektedir. Kısacası bugünün toplum işleyiş yapısı, insan türünün öncül deneyimlerini tanımlayan korkunç ve toplum-dışı koşullarına yapılacak bir dönüş karşısında belirli bir düzeyde güvence ve koruma sağlamak için tasarlanan deneme-ve-yanılmaya dayanan bir sigorta düzenidir. 81:5.4 (906.2) Social association is a form of survival insurance which human beings have learned is profitable; therefore are most individuals willing to pay those premiums of self-sacrifice and personal-liberty curtailment which society exacts from its members in return for this enhanced group protection. In short, the present-day social mechanism is a trial-and-error insurance plan designed to afford some degree of assurance and protection against a return to the terrible and antisocial conditions which characterized the early experiences of the human race.
81:5.5 (906.3) Toplum böylelikle; toplumsal özgürlüğü kurumlarla, ekonomik özgürlüğü sermaye ve icatlarla, toplumsal bağımsızlığı kültürle ve şiddetten kurtuluşu polis denetimi ile yerine getirmektedir. 81:5.5 (906.3) Society thus becomes a co-operative scheme for securing civil freedom through institutions, economic freedom through capital and invention, social liberty through culture, and freedom from violence through police regulation.
81:5.6 (906.4) Güç haklı olanı belirlememektedir; ancak her sonraki neslin ortak bir biçimde tanınmış haklarını korumaktadır. Hükümetin temel görevi; hakkın belirlenmesi, sınıf farklılıklarının adil ve hakkani düzenlenmesi ve yasaların üstünlüğü altında fırsat eşitliğinin uygulanmasıdır. Her insan hakkı, toplumsal bir görev ile ilişkilendirilmiştir; sınıf ayrıcalığı, sınıf hizmetinin zorunlu ödemelerinin bütüncül bir biçimde gerçekleştirilmesini kesin bir biçimde talep eden bir sigorta işleyiş düzenidir. Ve sınıf hakları, bireylerinkine ek olarak, cinsiyet eğilimlerinin de düzenlenişini de içine alan bir biçimde, korunmalıdır. 81:5.6 (906.4) Might does not make right, but it does enforce the commonly recognized rights of each succeeding generation. The prime mission of government is the definition of the right, the just and fair regulation of class differences, and the enforcement of equality of opportunity under the rules of law. Every human right is associated with a social duty; group privilege is an insurance mechanism which unfailingly demands the full payment of the exacting premiums of group service. And group rights, as well as those of the individual, must be protected, including the regulation of the sex propensity.
81:5.7 (906.5) Topluluk düzenlemelere tabi özgürlük, toplumsal evrimin yasal hedefidir. Sınırlamalar olmadan özgürlük, istikrarsız ve uçarı insan akıllarının gerçekten uzak ve nafile hayalidir. 81:5.7 (906.5) Liberty subject to group regulation is the legitimate goal of social evolution. Liberty without restrictions is the vain and fanciful dream of unstable and flighty human minds.
6. Medeniyetin İdaresi ^top 6. The Maintenance of Civilization ^top
81:6.1 (906.6) Biyolojik evrim en başından beri yukarı doğru ilerlerken, kültürel evrimin büyük bir kısmı; saf Âdem kuşağının tamamının Asya ve Avrupa medeniyetlerini zenginleştirmek için yerleşkelerinden nihai olarak ayrılmalarına kadar zaman ilerledikçe giderek azalarak Fırat vadisinden dalgalar halinde dağıldı. Bu ırklar bütünüyle karışmadılar; ancak onların medeniyetleri ciddi bir ölçüde bunu gerçekleştirdi. Kültür yavaş bir biçimde dünyanın tamamına yayıldı. Ve bu medeniyet korunmalı ve teşvik edilmelidir; çünkü bugün, medeniyet evriminin yavaş ilerleyişini canlandıracak ve onu harekete geçirecek herhangi bir And topluluğunun yaşamaması biçiminde kültürün hiçbir yeni kaynağı bulunmamaktadır. 81:6.1 (906.6) While biologic evolution has proceeded ever upward, much of cultural evolution went out from the Euphrates valley in waves, which successively weakened as time passed until finally the whole of the pure-line Adamic posterity had gone forth to enrich the civilizations of Asia and Europe. The races did not fully blend, but their civilizations did to a considerable extent mix. Culture did slowly spread throughout the world. And this civilization must be maintained and fostered, for there exist today no new sources of culture, no Andites to invigorate and stimulate the slow progress of the evolution of civilization.
81:6.2 (906.7) Urantia üzerinde bugün evirilmekte olan medeniyet, şu etkenlerden doğmuş olup, onlara dayanmaktadır: 81:6.2 (906.7) The civilization which is now evolving on Urantia grew out of, and is predicated on, the following factors:
81:6.3 (906.8) 1. Doğal koşullar. Maddi bir medeniyetin doğası ve büyüklüğü geniş bir ölçüde mevcut olan doğal kaynaklar tarafından belirlenmektedir. İklim, hava olayları ve sayısız fiziksel koşullar kültürün evriminde etkendiler. 81:6.3 (906.8) 1. Natural circumstances. The nature and extent of a material civilization is in large measure determined by the natural resources available. Climate, weather, and numerous physical conditions are factors in the evolution of culture.
81:6.4 (907.1) And döneminin başlangıcında dünyanın tümünde sadece iki tane geniş ve verimli av bölgesi bulunmaktaydı. Bunlardan bir tanesi Kuzey Amerika’da olup, Kızılderili topluluklar tarafından doldurulmuştu; diğeri ise Türkistan’ın kuzeyinde olup, kısmi bir biçimde bir Andonsal-sarı ırk tarafından kaplanmıştı. Güneybatı Asya’da üstün bir kültürün evriminde belirleyici etkenler ırk ve iklimdi. And toplulukları mükemmel bir topluluktu; ancak onların medeniyetinin gidişatını belirlemede ana etken İran, Türkistan ve Doğu Türkistan’da artan kuraklıktı; bu koşullar onları, gittikçe azalan verimli arazilerinde yaşamlarını idare etme çabalarında yeni ve gelişmiş yöntemleri icat etmeye ve onları uygulamaya zorlamıştı. 81:6.4 (907.1) At the opening of the Andite era there were only two extensive and fertile open hunting areas in all the world. One was in North America and was overspread by the Amerinds; the other was to the north of Turkestan and was partly occupied by an Andonic-yellow race. The decisive factors in the evolution of a superior culture in southwestern Asia were race and climate. The Andites were a great people, but the crucial factor in determining the course of their civilization was the increasing aridity of Iran, Turkestan, and Sinkiang, which forced them to invent and adopt new and advanced methods of wresting a livelihood from their decreasingly fertile lands.
81:6.5 (907.2) Kıtaların konumlanması ve diğer arazi-yerleşim-düzeni durumları, savaş veya barışı belirlemede oldukça etkiliydi. Oldukça az sayıda Urantia unsurları en başından beri, Kuzey Amerika toplulukları tarafından memnuniyetle deneyimlenmiş olduğu gibi devamlı ve bozulmamış gelişim için elverişli bir imkâna sahip olabilmişti — bu yerleşkenin her tarafı neredeyse tamamen engin okyanuslar tarafından korunmuştu. 81:6.5 (907.2) The configuration of continents and other land-arrangement situations are very influential in determining peace or war. Very few Urantians have ever had such a favorable opportunity for continuous and unmolested development as has been enjoyed by the peoples of North America—protected on practically all sides by vast oceans.
81:6.6 (907.3) 2. Yatırımda kullanılan üretim maddeleri. Kültür hiçbir zaman fakirliğin hüküm sürdüğü şartlarda gelişmemektedir; dinlence medeniyetin ilerleyişi için hayati derecede öneme sahiptir. Ahlaki ve ruhsal değere sahip bireysel kişilik maddi refahın yokluğunda kazanılabilir; ancak kültürel bir medeniyet yalnızca, dinlence ile bütünleşen gelecek gayesine sahip olmayı teşvik eden maddi zenginliğin bu koşullarından elde edilebilir. 81:6.6 (907.3) 2. Capital goods. Culture is never developed under conditions of poverty; leisure is essential to the progress of civilization. Individual character of moral and spiritual value may be acquired in the absence of material wealth, but a cultural civilization is only derived from those conditions of material prosperity which foster leisure combined with ambition.
81:6.7 (907.4) Urantia üzerinde ilkel dönemler boyunca yaşam ciddi ve eğlenceye fırsat vermeyen bir süreçti. Ve bu aralıksız mücadele ve sonu gelmez uğraşlardan kaçmak için insanlar sürekli bir biçimde, sıcak iklim kuşaklarının sağlıklı hava şartlarına doğru yönelme eğilimi gösterdiler. Yerleşimin bu daha sıcak bölgeleri hayatta kalmak için verilen çetin mücadelenin bir ölçüde hafiflemesini sağlarken, rahatlığı böylelikle tercih eden ırklar ve kabileler medeniyetin gelişimi için unuttukları dinlenceyi zaman zaman kullandılar. Toplumsal ilerleme sürekli olarak; toprak üzerinde verdikleri az çabayla ve kısalmış çalışma günleriyle yaşamlarını nasıl idame edebileceklerini ussal uğraşlarıyla öğrenen ve böylece dinlencenin oldukça hak edilen ve yararlı bir payını memnuniyetle deneyimleyen bu ırkların düşünceleri ve tasarılarından kökenini almıştır. 81:6.7 (907.4) During primitive times life on Urantia was a serious and sober business. And it was to escape this incessant struggle and interminable toil that mankind constantly tended to drift toward the salubrious climate of the tropics. While these warmer zones of habitation afforded some remission from the intense struggle for existence, the races and tribes who thus sought ease seldom utilized their unearned leisure for the advancement of civilization. Social progress has invariably come from the thoughts and plans of those races that have, by their intelligent toil, learned how to wrest a living from the land with lessened effort and shortened days of labor and thus have been able to enjoy a well-earned and profitable margin of leisure.
81:6.8 (907.5) 3. Bilimsel bilgi. Medeniyetin maddi yönleri her zaman bilimsel verilerin birikmesini beklemek zorundadır. Yay ve okun keşfi ve hayvanların kullanılmasından, buharın ve elektriğin kullanılmasına yol açacak güç elde etmek için rüzgâr ve suyun nasıl kullanılacağını insanın öğrenmesi arasında uzun bir süre geçmişti. Ancak kademeli bir biçimde medeniyet araçları gelişmişti. Dokumacılık, çömlekçilik, hayvanların evcilleştirilmesi ve madeni eşyalar yapımını yazı ve matbaanın bir çağı takip etmişti. 81:6.8 (907.5) 3. Scientific knowledge. The material aspects of civilization must always await the accumulation of scientific data. It was a long time after the discovery of the bow and arrow and the utilization of animals for power purposes before man learned how to harness wind and water, to be followed by the employment of steam and electricity. But slowly the tools of civilization improved. Weaving, pottery, the domestication of animals, and metalworking were followed by an age of writing and printing.
81:6.9 (907.6) Bilgi güçtür. İcatta bulunma her zaman, dünya çapında kültürel gelişiminin hızlanışına zemin hazırlar. Bilim ve icatlar en fazla matbaanın kullanılışından yararlanmıştı, ve bu kültürel ve yaratıcı etkinliklerinin tümünün etkileşimi devasa bir biçimde kültürel gelişimi hızlandırmıştır. 81:6.9 (907.6) Knowledge is power. Invention always precedes the acceleration of cultural development on a world-wide scale. Science and invention benefited most of all from the printing press, and the interaction of all these cultural and inventive activities has enormously accelerated the rate of cultural advancement.
81:6.10 (907.7) Bilim öğretmenleri insanlara matematiğin yeni dillerini konuşmayı öğretir ve kesinliğin sınırları dâhilinde onların düşüncelerini eğitir. Ve bilim aynı zamanda hatanın ortadan kaldırılışı yoluyla felsefeye istikrar kazandırırken, hurafelerin yok edilişiyle dini saf bir hale getirir. 81:6.10 (907.7) Science teaches man to speak the new language of mathematics and trains his thoughts along lines of exacting precision. And science also stabilizes philosophy through the elimination of error, while it purifies religion by the destruction of superstition.
81:6.11 (907.8) 4. İnsan kaynakları. İnsan gücü medeniyetin yayılmasında hayati derecede öneme sahiptir. Kavramsal olarak, sayıca çok olan bir topluluk küçük bir ırkın medeniyeti üzerinde baskın gelecektir. Bu nedenle, belirli bir düzeye kadar nüfusu arttırmadaki başarısızlık milli nihai sonun bütüncül gerçekleştirilişini engellemektedir; ancak nüfusun belirli bir düzeyden fazla artışının intihar niteliğinde olduğu bir sınır bulunmaktadır. Dönüm başına düşen ortalama insan sayısının en elverişli değerinin ötesinde nüfusun artışı; ya yaşam koşullarında bir azalma, ya da, barışçıl göçler veya şiddete başvuran yerleşim türü olarak askeri fetihlerle toprak sınırlarının doğrudan bir biçimde genişlemesi anlamına gelmektedir. 81:6.11 (907.8) 4. Human resources. Man power is indispensable to the spread of civilization. All things equal, a numerous people will dominate the civilization of a smaller race. Hence failure to increase in numbers up to a certain point prevents the full realization of national destiny, but there comes a point in population increase where further growth is suicidal. Multiplication of numbers beyond the optimum of the normal man-land ratio means either a lowering of the standards of living or an immediate expansion of territorial boundaries by peaceful penetration or by military conquest, forcible occupation.
81:6.12 (908.1) Zaman zaman sizler savaşın yarattığı yıkıcı etkiler karşısında dehşete düşmektesiniz; ancak, toplumsal ve ahlaki gelişimin bol olan imkânını sağlamak için fanilerin geniş nüfusunun sağlanma gerekliliğini görmelisiniz; bu türden bir gezegensel doğurganlıkla birlikte aşı nüfusun ciddi sorunu yakın zaman içinde ortaya çıkmaktadır. Yerleşik dünyaların birçoğu küçüktür. Urantia olağan büyüklükte bir dünya olup, muhtemelen türdeşlerine göre çok az daha küçüktür. Milli nüfusun olası en elverişli düzeyde istikrara kavuşması kültürü geliştirip, savaşları önlemektedir. Ve bilge bir ülke ne zaman büyümeyi durdurmanın gerektiğini bilmektedir. 81:6.12 (908.1) You are sometimes shocked at the ravages of war, but you should recognize the necessity for producing large numbers of mortals so as to afford ample opportunity for social and moral development; with such planetary fertility there soon occurs the serious problem of overpopulation. Most of the inhabited worlds are small. Urantia is average, perhaps a trifle undersized. The optimum stabilization of national population enhances culture and prevents war. And it is a wise nation which knows when to cease growing.
81:6.13 (908.2) Ancak doğal kaynaklar bakımından en zengin ve mekanik teçhizatlarda en gelişmiş olan kıta, eğer insanlarının us seviyesinin düşmekteyse çok az gelişme gösterecektir. Bilgi eğitimle elde edilebilir; ancak gerçek kültür için hayati derecede olan bilgelik, yalnızca deneyime ek olarak erkek ve kadınların içkin bir biçimde ussal olmalarıyla sağlanabilir. Bu türden bir insan topluluğu deneyim vasıtasıyla öğrenmeye yetkindirler; onlar gerçek bir biçimde bilge hale gelebilirler. 81:6.13 (908.2) But the continent richest in natural deposits and the most advanced mechanical equipment will make little progress if the intelligence of its people is on the decline. Knowledge can be had by education, but wisdom, which is indispensable to true culture, can be secured only through experience and by men and women who are innately intelligent. Such a people are able to learn from experience; they may become truly wise.
81:6.14 (908.3) 5. Maddi kaynakların etkisi. Doğal kaynakların, bilimsel bilginin, yatırımda kullanılan üretim maddelerinin ve insanların olası kaynaklığının kullanılışında sergilenen bilgeliğe fazlasıyla bağlıdır. Öncül medeniyet içinde temel etken, bilge toplum önderleri tarafından kullanılan güçtü; ilkel insanlar medeniyete, üstün çağdaşları tarafından kendisinin kelimenin tam anlamıyla zorla sahip kılınmıştı. Oldukça iyi örgütlenmiş ve üstün azınlıklar bu dünyayı büyük bir ölçüde yönetmişlerdir. 81:6.14 (908.3) 5. Effectiveness of material resources. Much depends on the wisdom displayed in the utilization of natural resources, scientific knowledge, capital goods, and human potentials. The chief factor in early civilization was the force exerted by wise social masters; primitive man had civilization literally thrust upon him by his superior contemporaries. Well-organized and superior minorities have largely ruled this world.
81:6.15 (908.4) Güç haklı olanı belirlememektedir, ancak güç dünyada şu an mevcut olan ve tarihten beri varlığını korumuş şeyleri mevcut kılmaktadır. Yalnızca yakın bir dönem içerisinde Urantia toplumu, güçlü olan ile haklı olanın etiğini tartışmaya gönüllü bir noktaya ulaşmıştır. 81:6.15 (908.4) Might does not make right, but might does make what is and what has been in history. Only recently has Urantia reached that point where society is willing to debate the ethics of might and right.
81:6.16 (908.5) 6. Dilin etkisi. Medeniyetin yayılması dili beklemek zorundadır. Canlı ve büyümekte olan diller, medenileşmiş düşünce ve tasarlamanın gelişimini teminat altına almaktadır. Öncül çağlar boyunca dil içinde önemli gelişmeler gerçekleştirilmişti. Bugün, evirilmekte olan düşüncenin ifadesini kolaylaştırmak için daha ileri dilsel gelişime büyük ihtiyaç duyulmaktadır. 81:6.16 (908.5) 6. Effectiveness of language. The spread of civilization must wait upon language. Live and growing languages insure the expansion of civilized thinking and planning. During the early ages important advances were made in language. Today, there is great need for further linguistic development to facilitate the expression of evolving thought.
81:6.17 (908.6) Dil, her yerel topluluğun kendi iletişim düzenini geliştirdiği bir biçimde, topluluk birlikteliğinden evirilmişti. Dil; sonraki aşamalarda ortaya çıkan alfabelerin seslendirilişine mimikler, işaretler, haykırışlar, taklit edici sesler, tonlama ve aksan vasıtasıyla gelişmişti. Dil, insanın en büyük ve en yararlı düşünce aracıdır; ancak toplumsal bütünlüklerin belirli bir dinlenceye sahip olmalarına kadar hiçbir şekilde gelişme göstermemişti. Din ile oynama eğilimi — argo olarak — yeni kelimeleri geliştirmektedir. Eğer çoğunluk argo kelimeleri kullanmaya başlarsa, bunun sonrasında bahse konu kullanım dili oluşturmaktadır. Lehçelerin kökeni, bir aile topluluğu içinde “çocuk diline” olan müsamaha gösterilişi ile sergilenmektedir. 81:6.17 (908.6) Language evolved out of group associations, each local group developing its own system of word exchange. Language grew up through gestures, signs, cries, imitative sounds, intonation, and accent to the vocalization of subsequent alphabets. Language is man’s greatest and most serviceable thinking tool, but it never flourished until social groups acquired some leisure. The tendency to play with language develops new words—slang. If the majority adopt the slang, then usage constitutes it language. The origin of dialects is illustrated by the indulgence in “baby talk” in a family group.
81:6.18 (908.7) Dil farklılıkları en başından beri barışın gelişmesi önünde en büyük engel olmuştur. Lehçelerin üstesinden gelinişini; bir ırk, bir kıta veya bir dünyanın tamamı boyunca bir kültürün yayılması izlemelidir. Evrensel bir dil barışı sağlamakta, kültürleri teminat altına almakta ve mutluluğu arttırmaktadır. Bir dünyanın dilleri bir kaç taneye düşse bile, kültürde önder olan toplulukların bu diller üzerindeki hâkimiyeti dünya çapındaki barış ve refahın erişilmesine çok fazlasıyla katkıda bulunmaktadır. 81:6.18 (908.7) Language differences have ever been the great barrier to the extension of peace. The conquest of dialects must precede the spread of a culture throughout a race, over a continent, or to a whole world. A universal language promotes peace, insures culture, and augments happiness. Even when the tongues of a world are reduced to a few, the mastery of these by the leading cultural peoples mightily influences the achievement of world-wide peace and prosperity.
81:6.19 (908.8) Urantia üzerinde evrensel bir dilin geliştirmesi yönünde çok az gelişme kaydedilmiş olsa da, uluslararası ticaret değişiminin oluşturulmasıyla birlikte birçok şey kazanılmıştır. Ve bu uluslararası ilişkilerin tümü; ister dil, ticaret, sanat, bilim, rekabete dayalı oyunlar olsun veya ister din olsun, teşvik edilmelidir. 81:6.19 (908.8) While very little progress has been made on Urantia toward developing an international language, much has been accomplished by the establishment of international commercial exchange. And all these international relations should be fostered, whether they involve language, trade, art, science, competitive play, or religion.
81:6.20 (909.1) 7. Mekanik araçların etkisi. Medeniyetin ilerleyişi doğrudan bir biçimde, makineler olarak aletlere ek olarak dağıtım türlerinin gelişimi ve onlara olan iyelik ile ilgilidir. Dâhiyane bir biçimde tasarlanmış ve kullanışlı olan makineler biçimindeki gelişmiş aletler, gelişmekte olan medeniyet sahnesinde var olma mücadelesi veren toplulukların kurtuluşunu belirlemektedir. 81:6.20 (909.1) 7. Effectiveness of mechanical devices. The progress of civilization is directly related to the development and possession of tools, machines, and channels of distribution. Improved tools, ingenious and efficient machines, determine the survival of contending groups in the arena of advancing civilization.
81:6.21 (909.2) Öncül dönemlerde arazinin ekilmesi için kullanılan tek enerji insan gücüydü. İnsanlar yerine öküzleri kullanmak uzun bir mücadele sonrasında gerçekleşmişti çünkü bu durum insanları işlerinden etmişti. Daha sonra makineler insanların yerlerini almaya başladı; ve bu türden her bir gelişme doğrudan toplumun ilerleyişine doğrudan katkı sağlayan konumda bulunmaktadır; çünkü onlar, daha değerli görevlerin başarılması için insan gücünü özgürleştirmektedir. 81:6.21 (909.2) In the early days the only energy applied to land cultivation was man power. It was a long struggle to substitute oxen for men since this threw men out of employment. Latterly, machines have begun to displace men, and every such advance is directly contributory to the progress of society because it liberates man power for the accomplishment of more valuable tasks.
81:6.22 (909.3) Bilgelik tarafından yönlendirilen bilim, insanın en büyük toplumsal özgürleştiricisi haline gelebilir. Mekanik bir çağ yalnızca; iş gücünü azaltan makinelerin yeni türlerinin haddinden daha fazla hızlı bir biçimde gerçekleşen icatları üzerine geniş sayıdaki iş kaybından doğan geçiş zorluklarına karşı başarıyla uyum sağlamak amacıyla bilge yöntemleri ve güvenilir işleyiş biçimlerini keşfetmede us düzeyi çok az olan bir millet için yıkıcı olabilir. 81:6.22 (909.3) Science, guided by wisdom, may become man’s great social liberator. A mechanical age can prove disastrous only to a nation whose intellectual level is too low to discover those wise methods and sound techniques for successfully adjusting to the transition difficulties arising from the sudden loss of employment by large numbers consequent upon the too rapid invention of new types of laborsaving machinery.
81:6.23 (909.4) 8. Meşale taşıyıcılarının kişiliği. Toplumsal kalıtım insanların, kendisinden önce gelen ve kültüre ek olarak bilginin bütünlüğüne en ufak katkıda bulunmuş herkesin omuzları üstünde durmasını mümkün kılar. Kültürel meşalenin bir sonraki nesle olan aktarımına dair bu görevde ev her zaman temel kurum olacaktır. Oyun ve toplumsal yaşam bunlardan sonra gelmektedir; derin ve oldukça yüksek düzeyde örgütlenmiş toplum içinde okul, bu iki etkene ek olarak son ama eşit derecede hayati öneme sahip oluşumdur. 81:6.23 (909.4) 8. Character of torchbearers. Social inheritance enables man to stand on the shoulders of all who have preceded him, and who have contributed aught to the sum of culture and knowledge. In this work of passing on the cultural torch to the next generation, the home will ever be the basic institution. The play and social life comes next, with the school last but equally indispensable in a complex and highly organized society.
81:6.24 (909.5) Böcekler yaşam için tamamiyle eğitilmiş ve donanımlı bir halde doğarlar — onlar gerçekten de oldukça küçük ve tamamiyle içgüdüsel olan varlık türüdür. İnsan bebeği eğitimsiz doğmaktadır; böylece insan, daha genç neslin eğitimsel hazırlanışını denetleyerek, medeniyetin evrimsel gidişatı üzerinde fazlasıyla değişiklikte bulunma gücüne sahiptir. 81:6.24 (909.5) Insects are born fully educated and equipped for life—indeed, a very narrow and purely instinctive existence. The human baby is born without an education; therefore man possesses the power, by controlling the educational training of the younger generation, greatly to modify the evolutionary course of civilization.
81:6.25 (909.6) Medeniyetin ilerlemesine ve kültürün gelişimine katkıda bulunan yirminci yüzyılın en büyük etkileri, dünya ulaşımındaki ciddi artış ve iletişim yöntemlerindeki benzersiz gelişmelerdir. Ancak eğitimindeki gelişme, genişleyen toplumsal yapının hızına ulaşamadı; buna ek olarak etiğin çağdaş takdiri, daha çok ussal ve bilimsel alanlarda gerçekleşen büyüme uyarınca gelişme göstermedi. Ve çağdaş medeniyet, ruhsal gelişmede ve ev kurumunun korunmasında duraklamış bir konumdadır. 81:6.25 (909.6) The greatest twentieth-century influences contributing to the furtherance of civilization and the advancement of culture are the marked increase in world travel and the unparalleled improvements in methods of communication. But the improvement in education has not kept pace with the expanding social structure; neither has the modern appreciation of ethics developed in correspondence with growth along more purely intellectual and scientific lines. And modern civilization is at a standstill in spiritual development and the safeguarding of the home institution.
81:6.26 (909.7) 9. Irksal nihai hedefler. Bir neslin nihai amaçları, doğrudan refahın olası sonuçlarını belirlemektedir. Toplumsal meşale taşıyıcılarının niteliği, medeniyetin ileri veya geri gitmekte olduğunu belirleyecektir. Her medeniyetin evleri, dini mabetleri ve okulları bir sonraki neslin kimlik eğilimini önceden belirlemektedir. Bir ırkın veya bir milletin ahlaki ve ruhsal devinimi geniş ölçüde, o medeniyetin kültürel hızını belirlemektedir. 81:6.26 (909.7) 9. The racial ideals. The ideals of one generation carve out the channels of destiny for immediate posterity. The quality of the social torchbearers will determine whether civilization goes forward or backward. The homes, churches, and schools of one generation predetermine the character trend of the succeeding generation. The moral and spiritual momentum of a race or a nation largely determines the cultural velocity of that civilization.
81:6.27 (909.8) Nihai amaçlar toplumsal ırmak kaynağını yüceltir. Ve hiçbir ırmak, hangi basınç veya yön denetimi tekniğinin uygulanmasından bağımsız olarak, kaynağından daha yükseğe çıkamayacaktır. Bir kültürel medeniyetin en maddi yönlerinin bile arkasındaki itici güç, toplumun en az maddi nitelikli olan kazanımlarından kaynağını almaktadır. Us medeniyetin işleyiş düzenini denetim altına alabilir, bilgelik onu yönetebilir; ancak ruhsal idealizm, insan kültürünü gerçekten canlandıran ve onu erişilmiş bir düzeyden diğerine yükselten enerjidir. 81:6.27 (909.8) Ideals elevate the source of the social stream. And no stream will rise any higher than its source no matter what technique of pressure or directional control may be employed. The driving power of even the most material aspects of a cultural civilization is resident in the least material of society’s achievements. Intelligence may control the mechanism of civilization, wisdom may direct it, but spiritual idealism is the energy which really uplifts and advances human culture from one level of attainment to another.
81:6.28 (910.1) İlk başta yaşam bir hayatta kalma mücadelesiydi; ancak bugün yaşam, ortak yaşam koşullarına erişme mücadelesidir; ileri de o, insan mevcudiyetinin gelmekte olan dünyasal amacı olarak nitelikli düşünme mücadelesi olacaktır. 81:6.28 (910.1) At first life was a struggle for existence; now, for a standard of living; next it will be for quality of thinking, the coming earthly goal of human existence.
81:6.29 (910.2) 10. Uzmanların eş güdümü. Medeniyet devasa bir biçimde, işin öncül bir biçimde bölünüşü ve onun bu bölünme uyarınca özelleşmesiyle gelişmiştir. Medeniyet mevcut an içerisinde, uzmanların etkin eş güdümüne bağlıdır. Toplum genişledikçe, çeşitli uzmanları bir araya getirmenin bir yöntemi bulunmak durumundadır. 81:6.29 (910.2) 10. Co-ordination of specialists. Civilization has been enormously advanced by the early division of labor and by its later corollary of specialization. Civilization is now dependent on the effective co-ordination of specialists. As society expands, some method of drawing together the various specialists must be found.
81:6.30 (910.3) Toplum, sanat, teknik ve sanayi uzmanları çoğalmaya ve kabiliyet ve maharette gelişmeye devam edecektir. Ve yeteneğin bu çeşitliliği ve iş gücünün bu farklılaşması, eğer etkin eş güdüm ve iş birliği araçları gelişmezse nihai olarak insan toplumunu zayıflatacak ve onları birbirinden ayıracaktır. Ancak bu tür yaratıcılığa ve uzmanlaşmaya yetkin olan us, yaratıcılığın hızlı büyümesi ve kültürel gelişimin hızlanmış seyrinden kaynaklanan sorunların tümünün denetim ve düzenlenişi için elverişli yöntemleri tasarlamaya bütünüyle muktedir olmalıdır. 81:6.30 (910.3) Social, artistic, technical, and industrial specialists will continue to multiply and increase in skill and dexterity. And this diversification of ability and dissimilarity of employment will eventually weaken and disintegrate human society if effective means of co-ordination and co-operation are not developed. But the intelligence which is capable of such inventiveness and such specialization should be wholly competent to devise adequate methods of control and adjustment for all problems resulting from the rapid growth of invention and the accelerated pace of cultural expansion.
81:6.31 (910.4) 11. İş bulma araçları. Toplumsal gelişmenin bundan sonraki çağı, sürekli artan ve gelişen uzmanlaşmanın daha iyi ve daha etkin iş birliği ve eş güdümünde kendisini açığa çıkaracaktır. Ve iş gücü gittikçe artan bir biçimde çeşitlenirken, bireyleri uygun işe yönlendirecek bir yöntemin oluşturulması zorunluluk taşımaktadır. Makineleşme, Urantia’nın medenileşmiş toplulukları arasında tek işsizlik nedeni değildir. Ekonomik düzenin katmanlaşan yapısına ek olarak üretimsel ve mesleksel uzmanlaşmanın düzenli bir artışı, iş bulma sorunlarını derinleştirmektedir. 81:6.31 (910.4) 11. Place-finding devices. The next age of social development will be embodied in a better and more effective co-operation and co-ordination of ever-increasing and expanding specialization. And as labor more and more diversifies, some technique for directing individuals to suitable employment must be devised. Machinery is not the only cause for unemployment among the civilized peoples of Urantia. Economic complexity and the steady increase of industrial and professional specialism add to the problems of labor placement.
81:6.32 (910.5) İnsanları işler için eğitmek yeterli değildir; katmanlaşmış yapıya kavuşmuş bir toplumda iş bulmanın etkin yöntemleri de aynı zamanda sağlanmak durumundadır. Yaşamlarını idame ettirmek için oldukça uzmanlaşmış mesleklerde vatandaşların eğitilmelerinden önce, özelleşmiş mesleklerinde geçici bir süreliğine işsiz kaldıklarında kullanılabilecek olan ortak iş, zanaat veya mesleklerin bir veya ikisinde eğitilmeleri gerekir. Hiçbir medeniyet, geniş sayıdaki işsiz sınıfların uzun süreler boyunca desteklenmesinden sağ kalamaz. Zaman içerisinde en iyi vatandaşlar bile; kamu hazinesinden alınan desteği kabul etmekten dolayı kötüleşip, cesaretleri kırılan bir konuma geleceklerdir. Kamu yardım destekleri bile, yetkin bedenlere sahip vatandaşlara uzun süreler boyunca aktarıldığında tehlikeli olmaktadır. 81:6.32 (910.5) It is not enough to train men for work; in a complex society there must also be provided efficient methods of place finding. Before training citizens in the highly specialized techniques of earning a living, they should be trained in one or more methods of commonplace labor, trades or callings which could be utilized when they were transiently unemployed in their specialized work. No civilization can survive the long-time harboring of large classes of unemployed. In time, even the best of citizens will become distorted and demoralized by accepting support from the public treasury. Even private charity becomes pernicious when long extended to able-bodied citizens.
81:6.33 (910.6) Bu türden oldukça uzmanlaşmış bir toplum, geçmiş toplulukların eskiçağa ait toplumsal ve derebeyliksel uygulamalarını olumlu bir biçimde karşılamayacaktır. Ortak hizmetlerin birçoğunun kabul edilebilir ve yararlı bir biçimde toplumsallaşabilir olduğu gerçeklik taşımaktadır; ancak oldukça yüksek düzeyde eğitilmiş ve çok özel bir biçimde uzmanlaşmış insan varlıkları, ussal iş birliğinin bir yöntemi ile en iyi şekilde idare edilebilir. Çağdaşlaşmış eş güdüm ve birlikteliğin düzenlenişi, güce dayalı olan komünizmin daha eski ve ilkel yöntemlerinden veya despotik idare kurumlarından daha fazla bir biçimde uzun süreli iş birliğini ortaya çıkaracaktır. 81:6.33 (910.6) Such a highly specialized society will not take kindly to the ancient communal and feudal practices of olden peoples. True, many common services can be acceptably and profitably socialized, but highly trained and ultraspecialized human beings can best be managed by some technique of intelligent co-operation. Modernized co-ordination and fraternal regulation will be productive of longer-lived co-operation than will the older and more primitive methods of communism or dictatorial regulative institutions based on force.
81:6.34 (910.7) 12. İş birliğinde bulunma isteği. İnsan toplumunun ilerleyişinde en büyük engellerden bir tanesi, daha toplumsallaşmış insan toplulukları olan çoğunluğun arzuladıkları şeyler ve refah düzeyi ile insan türünün toplumsal olmayan aksi birliktelikleri şeklindeki azınlığınkiler arasındaki çatışmadır; buna da ek olarak, bahse konu çatışma içerisinde toplum karşıtı yalnız bireylerde bulunmaktadır. 81:6.34 (910.7) 12. The willingness to co-operate. One of the great hindrances to the progress of human society is the conflict between the interests and welfare of the larger, more socialized human groups and of the smaller, contrary-minded asocial associations of mankind, not to mention antisocially-minded single individuals.
81:6.35 (910.8) Hiçbir milli medeniyet, eğitim yöntemleri ve dini idealleri ussal ülke severliğin ve bağlılığın yüksek bir türünü teşvik etmeden varlığını uzun bir süre devam ettiremez. Ussal vatanseverliğin ve kültürel birlikteliğin bu türü olmadan milletlerin tümü, bölgesel konumdaki kıskançlıkların ve yerel düzeydeki bencil çıkarların bir sonucu olarak parçalanma eğilimi gösterir. 81:6.35 (910.8) No national civilization long endures unless its educational methods and religious ideals inspire a high type of intelligent patriotism and national devotion. Without this sort of intelligent patriotism and cultural solidarity, all nations tend to disintegrate as a result of provincial jealousies and local self-interests.
81:6.36 (911.1) Dünya çapındaki medeniyetin idaresi insan varlıklarının, barış ve birliktelik içerisinde beraberce nasıl yaşanması gerektiğini öğrenmelerine bağlıdır. Etkin eş güdüm olmadan sanayi medeniyeti, aşırı uzmanlaşmanın şu tehditleriyle tehlike altına girer: tekdüzelik ve dar görüşlülüğe ek olarak güvensizlik ve kıskançlığı besleme eğilimi. 81:6.36 (911.1) The maintenance of world-wide civilization is dependent on human beings learning how to live together in peace and fraternity. Without effective co-ordination, industrial civilization is jeopardized by the dangers of ultraspecialization: monotony, narrowness, and the tendency to breed distrust and jealousy.
81:6.37 (911.2) 13. Etkin ve bilge önderlik. Medeniyet fazlasıyla, oldukça fazla bir biçimde, istekli ve verimli bir yük omuzlama ruhuna dayanmaktadır. On insan, — hepsi birden aynı anda — taşımadıktan sonra, ağır bir yükü kaldırmada tek bir insandan yalnız biraz daha fazla öneme sahiptir. Ve bu türden takım çalışması — toplumsal işbirliği olarak — önderliğe bağlıdır. Geçmişin ve bugünün kültürel medeniyeti, bilge ve ilerici önderler ile vatandaşlığın ussal iş birliğine dayanmıştır; ve insan daha yüksek düzeylere evirilene kadar, medeniyet bilge ve kudretli önderliğe bağlı olmaya devam edecektir. 81:6.37 (911.2) 13. Effective and wise leadership. In civilization much, very much, depends on an enthusiastic and effective load-pulling spirit. Ten men are of little more value than one in lifting a great load unless they lift together—all at the same moment. And such teamwork—social co-operation—is dependent on leadership. The cultural civilizations of the past and the present have been based upon the intelligent co-operation of the citizenry with wise and progressive leaders; and until man evolves to higher levels, civilization will continue to be dependent on wise and vigorous leadership.
81:6.38 (911.3) Yüksek medeniyetler; maddi refah, ussal büyüklük, ahlaki değer, toplumsal zekâ ve kâinatsal kavrayış arasındaki bilge uyumdan doğmuştur. 81:6.38 (911.3) High civilizations are born of the sagacious correlation of material wealth, intellectual greatness, moral worth, social cleverness, and cosmic insight.
81:6.39 (911.4) 14. Toplumsal değişiklikler. Toplum kutsal bir kurum değildir; o, ilerleyici evrimin bir olgusudur; ve sahip oldukları önderler çağın bilimsel gelişmelerinin hızına ayak uydurabilmek için hayati derecede önemli olan toplumsal düzen işleyişindeki değişiklikleri gerçekleştirmede yavaş kaldıklarında, gelişen bir medeniyet her zaman duraklama sürecine girmektedir. Buna rağmen sadece eski oldukları için her şey küçümsenmek durumunda değildir; buna ek olarak bir düşünce, sadece görülmemiş ve yeni olduğu için koşulsuz bir biçimde benimsenmemelidir. 81:6.39 (911.4) 14. Social changes. Society is not a divine institution; it is a phenomenon of progressive evolution; and advancing civilization is always delayed when its leaders are slow in making those changes in the social organization which are essential to keeping pace with the scientific developments of the age. For all that, things must not be despised just because they are old, neither should an idea be unconditionally embraced just because it is novel and new.
81:6.40 (911.5) İnsan, toplumun işleyiş düzenleri üzerinde deney yapmada korkusuz olmalıdır. Ancak toplumsal düzenlemelerdeki bu maceralar, toplumsal evrim tarihine bütünüyle aşina olan bireyler tarafından denetlenmelidir; ve her zaman bu yaratıcı bireylere, düşünülen toplumsal veya ekonomik deneyler alanında işlevsel deneyime sahip olanların bilgeliği danışmanlık yapmalıdır. Hiçbir büyük toplumsal veya ekonomik değişikliğe ansızın girişilmemelidir. Zaman, insanın — fiziksel, toplumsal veya ekonomik biçimdeki — uyum türlerinin tümü için hayati derecede önemlidir. Sadece ahlaki ve ruhsal düzenlemeler bir anda gerçekleştirilebilir; ve maddi ve toplumsal alandaki kusursuz dışavurumlarının gerçekleşmesi için bile belirli bir süre geçmesi gerekmektedir. Irkın nihai amaçları, medeniyetin bir aşamadan diğerine geçmekte olduğu süreç boyunca onun temel desteği ve güvencelerdir. 81:6.40 (911.5) Man should be unafraid to experiment with the mechanisms of society. But always should these adventures in cultural adjustment be controlled by those who are fully conversant with the history of social evolution; and always should these innovators be counseled by the wisdom of those who have had practical experience in the domains of contemplated social or economic experiment. No great social or economic change should be attempted suddenly. Time is essential to all types of human adjustment—physical, social, or economic. Only moral and spiritual adjustments can be made on the spur of the moment, and even these require the passing of time for the full outworking of their material and social repercussions. The ideals of the race are the chief support and assurance during the critical times when civilization is in transit from one level to another.
81:6.41 (911.6) 15. Geçiş sürecindeki başarısızlığın önlenmesi. Toplum, deneme ve yanılmanın çağlar boyu süren ilerleyişinin doğumudur; bu oluşum, insan varlıkları türünün hayvandan gezegensel düzeyin insani seviyeleri boyunca yükselişinin ilerleyici aşamaları sürecinde varlığını koruyabilmiş seçilmiş düzenlemeler ve yeniden düzenlemelerin bir bütünüdür. Herhangi bir medeniyet için en büyük tehlike — her an gerçekleşebilecek bir biçimde — yeni ve daha iyi olan ancak geleceğin denenmemiş konumdaki işleyişine geçmişin kurulu yöntemlerinden yapılan geçiş sürecindeki başarısızlık tehdididir. 81:6.41 (911.6) 15. The prevention of transitional breakdown. Society is the offspring of age upon age of trial and error; it is what survived the selective adjustments and readjustments in the successive stages of mankind’s agelong rise from animal to human levels of planetary status. The great danger to any civilization—at any one moment—is the threat of breakdown during the time of transition from the established methods of the past to those new and better, but untried, procedures of the future.
81:6.42 (911.7) Önderlik ilerleme için hayati derecede önemlidir. Bilgelik, kavrayış ve öngörü, milletlerin dayanıklılığının temelinde yatmaktadır. Medeniyet hiçbir zaman, yetkin önderliğin kaybolmaya başladığı vakte kadar gerçek anlamda tehlike altına girmez. Ve bu bilge önderliğin niceliği hiçbir zaman, nüfusun yüzde birini geçmemiştir. 81:6.42 (911.7) Leadership is vital to progress. Wisdom, insight, and foresight are indispensable to the endurance of nations. Civilization is never really jeopardized until able leadership begins to vanish. And the quantity of such wise leadership has never exceeded one per cent of the population.
81:6.43 (911.8) Ve yüzyılın hızlı bir biçimde genişleyen kültürüyle sonuçlanan etkilenime açık güçlü çekimlerinin olduğu düzeye medeniyet evrimsel merdivenin bu basamaklarıyla tırmanmıştı. Ve yalnızca bu temel niteliklere bağlılıkla insanlar; devamlı gelişimlerini ve kesin kurtuluşlarını kazanırken, bugünün medeniyetlerini idare etme hayalini gerçekleştirebilirler. 81:6.43 (911.8) And it was by these rungs on the evolutionary ladder that civilization climbed to that place where those mighty influences could be initiated which have culminated in the rapidly expanding culture of the twentieth century. And only by adherence to these essentials can man hope to maintain his present-day civilizations while providing for their continued development and certain survival.
81:6.44 (912.1) Bu anlatım, Âdem çağından beri medeniyet inşa etmek için dünya insan topluluklarının verdiği çok uzun mücadelelerinin özetidir. Bugünün kültürü, bahse konu çetin evrimin nihai sonucudur. Matbaanın icadından önce ilerleme, bir neslin kendilerinden öncekilerin kazanımlarından oldukça hızlı bir biçimde yararlanamaması nedeniyle göreceli bir biçimde yavaştı. Ancak bugün insan toplumu, medeniyetin tüm çağlar boyunca mücadelesini verdiği artarak mevcut ana kadar gelmiş devinimin kuvveti altında ileriye atılmaktadır. 81:6.44 (912.1) This is the gist of the long, long struggle of the peoples of earth to establish civilization since the age of Adam. Present-day culture is the net result of this strenuous evolution. Before the discovery of printing, progress was relatively slow since one generation could not so rapidly benefit from the achievements of its predecessors. But now human society is plunging forward under the force of the accumulated momentum of all the ages through which civilization has struggled.
81:6.45 (912.2) [Bu anlatım, Nebadon’un bir Başmelek unsuru tarafından sağlanmıştır.] 81:6.45 (912.2) [Sponsored by an Archangel of Nebadon.]