106. Makale Paper 106
Gerçekli ğin Kâinat Düzeyleri Universe Levels of Reality
106:0.1 (1162.1) YÜKSELİŞ fanisinin, İlahiyat’ın ilişkilerinden kâinatsal gerçekliğin doğumu ve dışavurumuna kadar belirli bir bilgiye sahip olması yeterli değildir; o aynı zamanda, kendisi ve, potansiyel ve mevcut gerçekliklere ait olan, var oluşsal ve deneyimsel gerçekliklerin sayısız düzeyleri arasında bulunan ilişkilere dair belirli bir kavrayışa sahip olmalıdır. İnsanın mekânsal yöneliminin, onun kâinatsal kavrayışının ve onun ruhsal yönlenişinin tümü; kâinat gerçekliklerinin daha iyi bir kavranışına ek olarak onların karşılıklı-ilişkilenim, birleşim ve bütünleşim yöntemleri tarafından gelişir. 106:0.1 (1162.1) IT IS not enough that the ascending mortal should know something of the relations of Deity to the genesis and manifestations of cosmic reality; he should also comprehend something of the relationships existing between himself and the numerous levels of existential and experiential realities, of potential and actual realities. Man’s terrestrial orientation, his cosmic insight, and his spiritual directionization are all enhanced by a better comprehension of universe realities and their techniques of interassociation, integration, and unification.
106:0.2 (1162.2) Mevcut asli evren ve ortaya çıkış halindeki üstün evren; işlevsel etkinliğin belirli seviyeleri üzerinde karşılıksal olarak mevcut olan, gerçekliğin birçok türü ve fazı tarafından meydana gelmiştir. Bu çok katmanlı mevcudiyetlere ve potansiyellere bu makaleler içinde daha önce değinilmiştir; ve, onlar şimdi, şu sınıflandırmalar altında kavramsal kolaylık için toplanmıştır: 106:0.2 (1162.2) The present grand universe and the emerging master universe are made up of many forms and phases of reality which, in turn, are existent on several levels of functional activity. These manifold existents and latents have been previously suggested in these papers, and they are now grouped for conceptual convenience in the following categories:
106:0.3 (1162.3) 1. Tamamlanmamış sınırlılıklar: Bu faz, Urantia fanilerinin mevcut düzeyi olan asli evrenin yükseliş yaratılmışlarının mevcut düzeyidir. Bu seviye; gezegensel insandan başlayarak, nihai sona erişmiş unsurlara kadar, onları içine almayan bir biçimde, yaratılmış mevcudiyetinden oluşur. O; öncül fiziksel başlangıçlardan başlayarak, ışık ve yaşam altında istikrara kavuşma düzeyine kadar, onu içine almayan bir biçimde, evrenlerle ilgilidir. Bu seviye, zaman ve mekân içerisinde yaratılmış etkinliğinin mevcut çepersel konumunu oluşturur. Bu faz, Cennet’den dışa doğru hareket eder görünümdedir; zira, asli evrenin ışık ve yaşama olan erişimine tanık olacak mevcut evren çağının kapanışı, aynı zamanda ve kesin bir biçimde, ilk dışsal mekân düzeyindeki gelişimsel büyümenin belirli bir düzeyinin ortaya çıkışına tanıklık edecektir. 106:0.3 (1162.3) 1. Incomplete finites. This is the present status of the ascending creatures of the grand universe, the present status of Urantia mortals. This level embraces creature existence from the planetary human up to, but not including, destiny attainers. It pertains to universes from early physical beginnings up to, but not including, settlement in light and life. This level constitutes the present periphery of creative activity in time and space. It appears to be moving outward from Paradise, for the closing of the present universe age, which will witness the grand universe attainment of light and life, will also and surely witness the appearance of some new order of developmental growth in the first outer space level.
106:0.4 (1162.4) 2. Nadir sınırlılıklar. Bu faz, mevcut evren çağının kapsamı içinde açığa çıkarılmış biçimdeki nihai son olarak — nihai sona erişen tüm deneyimsel yaratılmışların mevcut düzeyidir. Evrenler bile, hem ruhsal hem de fiziksel olarak nadir düzeye erişebilir. Ancak, neye göre nadir? olarak — “nadir” kavramının kendisi göreceli bir terimdir. Ve, mevcut evren çağında nihai olarak görünen bir biçimde nadir, gelecekteki çağlar bakımından gerçek bir başlangıçtan daha fazlası olmayabilir. Havona’nın bazı fazları, nadir düzeyde bulunan görünüme sahiptir. 106:0.4 (1162.4) 2. Maximum finites. This is the present status of all experiential creatures who have attained destiny—destiny as revealed within the scope of the present universe age. Even universes can attain to the maximum of status, both spiritually and physically. But the term “maximum” is itself a relative term—maximum in relation to what? And that which is maximum, seemingly final, in the present universe age may be no more than a real beginning in terms of the ages to come. Some phases of Havona appear to be on the maximum order.
106:0.5 (1162.5) 3. Aşkınlar. Bu sınırlılık-ötesi düzey (varlığını sınırlı-öncesinden alan bir biçimde), sınırlılık ilerleyişini takip etmektedir. O, sınırlı başlangıçların sınırlılık-öncesi doğumuna ek olarak gözle görülen tüm sınırlı sonların veya nihai sonların sınırlılık-sonrası önemi anlamına gelmektedir. 106:0.5 (1162.5) 3. Transcendentals. This superfinite level (antecedently) follows finite progression. It implies the prefinite genesis of finite beginnings and the postfinite significance of all apparent finite endings or destinies. Much of Paradise-Havona appears to be on the transcendental order.
106:0.6 (1162.6) 4. Nihailer. Bu seviye; üstün evrenin önemi düzeyini içine almakta olup, tamamlanmış üstün evrenin nihai son düzeyi üzerinde etkiye sahiptir. Cennet-Havona (özellikle Yaratıcı’nın dünyalarının döngüsü olarak), birçok açıdan nihai önem içerisinde bulunmaktadır. 106:0.6 (1162.6) 4. Ultimates. This level encompasses that which is of master universe significance and impinges on the destiny level of the completed master universe. Paradise-Havona (especially the circuit of the Father’s worlds) is in many respects of ultimate significance.
106:0.7 (1163.1) 5. Ortak-mutlaklıklar. Bu seviye, deneyimliliklerin yaratılmış dışavurumunun bir üstün-ötesi evren düzlemine olan uygulanışı anlamına gelmektedir. 106:0.7 (1163.1) 5. Coabsolutes. This level implies the projection of experientials upon a supermaster universe field of creative expression.
106:0.8 (1163.2) 6. Mutlaklıklar. Bu seviye, yedi varoluşsal Mutlaklık’ın ebediyet mevcudiyeti anlamına gelmektedir. O aynı zamanda, ilişkilenimsel nitelikli deneyimsel erişimin belirli bir aşamasını içine alabilir; ancak, eğer bu olasılık gerçeklik kazanırsa, biz bunun nasıl oluştuğunu anlamamaktayız, o galiba kişiliğin sahip olduğu iletişimsel potansiyel vasıtasıyla gerçekleşmektedir. 106:0.8 (1163.2) 6. Absolutes. This level connotes the eternity presence of the seven existential Absolutes. It may also involve some degree of associative experiential attainment, but if so, we do not understand how, perhaps through the contact potential of personality.
106:0.9 (1163.3) 7. Sonsuzluk. Bu seviye, varoluşsal-öncesi ve deneyimsel-sonrasıdır. Sonsuzluğun koşulsuz bütünlüğü, tüm başlangıçların öncesini ve tüm nihai sonlardan sonrasını kapsayan bir varsayımsal gerçekliktir. 106:0.9 (1163.3) 7. Infinity. This level is pre-existential and postexperiential. Unqualified unity of infinity is a hypothetical reality before all beginnings and after all destinies.
106:0.10 (1163.4) Gerçekliğin bu seviyeleri; mevcut evren çağının simgeleşmiş kavramları ve fani bakış açısı için elverişli bir ortak noktadır. Fani-bakış-açısından-farklı-olarak ve başka evren çağlarının bakış açısından gerçekliğe bakmanın birçok diğer yolu bulunmaktadır. Bu nedenle, bu makalede sunulmuş kavramsallaşmalar, tamamiyle şu etkenler tarafından belirlenmiş ve kısıtlanmış olarak, görecelidir: 106:0.10 (1163.4) These levels of reality are convenient compromise symbolizations of the present universe age and for the mortal perspective. There are a number of other ways of looking at reality from other-than-mortal perspective and from the standpoint of other universe ages. Thus it should be recognized that the concepts herewith presented are entirely relative, relative in the sense of being conditioned and limited by:
106:0.11 (1163.5) 1. Fani dilinin sınırlılıkları. 106:0.11 (1163.5) 1. The limitations of mortal language.
106:0.12 (1163.6) 2. Fani aklın sınırlılıkları. 106:0.12 (1163.6) 2. The limitations of the mortal mind.
106:0.13 (1163.7) 3. Yedi aşkın-evrenin kısıtlı gelişimi. 106:0.13 (1163.7) 3. The limited development of the seven superuniverses.
106:0.14 (1163.8) 4. Cennet’e olan fani yükselişle ilgisi bulunmayan aşkın-evren gelişiminin altı başat amacı hususundaki bilgisiz konumunuz. 106:0.14 (1163.8) 4. Your ignorance of the six prime purposes of superuniverse development which do not pertain to the mortal ascent to Paradise.
106:0.15 (1163.9) 5. Kısmi bir ebediyet bakış açısını kavramaya yetkin olmayan doğanız. 106:0.15 (1163.9) 5. Your inability to grasp even a partial eternity viewpoint.
106:0.16 (1163.10) 6. Yalnızca, yedi aşkın-evrene ait evrimsel gerçekleşimin mevcut çağı ile ilgili olmayan bir biçimde; tüm evren çağlarıyla ilişkili olarak kâinatsal evrim ve nihai sonu tasvir etmedeki imkânsızlık. 106:0.16 (1163.10) 6. The impossibility of depicting cosmic evolution and destiny in relation to all universe ages, not just in regard to the present age of the evolutionary unfolding of the seven superuniverses.
106:0.17 (1163.11) 7. Başlangıçlardan öncesi ve nihai sonlardan sonrası dönem olarak — her yaratılmışın, mevcudiyet-önceleri veya mevcudiyet-sonralarının gerçekte ne anlama geldiğini kavramadaki yetkinsizliği. 106:0.17 (1163.11) 7. The inability of any creature to grasp what is really meant by pre-existentials or by postexperientials—that which lies before beginnings and after destinies.
106:0.18 (1163.12) Gerçeklik büyümesi, birbirini takip eden evren çağlarının sahip olduğu koşullar tarafından belirlenir. Merkezi evren, Havona çağı içerisinde hiçbir evrimsel değişiklik sürecinden geçmemiştir; ancak, aşkın-evren çağının mevcut çağları içerisinde, evrimsel aşkın-evrenlerin eşgüdümünün gerekli kıldığı belirli ilerlemesel değişiklik süreçlerinden geçmektedir. Şu an evrimleşmekte olan yedi aşkın-evren bir zaman zarfında, mevcut evren çağının büyüme sınırına erişen bir biçimde ışık ve yaşamın istikrar düzeyine erişecektir. Ancak, kuşkusuz bir biçimde, ilk dışsal mekân düzeyinin çağı olan bir sonraki çağ; aşkın-evrenleri mevcut çağın nihai son sınırlılıklarından kurtaracaktır. Her tamamlanış düzeyinin üzerine sürekli olarak, ilave doygunluk bütünlüğü eklenmektedir. 106:0.18 (1163.12) Reality growth is conditioned by the circumstances of the successive universe ages. The central universe underwent no evolutionary change in the Havona age, but in the present epochs of the superuniverse age it is undergoing certain progressive changes induced by co-ordination with the evolutionary superuniverses. The seven superuniverses, now evolving, will sometime attain the settled status of light and life, will attain the growth limit for the present universe age. But beyond doubt, the next age, the age of the first outer space level, will release the superuniverses from the destiny limitations of the present age. Repletion is continually being superimposed upon completion.
106:0.19 (1163.13) Bunlar; gerçekliğin sürekli yükselen seviyeleri üzerinde, nesnelerin, anlamların ve değerlerin kâinatsal büyümesine ve onların bir araya gelmesine dair bütünleşmiş bir kavramsallaşmayı sunmada karşılaştığımız kısıtlılıklardan bazılarıdır. 106:0.19 (1163.13) These are some of the limitations which we encounter in attempting to present a unified concept of the cosmic growth of things, meanings, and values and of their synthesis on ever-ascending levels of reality.
1. Sınırlı İşlevliliklerin Başat İlişkilenimi ^top 1. Primary Association of Finite Functionals ^top
106:1.1 (1163.14) Sınırlı gerçekliğin başat veya diğer bir değişle ruhani-köken fazları doğrudan dışavurumunu, kusursuz kişilikler olarak yaratılmış düzeylerinde ve kusursuz Havona yaratımı olarak evren düzeylerinde bulur. Deneyimsel İlahiyat bile, böylelikle, Havona içindeki Yüce olan Tanrı’nın ruhaniyet kişiliğinde dışa vurulur. Ancak, sınırlı olanın ikincil, evrimsel, zaman-ve-madde-tarafından-belirlenmiş fazları, kâinatsal bir biçimde, sadece büyüme ve erişimin bir sonucu olarak bütünleşmiş hale gelir. Nihai olarak tüm ikincil veya diğer bir değişle kusursuzlaşmakta olan sınırlılıklar, başat kusursuzluğunkine eşit olan bir seviyeye erişme potansiyelindedirler; ancak, bu türden nihai son, merkezi yaratım içinde kalıtımsal bir biçimde bulunmayan bir yapıcı aşkın-evren niteliği olarak bir zaman gecikmesine tabidir. (Bizler üçüncü düzey sınırlılıkların mevcudiyetini bilmekteyiz, ancak onların birleşim yöntemi henüz açığa çıkarılmamıştır.) 106:1.1 (1163.14) The primary or spirit-origin phases of finite reality find immediate expression on creature levels as perfect personalities and on universe levels as the perfect Havona creation. Even experiential Deity is thus expressed in the spirit person of God the Supreme in Havona. But the secondary, evolutionary, time-and-matter-conditioned phases of the finite become cosmically integrated only as a result of growth and attainment. Eventually all secondary or perfecting finites are to attain a level equal to that of primary perfection, but such destiny is subject to a time delay, a constitutive superuniverse qualification which is not genetically found in the central creation. (We know of the existence of tertiary finites, but the technique of their integration is as yet unrevealed.)
106:1.2 (1164.1) Kusursuzluk erişimine olan bu engel biçiminde bu aşkın-evren zaman gecikmesi, evrimsel büyümeye olan yaratılmış katılımını sağlamaktadır. O böylelikle, bahse konu yaratılmışın evrimi sürecinde yaratılmışın Yaratan ile olan ortak-birlikteliğine girmesini mümkün kılar. Ve, genişleyen büyümenin bu dönemleri boyunca, tamamlanmamışlık; Yedi Katmanlı Tanrı’nın hizmeti vasıtasıyla kusursuz ile ilişik hale gelir. 106:1.2 (1164.1) This superuniverse time lag, this obstacle to perfection attainment, provides for creature participation in evolutionary growth. It thus makes it possible for the creature to enter into partnership with the Creator in the evolution of that selfsame creature. And during these times of expanding growth the incomplete is correlated with the perfect through the ministry of God the Sevenfold.
106:1.3 (1164.2) Yedi Katmanlı Tanrı, mekânın evrimsel evrenleri içinde Cennet İlahiyatı’nın zamanın engellerini tanıyışını simgelemektedir. Cennet’den ne kadar uzak, uzayda ne kadar derin bir mekânda bir maddi kurtuluş kişiliği kökenine sahip olursa olsun; Yedi Katmanlı Tanrı orada mevcut bulunup, bu tür tamamlanmamış, mücadele halindeki ve evrimsel bir yaratılmış için gerçeklik, güzellik ve iyiliğin sevgi dolu ve bağışlayıcı hizmetine katılmış bulunacaktır. Yedi Katmanlı’nın kutsallık hizmeti; içe yönelik doğrultuda, Ebedi Evlat vasıtasıyla Cennet Yaratıcısı’na, ve, dışa yönelik doğrultuda, Zamanın Ataları vasıtasıyla — Yaratan Evlatlar — olarak evren Yaratılmışları’na doğru ulaşır. 106:1.3 (1164.2) God the Sevenfold signifies the recognition by Paradise Deity of the barriers of time in the evolutionary universes of space. No matter how remote from Paradise, how deep in space, a material survival personality may take origin, God the Sevenfold will be found there present and engaged in the loving and merciful ministry of truth, beauty, and goodness to such an incomplete, struggling, and evolutionary creature. The divinity ministry of the Sevenfold reaches inward through the Eternal Son to the Paradise Father and outward through the Ancients of Days to the universe Fathers—the Creator Sons.
106:1.4 (1164.3) Kişisel nitelikte ve ruhsal ilerleme vasıtasıyla yükseliş halinde bulunan insan, Yedi Katmanlı İlahiyat’ın kişisel ve ruhsal kutsallığını bulmaktadır; ancak, orada, kişiliğin ilerleyişi ile ilgili olmayan Yedi Katmanlı’nın diğer fazları bulunmaktadır. Bu İlahiyat’ın kutsallık nitelikleri, Yedi Üstün Ruhaniyet ve Bütünleştirici Bünye arasındaki irtibat içinde mevcut bir biçimde bütünleşmiş haldedir; ancak, onlar, Yüce Varlık’ın ortaya çıkmakta olan kişiliği içinde ebedi bir biçimde bütünleşme nihai sonuna sahiplerdir. Yedi Katmanlı İlahiyat’ın diğer fazları çeşitli bir biçimde, mevcut evren çağı içerisinde bir araya gelmiştir; ancak, onların tümü benzer bir biçimde, Yüce içinde bütünleşme nihai sonuna sahiptir. Yedi Katmanlı, tüm fazları içerisinde, mevcut asli evrenin işlevsel gerçekliğine ait göreceli birliğin kökenidir. 106:1.4 (1164.3) Man, being personal and ascending by spiritual progression, finds the personal and spiritual divinity of the Sevenfold Deity; but there are other phases of the Sevenfold which are not concerned with the progression of personality. The divinity aspects of this Deity grouping are at present integrated in the liaison between the Seven Master Spirits and the Conjoint Actor, but they are destined to be eternally unified in the emerging personality of the Supreme Being. The other phases of the Sevenfold Deity are variously integrated in the present universe age, but all are likewise destined to be unified in the Supreme. The Sevenfold, in all phases, is the source of the relative unity of the functional reality of the present grand universe.
2. İkincil Yüce Sınırlılık Bütünleşimi ^top 2. Secondary Supreme Finite Integration ^top
106:2.1 (1164.4) Yedi Katmanlı Tanrı işlevsel bir biçimde sınırlı evrimi eşgüdümsel hale getirirken, Yüce Varlık benzer bir biçimde nihai son erişimini nihai olarak bir bütün hale getirir. Yüce Varlık, ruhani bir çekirdek etrafındaki fiziksel evrime ek olarak fiziksel evrimin döngüsel ve burgaçsal âlemleri üzerinde ruhaniyet çekirdeğinin nihai üstünlüğü biçiminde — asli evren evriminin ilahiyat sonudur. Ve, tüm bunların hepsi, kişiliğin emirleri uyarınca gerçekleşmektedir: Cennet kişiliği en yüksek anlamda, Yaratan kişiliği evrensel anlamda, fani kişiliği insansı anlamda, Yüce kişiliği sonuçsal veya deneyimsel bütünlük anlamında. 106:2.1 (1164.4) As God the Sevenfold functionally co-ordinates finite evolution, so does the Supreme Being eventually synthesize destiny attainment. The Supreme Being is the deity culmination of grand universe evolution—physical evolution around a spirit nucleus and eventual dominance of the spirit nucleus over the encircling and whirling domains of physical evolution. And all of this takes place in accordance with the mandates of personality: Paradise personality in the highest sense, Creator personality in the universe sense, mortal personality in the human sense, Supreme personality in the culminating or experiential totaling sense.
106:2.2 (1164.5) Yüce’nin kavramsallaşması; evrimsel gücün ruhaniyet kişiliği ile, ve onun üstünlüğüyle, olan bütünleşimi olarak — ruhaniyet bireyinin, evrimsel gücün ve güç-kişilik bileşiminin farklılaşan tanıyışını sağlamak zorundadır. 106:2.2 (1164.5) The concept of the Supreme must provide for the differential recognition of spirit person, evolutionary power, and power-personality synthesis—the unification of evolutionary power with, and its dominance by, spirit personality.
106:2.3 (1164.6) Ruhaniyet, son kertede, Cennet’den Havona vasıtasıyla gelmektedir. Enerji-maddesi; göründüğü biçimiyle uzayın derinlerinde evirilmekte olup, Tanrı’nın Yaratan Evlatları ile ilişki dâhilinde Sınırsız Ruhaniyet’in çocukları tarafından güç olarak düzenlenir. Ve, tüm bunların hepsi deneyimseldir; o, Yaratan kutsallıklarını ve evrimsel yaratılmışları bile içeren bir biçimde yaşayan varlıkların geniş bir kapsamını içine alan zaman ve mekândaki etkileşimdir. Yaratan kutsallıklarının asli evren içindeki güç üstünlüğü, yavaş bir biçimde, zaman-mekân yaratılmışlarının evrimsel nitelikli denge ve istikrar sürecini içine alacak şekilde genişlemektedir. O, Kâinatın Yaratıcısı’nın Düzenleyici bahşedilişinden Cennet Evlatları’nın yaşam bahşedilişine kadar zaman ve mekân içinde kutsallık erişiminin bütüncül kapsamını içine alır. Bu kazanılmış güç, sergilenmiş güç, deneyimsel güçtür; o, Cennet İlahiyatları’nın ebediyet gücünün, anlaşılamaz gücünün ve deneyimsel gücünün zıddı konumundadır. 106:2.3 (1164.6) Spirit, in the last analysis, comes from Paradise through Havona. Energy-matter seemingly evolves in the depths of space and is organized as power by the children of the Infinite Spirit in conjunction with the Creator Sons of God. And all of this is experiential; it is a transaction in time and space involving a wide range of living beings including even Creator divinities and evolutionary creatures. The power mastery of the Creator divinities in the grand universe slowly expands to encompass the evolutionary settling and stabilizing of the time-space creations, and this is the flowering of the experiential power of God the Sevenfold. It encompasses the whole gamut of divinity attainment in time and space from the Adjuster bestowals of the Universal Father to the life bestowals of the Paradise Sons. This is earned power, demonstrated power, experiential power; it stands in contrast to the eternity power, the unfathomable power, the existential power of the Paradise Deities.
106:2.4 (1165.1) Yedi Katmanlı Tanrı’nın kutsallık kazanımlarından doğan bu deneyimsel gücün kendisi; evrimleşen yaratılmışların elde edilmiş deneyimsel üstünlüğünün her-şeye-muktedir gücü olarak — bütünleştirici nitelikteki — birleştirme vasıtasıyla kutsallığın bir araya getirici niteliklerini sergiler. Ve, bu her-şeye-muktedir güç, sonuçsal bir biçimde, Yüce olarak Tanrı’nın Havona mevcudiyetine ait ruhaniyet kişiliği ile bütünlük içerisinde Havona dünyalarının dışsal kemerinin yönlendirici ana âlemi üzerinde ruhaniyet-kişilik birleşimini bulur. Böylelikle, deneyimsel İlahiyat; zaman ve mekânın güç ürünü ile ruhaniyet mevcudiyetine ek olarak merkezi yaratım içinde ikamet eden kutsal kişiliği birleştirerek uzun evrimsel mücadelesini tamamlar. 106:2.4 (1165.1) This experiential power arising out of the divinity achievements of God the Sevenfold itself manifests the cohesive qualities of divinity by synthesizing—totalizing—as the almighty power of the attained experiential mastery of the evolving creations. And this almighty power in turn finds spirit-personality cohesion on the pilot sphere of the outer belt of Havona worlds in union with the spirit personality of the Havona presence of God the Supreme. Thus does experiential Deity culminate the long evolutionary struggle by investing the power product of time and space with the spirit presence and divine personality resident in the central creation.
106:2.5 (1165.2) Böylelikle Yüce Varlık nihai olarak, bu nitelikler ile ruhaniyet kişiliğini birleştirirken, zaman ve mekân içinde evrimleşen her şeyi içine alan konuma erişir. Yaratılmışlar, faniler bile, bu görkemli etkileşimin katılımcıları oldukları için, Yüce’yi tanıma ve Yüce’yi bu türden bir evrimsel İlahiyat’ın gerçek çocukları olarak algılama yetkinliğine kesin bir biçimde erişir. 106:2.5 (1165.2) Thus does the Supreme Being eventually attain to the embrace of all of everything evolving in time and space while investing these qualities with spirit personality. Since creatures, even mortals, are personality participants in this majestic transaction, so do they certainly attain the capacity to know the Supreme and to perceive the Supreme as true children of such an evolutionary Deity.
106:2.6 (1165.3) Nebadon’un Mikail’i, Cennet Yaratıcısı gibidir, çünkü kendisi onun Cennet kusursuzluğunu paylaşmaktadır; böylelikle, evrimsel faniler bir zaman zarfında deneyimsel Yüce ile olan içkin yakınlığı elde edeceklerdir, zira onlar gerçek anlamıyla onun sahip olduğu evrimsel kusursuzluğu paylaşacaktır. 106:2.6 (1165.3) Michael of Nebadon is like the Paradise Father because he shares his Paradise perfection; so will evolutionary mortals sometime attain to kinship with the experiential Supreme, for they will truly share his evolutionary perfection.
106:2.7 (1165.4) Yüce olan Tanrı, deneyimseldir; bu nedenle, o, tamamiyle deneyimlenebilir. Yedi Mutlak’ın deneyimsel gerçeklikleri, deneyim yöntemiyle algılanabilir nitelikte değildir; yalnızca, Yaratıcı, Evlat ve Ruhaniyet’in kişilik nitelikleri, dua-ibadet tutumu içinde sınırlı yaratılmışın kişiliği tarafından kavranabilir. 106:2.7 (1165.4) God the Supreme is experiential; therefore is he completely experiencible. The existential realities of the seven Absolutes are not perceivable by the technique of experience; only the personality realities of the Father, Son, and Spirit can be grasped by the personality of the finite creature in the prayer-worship attitude.
106:2.8 (1165.5) Yüce Varlık’ın tamamlanmış güç-kişilik bileşimi içinde, benzer bir biçimde ilişkilendirilebilecek olan yedi üçlüklerin sahip olduğu mutlaklığın tümü ilişkilenecektir; ve, evrimin bu görkemli kişiliği, tüm sınırlı kişilikler tarafından deneyimsel olarak erişilebilir ve anlaşılabilir hale gelecektir. Yükseliş unsurları ruhaniyet mevcudiyetinin düşünülen yedinci aşamasına eriştiklerinde, onun içinde, deneyimlenebilir nitelikte bulunan Yüce Varlık içerisinde alt-mutlak seviyelerinde açığa çıkarıldığı haliyle üçlüklerin ve sonsuzluğuna ait yeni bir anlam-değerinin farkındalığını deneyimleyeceklerdir. Ancak, olası en yüksek gelişimin bu aşamalarına olan erişim, muhtemel bir biçimde, ışık ve yaşam altında bütüncül asli evrenin eşgüdümsel olarak istikrara kavuşmasını bekleyecektir. 106:2.8 (1165.5) Within the completed power-personality synthesis of the Supreme Being there will be associated all of the absoluteness of the several triodities which could be so associated, and this majestic personality of evolution will be experientially attainable and understandable by all finite personalities. When ascenders attain the postulated seventh stage of spirit existence, they will therein experience the realization of a new meaning-value of the absoluteness and infinity of the triodities as such is revealed on subabsolute levels in the Supreme Being, who is experiencible. But the attainment of these stages of maximum development will probably await the co-ordinate settling of the entire grand universe in light and life.
3. Aşkın Üçüncül Gerçeklik İlişkilenimi ^top 3. Transcendental Tertiary Reality Association ^top
106:3.1 (1165.6) Absonit mimarları tasarımı mevcut kılmaktadırlar; Yüce Yaratanlar, onu yerine getirmektedirler; Yüce Varlık, Yüce Yaratanlar tarafından yaratıldığı şekliyle ve Üstün Mimarlar tarafından mekân içinde öngörüldüğü biçimiyle, onun bütünlüğünü tamamlayacaklardır. 106:3.1 (1165.6) The absonite architects eventuate the plan; the Supreme Creators bring it into existence; the Supreme Being will consummate its fullness as it was time created by the Supreme Creators, and as it was space forecast by the Master Architects.
106:3.2 (1165.7) Mevcut evren çağı boyunca, üstün evrenin idari eşgüdümü, Üstün Evren’in Mimarları’nın faaliyetidir. Ancak, Her-Şeye-Muktedir Yüce’nin mevcut evren çağının sonlanış anında ortaya çıkışı; evrimsel sınırlılığın, deneyimsel nihai sonun ilk aşamasına eriştiğini simgeleyecektir. Bu gelişme kesin bir biçimde; Yüce Yaratanlar’ın, Yüce Varlık’ın ve Üstün Evren’in Mimarları’nın ortak birliği olarak — ilk deneyimsel Kutsal Üçleme’nin tamamlanmış faaliyetiyle sonuçlanacaktır. Bu Kutsal Üçleme, üstün yaratımın daha ileri evrimsel bütünleşimini yerine getirme nihai sonuna sahiptir. 106:3.2 (1165.7) During the present universe age the administrative co-ordination of the master universe is the function of the Architects of the Master Universe. But the appearance of the Almighty Supreme at the termination of the present universe age will signify that the evolutionary finite has attained the first stage of experiential destiny. This happening will certainly lead to the completed function of the first experiential Trinity—the union of the Supreme Creators, the Supreme Being, and the Architects of the Master Universe. This Trinity is destined to effect the further evolutionary integration of the master creation.
106:3.3 (1166.1) Cennet Kutsal Üçlemesi, gerçekten de sonsuzluk unsurlarından bir tanesidir; ve, hiçbir Kutsal Üçleme, bu özgün Kutsal Üçlemeyi içermeden muhtemel bir biçimde sonsuz olamaz. Ancak, özgün Kutsal Üçleme, mutlak İlahiyatlar’ın ayrıcalıklı ilişkileniminin bir nihai sonucudur; alt-mutlak varlıklar, bu başat ilişkilem ile hiçbir bağlantıya sahip bulunmamaktaydı. İlerleyen süreçlerde ortaya çıkmakta olan ve deneyimsel nitelikli Kutsal Üçlemeler, yaratılmış kişiliklerinin bile katkılarını içine almaktadır. Kesin bir biçimde bu durum; bünyesinde, Yüce Yaratan üyeleri arasında Üstün Yaratan Evlatları’nın bireysel mevcudiyetinin bu Kutsal Üçleme ilişkilemi içerisinde mevcut ve özgün yaratılmış deneyiminin eş zamanlı gerçekleşen mevcudiyetinin habercisi olduğu, Nihai Kutsal Üçleme için doğrudur. 106:3.3 (1166.1) The Paradise Trinity is truly one of infinity, and no Trinity can possibly be infinite that does not include this original Trinity. But the original Trinity is an eventuality of the exclusive association of absolute Deities; subabsolute beings had nothing to do with this primal association. The subsequently appearing and experiential Trinities embrace the contributions of even creature personalities. Certainly this is true of the Trinity Ultimate, wherein the very presence of the Master Creator Sons among the Supreme Creator members thereof betokens the concomitant presence of actual and bona fide creature experience within this Trinity association.
106:3.4 (1166.2) İlk deneyimsel Kutsal Üçleme, en yüksek nihayetliklerin topluluksal erişimini sağlamaktadır. Topluluk ilişkilenimleri, bireysel yetkinlikleri öngörmeye, ve hatta onları aşmaya, yetkin hale getirilmişlerdir; ve, bu durum, sınırlı düzeyin ötesinde bile doğrudur. Gelecek çağlar içerisinde, yedi aşkın-evren ışık ve yaşam altında istikrara kavuştuğunda, Kesinliğin Birlikleri, kuşkusuz bir biçimde; Nihai Kutsal Üçleme tarafından salık verildiği biçimiyle, ve, Yüce Varlık içinde güç-kişilik bütünleşmişlikleri olarak, Cennet İlahiyatları’nın amaçlarını duyuruyor olacaklardır. 106:3.4 (1166.2) The first experiential Trinity provides for group attainment of ultimate eventualities. Group associations are enabled to anticipate, even to transcend, individual capacities; and this is true even beyond the finite level. In the ages to come, after the seven superuniverses have been settled in light and life, the Corps of the Finality will doubtless be promulgating the purposes of the Paradise Deities as they are dictated by the Trinity Ultimate, and as they are power-personality unified in the Supreme Being.
106:3.5 (1166.3) Geçmiş ve gelecek ebediyetin devasa evren gelişmelerinin tümü boyunca bizler, Kâinatın Yaratıcısı’nın kavranabilen niteliklerinin genişlemesini tespit etmekteyiz. BEN olarak, bizler felsefi bir biçimde onun bütüncül sonsuzluğunun yayılımını düşünmekteyiz; ancak, hiçbir yaratılmış, bu tür bir düşünceyi bütünüyle deneyimsel bir biçimde kavramaya yetkin değildir. Evren genişledikçe, ve, çekim ve sevgi, düzenlenmekte olan-zaman mekânına ulaştıkça, bizler, İlk Kaynak ve Merkez’e dair daha çok şeyi anlamaya yetkin hale gelmekteyiz. Bizler, çekim etkisinin, Koşulsuz Mutlak’ın mekân mevcudiyetine girmekte olduğunu gözlemlemekteyiz; ve, bizler, ruhani yaratılmışların İlahi Mutlak’ın kutsallık mevcudiyeti içinde evrimleşip genişlerken, hem kâinatsal hem de ruhsal evrimin akıl ve deneyim vasıtasıyla Yüce Varlık olarak sınırlı ilahiyat düzeylerinde bütünleştiğini ve Nihai Kutsal Üçleme olarak aşkın seviyelerde eşgüdüm halinde olduğunu tespit etmekteyiz. 106:3.5 (1166.3) Throughout all the gigantic universe developments of past and future eternity, we detect the expansion of the comprehensible elements of the Universal Father. As the I AM, we philosophically postulate his permeation of total infinity, but no creature is able experientially to encompass such a postulate. As the universes expand, and as gravity and love reach out into time-organizing space, we are able to understand more and more of the First Source and Center. We observe gravity action penetrating the space presence of the Unqualified Absolute, and we detect spirit creatures evolving and expanding within the divinity presence of the Deity Absolute while both cosmic and spirit evolution are by mind and experience unifying on finite deity levels as the Supreme Being and are co-ordinating on transcendental levels as the Trinity Ultimate.
4. Nihai Dördüncül Bütünleşme ^top 4. Ultimate Quartan Integration ^top
106:4.1 (1166.4) Cennet Kutsal Üçlemesi, kesin bir biçimde, olası en yüksek anlamda eşgüdümde bulunur; ancak o, bu anlamda, kendi kendisini sınırlayan bir mutlak olarak faaliyet gösterir; deneyimsel Nihai Kutsal Üçleme, bir aşkın olarak aşkınlığı eşgüdümsel hale getirir. Ebedi gelecekte bu deneyimsel Kutsal Üçleme iradesi, çoğalan bütünlük vasıtasıyla, Nihai İlahiyat’ın mevcut hale gelen varlığını ileri bir biçimde etkinleştirir. 106:4.1 (1166.4) The Paradise Trinity certainly co-ordinates in the ultimate sense but functions in this respect as a self-qualified absolute; the experiential Trinity Ultimate co-ordinates the transcendental as a transcendental. In the eternal future this experiential Trinity will, through augmenting unity, further activate the eventuating presence of Ultimate Deity.
106:4.2 (1166.5) Her ne kadar Nihai Kutsal Üçleme üstün yaratımı eşgüdümsel hale getirmenin nihai sonuna sahipse de, Nihai olarak Tanrı, asli evrenin bütünün yönlendirilişine ait aşkın güç-kişileşmesidir. Nihai’nin tamamlanmış mevcut hale gelişi; üstün yaratımın tamamlanışı anlamına gelip, bu aşkın İlahiyat’ın bütüncül ortaya çıkışını simgelemektedir. 106:4.2 (1166.5) While the Trinity Ultimate is destined to co-ordinate the master creation, God the Ultimate is the transcendental power-personalization of the directionization of the entire master universe. The completed eventuation of the Ultimate implies the completion of the master creation and connotes the full emergence of this transcendental Deity.
106:4.3 (1166.6) Nihai’nin bütüncül ortaya çıkışı tarafından hangi değişikliklerin gerçekleşmeye başlayacağını bilmemekteyiz. Ancak, Yüce şimdi ruhsal ve kişisel bir biçimde Havona içerisinde mevcut haldeyken, benzer bir biçimde, Nihai de orada mevcut haldedir, ama bu mevcudiyet absonit ve kişisel-ötesi anlamdadır. Ve, sizler, her ne kadar bulundukları mevcut konum veya sahip oldukları faaliyet hakkında bilgilendirilmemiş olsanız da, Nihai’nin Sınırlı Vekilleri’nin mevcudiyeti hakkında bilgilendirilmiş konumda bulunmaktasınız. 106:4.3 (1166.6) What changes will be inaugurated by the full emergence of the Ultimate we do not know. But as the Supreme is now spiritually and personally present in Havona, so also is the Ultimate there present but in the absonite and superpersonal sense. And you have been informed of the existence of the Qualified Vicegerents of the Ultimate, though you have not been informed of their present whereabouts or function.
106:4.4 (1167.1) Ancak, Nihai İlahiyat’ın ortaya çıkışının beraberinde getirdiği idari sonuçlardan bağımsız olarak, onun aşkın kutsallığına ait kişisel değerler, bu İlahiyat seviyesinin gerçekleşimine katılmış tüm kişilikler tarafından deneyimlenebilir olacaktır. Sınırlılığın aşkınlığı, yalnızca, nihai kazanıma götürebilir. Nihai olarak Tanrı, zaman ve mekânın aşkınlığında mevcuttur; ancak o yine de, her ne kadar mutlaklıklar ile işlevsel ilişkilem için içkin yetiye sahipse de, alt-mutlaktır. 106:4.4 (1167.1) But irrespective of the administrative repercussions attendant upon the emergence of Ultimate Deity, the personal values of his transcendental divinity will be experiencible by all personalities who have been participants in the actualization of this Deity level. Transcendence of the finite can lead only to ultimate attainment. God the Ultimate exists in transcendence of time and space but is nonetheless subabsolute notwithstanding inherent capacity for functional association with absolutes.
5. Ortak-Mutlak veya Beşinci-Faz İlişkilemi ^top 5. Coabsolute or Fifth-Phase Association ^top
106:5.1 (1167.2) Yüce evrimsel-deneyimsel gerçekliğin tamamlayıcısıyken bile, Nihai aşkın gerçekliğin zirve noktasıdır. Ve, bu iki deneyimsel İlahiyat’ın mevcut ortaya çıkışı, ikinci deneyimsel Kutsal Üçleme’nin temelini oluşturur. Bu; Yüce olarak Tanrı’nın, Nihai olarak Tanrı’nın ve açığa çıkarılmamış Kâinat Nihai Sonu’nun Tamamlayıcısı’nın birliği olarak Mutlak Kutsal Üçleme’dir. Ve, bu Kutsal Üçleme kuramsal olarak; İlahiyat, Kâinatsal ve Koşulsuz olarak — kişiliğin Mutlaklıkları’nı etkinleştirme yetisine sahiptir. Ancak, bu Mutlak Kutsal Üçleme’nin tamamlanmış bütünlüğü, yalnızca; Havona’dan dördüncü ve en uç mekân düzeyine kadar bütün üstün evrenin tamamlanmış evriminden sonra gerçekleşebilir haldedir. 106:5.1 (1167.2) The Ultimate is the apex of transcendental reality even as the Supreme is the capstone of evolutionary-experiential reality. And the actual emergence of these two experiential Deities lays the foundation for the second experiential Trinity. This is the Trinity Absolute, the union of God the Supreme, God the Ultimate, and the unrevealed Consummator of Universe Destiny. And this Trinity has theoretical capacity to activate the Absolutes of potentiality—Deity, Universal, and Unqualified. But the completed formation of this Trinity Absolute could take place only after the completed evolution of the entire master universe, from Havona to the fourth and outermost space level.
106:5.2 (1167.3) Bu deneyimsel Kutsal Üçlemeler’in; sadece deneyimsel İlahiyat’ın kişilik nitelikleriyle değil, aynı zamanda, onların eriştiği İlahiyat bütünlüğünü niteleyen kişisel-niteliklerden-başka her şey ile ilişkili olduğunun altı çizilmelidir. Her ne kadar bu sunum başat bir şekilde kâinatın bütünleşmesine ait kişisel fazları merkezine alırken, kâinat âlemlerinin tümünün kişilik-dışı yönleri benzer bir biçimde; güç-kişilik bileşiminin mevcut an içinde Yüce Varlık’ın evrimi ile ilişkili biçimde ilerlemesiyle sergilendiği gibi, bütünleşme sürecinden geçme nihai sonuna sahiptir. Yüce’nin ruhaniyet-kişisel nitelikleri, Her-Şeye-Muktedir’in güç ayrıcalıklarından ayrıştırılamaz niteliktedir; ve, onun her ikisi de, Yüce aklın bilinmeyen potansiyeli tarafından tamamlanır. Buna ek olarak ne de, bir birey niteliğinde Nihai olarak Tanrı, Nihai İlahiyat’ın kişisel-olmayan-diğer-niteliklerinden ayrı bir biçimde düşünülebilir. Ve, mutlak düzeyde İlahiyat ve Koşulsuz Mutlak, Kâinatsal Mutlak’ın mevcudiyetinde ayrılamaz ve ayrıştırılamaz konumdadır. 106:5.2 (1167.3) It should be made clear that these experiential Trinities are correlative, not only of the personality qualities of experiential Divinity, but also of all the other-than-personal qualities which characterize their attained Deity unity. While this presentation deals primarily with the personal phases of the unification of the cosmos, it is nonetheless true that the impersonal aspects of the universe of universes are likewise destined to undergo unification as is illustrated by the power-personality synthesis now going on in connection with the evolution of the Supreme Being. The spirit-personal qualities of the Supreme are inseparable from the power prerogatives of the Almighty, and both are complemented by the unknown potential of Supreme Mind. Neither can God the Ultimate as a person be considered apart from the other-than-personal aspects of Ultimate Deity. And on the absolute level the Deity and the Unqualified Absolutes are inseparable and indistinguishable in the presence of the Universal Absolute.
106:5.3 (1167.4) Kutsal Üçlemeler, kendileri içinde ve bütünlükleri bakımından, kişisel değillerdir; ancak, buna ek olarak onlar ne de kişiliğe karşı gelmektedir. Bunun yerine onlar, kişiliği kapsamakta ve onu, topluca gerçekleştirilen bir anlamda, kişisel-olmayan faaliyetlerle ilişkili hale getirmektedirler. Kutsal Üçlemeler, buna ek olarak, her zaman ilahiyat gerçekliğidir, hiçbir zaman kişilik gerçekliği değildir. Bir Kutsal Üçleme’nin kişilik yönleri, bireysel üyelerini içinde içkindir; ve, bireysel kişiler olarak onlar, bu kutsal üçlemenin kendisi değillerdir. Yalnızca ortak bir biçimde onlar kutsal üçlemedir; bu kutsal üçlemenin tam da kendisidir. Ancak, kutsal üçleme her zaman, içine aldığı ilahiyatın tümünü temsil etmektedir; kutsal üçleme ilahiyat birlikteliğidir. 106:5.3 (1167.4) Trinities are, in and of themselves, not personal, but neither do they contravene personality. Rather do they encompass it and correlate it, in a collective sense, with impersonal functions. Trinities are, then, always deity reality but never personality reality. The personality aspects of a trinity are inherent in its individual members, and as individual persons they are not that trinity. Only as a collective are they trinity; that is trinity. But always is trinity inclusive of all encompassed deity; trinity is deity unity.
106:5.4 (1167.5) İlahiyat, Kâinatsal ve Koşulsuz olarak — üç Mutlak kutsal üçleme değildir; zira, onların tümü, ilahiyat değildir. Sadece ilahlaştırılmış olan, kutsal üçleme haline gelebilir; tüm diğer ilişkilenimler üçleme birlikleri veya üçlükleridir. 106:5.4 (1167.5) The three Absolutes—Deity, Universal, and Unqualified—are not trinity, for all are not deity. Only the deified can become trinity; all other associations are triunities or triodities.
6. Mutlak veya Altıncı-Faz Bütünleşimi ^top 6. Absolute or Sixth-Phase Integration ^top
106:6.1 (1167.6) Üstün evrenin mevcut potansiyeli, her ne kadar nihaiye oldukça yakın olsa da, neredeyse hiçbir biçimde mutlak değildir; ve, bizler, bir alt-mutlak kâinatın kapsamı içinde mutlak anlam-değerlerinin bütüncül açığa çıkarılışını elde etmeyi imkânsız olarak görmekteyiz. Bizler, böylelikle; üç Mutlak’ın sonsuz olasılıklarının bütüncül bir dışavurumunu düşünmeye veya İlahi Mutlak’ın şimdiki kişilik-dışı düzeyi üzerinde Mutlak olarak Tanrı’nın deneyimsel kişilikleşmesini hayal etmeye çalışmada bile ciddi zorlukla karşılaşmaktayız. 106:6.1 (1167.6) The present potential of the master universe is hardly absolute, though it may well be near-ultimate, and we deem it impossible to achieve the full revelation of absolute meaning-values within the scope of a subabsolute cosmos. We therefore encounter considerable difficulty in attempting to conceive of a total expression of the limitless possibilities of the three Absolutes or even in attempting to visualize the experiential personalization of God the Absolute on the now impersonal level of the Deity Absolute.
106:6.2 (1168.1) Üstün evrenin mekân-aşaması; Yüce Varlık’ın gerçekleşimi, Nihai Kutsal Üçleme’nin bütünleşimi ve bütünsel faaliyeti, Nihai olarak Tanrı’nın mevcut hale gelişi, ve hatta, Mutlak Kutsal Üçleme’nin başlangıçsal oluşumu için bile için yeterli görünmektedir. Ancak, bu ikincil deneyimsel Kutsal Üçleme’nin bütüncül faaliyeti ile ilgili bizlerin kavramsallaşmaları, oldukça engin üstün evrenin bile ötesinde bir şey anlamına gelir görüme sahiptir. 106:6.2 (1168.1) The space-stage of the master universe seems to be adequate for the actualization of the Supreme Being, for the formation and full function of the Trinity Ultimate, for the eventuation of God the Ultimate, and even for the inception of the Trinity Absolute. But our concepts regarding the full function of this second experiential Trinity seem to imply something beyond even the wide-spreading master universe.
106:6.3 (1168.2) Eğer bizler; üstün evrenin ötesinde sınırlanamaz bir kâinat olarak — bir kâinat-sonsuzluğunu varsayarsak, ve, Mutlak Kutsal Üçleme’nin nihai gelişimlerinin eylemin bu türden uzak bir nihai-ötesi aşamasında gerçekleşeceğini düşünürsek, bunun sonucunda, Mutlak Kutsal Üçleme’nin tamamlanmış faaliyetinin, sonsuzluğun yaratımlarında nihai dışavurumunu elde edeceğini ve tüm potansiyellerin mutlak gerçekleşimini tamamlayacağını varsaymak mümkün hale gelmektedir. Gerçekliğin sürekli-genişleyen birimlerinin bütünleşimi ve ilişkilenimi, bu şekilde ilişkilenen birimler içinde tüm gerçekliğin dâhil edilişiyle orantılı biçimde mutlaklık düzeyine yaklaşacaktır. 106:6.3 (1168.2) If we assume a cosmos-infinite—some illimitable cosmos on beyond the master universe—and if we conceive that the final developments of the Absolute Trinity will take place out on such a superultimate stage of action, then it becomes possible to conjecture that the completed function of the Trinity Absolute will achieve final expression in the creations of infinity and will consummate the absolute actualization of all potentials. The integration and association of ever-enlarging segments of reality will approach absoluteness of status proportional to the inclusion of all reality within the segments thus associated.
106:6.4 (1168.3) Başka bir şekilde ifade edildiği şekliyle: Mutlak Kutsal Üçleme, isminin de çağrıştırdığı biçimiyle, bütüncül faaliyeti içinde gerçekten de mutlaktır. Mutlak bir faaliyetin sınırlandırılmış, kısıtlı veya farklı bir biçimde engellenmiş bir temelde bütüncül dışavurumunu nasıl elde ettiğini bilmemekteyiz. Bu nedenle bizler, bu türden her bütünlük faaliyetinin (potansiyel bakımından) koşulsuz olacağını varsaymak zorundayız. Ve, her ne kadar bizler niceliksel ilişkiler hususunda çok emin olmasak da, en azından niceliksel bir bakış açısından, koşulsuzun aynı zamanda sınırlandırılmamış olacağı da görülecektir. 106:6.4 (1168.3) Stated otherwise: The Trinity Absolute, as its name implies, is really absolute in total function. We do not know how an absolute function can achieve total expression on a qualified, limited, or otherwise restricted basis. Hence we must assume that any such totality function will be unconditioned (in potential). And it would also appear that the unconditioned would also be unlimited, at least from a qualitative standpoint, though we are not so sure regarding quantitative relationships.
106:6.5 (1168.4) Tüm bunlar içinde bizler, buna rağmen, şundan eminiz: Varoluşsal Cennet Kutsal Üçlemesi sonsuzken, ve deneyimsel Nihai Kutsal Üçleme alt-mutlakken, Mutlak Kutsal Üçleme bu kadar kolay bir biçimde sınıflandırabilen konumda bulunmamaktadır. Her ne kadar doğum ve oluşum bakımından deneyimsel olsa da, o kesin bir biçimde, potansiyelliğin varoluşsal Mutlaklıkları’na bağlıdır. 106:6.5 (1168.4) Of this, however, we are certain: While the existential Paradise Trinity is infinite, and while the experiential Trinity Ultimate is subinfinite, the Trinity Absolute is not so easy to classify. Though experiential in genesis and constitution, it definitely impinges upon the existential Absolutes of potentiality.
106:6.6 (1168.5) İnsan aklı için bu türden uzak ve insan-ötesi kavramsallaşmaları kavramaya çalışmak neredeyse hiçbir biçimde faydalı olmasa da, Mutlak Kutsal Üçleme’nin ebediyet faaliyetinin, potansiyelliğin Mutlaklıkları’nın bir çeşit deneyimlenişiyle sonuçlanabileceğini önermekteyiz. Bu, Koşulsuz Mutlak ile ilgili olmasa da, Kâinatsal Mutlak ile ilgili bir makul çıkarım olarak görünecektir; en azından bizler, Kâinatsal Mutlak’ın yalnızca durağan ve potansiyel olmayıp aynı zamdan bu niteliklerin bütüncül İlahiyat anlamında da ilişkilenimsel olduğunu bilmekteyiz. Ancak, kutsallık ve kişiliğin düşünebilen değerleri ile ilgili olarak, bu varsayımsal gelişimler; İlahi Mutlak’ın kişisel hale gelişi ve bu kişilik-ötesi değerlerin ortaya çıkışı ve — deneyimsel İlahiyatlar’ın üçüncü ve sonuncusu olarak — Mutlak olarak Tanrı’nın kişilik tamamlanışında içkin olan nihai-kişisel anlamları çağrıştırmaktadır. 106:6.6 (1168.5) While it is hardly profitable for the human mind to seek to grasp such faraway and superhuman concepts, we would suggest that the eternity action of the Trinity Absolute may be thought of as culminating in some kind of experientialization of the Absolutes of potentiality. This would appear to be a reasonable conclusion with respect to the Universal Absolute, if not the Unqualified Absolute; at least we know that the Universal Absolute is not only static and potential but also associative in the total Deity sense of those words. But in regard to the conceivable values of divinity and personality, these conjectured happenings imply the personalization of the Deity Absolute and the appearance of those superpersonal values and those ultrapersonal meanings inherent in the personality completion of God the Absolute—the third and last of the experiential Deities.
7. Nihai Son’un Kesinliği ^top 7. Finality of Destiny ^top
106:7.1 (1168.6) Sonsuz gerçeklik bütünleşimine ait kavramsallaşmaları oluşturmadaki zorluklardan bazıları, içkin olarak; bu türden düşüncelerin tümünün, şimdiye kadar gerçekleşebilecek olan her şeyin bir tür deneyimsel gerçekleşimi olarak, kâinatsal gelişimin kesinliğine dair bir şeyi taşıması gerçekliğinden kaynaklanmaktadır. Ve, niceliksel sonsuzluğun nihai biçimde tamamiyle gerçekleşebilecek oluşu düşünülemez niteliktedir. Üç potansiyel Mutlaklık içinde her zaman, deneyimsel gelişime ait hiçbir niceliğinin hiçbir zaman tamamiyle tüketemeyeceği sayıda keşfedilmemiş olasılık bulunmaya devam edecektir. Ebediyetin kendisi, her ne kadar mutlak olsa da, mutlaklıktan fazlası değildir. 106:7.1 (1168.6) Some of the difficulties in forming concepts of infinite reality integration are inherent in the fact that all such ideas embrace something of the finality of universal development, some kind of an experiential realization of all that could ever be. And it is inconceivable that quantitative infinity could ever be completely realized in finality. Always there must remain unexplored possibilities in the three potential Absolutes which no quantity of experiential development could ever exhaust. Eternity itself, though absolute, is not more than absolute.
106:7.2 (1169.1) Nihai bütünleşmenin kesin olmayan bir kavramsallaşması bile, koşulsuz ebediyetin meyvelerinden ayrılamaz niteliktedir; ve, böylelikle neredeyse tamamen, düşünülebilen herhangi bir gelecek zaman içerisinde gerçekleştirilemez niteliktedir. 106:7.2 (1169.1) Even a tentative concept of final integration is inseparable from the fruitions of unqualified eternity and is, therefore, practically nonrealizable at any conceivable future time.
106:7.3 (1169.2) Nihai son, Cennet Kutsal Üçlemesi’ni oluşturan İlahiyatlar’ın özgür iradesel eylemi tarafından kurulmuştur; nihai son, mutlaklığı tüm gelecek gelişiminin olasılıklarını kapsayan üç büyük potansiyelin enginliği tarafından kurulmuştur; nihai son, muhtemel bir biçimde, Kâinat Nihai Son Tamamlayıcısı’nın eylemi tarafından tamamlanmaktadır, ve, bu eylem, muhtemel bir biçimde, Mutlak Kutsal Üçleme içinde Yüce ve Nihai’yi içine almaktadır. Her bir deneyimsel nihai son, en azından kısmi bir biçimde, deneyimleyen yaratılmışlar tarafından kavranabilir; ancak, sınırlı mevcudiyetliklere bağlı olan nihai bir son, neredeyse hiçbir şekilde kavranılmayan niteliktedir. Kesinlik nihai sonu, İlahi Mutlak’ı içine alır görünümdeki bir varoluşsal-deneyimsel kazanımdır. Ancak, İlahi Mutlak, Kâinatsal Mutlak nedeniyle Koşulsuz Mutlak ile ebediyet ilişkisinde bulunur. Ve, olasılık bakımından deneyimsel olan bu üç Mutlaklık; gerçekte varoluşsal olup, gerçekten sonsuz bir biçimde — kısıtlamasız, zamansız, mekânsız, sınırsız ve engelsiz olarak bundan daha fazlasıdır. 106:7.3 (1169.2) Destiny is established by the volitional act of the Deities who constitute the Paradise Trinity; destiny is established in the vastness of the three great potentials whose absoluteness encompasses the possibilities of all future development; destiny is probably consummated by the act of the Consummator of Universe Destiny, and this act is probably involved with the Supreme and the Ultimate in the Trinity Absolute. Any experiential destiny can be at least partially comprehended by experiencing creatures; but a destiny which impinges on infinite existentials is hardly comprehensible. Finality destiny is an existential-experiential attainment which appears to involve the Deity Absolute. But the Deity Absolute stands in eternity relationship with the Unqualified Absolute by virtue of the Universal Absolute. And these three Absolutes, experiential in possibility, are actually existential and more, being limitless, timeless, spaceless, boundless, and measureless—truly infinite.
106:7.4 (1169.3) Hedefe erişimin imkânsızlığı, buna rağmen, bu türden varsayımsal nihai sonlar hakkında felsefi kuram geliştirmeyi engellememektedir. İlahi Mutlak’ın erişilebilir mutlak bir Tanrı olarak gerçekleşimi, farkındalık bakımından neredeyse imkânsız bir şey olabilir; yine de, bu türden bir kesinlik etkinlik süreci, kavramsal bir olasılık olarak varlığını korumaktadır. Koşulsuz Mutlak’ın düşünülemez belirli bir kâinat-sonsuzluğuna olan katılımı, sonsuz ebediyetin geleceği içinde ölçütler ile tarif edilemez bir biçimde uzak olabilir; ancak, bu türden bir varsayım, yine de, geçerlidir. Faniler, morontialılar, ruhaniyetler, kesinlik unsurları, Aşkınlar, ve diğerleri, evrenlerin kendileri ile birlikte ve gerçekliğin tüm diğer fazlarıyla, kesin bir biçimde, değer bakımından mutlak olan bir nihai sona potansiyel olarak sahiplerdir; ancak, bizler, herhangi varlığın veya evren iradesinin bir kez bile, bu türden bir nihai sonun tüm niteliklerine bütüncül bir biçimde erişeceğinden kuşku duymaktayız. 106:7.4 (1169.3) The improbability of goal attainment does not, however, prevent philosophical theorizing about such hypothetical destinies. The actualization of the Deity Absolute as an attainable absolute God may be practically impossible of realization; nevertheless, such a finality fruition remains a theoretical possibility. The involvement of the Unqualified Absolute in some inconceivable cosmos-infinite may be measurelessly remote in the futurity of endless eternity, but such a hypothesis is nonetheless valid. Mortals, morontians, spirits, finaliters, Transcendentalers, and others, together with the universes themselves and all other phases of reality, certainly do have a potentially final destiny that is absolute in value; but we doubt that any being or universe will ever completely attain all of the aspects of such a destiny.
106:7.5 (1169.4) Yaratıcı kavrayışında ne kadar büyüyebileceğinizden bağımsız olarak aklınız her zaman; ebediyetin tüm döngüleri boyunca sürekli olarak düşünülemez ve kavranılamaz nitelikte kalmaya devam edecek keşfedilmemiş enginliği biçimindeki Yaratıcı-BEN’in açığa çıkarılmamış sonsuzluğu tarafından şaşkınlığa uğrayacaktır. Tanrı’nın ne kadarına erişirseniz erişin, orada her zaman, aklınızdan bile geçirmeyeceğiniz mevcudiyeti olarak ondan çok daha fazlası varlığını sürdürmeye devam edecektir. Ve, bizler bunun, sınırlı mevcudiyetin nüfuz alanlarında olduğu gibi aşkın düzeylerde de aynı gerçekliği taşıdığına inanmaktayız. Tanrı’nın arayışının sonu yoktur! 106:7.5 (1169.4) No matter how much you may grow in Father comprehension, your mind will always be staggered by the unrevealed infinity of the Father-I AM, the unexplored vastness of which will always remain unfathomable and incomprehensible throughout all the cycles of eternity. No matter how much of God you may attain, there will always remain much more of him, the existence of which you will not even suspect. And we believe that this is just as true on transcendental levels as it is in the domains of finite existence. The quest for God is endless!
106:7.6 (1169.5) Kesinsel bir anlamda Tanrı’ya erişmedeki bu türden yetkinsizlik hiçbir biçimde evren yaratılmışlarının cesaretini kırmamalıdır; gerçekten de, sizler, ebediyet mevcudiyeti içindeki mutlak düzeylerinde Yaratıcı olarak Tanrı’nın sonsuz gerçekleşimi Ebedi Evlat için ve Bütünleştirici Bünye için ne anlama geldiyse sizler için aynı anlama gelecek Yedi Katmanlı, Yüce ve Nihai’nin İlahiyat düzeylerine erişebilmekte olup, bunu gerçekleştirmektesiniz. Yaratılmışın şevkini kırmanın tam tersine Tanrı’nın sonsuzluğu; tüm sonsuz gelecek boyunca bir yükseliş kişiliğinin önünde, ebediyetin bile tüketemeyeceği veya sonlandıramayacağı kişilik gelişiminin ve İlahiyat ilişkileminin olasılıklarına sahip olacağının yüce güvencesi olmalıdır. 106:7.6 (1169.5) Such inability to attain God in a final sense should in no manner discourage universe creatures; indeed, you can and do attain Deity levels of the Sevenfold, the Supreme, and the Ultimate, which mean to you what the infinite realization of God the Father means to the Eternal Son and to the Conjoint Actor in their absolute status of eternity existence. Far from harassing the creature, the infinity of God should be the supreme assurance that throughout all endless futurity an ascending personality will have before him the possibilities of personality development and Deity association which even eternity will neither exhaust nor terminate.
106:7.7 (1169.6) Asli evrenin sınırlı yaratılmışları için üstün evrenin kavramsallaşması neredeyse sonsuz olarak görülür; ancak, kuşkusuz bir biçimde, onların absonit mimarları bu kavramın gelecekle olan ilişkini ve sonu gelmez BEN içindeki hayal edilemez gelişmelerini kavramaktadır. Uzayın kendisi bile, ara-uzayın sessiz bölgelerinin görece mutlaklığı içinde bir kısıtlılık durumu olarak nihai bir durumdan başkası değildir. 106:7.7 (1169.6) To finite creatures of the grand universe the concept of the master universe seems to be well-nigh infinite, but doubtless the absonite architects thereof perceive its relatedness to future and unimagined developments within the unending I AM. Even space itself is but an ultimate condition, a condition of qualification within the relative absoluteness of the quiet zones of midspace.
106:7.8 (1170.1) Bütüncül asli evrenin nihai tamamlanışına ait düşünülemeyecek kadar uzak ebediyet anında, kuşkusuz olarak bizler geriye dönüp onun bütüncül tarihine; yalın bir değişle, yaşanmamış sonsuzluk içinde daha da büyük ve etkileyici başkalaşımlar için belirli bir sınırlı ve aşkın temellerin yaratımı olarak, yalnızca bir başlangıç olarak bakacağız. Bu türden bir gelecek ebediyet anında, üstün evren hala genç olarak görünecektir; o her zaman, sonu gelmez ebediyetin sınırsız olasılıkları karşısında her zaman genç olacaktır. 106:7.8 (1170.1) At the inconceivably distant future eternity moment of the final completion of the entire master universe, no doubt we will all look back upon its entire history as only the beginning, simply the creation of certain finite and transcendental foundations for even greater and more enthralling metamorphoses in uncharted infinity. At such a future eternity moment the master universe will still seem youthful; indeed, it will be always young in the face of the limitless possibilities of never-ending eternity.
106:7.9 (1170.2) Sonsuz nihai son erişiminin olanaksızlığı, bu türden nihai son hakkında düşüncelerin yürütülmesini en ufak bir biçimde bile engellememektedir; ve, bizler, eğer üç mutlak potansiyel bir kez olsun tamamiyle gerçekleşir konuma gelirse, bütüncül gerçekliğin nihai bütünleşimini düşünmenin mümkün hale geleceğini tereddüt etmeden söyleyebiliriz. Bu gelişimsel gerçekleşme; birliktelikleri, ebediyetin askıya alınmış gerçeklikleri, tüm geleceğin bekler konumdaki olasılıkları ve daha fazlası biçimindeki BEN’in eylemsizliğini oluşturan üç potansiyel olarak Koşulsuz, Kâinatsal ve İlahiyat Mutlak’ın tamamlanmış gerçekleşimine dayanmaktadır. 106:7.9 (1170.2) The improbability of infinite destiny attainment does not in the least prevent the entertainment of ideas about such destiny, and we do not hesitate to say that, if the three absolute potentials could ever become completely actualized, it would be possible to conceive of the final integration of total reality. This developmental realization is predicated on the completed actualization of the Unqualified, Universal, and Deity Absolutes, the three potentialities whose union constitutes the latency of the I AM, the suspended realities of eternity, the abeyant possibilities of all futurity, and more.
106:7.10 (1170.3) Bu tür nihailikler, en hafif tabirle çok uzaktırlar; yine de, işleyiş biçimlerinde, kişiliklerinde ve üç Kutsal Üçleme’nin ilişkilenimlerinde bizler, Yaratıcı-BEN’in yedi mutlak fazının yeniden birleşimi için kuramsal olasılığın varlığını tespit etmiş olduğumuza inanmaktayız. Ve, bu durum; varoluşsal düzeye ait Cennet Kutsal Üçlemesi’ne ek olarak deneyimsel doğa ve kökene ait birbirinin peşi sıra açığa çıkan iki Kutsal Üçleme’yi çevreleyen üç katmanlı Kutsal Üçleme’nin kavramsallaşmasıyla bizleri karşı karşıya getirir. 106:7.10 (1170.3) Such eventualities are rather remote to say the least; nevertheless, in the mechanisms, personalities, and associations of the three Trinities we believe we detect the theoretical possibility of the reuniting of the seven absolute phases of the Father-I AM. And this brings us face to face with the concept of the threefold Trinity encompassing the Paradise Trinity of existential status and the two subsequently appearing Trinities of experiential nature and origin.
8. Kutsal Üçlemeler’in Kutsal Üçlemesi ^top 8. The Trinity of Trinities ^top
106:8.1 (1170.4) Kutsal Üçlemeler’in Kutsal Üçlemesi’nin doğasının insan aklına tasvir edilmesi zordur; o, ebediyet gerçekleşimine ait kuramsal bir sonsuz içinde sergilendiği haliyle, deneyimsel sonsuzluğun bütünlüğüne ait mevcut toplamıdır. Kutsal Üçlemeler’in Kutsal Üçlemesi içerisinde, deneyimsel sonsuzluk, varoluşsal sonsuzluk ile tanımlanmaya erişmektedir; ve, her ikisi de, deneyimsel-öncesi, mevcudiyet-öncesi BEN içinde bir tekdir. Kutsal Üçlemeler’in Kutsal Üçlemesi, on beş üçlü birlik ve onunla ilişkili üçlükler içinde ima edilenlerin tümünün nihai dışavurumudur. Kesinlikler, ister varoluşsal ister deneyimsel olsun, göreceli varlıkların kavrayışı için zordur; bu nedenle, onlar her zaman, görecelikler olarak sunulmak zorundadır. 106:8.1 (1170.4) The nature of the Trinity of Trinities is difficult to portray to the human mind; it is the actual summation of the entirety of experiential infinity as such is manifested in a theoretical infinity of eternity realization. In the Trinity of Trinities the experiential infinite attains to identity with the existential infinite, and both are as one in the pre-experiential, pre-existential I AM. The Trinity of Trinities is the final expression of all that is implied in the fifteen triunities and associated triodities. Finalities are difficult for relative beings to comprehend, be they existential or experiential; therefore must they always be presented as relativities.
106:8.2 (1170.5) Kutsal Üçlemeler’in Kutsal Üçlemeleri, yedi faz içinde mevcuttur. O; insan düzeyinin çok üstündeki varlıkların hayal gücünü şaşkınlığa uğratan olasılıkları, olanaklılıkları ve kaçınılmazlıkları taşımaktadır. O, göksel filozoflar tarafından muhtemel bir biçimde kuşku duyulmamış sonuçlara sahiptir; zira, onun sonuçları üçleme birlikleri içindedir, ve, kutsal üçleme birlikleri, son kertede, düşünülemez niteliktedir. 106:8.2 (1170.5) The Trinity of Trinities exists in several phases. It contains possibilities, probabilities, and inevitabilities that stagger the imaginations of beings far above the human level. It has implications that are probably unsuspected by the celestial philosophers, for its implications are in the triunities, and the triunities are, in the last analysis, unfathomable.
106:8.3 (1170.6) Kutsal Üçleme Birlikleri’nin Kutsal Üçlemesi’nin tasvir edilebileceği birçok yol bulunmaktadır. Bizler, şu üç-seviye kavramsallaşmasını sunmayı tercih etmekteyiz: 106:8.3 (1170.6) There are a number of ways in which the Trinity of Trinities can be portrayed. We elect to present the three-level concept, which is as follows:
106:8.4 (1170.7) 1. Üç Kutsal Üçleme’nin seviyesi. 106:8.4 (1170.7) 1. The level of the three Trinities.
106:8.5 (1170.8) 2. Deneyimsel İlahiyat’ın seviyesi. 106:8.5 (1170.8) 2. The level of experiential Deity.
106:8.6 (1170.9) 3. BEN’in seviyesi. 106:8.6 (1170.9) 3. The level of the I AM.
106:8.7 (1170.10) Bunlar, artan birleşimlerin seviyeleridir. Gerçekte Kutsal Üçlemeler’in Kutsal Üçlemesi ilk seviyeyken, ikinci ve üçüncü seviyeler ilkinin birleşim-türevleridir. 106:8.7 (1170.10) These are levels of increasing unification. Actually the Trinity of Trinities is the first level, while the second and third levels are unification-derivatives of the first.
106:8.8 (1171.1) İLK SEVİYE: İlişkilenimin bu başlangıçsal düzeyinde, üç Kutsal Üçleme’nin; farklı İlahiyat kişilikleri topluluklarının kusursuz bir biçimde karşılıklı uyumlu hale gelmiş bütünlükte faaliyet gösterdiğine inanılmaktadır. 106:8.8 (1171.1) THE FIRST LEVEL: On this initial level of association it is believed that the three Trinities function as perfectly synchronized, though distinct, groupings of Deity personalities.
106:8.9 (1171.2) 1. Cennet Kutsal Üçlemesi, Yaratıcı, Evlat ve Ruhaniyet olarak — üç Cennet İlahiyatı’nın ilişkilenimi. Cennet Kutsal Üçlemesi’nin; mutlak bir işlev, aşkın bir işlev (Nihayet’in Kutsal Üçlemesi), ve sınırlı bir işlev (Yüceliğin Kutsal Üçlemesi) olarak — üç katmanlı bir işlev anlamına geldiği hatırlanmalıdır. Cennet Kutsal Üçlemesi, her bir ve tüm zamanlarda tüm bunların her biri ve bütünüdür. 106:8.9 (1171.2) 1. The Paradise Trinity, the association of the three Paradise Deities—Father, Son, and Spirit. It should be remembered that the Paradise Trinity implies a threefold function—an absolute function, a transcendental function (Trinity of Ultimacy), and a finite function (Trinity of Supremacy). The Paradise Trinity is any and all of these at any and all times.
106:8.10 (1171.3) 2. Nihai Kutsal Üçleme. Bu; Yüce Yaratanlar, Yüce olarak Tanrı ve Üstün Evren’in Mimarları’nın ilahiyat ilişkilemidir. Bu, bahse konu Kutsal Üçleme’nin kutsallık yönlerinin yeterli bir sunumu olsa da; buna rağmen kutsallık yönleri ile kusursuz bir biçimde eşgüdüm haline bulunur görünen, bu Kutsal Üçleme’nin diğer fazlarının da bulunduğunun altı çizilmelidir. 106:8.10 (1171.3) 2. The Ultimate Trinity. This is the deity association of the Supreme Creators, God the Supreme, and the Architects of the Master Universe. While this is an adequate presentation of the divinity aspects of this Trinity, it should be recorded that there are other phases of this Trinity, which, however, appear to be perfectly co-ordinating with the divinity aspects.
106:8.11 (1171.4) 3. Mutlak Kutsal Üçleme. Bu, tüm kutsallık değerleri ile ilişkili Yüce olarak Tanrı’nın, Nihai olarak Tanrı’nın ve Kâinat Nihai Son Tamamlayıcısı’nın topluluğudur. Bu üçleme birlik topluluğunun diğer fazları, genişleyen kâinat içindeki kutsallıktan-başka değerler ile ilgilidir. Ancak, bunlar; tıpkı deneyimsel İlahiyat’ın güç ve kişilik yönlerinin mevcut an içerisinde deneyimsel bileşim içinde olduğu gibi, kutsallık fazları ile bütünleşmektedir. 106:8.11 (1171.4) 3. The Absolute Trinity. This is the grouping of God the Supreme, God the Ultimate, and the Consummator of Universe Destiny in regard to all divinity values. Certain other phases of this triune grouping have to do with other-than-divinity values in the expanding cosmos. But these are unifying with the divinity phases just as the power and the personality aspects of the experiential Deities are now in process of experiential synthesis.
106:8.12 (1171.5) Kutsal Üçlemeler’in Kutsal Üçlemeleri içinde bu üç Kutsal Üçleme’nin ilişkilenimi, gerçekliğin olası bir sınırsız bütünleşimini sağlamaktadır. Bu topluluk nedenler, araçlar ve kesinlikleri taşımaktadır; düzensel oluşumları, gerçekleştirmeler ve tamamlamaları; başlangıçları, mevcudiyetleri ve nihai sonları. Yaratıcı-Evlat ortak birlikteliği; Evlat-Ruhaniyet haline, daha sonra Ruhaniyet-Yüce haline, onu takiben Yüce-Nihai ve Nihai-Mutlak haline ve hatta — gerçekliğin döngüsünün tamamlanışı olarak — Mutlak ve Yaratıcı-Sonsuzluk haline bile gelmiştir. Benzer bir biçimde, kutsallık ve kişilik ile oldukça doğrudan bir biçimde ilişkili olmayan diğer fazlar içinde, İlk Büyük Kaynak ve Merkez; varoluşsallıkların mutlaklığından deneyimliliklerin kesinliğine kadar — kendiliğinden-mevcudiyetin mutlaklığından kendini-açığa-çıkarışın sonsuzluğu boyunca kendini-gerçekleştirmenin kesinliğine kadar, ebediyetin döngüsü etrafında gerçekliğin sınırsızlığını kendi-kendine-deneyimler. 106:8.12 (1171.5) The association of these three Trinities in the Trinity of Trinities provides for a possible unlimited integration of reality. This grouping contains causes, intermediates, and finals; inceptors, realizers, and consummators; beginnings, existences, and destinies. The Father-Son partnership has become Son-Spirit and then Spirit-Supreme and on to Supreme-Ultimate and Ultimate-Absolute, even to Absolute and Father-Infinite—the completion of the cycle of reality. Likewise, in other phases not so immediately concerned with divinity and personality, does the First Great Source and Center self-realize the limitlessness of reality around the circle of eternity, from the absoluteness of self-existence, through the endlessness of self-revelation, to the finality of self-realization—from the absolute of existentials to the finality of experientials.
106:8.13 (1171.6) İKİNCİ SEVİYE: Üç Kutsal Üçleme’nin eşgüdümü kaçınılmaz bir biçimde; köken olarak bu Kutsal Üçlemeler ile ilişkilenmiş olan, deneyimsel İlahiyatlar’ın ilişkilenimsel birliğini içine alır. Bu ikinci seviyenin doğası, zaman zaman şunlar olarak sunulmuştur: 106:8.13 (1171.6) THE SECOND LEVEL: The co-ordination of the three Trinities inevitably involves the associative union of the experiential Deities, who are genetically associated with these Trinities. The nature of this second level has been sometimes presented as:
106:8.14 (1171.7) 1. Yüce: Bu; Cennet İlahiyatları’nın Yaratan-Yaratıcı çocukları ile deneyimsel irtibat içindeki Cennet Kutsal Üçlemesi’nin birlikteliğine ait ilahiyat sonucudur. Yüce, sınırlı evrimin ilk aşamasının tamamlanışının ilahiyatsal bünyelişimidir. 106:8.14 (1171.7) 1. The Supreme. This is the deity consequence of the unity of the Paradise Trinity in experiential liaison with the Creator-Creative children of the Paradise Deities. The Supreme is the deity embodiment of the completion of the first stage of finite evolution.
106:8.15 (1171.8) 2. Nihai. Bu; kutsallığın aşkın ve absonit kişilikleşimi olarak, ikinci Kutsal Üçleme’nin mevcut hale gelmiş birliğinin ilahi sonucudur. Nihai, birçok niteliğin çeşitli biçimlerde değerlendirilmiş bir birliğinden oluşmaktadır; ve, buna dair insan kavramsallaşması düzen yönlendiren, kişisel olarak deneyimlenebilen ve devinimsel gerilimi bütünleştiren nihayetin en azından bu fazlarını içermelidir; ancak, orada, mevcut hale gelmiş İlahiyat’ın açığa çıkarılmamış birçok diğer yönü de bulunmaktadır. Nihai ve Mutlak karşılaştırılabilir niteliğe sahipken, onlar özdeş değillerdir; buna ek olarak, ne de Nihai, Yüce’nin yalnızca bir genişlemiş bütünlüğü değildir. 106:8.15 (1171.8) 2. The Ultimate. This is the deity consequence of the eventuated unity of the second Trinity, the transcendental and absonite personification of divinity. The Ultimate consists in a variably regarded unity of many qualities, and the human conception thereof would do well to include at least those phases of ultimacy which are control directing, personally experiencible, and tensionally unifying, but there are many other unrevealed aspects of the eventuated Deity. While the Ultimate and the Supreme are comparable, they are not identical, neither is the Ultimate merely an amplification of the Supreme.
106:8.16 (1172.1) 3. Mutlak. Kutsal Üçlemeler’in Kutsal Üçlemesi’ne ait ikinci seviyenin üçüncü üyesinin kişiliğine dair geliştirilmiş birçok kuram bulunmaktadır. Mutlak olarak Tanrı, kuşkusuz bir biçimde, Mutlak Kutsal Üçleme’nin nihai işlevinin kişilik sonucu olarak bu ilişkileme katılmıştır; yine de, İlahi Mutlak, ebedi düzeye ait bir deneyimsel gerçekliktir. 106:8.16 (1172.1) 3. The Absolute. There are many theories held as to the character of the third member of the second level of the Trinity of Trinities. God the Absolute is undoubtedly involved in this association as the personality consequence of the final function of the Trinity Absolute, yet the Deity Absolute is an existential reality of eternity status.
106:8.17 (1172.2) Bu üçüncü üye ile ilgili kavramsal zorluk kökenini, bu tür bir üyeliğin varsayımının gerçekten yalnızca tek bir Mutlak anlamına geldiği gerçeğinden almaktadır. Kuramsal olarak; eğer bu türden bir etkinlik ortaya çıkacak olursa, bizler, üç Mutlak’ın bir tek olarak deneyimsel bütünleşimine tanıklık etmeliyiz. Ve, bizlere, sonsuzluk içerisinde ve varoluşsal olarak, yalnızca tek Mutlak’ın varlığı öğretilmiştir. Her ne kadar üçüncü üyenin hangi unsur olacağı hiçbir biçimde kesin olmasa da, onun, hayal edilemez nitelikte irtibat ve kâinat dışavurumunun bir türü içinde İlahiyat, Kâinatsal ve Koşulsuz Mutlak’dan meydana gelebileceğine dair düşünce sıklıkla yürütülmektedir. Kesinlikle, Kutsal Üçlemeler’in Kutsal Üçlemesi, neredeyse hiçbir biçimde, üç Mutlak’ın tamamlanmış birleşimi olmadan bütüncül faaliyete neredeyse herhangi bir biçimde erişecek konumda bulunmamaktadır; ve üç Mutlak, tüm sonsuz potansiyellerin bütüncül gerçekleşimi olmadan neredeyse hiçbir biçimde bütünleşemez. 106:8.17 (1172.2) The concept difficulty regarding this third member is inherent in the fact that the presupposition of such a membership really implies just one Absolute. Theoretically, if such an event could take place, we should witness the experiential unification of the three Absolutes as one. And we are taught that, in infinity and existentially, there is one Absolute. While it is least clear as to who this third member can be, it is often postulated that such may consist of the Deity, Universal, and Unqualified Absolutes in some form of unimagined liaison and cosmic manifestation. Certainly, the Trinity of Trinities could hardly attain to complete function short of the full unification of the three Absolutes, and the three Absolutes can hardly be unified short of the complete realization of all infinite potentials.
106:8.18 (1172.3) Kutsal Üçlemeler’in Kutsal Üçlemesi’ne ait üçüncü üyeyi Kâinatsal Mutlak olarak düşünmek; bu kavramsallaşmanın, Kâinatsal’ı yalnızca durağan ve potansiyel değil aynı zamanda ilişkilendiren bir nitelikte tahayyül etmesi şartıyla, muhtemel bir biçimde gerçekliğin olası en düşük düzeydeki bir bozulumunu sunacaktır. Ancak, bizler, hala, bütüncül İlahiyat’ın işlevine ait yaratıcı ve evrimsel yönleri ile olan ilişkiyi kavrayamamaktayız. 106:8.18 (1172.3) It will probably represent a minimum distortion of truth if the third member of the Trinity of Trinities is conceived as the Universal Absolute, provided this conception envisions the Universal not only as static and potential but also as associative. But we still do not perceive the relationship to the creative and evolutional aspects of the function of total Deity.
106:8.19 (1172.4) Her ne kadar Kutsal Üçlemeler’in Kutsal Üçlemesi’ne ait tamamlanmış bir kavramsallaşma oluşturması bakımından zor olsa da, sınırlı bir kavramsallaşma o kadar zor değildir. Kutsal Üçlemeler’in Kutsal Üçlemesi’ne ait ikinci seviye temel bir biçimde kişisel olarak düşünülürse, Yüce olarak Tanrı’nın, Nihai olarak Tanrı’nın ve Mutlak olarak Tanrı’nın birliğini bu deneyimsel İlahiyatlar’ın kökensel ataları olan kişisel Kutsal Üçlemeler’in birliğine ait kişisel sonuç olarak düşünmek oldukça mümkün hale gelir. Bizler, bu üç deneyimsel İlahiyat’ın kesin bir biçimde; ilk seviyeyi oluşturan, atasal ve nedensel Kutsal Üçlemeleri’ne ait büyüyen birlikteliğin doğrudan sonucu olarak bu üç deneyimsel İlahiyat’ın ikinci seviye üzerinde kesin bir biçimde bütünleşeceğine dair düşünceyi varsaymaktayız. 106:8.19 (1172.4) Though a completed concept of the Trinity of Trinities is difficult to form, a qualified concept is not so difficult. If the second level of the Trinity of Trinities is conceived as essentially personal, it becomes quite possible to postulate the union of God the Supreme, God the Ultimate, and God the Absolute as the personal repercussion of the union of the personal Trinities who are ancestral to these experiential Deities. We venture the opinion that these three experiential Deities will certainly unify on the second level as the direct consequence of the growing unity of their ancestral and causative Trinities who constitute the first level.
106:8.20 (1172.5) İlk seviye, üç Kutsal Üçleme tarafından meydana gelmektedir; ikinci seviye, deneyimsel-evirilmiş, deneyimsel-mevcut-hale-gelmiş ve deneyimsel-varoluşsal İlahiyat kişiliklerinin kişilik ilişkilenimi olarak mevcuttur. Ve, Kutsal Üçlemeler’in bütüncül Kutsal Üçlemesi’ne dair anlayıştaki her türlü kavramsal zorluktan bağımsız olarak, bu üç İlahiyat’ın ikinci düzey üzerindeki kişisel ilişkilenimi bizim evren çağımızda; Nihai vasıtasıyla ve Yüce Varlık’ın başlangıçsal nitelikli yaratıcı emrine karşılık hareket eden İlahi Mutlak tarafından ikinci düzey üzerinde gerçekleştirilmiş, Majeston’un ilahlaştırılmasına ait olgu içinde gözle görülür hale gelmiştir. 106:8.20 (1172.5) The first level consists of three Trinities; the second level exists as the personality association of experiential-evolved, experiential-eventuated, and experiential-existential Deity personalities. And regardless of any conceptual difficulty in understanding the complete Trinity of Trinities, the personal association of these three Deities on the second level has become manifest to our own universe age in the phenomenon of the deitization of Majeston, who was actualized on this second level by the Deity Absolute, acting through the Ultimate and in response to the initial creative mandate of the Supreme Being.
106:8.21 (1172.6) ÜÇÜNCÜ SEVİYE: Kutsal Üçlemeler’in Kutsal Üçlemesi’ne ait ikinci düzeyin koşulsuz bir varsayımda, sonsuzluğun bütünlüğünde mevcut olan veya geçmişte mevcut bulunmuş veya gelecekte mevcut bulunabilecek gerçekliğin her türüne ait her fazın birbiriyle olan karşılıklı ilişkilenimi söz konusudur. Yüce Varlık yalnızca ruhaniyet değil, aynı zamanda akıl ve güç ve deneyimdir. Nihai, bunların tümü ve daha fazlasıdır; buna ek olarak, İlahi, Kâinatsal ve Koşulsuz Mutlak’ın bir tekliğine ait bütünleşmiş kavramsallaşma içinde, tüm gerçeklik gerçekleşimin mutlak kesinliği dâhildir. 106:8.21 (1172.6) THE THIRD LEVEL: In an unqualified hypothesis of the second level of the Trinity of Trinities, there is embraced the correlation of every phase of every kind of reality that is, or was, or could be in the entirety of infinity. The Supreme Being is not only spirit but also mind and power and experience. The Ultimate is all this and much more, while, in the conjoined concept of the oneness of the Deity, Universal, and Unqualified Absolutes, there is included the absolute finality of all reality realization.
106:8.22 (1172.7) Yüce, Nihai ve tamamlanmış Mutlak’ın birlikteliği içinde; kökensel olarak BEN tarafından birimselleştirilmiş ve Sonsuzluk’un Yedi Mutlaklığı’nın ortaya çıkışı ile sonuçlanmış, sonsuzluğun bu yönlerinin işlevsel nitelikli yeniden bir araya gelişi gerçekleşebilir. Her ne kadar kâinatsal filozofları bunun oldukça uzak bir olasılık olduğunu düşünce de, yine de, bizler şu soruyu sıklıkla sormaktayız: Eğer Kutsal Üçlemeler’in Kutsal Üçlemesi’nin ikinci düzeyi bir kez bile olsun kutsal üçleme birlikteliğine erişebilirse, bu türden ilahiyat bütünlüğünün bir sonucu olarak ne açığa çıkacaktır? Biz bu sorunun cevabını bilmemekteyiz, ancak, bizler onun, deneyimsel olarak bir erişilebilen niteliğinde BEN’in gerçekleşimiyle doğrudan bir biçimde sonuçlanacağından eminiz. Kişisel varlıkların bakış açısından bu, bilinmez olan BEN’in hali hazırda Yaratıcı-Sonsuzluk olarak deneyimlenebilir hale geldiği anlamına gelebilir. Bu mutlak nihai sonların kişisel-olmayan bir bakış açısından ne anlama geleceği başka bir konu olup, sadece ebediyetin muhtemel bir biçimde aydınlatabileceği husustur. Ancak, bizler; bu uzak nihaililikleri kişisel yaratılmışlar olarak görürken, tüm kişiliklerin kesin nihai sonunun, bu bahse konu kişiliklerin Kâinatsal Yaratıcısı’na dair kesin bilinci olacağı çıkarımında bulunmaktayız. 106:8.22 (1172.7) In the union of the Supreme, Ultimate, and the complete Absolute, there could occur the functional reassembly of those aspects of infinity which were originally segmentalized by the I AM, and which resulted in the appearance of the Seven Absolutes of Infinity. Though the universe philosophers deem this to be a most remote probability, still, we often ask this question: If the second level of the Trinity of Trinities could ever achieve trinity unity, what then would transpire as a consequence of such deity unity? We do not know, but we are confident that it would lead directly to the realization of the I AM as an experiential attainable. From the standpoint of personal beings it could mean that the unknowable I AM had become experiencible as the Father-Infinite. What these absolute destinies might mean from a nonpersonal standpoint is another matter and one which only eternity could possibly clarify. But as we view these remote eventualities as personal creatures, we deduce that the final destiny of all personalities is the final knowing of the Universal Father of these selfsame personalities.
106:8.23 (1173.1) Felsefi bir biçimde BEN’i geçmiş ebediyet içinde düşünürken, kendisi tek başına, yanında kimsenin olmadığı bir konumda görünmektedir. Gelecek ebediyete doğru ileri yönlü bakarken, BEN’in bir varoluşsal olarak değişeceğini öngörmemekteyiz; ancak bizler, çok büyük çaplı bir deneyimsel farklılığı öngörme eğilimdeyiz. BEN’in bu türden bir kavramsallaşması bütüncül bireysel-kendini-gerçekleştirme anlamına gelmektedir — o, BEN’in kendisini-açığa-çıkarışı içinde özgür iradesel katılımcıları haline gelen ve, ebedi bir biçimde, mutlak Yaratıcı’nın kesin evlatları olarak sonsuzluğun bütünlüğünün mutlak nitelikli özgür iradesel parçaları halinde kalmaya devam eden kişiliklerin sınırsız galaksisinden meydana gelmektedir. 106:8.23 (1173.1) As we philosophically conceive of the I AM in past eternity, he is alone, there is none beside him. Looking forward into future eternity, we do not see that the I AM could possibly change as an existential, but we are inclined to forecast a vast experiential difference. Such a concept of the I AM implies full self-realization—it embraces that limitless galaxy of personalities who have become volitional participants in the self-revelation of the I AM, and who will remain eternally as absolute volitional parts of the totality of infinity, final sons of the absolute Father.
9. Deneyimsel Sonsuz Bütünleşme ^top 9. Existential Infinite Unification ^top
106:9.1 (1173.2) Kutsal Üçleme’nin Kutsal Üçlemesi’ne dair kavramsallaşmalar içinde bizler, sınırsız gerçekliğin olası deneyimsel birleşimi üzerinde düşünmekteyiz; ve, bizler, zaman zaman, tüm bunların hepsinin çok uzak ebediyetin tamamiyle bilinmeyen bir uç noktasında gerçekleşebileceğini kurgulamaktayız. Ancak, tüm geçmiş ve gelecek evren çağlarında olduğu gibi içinde yaşadığımız tam da bu çağda, yine de, sonsuzluğun mevcut ve yaşanmakta olan bir birleşimi bulunmaktadır; bu türden birleşme, Cennet Kutsal Üçlemesi içinde deneyimseldir. Sonsuzluk birleşimi bir deneyimsel gerçeklik olarak düşünülemez derecede uzaktır; ancak, sonsuzluğun koşulsuz bir bütünlüğü şu an içerisinde, kâinat mevcudiyetinin şu anında üstün olup, kendisi mutlak olan deneyimsel bir görkem ile tüm gerçekliğin farklılaşmalarını birleştirmektedir. 106:9.1 (1173.2) In the concept of the Trinity of Trinities we postulate the possible experiential unification of limitless reality, and we sometimes theorize that all this may happen in the utter remoteness of far-distant eternity. But there is nonetheless an actual and present unification of infinity in this very age as in all past and future universe ages; such unification is existential in the Paradise Trinity. Infinity unification as an experiential reality is unthinkably remote, but an unqualified unity of infinity now dominates the present moment of universe existence and unites the divergencies of all reality with an existential majesty that is absolute.
106:9.2 (1173.3) Sınırlı yaratılmışlar; tamamlanmış ebediyetin kesinlik düzeyleri üzerinde sonsuzluk bütünleşimini düşünmeye çalıştıklarında, sınırlı mevcudiyetleri içinde içkin olan ussal sınırlılıklar ile karşılaşırlar. Zaman, mekân ve deneyim yaratılmış kavramsallaşması için engelleri oluşturur; ve, yine de, zaman olmadan, mekânın dışında, ve deneyim bulunmadan hiçbir yaratılmış, kâinat gerçekliğine ait sınırlı bir kavramsallaşmaya bile erişemez. Zamanın algısı olmadan herhangi bir yaratılmışın mümkün bir biçimde birbirini takip eden ilişkileri algılayabilmesi imkânsızdır. Zaman algısı olmadan herhangi bir yaratılmış, eş zamanlılığın ilişkilerini kavrayamaz. Deneyim olmadan herhangi bir evrimsel yaratılmışın mümkün bir biçimde mevcut oluşu bile imkânsızdır; sadece Sonsuzluk’un Yedi Mutlak’ı gerçekten deneyimi aşabilir, ve bunlar bile bazı fazlarda deneyimsel nitelikte bulunmaktadır. 106:9.2 (1173.3) When finite creatures attempt to conceive of infinite unification on the finality levels of consummated eternity, they are face to face with intellect limitations inherent in their finite existences. Time, space, and experience constitute barriers to creature concept; and yet, without time, apart from space, and except for experience, no creature could achieve even a limited comprehension of universe reality. Without time sensitivity, no evolutionary creature could possibly perceive the relations of sequence. Without space perception, no creature could fathom the relations of simultaneity. Without experience, no evolutionary creature could even exist; only the Seven Absolutes of Infinity really transcend experience, and even these may be experiential in certain phases.
106:9.3 (1173.4) Zaman, mekân ve deneyim göreceli gerçeklik algısı için insanın en büyük yardımcılarıdır; ve, yine de onlar, bütüncül gerçeklik algısı karşısında onun sahip olduğu en korkulu engelleridir. Faniler ve birçok diğer evren yaratılmışları potansiyelleri, mekân içinde gerçekleşmekte ve zaman için sonuçlanmak için evirilmekte olarak düşünmeyi gerekli görmektedirler; ancak, bu bütüncül süreç, Cennet üzerinde ve ebediyet içinde mevcut bir biçimde gerçekleşmeyen bir zaman-mekân olgusudur. Mutlak düzeyde, ne zaman ne de mekân bulunur; tüm potansiyeller orada mevcudiyetler olarak algılanabilir. 106:9.3 (1173.4) Time, space, and experience are man’s greatest aids to relative reality perception and yet his most formidable obstacles to complete reality perception. Mortals and many other universe creatures find it necessary to think of potentials as being actualized in space and evolving to fruition in time, but this entire process is a time-space phenomenon which does not actually take place on Paradise and in eternity. On the absolute level there is neither time nor space; all potentials may be there perceived as actuals.
106:9.4 (1173.5) Tüm gerçekliğin bütünleşimine dair kavramsallaşma, ister bu çağ içinde ister herhangi başka bir evren çağında olsun, temel olarak iki katmanlıdır: varoluşsal ve deneyimsel. Bu türden bir bütünlük, Kutsal Üçleme’nin Kutsal Üçlemesi içinde deneyimsel gerçekleşimin süreci içindedir; ancak, bu üç katmanlı Kutsal Üçleme’nin görünen gerçekleşiminin düzeyi, doğrudan bir biçimde, kâinat içindeki sınırlılıkların giderilişiyle ve gerçekliğin kusursuzluklarıyla orantılıdır. Ancak, gerçekliğin bütüncül birleşimi; tam da bu evren anında sonsuz gerçekliğin bünyesinde mutlak bir biçimde bütünleştiği, Cennet Kutsal Üçlemesi içinde koşulsuz ve ebedi ve deneyimsel olarak mevcuttur. 106:9.4 (1173.5) The concept of the unification of all reality, be it in this or any other universe age, is basically twofold: existential and experiential. Such a unity is in process of experiential realization in the Trinity of Trinities, but the degree of the apparent actualization of this threefold Trinity is directly proportional to the disappearance of the qualifications and imperfections of reality in the cosmos. But total integration of reality is unqualifiedly and eternally and existentially present in the Paradise Trinity, within which, at this very universe moment, infinite reality is absolutely unified.
106:9.5 (1174.1) Deneyimsel ve varoluşsal bakış açıları tarafından yaratılmakta olan çelişki; kaçınılmaz olup, kısmi bir biçimde, Cennet Kutsal Üçlemesi ve Kutsal Üçlemeler’in Kutsal Üçlemesi’nin her birinin, fanilerin yalnızca bir zaman-mekân göreceliliği olarak algılayabildiği bir ebediyet ilişkisi olduğu gerçekliğinden kaynaklanmaktadır. Zaman-bakış-açısı olarak — Kutsal Üçlemeler’in Kutsal Üçlemesi’ne ait kademeli deneyimsel gerçekleşime dair insan kavramsallaşması, ebediyet bakış-açısı-olarak — hali hazırda bir gerçekleştirme halindeki ilave düşünce ile desteklenmek zorundadır. Ancak, bu iki bakış-açısı nasıl birleştirilebilir? Sınırlı faniler için bizler; Cennet Kutsal Üçlemesi’nin, sonsuzluğun varoluşsal bütünleşimi olduğu, ve, Kutsal Üçlemeler’in deneyimsel Kutsal Üçlemesine ait mevcut mevcudiyeti ve tamamlanmış dışavurumu tespit etmedeki yetkinsizliğin kısmi olarak şu nedenlerden dolayı karşılıklı bozulma altında bulunduğu gerçekliğinin kabulünü sizlere tavsiye etmekteyiz: 106:9.5 (1174.1) The paradox created by the experiential and the existential viewpoints is inevitable and is predicated in part on the fact that the Paradise Trinity and the Trinity of Trinities are each an eternity relationship which mortals can only perceive as a time-space relativity. The human concept of the gradual experiential actualization of the Trinity of Trinities—the time viewpoint—must be supplemented by the additional postulate that this is already a factualization—the eternity viewpoint. But how can these two viewpoints be reconciled? To finite mortals we suggest the acceptance of the truth that the Paradise Trinity is the existential unification of infinity, and that the inability to detect the actual presence and completed manifestation of the experiential Trinity of Trinities is in part due to reciprocal distortion because of:
106:9.6 (1174.2) 1. Koşulsuz ebediyetin kavramsallaşmasını kavrama yetkinsizliği olarak sınırlı insansal bakış açısı. 106:9.6 (1174.2) 1. The limited human viewpoint, the inability to grasp the concept of unqualified eternity.
106:9.7 (1174.3) 2. Deneyimselliklerin mutlak düzeyinden uzaklık olarak kusursuz insan düzeyi. 106:9.7 (1174.3) 2. The imperfect human status, the remoteness from the absolute level of experientials.
106:9.8 (1174.4) 3. Deneyim yöntemi vasıtasıyla insanlığın evrimleşmek için tasarlandığı, ve, bu nedenle, içkin ve yapıcı bir biçimde deneyime bağlı olmak zorunluluğu biçimde insan mevcudiyetinin amacı. Yalnızca bir Mutlak hem varoluşsal hem de deneyimsel olabilir. 106:9.8 (1174.4) 3. The purpose of human existence, the fact that mankind is designed to evolve by the technique of experience and, therefore, must be inherently and constitutively dependent on experience. Only an Absolute can be both existential and experiential.
106:9.9 (1174.5) Cennet Kutsal Üçlemesi içinde Kâinatın Yaratıcısı, Kutsal Üçlemeler’in Kutsal Üçlemesi’nin BEN’idir; ve, Yaratıcı’yı sonsuz olarak deneyimlemedeki başarısızlık sınırlılığın sınırlılıklarından kaynaklanmaktadır. Varoluşsal, tekil ve Kutsal Üçleme-öncesi erişilemez BEN’in kavramsallaşmasına ek olarak Kutsal Üçlemeler’in deneyimsel sonraki-Kutsal Üçleme’si ve erişilebilir BEN’in düşüncesi, tek ve aynı varsayımdır; mevcut hiçbir değişiklik Sonsuz içinde gerçekleşmemiştir; görünen tüm gelişmeler, gerçeklik algısı ve kâinatsal takdir için artan yetiler sebebiyle gerçekleşmektedir. 106:9.9 (1174.5) The Universal Father in the Paradise Trinity is the I AM of the Trinity of Trinities, and the failure to experience the Father as infinite is due to finite limitations. The concept of the existential, solitary, pre-Trinity nonattainable I AM and the postulate of the experiential post-Trinity of Trinities and attainable I AM are one and the same hypothesis; no actual change has taken place in the Infinite; all apparent developments are due to increased capacities for reality reception and cosmic appreciation.
106:9.10 (1174.6) BEN, son kertede, tüm varoluşsallıklardan önce ve tüm deneyimselliklerden sonra mevcut olmalıdır. Bu düşünceler; insan aklı içinde ebediyet ve sonsuzluğun karmaşalıklarını aydınlığa kavuşturamayabilirken, en azından, Salvington üzerinde ve daha sonra kesinlik unsurları olarak ve uçsuz bucaksız evrenler içindeki ebedi süreçlerinizin sonu gelmez geleceği boyunca sizlerin ilgisini çekmeye devam edecek sorunlar olarak, hiç tükenmeyen bu sorunlar ile bu türden sınırlı usların yeniden uğraşmasını sağlamalıdır. 106:9.10 (1174.6) The I AM, in the final analysis, must exist before all existentials and after all experientials. While these ideas may not clarify the paradoxes of eternity and infinity in the human mind, they should at least stimulate such finite intellects to grapple anew with these never-ending problems, problems which will continue to intrigue you on Salvington and later as finaliters and on throughout the unending future of your eternal careers in the wide-spreading universes.
106:9.11 (1174.7) Er ya da geç tüm evren kişilikleri, ebediyetin nihai arayışının; İlk Kaynak ve Merkez’in mutlaklığına olan hiç bitmeyen keşif seyahati olarak sonsuzluğun sonu gelmez araştırması olduğunu anlamaya başlayacaklardır. Er ya da geç hepimiz, tüm yaratılmış büyümesinin Yaratıcı tanımlaması ile orantılı olduğunun farkına varacağız. Bizler, Tanrı’nın iradesini yaşamanın; sonsuzluğun kendisinin sahip olduğu sonsuz olasılık için ebedi giriş kartı niteliğinde bulunduğu anlayışına varacağız. Faniler gelecekte bir zaman içinde; Sonsuz’un arayışındaki başarının Yaratıcı-gibi-olmaya erişimle doğru orantılı olduğunun, ve, bu evren çağı içinde Yaratıcı’nın gerçekliklerinin kutsallığın nitelikleri içinde açığa çıkarıldığının farkına varacaklardır. Ve, kutsallığın bu niteliklerine kişisel olarak, kutsal bir biçimde yaşama deneyimi içinde kâinat yaratılmışları tarafından sahip olunabilmektedir; ve, kutsal bir biçimde yaşamak, gerçekte, Tanrı’nın iradesini yerine getirmektedir. 106:9.11 (1174.7) Sooner or later all universe personalities begin to realize that the final quest of eternity is the endless exploration of infinity, the never-ending voyage of discovery into the absoluteness of the First Source and Center. Sooner or later we all become aware that all creature growth is proportional to Father identification. We arrive at the understanding that living the will of God is the eternal passport to the endless possibility of infinity itself. Mortals will sometime realize that success in the quest of the Infinite is directly proportional to the achievement of Fatherlikeness, and that in this universe age the realities of the Father are revealed within the qualities of divinity. And these qualities of divinity are personally appropriated by universe creatures in the experience of living divinely, and to live divinely means actually to live the will of God.
106:9.12 (1175.1) Maddi, evrimsel ve sınırlı yaratılmışlar için, Yaratıcı’nın iradesini yaşama temeli üzerine oturtturulmuş bir yaşam; doğrudan bir biçimde, kişilik alanında ruhaniyet yüceliğine olan erişime götürmekte olup, bu türden yaratılmışları Yaratıcı-Sonsuzluk’un kavrayışında bir adım yaklaştırır. Bu türden bir Yaratıcı yaşamı; güzelliğe olan duyarlılık biçiminde gerçeklik üzerine dayanmakta olup, iyilik üstünlüğü altındadır. Bu türden bir Tanrı-bilen birey; içe-dönük bir biçimde, ibadet tarafından aydınlanmakta olup, dışa dönük bir biçimde, bağışlamayla dolu ve derin sevgiyle güdülenen bir hizmet yardımı olarak tüm kişiliklerin kâinatsal kardeşliğine ait içten hizmete adanmıştır; bunun karşısında, tüm bu yaşam nitelikleri kâinatsal bilgeliğin, bireyin kendisini gerçekleştiriminin, Tanrı’yı-bulmanın ve Yaratıcı ibadetinin sürekli yükselen düzeylerinde evrimleşen kişilik içinde bütünleşmektedir. 106:9.12 (1175.1) To material, evolutionary, finite creatures, a life predicated on the living of the Father’s will leads directly to the attainment of spirit supremacy in the personality arena and brings such creatures one step nearer the comprehension of the Father-Infinite. Such a Father life is one predicated on truth, sensitive to beauty, and dominated by goodness. Such a God-knowing person is inwardly illuminated by worship and outwardly devoted to the wholehearted service of the universal brotherhood of all personalities, a service ministry which is filled with mercy and motivated by love, while all these life qualities are unified in the evolving personality on ever-ascending levels of cosmic wisdom, self-realization, God-finding, and Father worship.
106:9.13 (1175.2) [Nebadon’un bir Melçizedek unsuru tarafından sunulmuştur.] 106:9.13 (1175.2) [Presented by a Melchizedek of Nebadon.]