160. Makale Paper 160
İskenderiyeli Rodan Rodan of Alexandria
160:0.1 (1772.1) PAZAR sabahı, Ekim’in 18’i, Andreas, gelecek hafta için herhangi bir çalışmanın planlanmamış olduğunu duyurdu. Nathanyel ve Tomas dışında, havarilerin tümü, ailelerini ziyaret etmek için veya arkadaşlarıyla konaklamak için evlerine gitmişlerdi. Bu hafta İsa neredeyse bütüncül bir dinlenmeden oluşan bir haftayı memnuniyetle deneyimlemişti; ancak, Nathanyel ve Tomas, Rodan isimli İskenderiye’den gelen bir Yunan filozofu görüşen bir biçimde oldukça yoğunlardı. Bu Yunanlı yakın bir zaman içinde, İskenderiye’de bir öğreti-yayma faaliyeti düzenlemiş olan Abner’in birlikteliklerinin bir tanesinin öğretisi vasıtasıyla İsa’nın bir takipçisi haline gelmişti. Rodan bu aşamada, içten bir biçimde kendisini, İsa’nın yeni dini öğretileri ile kendisinin yaşam felsefini uyumlaştırmanın görevine vermişti; ve, o, Üstün’ün bu sorunları kendisiyle konuşmasını umut eden biçimde Mecdel’e gelmişti. O aynı zamanda, ya İsa’dan ya da onun havarilerinin bir tanesinden müjdenin ilk kaynaktan ve yetkin bir halini elde etmeyi arzu etmişti. Her ne kadar Üstün Rodan ile bir görüşmeyi katılmayı geri çevirmişse de, o kendisini şükranlıkla kabul etmiş olup, doğrudan bir biçimde Nathanyel ve Tomas’a, Rodan’ın söylemek istediği her şeyi dinlemelerini ve karşılığında ona müjdeden bahsetmelerini emretmişti. 160:0.1 (1772.1) ON SUNDAY morning, September 18, Andrew announced that no work would be planned for the coming week. All of the apostles, except Nathaniel and Thomas, went home to visit their families or to sojourn with friends. This week Jesus enjoyed a period of almost complete rest, but Nathaniel and Thomas were very busy with their discussions with a certain Greek philosopher from Alexandria named Rodan. This Greek had recently become a disciple of Jesus through the teaching of one of Abner’s associates who had conducted a mission at Alexandria. Rodan was now earnestly engaged in the task of harmonizing his philosophy of life with Jesus’ new religious teachings, and he had come to Magadan hoping that the Master would talk these problems over with him. He also desired to secure a firsthand and authoritative version of the gospel from either Jesus or one of his apostles. Though the Master declined to enter into such a conference with Rodan, he did receive him graciously and immediately directed that Nathaniel and Thomas should listen to all he had to say and tell him about the gospel in return.
1. Rodan’ın Yunan Felsefesi ^top 1. Rodan’s Greek Philosophy ^top
160:1.1 (1772.2) Erken Pazartesi sabahı, Rodan; Nathanyel, Tomas ve Mecdel’de şans eseri bulunmakta olan iki düzine inanandan meydana gelmiş bir topluluğa toplam ondan oluşan bir konuşma dizisine başlamıştı. Özetleştirilmiş, bir araya getirilmiş ve çağdaş kavramsallaşmalar içinde yeniden ifade edilmiş olarak bu konuşmalar, üzerinde düşünülmesi için şu düşünceleri öne sürmüştü: 160:1.1 (1772.2) Early Monday morning, Rodan began a series of ten addresses to Nathaniel, Thomas, and a group of some two dozen believers who chanced to be at Magadan. These talks, condensed, combined, and restated in modern phraseology, present the following thoughts for consideration:
160:1.2 (1772.3) İnsan yaşamı uyarımlar, arzular ve cazibelerin etkisi olarak — üç ana güdüden meydana gelmektedir. Yönetim gücüne sahip kişilik olarak, güçlü karakter yalnızca, mevcut arzuların, kalıcı kazanımlara erişmeyi sağlayacak daha yüksek amaçlara dönüştürülmesi biçiminde, yaşamın doğal uyarımlarını toplumsal yaşam sanatına çevirme ile elde edilebilir; bunun yanında, mevcudiyetin ortak cazibe etkileri, kişinin gelenekselleşmiş ve kurumsallaşmış düşüncelerinden, peşine düşülmemiş düşüncelerin ve keşfedilmemiş ideallerin daha yüksek düzeylerine aktarılmak zorundadır. 160:1.2 (1772.3) Human life consists in three great drives—urges, desires, and lures. Strong character, commanding personality, is only acquired by converting the natural urge of life into the social art of living, by transforming present desires into those higher longings which are capable of lasting attainment, while the commonplace lure of existence must be transferred from one’s conventional and established ideas to the higher realms of unexplored ideas and undiscovered ideals.
160:1.3 (1772.4) Medeniyet daha kapsamlı bir hal aldığında, yaşam sanatı daha zor hale gelmektedir. Toplumsal adetlerdeki değişimler daha hızlı gerçekleşir bir hal aldığında, karakter gelişiminin görevi daha karmaşık hale gelmektedir. Eğer ilerleme devam edecek olursa, insanlığın her on nesli yeni bir yaşam sanatını tekrardan öğrenmek zorunda kalmaktadır. Eğer insan, toplumun kapsamlı bütünlüğüne hızlıca yenilerini ekleyen bir halde yaratıcı hale gelirse, yaşam sanatının üstesinden daha kısa bir zaman içinde, belki de her bir nesilde gerçekleşecek bir biçimde, gelinmesi gerekmektedir. Yaşam sanatının evrimi mevcudiyet yöntemi hızına ayak uydurmada başarısız olursa, insanlık hızlıca bir biçimde, mevcut arzuların tatminine erişim biçiminde — yaşamın basit uyarımına geri dönecektir. Böylelikle insanlık olgunlaşmamış halde kalmaya devam edecektir; toplum, bütüncül olgunluğa erişen bir biçimde gelişmede başarısız olacaktır. 160:1.3 (1772.4) The more complex civilization becomes, the more difficult will become the art of living. The more rapid the changes in social usage, the more complicated will become the task of character development. Every ten generations mankind must learn anew the art of living if progress is to continue. And if man becomes so ingenious that he more rapidly adds to the complexities of society, the art of living will need to be remastered in less time, perhaps every single generation. If the evolution of the art of living fails to keep pace with the technique of existence, humanity will quickly revert to the simple urge of living—the attainment of the satisfaction of present desires. Thus will humanity remain immature; society will fail in growing up to full maturity.
160:1.4 (1773.1) Toplumsal olgunluk; insanın, salt geçici ve mevcut arzularının tatminini, daha üstün olan arzulara sahip olmak ve erişimi, kalıcı amaçlara olan ilerleyici gelişimin daha cömert tatminlerini sağlayacak şeyleri amaçlamak için teslim etmeye olan gönüllülük düzeyine denktir. Ancak, toplumsal olgunluğun gerçek nişanı bir toplumun, kurulu inanışların ve toplumsal nitelikteki ortak düşüncelerin sağladığı kolaycı ölçütlerin cezp edici etkisi altında huzur içinde ve tatminkâr bir biçimde yaşama hakkını, idealist ruhsal gerçekliklerin keşfedilmemiş hedeflerine erişmeye ait peşine düşülmemiş olasılıkları aramanın sağladığı rahatlık bozan ve hareket gerektiren cezp edici etki için bırakma gönüllülüğüdür. 160:1.4 (1773.1) Social maturity is equivalent to the degree to which man is willing to surrender the gratification of mere transient and present desires for the entertainment of those superior longings the striving for whose attainment affords the more abundant satisfactions of progressive advancement toward permanent goals. But the true badge of social maturity is the willingness of a people to surrender the right to live peaceably and contentedly under the ease-promoting standards of the lure of established beliefs and conventional ideas for the disquieting and energy-requiring lure of the pursuit of the unexplored possibilities of the attainment of undiscovered goals of idealistic spiritual realities.
160:1.5 (1773.2) Hayvanlar, yaşamın uyarımına soylu bir biçimde karşılık vermektedir; ancak, yalnızca insan yaşam sanatına erişebilir, her ne kadar insanlığın büyük bir çoğunluğu sadece yaşamak için hayvansal uyarımı deneyimlemekte olsa da. Hayvanlar yalnızca, bu gözleri görmez ve içgüdüsel olan uyarımı bilmektedir; insan, doğal bir biçimde faaliyet göstermek için var olan bu uyarımın ötesine geçmeye yetkindir. İnsan, ussal sanatın daha yüksek bir düzeyi, hatta göksel neşe ve ruhsal coşkununki içinde yaşamayı tercih edebilir. Hayvanlar, yaşamın amaçlarına dair herhangi bir sorguda bulunmamaktadırlar; bu nedenle, onlar, hiçbir zaman endişeye düşmemekte, ne de intihara kalkışmaktadırlar. İnsanlar arasında yaşanmakta olan intihar, bu türden varlıkların tamamiyle hayvansal aşamadaki mevcudiyetten yükselmiş olduklarına kanıtlık etmektedir; ve, bu aynı zamanda, bu gibi insan varlıklarının fani mevcudiyetin sanatsal düzeylerine erişmede başarısız olduklarına dair aydınlatıcı açıklama girişimlerini desteklemektedir. Hayvanlar, yaşamın amacını bilmemektedir; insan yalnızca, değerlerin tanınması ve anlamların kavrayışı için yetkinliği elinde bulundurmamaktadır; o aynı zamanda, anlamların içermekte olduğu anlamın bilincindedir — o, en derinde yatan kavrayışın öz-bilincindedir. 160:1.5 (1773.2) Animals respond nobly to the urge of life, but only man can attain the art of living, albeit the majority of mankind only experience the animal urge to live. Animals know only this blind and instinctive urge; man is capable of transcending this urge to natural function. Man may elect to live upon the high plane of intelligent art, even that of celestial joy and spiritual ecstasy. Animals make no inquiry into the purposes of life; therefore they never worry, neither do they commit suicide. Suicide among men testifies that such beings have emerged from the purely animal stage of existence, and to the further fact that the exploratory efforts of such human beings have failed to attain the artistic levels of mortal experience. Animals know not the meaning of life; man not only possesses capacity for the recognition of values and the comprehension of meanings, but he also is conscious of the meaning of meanings—he is self-conscious of insight.
160:1.6 (1773.3) İnsanlar, serüven dolu sanatın ve önceden bilinmeyen mantığın biri için doğal arzulardan oluşan bir yaşamı geride bırakma cesareti gösterdiklerinde, en azından ussal ve duygusal olgunluğun belirli bir düzeyine eriştikleri ana kadar — çatışmalar, mutsuzluklar ve belirsizlikler olarak — duygusal zararların sonuçsal olumsuzluklarına maruz kalmayı beklemek zorundadırlar. Yılgınlığa kapılma, üzüntü ve emek vermeme isteği, ahlaki olgunsuzluğum olumlu kanıtlarıdır. İnsan toplumu iki sorun ile karşı karşıyadır: bireyin olgunluğuna erişim ve ırkın olgunluğuna erişim. Olgun insan varlığı yakın bir zaman içerisinde, tüm diğer fanilere anlayış duygularıyla ve hoşgörü hisleri ile bakmaya başlamaktadır. Olgun insanlar olgun olmayan kişilere, sevgiyle ve ebeveynlerinin çocuklarına davrandıkları anlayışla bakmaktadır. 160:1.6 (1773.3) When men dare to forsake a life of natural craving for one of adventurous art and uncertain logic, they must expect to suffer the consequent hazards of emotional casualties—conflicts, unhappiness, and uncertainties—at least until the time of their attainment of some degree of intellectual and emotional maturity. Discouragement, worry, and indolence are positive evidence of moral immaturity. Human society is confronted with two problems: attainment of the maturity of the individual and attainment of the maturity of the race. The mature human being soon begins to look upon all other mortals with feelings of tenderness and with emotions of tolerance. Mature men view immature folks with the love and consideration that parents bear their children.
160:1.7 (1773.4) Başarılı yaşam, ortak sorunları çözmek için güvenilir yöntemler üzerinde üstün hale gelmenin sanatından başka bir şey değildir. Herhangi bir sorunun çözümünde ilk adım; onun zor olduğu kısmı tespit etmek, sorunlu tarafı ayrıştırmak ve bu sorunun doğası ve ağırlığını dürüst bir biçimde tanımaktır. Yaşam sorunları bizlerin derin korkularını harekete geçirdiği zaman, onları tanımayı reddetmek büyük hatadır. Benzer bir biçimde, sahip olduğumuz zorlukları tanımak, uzunca bir süredir memnuniyetle sahip olduğumuz kibri azaltmayı, kıskançlığımızı kabul etmeyi veya derin önyargılarımızı geride bırakmayı gerekli kıldığında, ortalama insan, emniyetin eski yanılsamalarına ve güvenliğin uzunca bir süredir beğenilen yanlış hislerine tutunmayı tercih etmektedir. Yalnızca cesur bir kişi, içten ve mantıklı bir aklın keşfettiği şeyi dürüstçe kabul etmeye ve onunla korkusuzca yüzleşmeye isteklidir. 160:1.7 (1773.4) Successful living is nothing more or less than the art of the mastery of dependable techniques for solving common problems. The first step in the solution of any problem is to locate the difficulty, to isolate the problem, and frankly to recognize its nature and gravity. The great mistake is that, when life problems excite our profound fears, we refuse to recognize them. Likewise, when the acknowledgment of our difficulties entails the reduction of our long-cherished conceit, the admission of envy, or the abandonment of deep-seated prejudices, the average person prefers to cling to the old illusions of safety and to the long-cherished false feelings of security. Only a brave person is willing honestly to admit, and fearlessly to face, what a sincere and logical mind discovers.
160:1.8 (1773.5) Herhangi bir sorunun bilge ve etkili çözümü; aklın, belirli eğilimden, tutkudan ve çözümü için kendisini sunan sorunun parçası olan mevcut etkenler üzerinde bağımsız bir incelemeyi bozabilecek her türlü tamamiyle kişisel nitelikte olan önyargılardan uzak olmasını talep etmektedir. Yaşam sorunlarının çözümü, cesaret ve içtenliği gerektirmektedir. Yalnızca dürüst ve cesur bireyler, yaşamın şaşkınlık içinde bırakıcı ve kafa karıştırıcı dolambacı içinde korkusuz bir aklın mantığının yönlendireceği yere gözü kara bir biçimde yol almaya yetkindirler. Ve, akıl ve ruhun bu özgürleşimi hiçbir zaman, dini şevke fazlasıyla yaklaşan ussal bir coşkunun itici gücü olmadan gerçekleşemez. İnsanı, zor maddi sorunlarla ve çok kapsamlı ussal tehlikelerle dolu bir amacın yerine getirilmesinde harekete geçirmek için büyük bir idealin cezp edici çekiciliğinin varlığı gerekmektedir. 160:1.8 (1773.5) The wise and effective solution of any problem demands that the mind shall be free from bias, passion, and all other purely personal prejudices which might interfere with the disinterested survey of the actual factors that go to make up the problem presenting itself for solution. The solution of life problems requires courage and sincerity. Only honest and brave individuals are able to follow valiantly through the perplexing and confusing maze of living to where the logic of a fearless mind may lead. And this emancipation of the mind and soul can never be effected without the driving power of an intelligent enthusiasm which borders on religious zeal. It requires the lure of a great ideal to drive man on in the pursuit of a goal which is beset with difficult material problems and manifold intellectual hazards.
160:1.9 (1774.1) Her ne kadar sizler yaşamın zor durumlarıyla yüzleşmede etkin bir biçimde donanmış halde bulunsanız da, akranlarınızın içten desteğini ve işbirliğini kazanmak için sizleri etkin hale getirecek aklın bilgeliğine ve kişiliğin büyüleyiciliğine sahip olmadıkça sizler neredeyse hiçbir biçimde başarı bekleyemezsiniz. Onlar ile birlikte üstün gelme biçiminde akranlarınızı nasıl ikna edeceğinizi öğrenemedikçe, ne din-dışı ne de dini bir çalışmada büyük ölçekteki bir başarıyı elde etmeyi ümit dahi edemezsiniz. Sizler, yalın bir değişle, inceliğe ve hoşgörüye sahip olmak zorundasınız. 160:1.9 (1774.1) Even though you are effectively armed to meet the difficult situations of life, you can hardly expect success unless you are equipped with that wisdom of mind and charm of personality which enable you to win the hearty support and co-operation of your fellows. You cannot hope for a large measure of success in either secular or religious work unless you can learn how to persuade your fellows, to prevail with men. You simply must have tact and tolerance.
160:1.10 (1774.2) Ancak, ben, sorun çözmenin yöntemlerinin tümü içinde en büyüğünü, Üstününüz olan, İsa’dan öğrenmiş bulunmaktayım. Ben, kendisinin oldukça tutarlı bir biçimde uygulamakta olduğu ve sizlere en doğru biçimiyle öğretmiş bulunduğu, tecrit içindeki ibadetsel meditasyondan bahsetmekteyim. İsa’nın kendi başına cennet içindeki Baba ile bir olmak için ayrılmasının bu alışkanlığı içinde; yalnızca yaşamın olağan çatışmaları için gücü ve bilgeliği toplama değil, aynı zamanda da, ahlaki ve ruhsal bir doğanın daha yüksek sorunlarının çözümü için enerjiyi elde etmek bulunmaktadır. Ancak, sorunları çözmenin doğru yöntemleri bile, kişiliğin içkin zafiyetlerini telafi etmeyecek veya gerçek doğruluk için sahip olunan açlığın ve kusursuzluğun yokluğunu gidermeyecektir. 160:1.10 (1774.2) But the greatest of all methods of problem solving I have learned from Jesus, your Master. I refer to that which he so consistently practices, and which he has so faithfully taught you, the isolation of worshipful meditation. In this habit of Jesus’ going off so frequently by himself to commune with the Father in heaven is to be found the technique, not only of gathering strength and wisdom for the ordinary conflicts of living, but also of appropriating the energy for the solution of the higher problems of a moral and spiritual nature. But even correct methods of solving problems will not compensate for inherent defects of personality or atone for the absence of the hunger and thirst for true righteousness.
160:1.11 (1774.3) Ben derin bir biçimde, İsa’nın, yaşam sorunlarının tekil bir incelemesinde bulunmadan oluşan bu ara dönemlere katılmak için yalnız başına ayrılma âdetinden etkilenmiş bulunmaktayım; bilgeliğin yeni kaynaklarını aramadan ve toplumsal hizmetin çok katmanlı taleplerini karşılamak için enerji bulmadan; kişiliğin tümünü kutsallık ile iletişime geçmenin bilincine mevcut bir biçimde teslim ederek yaşamın yüce amacını hızlandırmadan ve onu derinleştirmeden; yaşayan mevcudiyetin sürekli değişen koşullarına kişinin kendisini uyumlu hale getirmesinin yeni ve daha iyi yöntemlerini elde etmeyi amaçlamaktan; değerli ve gerçek olan her şeye doğru gelişmiş bir kavrayış için temel nitelikte bulunan, kişinin nihai tutumlarının bu yeniden yapılandırılmalarını ve yeniden uyumlaştırılmalarını gerçekleştirmeden; ve, tüm bunların hepsini, bir göz Tanrı’nın ihtişamı içinde iken — “Benim değil, senin iraden yerine getirilecektir” biçiminde benim gözdem olan Üstününüzün duasını dürüstçe tamamlar halde — yerine getirmeden. 160:1.11 (1774.3) I am deeply impressed with the custom of Jesus in going apart by himself to engage in these seasons of solitary survey of the problems of living; to seek for new stores of wisdom and energy for meeting the manifold demands of social service; to quicken and deepen the supreme purpose of living by actually subjecting the total personality to the consciousness of contacting with divinity; to grasp for possession of new and better methods of adjusting oneself to the ever-changing situations of living existence; to effect those vital reconstructions and readjustments of one’s personal attitudes which are so essential to enhanced insight into everything worth while and real; and to do all of this with an eye single to the glory of God—to breathe in sincerity your Master’s favorite prayer, “Not my will, but yours, be done.”
160:1.12 (1774.4) Üstününüzün bu ibadetsel uygulaması, aklı yenileyen rahatlamayı getirmektedir; ruha ilham veren aydınlanmayı sahip olduğu sorunlarla cesur bir biçimde yüzleşmesinde onu yetkin kılan cesareti; zayıf düşüren korkuyu ortadan kaldıran bireyin kendisini anlayışını ve, kendisine Tanrı gibi olmayı amaçlama cesareti vermekte olan, güvence ile kendisini donatan kutsallık ile birlikteliğin bilincini. İbadetin getirmiş olduğu rahatlama, veya diğer bir değişle Üstün tarafından uygulanmakta olan ruhsal birliktelik; gerginliği almakta, çatışmaları ortadan kaldırmakta ve kişiliğin sahip olduğu kaynakların tümünü kudretli bir biçimde arttırmaktadır. Ve, bu felsefenin tümü, krallığın müjdesinin ona ilave olduğu biçimde, anladığım biçimde yeni dini oluşturmaktadır. 160:1.12 (1774.4) This worshipful practice of your Master brings that relaxation which renews the mind; that illumination which inspires the soul; that courage which enables one bravely to face one’s problems; that self-understanding which obliterates debilitating fear; and that consciousness of union with divinity which equips man with the assurance that enables him to dare to be Godlike. The relaxation of worship, or spiritual communion as practiced by the Master, relieves tension, removes conflicts, and mightily augments the total resources of the personality. And all this philosophy, plus the gospel of the kingdom, constitutes the new religion as I understand it.
160:1.13 (1774.5) Önyargı, gerçekliğin tanınması karşısında ruhun gözlerini görmez kılmaktadır; ve, önyargı yalnızca, ruhun, kişinin tüm akran inanlarını kucaklayan ve onları içine alan bir amaca olan hayranlığa içten bağlılığı ile ortadan kaldırılabilir. Önyargı, bencillik ile ayrılmaz bir biçimde ilişkilidir. Önyargı yalnızca; benliği amaçlamanın geride bırakılması ile ve bunun, sadece bireyden daha büyük olan bir amaç için değil, aynı zamanda, kutsallığı elde etme biçiminde, Tanrı’yı arama olarak — insanlığın tümünden daha bile büyük olan bir amaca hizmetin tatmininin amaçlanışıyla değiştirilerek saf dışı bırakılabilir. Kişinin olgunluğunun kanıtı, en yüksek ve olabilecek en kutsal bir biçimde gerçek olan değerlerin gerçekleşimini sürekli olarak arayacak halde insan arzusunun dönüşümünden meydana gelmektedir. 160:1.13 (1774.5) Prejudice blinds the soul to the recognition of truth, and prejudice can be removed only by the sincere devotion of the soul to the adoration of a cause that is all-embracing and all-inclusive of one’s fellow men. Prejudice is inseparably linked to selfishness. Prejudice can be eliminated only by the abandonment of self-seeking and by substituting therefor the quest of the satisfaction of the service of a cause that is not only greater than self, but one that is even greater than all humanity—the search for God, the attainment of divinity. The evidence of maturity of personality consists in the transformation of human desire so that it constantly seeks for the realization of those values which are highest and most divinely real.
160:1.14 (1774.6) Sürekli olarak değişen bir dünya içinde, evrimleşen bir toplumsal düzenin ortasında, nihai sonun istikrar içindeki ve kurumsallaşmış amaçlarını idare etmek mümkün değildir. Kişiliğin istikrarına yalnızca, sonsuz erişime ait ebedi amaç olarak yaşayan Tanrı’yı keşfetmiş ve onunla bütünleşmiş olanlar tarafından deneyimlenebilir. Ve, böylece, kişinin gayesini zamandan ebediyete, yeryüzünden Cennet’e aktarmak, insanın yeniden doğması, dönüşmesi biçiminde yeniden canlanmış hale gelmesini gerektirmektedir; cennetin krallığının kardeşliğine olan girişi elde etmesini. Bu ideallerden yoksun olan felsefeler ve dinlerin tümü olgunlaşmamış haldedirler. Benim, sizlerin duyuruda bulunduğunuz müjde ile iniltili haldeki, öğretmiş olduğum felsefe, gelecek nesillerin tümünün sahip olduğu ideal olarak, olgunluğun yeni dinini temsil etmektedir. Ve, bu; bizlerin sahip olduğu ideal nihai, hatasız, ebedi, evrensel, mutlak ve sonsuz niteliği taşıdığı için gerçektir. 160:1.14 (1774.6) In a continually changing world, in the midst of an evolving social order, it is impossible to maintain settled and established goals of destiny. Stability of personality can be experienced only by those who have discovered and embraced the living God as the eternal goal of infinite attainment. And thus to transfer one’s goal from time to eternity, from earth to Paradise, from the human to the divine, requires that man shall become regenerated, converted, be born again; that he shall become the re-created child of the divine spirit; that he shall gain entrance into the brotherhood of the kingdom of heaven. All philosophies and religions which fall short of these ideals are immature. The philosophy which I teach, linked with the gospel which you preach, represents the new religion of maturity, the ideal of all future generations. And this is true because our ideal is final, infallible, eternal, universal, absolute, and infinite.
160:1.15 (1775.1) Benim felsefem bana, olgunluğun gayesi olarak gerçek kazanımın gerçekliklerini arama uyarımını verdi. Ancak, benim uyarımım güçsüz nitelikteydi; arayışım itici güçten yoksundu; arayışım, belirli bir yolu takip etmenin kesinliğine sahip olmamaktan muzdaripti. Ve, bu zafiyetler; kavrayışı derinleştirmesiyle, idealleri yükseltmesiyle ve oturmuş gayeleriyle birlikte İsa’nın bu yeni müjdesi tarafından cesurca giderilmiştir. Kuşkular ve endişeler olmadan ben şimdi, tüm kalbimle ebedi girişime adım atabilirim. 160:1.15 (1775.1) My philosophy gave me the urge to search for the realities of true attainment, the goal of maturity. But my urge was impotent; my search lacked driving power; my quest suffered from the absence of certainty of directionization. And these deficiencies have been abundantly supplied by this new gospel of Jesus, with its enhancement of insights, elevation of ideals, and settledness of goals. Without doubts and misgivings I can now wholeheartedly enter upon the eternal venture.
2. Yaşam Sanatı ^top 2. The Art of Living ^top
160:2.1 (1775.2) Fanilerin beraberce yaşayabileceği yalnızca iki yol bulunmaktadır: maddi, veya diğer bir değişle hayvani, yol ve ruhsal, veya diğer bir değişle insani, yol. Simgeler ve sesleri kullanarak hayvanlar birbirleri ile sınırlı bir biçimde iletişimde bulunmaya yetkindirler. Ancak, iletişimin bu türleri; anlamları, değerleri veya düşünceleri taşımamaktadır. İnsan ve hayvan arasındaki ayırt edici bir fark; insanların, anlamları, değerleri, düşünceleri ve hatta idealleri oldukça kesin bir biçimde tanımlayan ve belirleyen simgeler aracılığı ile akranları ile iletişimde bulunabilmesidir. 160:2.1 (1775.2) There are just two ways in which mortals may live together: the material or animal way and the spiritual or human way. By the use of signals and sounds animals are able to communicate with each other in a limited way. But such forms of communication do not convey meanings, values, or ideas. The one distinction between man and the animal is that man can communicate with his fellows by means of symbols which most certainly designate and identify meanings, values, ideas, and even ideals.
160:2.2 (1775.3) Hayvanlar, düşünceleri birbirlerine aktaramadıkları için kişilik geliştirememektedirler. İnsanlar, hem düşüncelere hem de ideallere dair akranları ile bu şekilde iletişimde bulunabildikleri için kişiliği geliştirebilmektedirler. 160:2.2 (1775.3) Since animals cannot communicate ideas to each other, they cannot develop personality. Man develops personality because he can thus communicate with his fellows concerning both ideas and ideals.
160:2.3 (1775.4) İnsan kültürünü oluşan ve onu, toplumsal ilişkilemler vasıtasıyla, medeniyetleri inşa etmeye yetkin hale getiren, anlamları aktarma ve paylaşmanın bu yetisidir. Bilgi ve bilgelik, bu iyelikleri insanın ilerleyen nesillere aktarmaya yetkin oluşu nedeniyle çoğalıcı hale gelmektedir. Ve, böylelikle, ırkın şu kültürel etkinlikleri doğmaktadır: sanat, bilim, din ve felsefe. 160:2.3 (1775.4) It is this ability to communicate and share meanings that constitutes human culture and enables man, through social associations, to build civilizations. Knowledge and wisdom become cumulative because of man’s ability to communicate these possessions to succeeding generations. And thereby arise the cultural activities of the race: art, science, religion, and philosophy.
160:2.4 (1775.5) İnsan varlıkları arasındaki simgesel iletişim, toplumsal toplulukların var oluşunun kökeninde yatmaktadır. Toplumsal toplulukların tümü içinde en etkin olanı, özellikle iki ebeveyn olarak, ailedir. Kişisel sevgi, bu maddi ilişkilemleri bir arada tutan ruhsal bağdır. Bu türden etkin bir ilişki aynı zamanda, içten arkadaşlıkların bağlılıkları içinde oldukça cömert bir biçimde sergilenmekte olan, aynı cinsiyetten gelen iki kişi arasında da mümkündür. 160:2.4 (1775.5) Symbolic communication between human beings predetermines the bringing into existence of social groups. The most effective of all social groups is the family, more particularly the two parents. Personal affection is the spiritual bond which holds together these material associations. Such an effective relationship is also possible between two persons of the same sex, as is so abundantly illustrated in the devotions of genuine friendships.
160:2.5 (1775.6) Arkadaşlığın ve karşılıklı sevginin bu ilişkilemleri, yaşam sanatının daha yüksek düzeylerine ait şu temel etkenleri teşvik ettiği ve onları kolaylaştırdığı için toplumlaştırıcı ve soylulaştırıcıdır: 160:2.5 (1775.6) These associations of friendship and mutual affection are socializing and ennobling because they encourage and facilitate the following essential factors of the higher levels of the art of living:
160:2.6 (1775.7) 1. Karşılıklı benlik ifadesi ve benlik anlayışı: Birçok soylu insan uyarımı, ifadesini bulacak biri olmadığı için ölmektedir. Gerçekten de, yalnız olmak insan için iyi bir şey değildir. Belirli bir düzeyde tanınma ve belirli ölçekteki takdir, insan karakterinin gelişimi için temel niteliktedir. Bir evin içten derin sevgisi olmadan hiçbir çocuk, olağan karakterin bütüncül gelişimini elde edemez. Karakter, salt akıl ve ahlaki değerlerden daha fazla olan bir şeydir. Karakterin gelişmesinde rol oynayan toplumsal ilişkilerin tümünde en etkin ve ideal olanı, ussal evlilik bağlılığının karşılıklı birlikteliği içinde erkek ve kadının sevgi dolu ve anlayışlı arkadaşlığıdır. Çok kapsamlı ilişkileri ile birlikte, evlilik, güçlü bir karakterin gelişimi için hayati nitelikte bulunan kıymetli uyarımları ve daha yüksek düzeydeki güdüleri bir araya getirmek için en iyi bütünlük içerisindedir. Ben, aile yaşamını bu şekilde yüceltmekten çekince göstermemekteyim, zira sizlerin Üstününüz, bilge bir biçimde, baba-çocuk ilişkisini krallığın bu yeni müjdesinin tam da köşe taşı olarak tercih etmiştir. Ve, zamanın içindeki en yüksek ideallerin içten birlikteliği içinde erkek ve kadın olarak, ilişkinin bu türden benzersiz bir birlikteliği o kadar değerli ve tatmin edici bir deneyimdir ki, onu elde etmek için, her türlü fedakârlık biçiminde, her türlü bedele değerdir. 160:2.6 (1775.7) 1. Mutual self-expression and self-understanding. Many noble human impulses die because there is no one to hear their expression. Truly, it is not good for man to be alone. Some degree of recognition and a certain amount of appreciation are essential to the development of human character. Without the genuine love of a home, no child can achieve the full development of normal character. Character is something more than mere mind and morals. Of all social relations calculated to develop character, the most effective and ideal is the affectionate and understanding friendship of man and woman in the mutual embrace of intelligent wedlock. Marriage, with its manifold relations, is best designed to draw forth those precious impulses and those higher motives which are indispensable to the development of a strong character. I do not hesitate thus to glorify family life, for your Master has wisely chosen the father-child relationship as the very cornerstone of this new gospel of the kingdom. And such a matchless community of relationship, man and woman in the fond embrace of the highest ideals of time, is so valuable and satisfying an experience that it is worth any price, any sacrifice, requisite for its possession.
160:2.7 (1776.1) 2. Ruhların birliğibilgeliğin harekete geçirilişi. Her insan varlığı er ya da geç, bu dünyaya dair belirli bir kavramsallaşmaya ve bir sonrakine dair belirli bir tahayyüle sahip olmaktadır. Artık, kişilik ilişkilemi vasıtasıyla, geçici mevcudiyetin ve ebedi potansiyellerin bu görüşlerini bir araya getirmek mümkündür. Böylelikle, bir kişinin aklı, diğerinin sahip olduğu kavrayışın fazlasını elde ederek sahip olduğu ruhsal değerleri arttırmaktadır. Bu şekilde insanlar, ilgili ruhsal iyeliklerini bir havuzda toplayarak ruhlarını zenginleştirmektedirler. Benzer bir biçimde, yine bu şekilde insan, geleceğe dair öngörünün bozulmasının, bakış açısının ön yargı taşımasının ve yargıdaki sığlığa sahip olmanın kurbanı olmanın sürekli mevcut eğiliminden kaçınmaya yetkin hale gelmektedir. Korku, kıskançlık ve kibir yalnızca, diğer akıllar ile olan içten iletişim ile engellenebilir. Ben sizlerden, Üstün’ün sizleri krallığın genişlemesi için hiçbir zaman tek başına göndermeyişi gerçeğine dikkat etmenizi istiyorum; o her zaman sizleri ikişerli topluluklar halinde göndermektedir. Ve, bilgelik bilgi-ötesi bir şey olduğu için, bilgeliğin birlikteliği içinde, küçük veya büyük, her toplumsal topluluğun karşılıklı bir biçimde tüm bilgiyi paylaştığı gerçeği ortaya çıkmaktadır. 160:2.7 (1776.1) 2. Union of souls—the mobilization of wisdom. Every human being sooner or later acquires a certain concept of this world and a certain vision of the next. Now it is possible, through personality association, to unite these views of temporal existence and eternal prospects. Thus does the mind of one augment its spiritual values by gaining much of the insight of the other. In this way men enrich the soul by pooling their respective spiritual possessions. Likewise, in this same way, man is enabled to avoid that ever-present tendency to fall victim to distortion of vision, prejudice of viewpoint, and narrowness of judgment. Fear, envy, and conceit can be prevented only by intimate contact with other minds. I call your attention to the fact that the Master never sends you out alone to labor for the extension of the kingdom; he always sends you out two and two. And since wisdom is superknowledge, it follows that, in the union of wisdom, the social group, small or large, mutually shares all knowledge.
160:2.8 (1776.2) 3. Yaşam için coşku. Tecrit, ruhun enerji doluluğunu tüketme eğilimine sahiptir. Kişinin akranları ile olan ilişkilemi, yaşam şevkinin yenilenmesi için temel nitelikte olup, insan yaşamının daha yüksek düzeylerine olan yükselişle beraber gelen savaşları verme cesaretini sürdürmek için hayati konumdadır. Arkadaşlık, neşeleri derinleştirmekte ve yaşamın utgunluklarını yüceltmektedir. Sevgi dolu ve içten insan ilişkilemleri, yaşamın acı yönlerinden gelen kederlerden ve zorluklardan muzdarip olmayı ortadan kaldırmaktadır. Bir arkadaşın mevcudiyeti, tüm güzelliği derinleştirmekte ve her türlü iyiliği yüceltmektedir. Ussal simgeler ile insan, arkadaşlarının takdir edici yetkinliklerini hızlandırmaya ve onları genişletmeye yetkindir. İnsan arkadaşlığının taçlandırıcı ihtişamlarından bir tanesi, hayal gücünün bu ortak uygulanışı gücü ve olasılığıdır. Büyük bir ruhsal güç, bir kâinatsal İlahiyat’a olan karşılıklı sadakat biçiminde, ortak bir amaca olan içten bağlanmışlığın bilinci içinde içkin niteliktedir. 160:2.8 (1776.2) 3. The enthusiasm for living. Isolation tends to exhaust the energy charge of the soul. Association with one’s fellows is essential to the renewal of the zest for life and is indispensable to the maintenance of the courage to fight those battles consequent upon the ascent to the higher levels of human living. Friendship enhances the joys and glorifies the triumphs of life. Loving and intimate human associations tend to rob suffering of its sorrow and hardship of much of its bitterness. The presence of a friend enhances all beauty and exalts every goodness. By intelligent symbols man is able to quicken and enlarge the appreciative capacities of his friends. One of the crowning glories of human friendship is this power and possibility of the mutual stimulation of the imagination. Great spiritual power is inherent in the consciousness of wholehearted devotion to a common cause, mutual loyalty to a cosmic Deity.
160:2.9 (1776.3) 4. Kötülüğün tümüne olan gelişmiş savunma. Kişilik ilişkilemi ve karşılıklı sevgi, kötülüğe karşı etkin bir güvencedir. Zorluklar, kederler, hayal kırıklıkları ve yenilgiler, tek başına yüzleşince daha acı verici ve daha üzücüdür. Birliktelik, kötülüğü doğruluğa doğru iyi yönde dönüştürmemektedir; ancak, o, onun verdiği olumsuz etkiyi fazlasıyla azaltmada yardımcı olmaktadır. Sizlerin Üstününüz, bir arkadaşın teselli etmek için yakında bulunduğu halde — “Yas içindekiler mutludurlar” demiştir. Sizlerin; diğerlerinin refahı için yaşamakta oluşunuzu ve diğerlerinin de benzer bir biçimde sizlerin refahı ve gelişimi için yaşamakta olduğunu bilmeniz içinde olumlu bir güç bulunmaktadır. İnsan, tecrit içinde yerinde saymaktadır. İnsan varlıkları her seferinde, sadece zamanın geçici etkileşimlerini gördükleri zaman cesaretleri kırılmış hale gelmektedirler. Geçmiş ve gelecekten ayrıldığı zaman, şimdiki an, oldukça sinir bozucu bir biçimde anlamsız hale gelmektedir. Yalnızca ebediyetin zincirine bir küçük bakış, kendisinin en iyisini yapması için insana ilham kaynağı olabilir ve yapabileceği en üstün olan şeyi gerçekleştirmeye onu zorlayabilir. Ve, insan bu şekilde en iyisi konumunda bulunduğu zaman, zaman ve ebediyet içinde aynı konukluğu paylaşmakta olduğu akranları olarak, diğerlerinin iyiliği için olabilecek en fedakâr biçimde yaşamaktadır. 160:2.9 (1776.3) 4. The enhanced defense against all evil. Personality association and mutual affection is an efficient insurance against evil. Difficulties, sorrow, disappointment, and defeat are more painful and disheartening when borne alone. Association does not transmute evil into righteousness, but it does aid in greatly lessening the sting. Said your Master, “Happy are they who mourn”—if a friend is at hand to comfort. There is positive strength in the knowledge that you live for the welfare of others, and that these others likewise live for your welfare and advancement. Man languishes in isolation. Human beings unfailingly become discouraged when they view only the transitory transactions of time. The present, when divorced from the past and the future, becomes exasperatingly trivial. Only a glimpse of the circle of eternity can inspire man to do his best and can challenge the best in him to do its utmost. And when man is thus at his best, he lives most unselfishly for the good of others, his fellow sojourners in time and eternity.
160:2.10 (1777.1) Tekrar ediyorum, bu türden ilham verici ve soylulaştırıcı birliktelik kendisine ait ideal olasılıkları insanın evliliksel ilişkisinde bulmaktadır. Gerçektir, birçok şey evlilik dışında elde edilmektedir, ve çok, birçok evlilik bu ahlaki ve ruhsal meyveleri vermede tamamiyle başarısız olmaktadır. Birçok sefer evliliğe, insan olgunluğunun bu daha üstün değerlerinden daha alt düzeyde bulunan diğer değerleri arayanlar tarafından girilmektedir. İdeal evlilik, dalgalı haldeki hislerden ve salt cinsiyet etkileşiminin değişken nitelikteki doğasından daha sabit bir düzlem üzerine inşa edilmek zorundadır; o, içten ve karşılıklı kişilik adanmışlığı üzerine dayanmak zorundadır. Ve, böylece, sizler eğer, insan birlikteliğinin bu türden güvenilir ve etkili küçük birimlerini inşa edebilirseniz, bunlar bir araya geldiklerinde, dünya, fani olgunluğun medeniyeti olarak, büyük ve yüce bir toplumsal düzleme şahitlik edecektir. Bu türden bir ırk, “yeryüzü üzerinde barış ve insanlar arasında iyi niyet” olarak Üstününüzün idealine ait bir şeyi gerçekleştirmeye başlayabilir. Bu türden bir toplum kusursuz veya tamamiyle kötülükten uzak olmasa da, en azından olgunluğun istikrarına yaklaşacaktır. 160:2.10 (1777.1) I repeat, such inspiring and ennobling association finds its ideal possibilities in the human marriage relation. True, much is attained out of marriage, and many, many marriages utterly fail to produce these moral and spiritual fruits. Too many times marriage is entered by those who seek other values which are lower than these superior accompaniments of human maturity. Ideal marriage must be founded on something more stable than the fluctuations of sentiment and the fickleness of mere sex attraction; it must be based on genuine and mutual personal devotion. And thus, if you can build up such trustworthy and effective small units of human association, when these are assembled in the aggregate, the world will behold a great and glorified social structure, the civilization of mortal maturity. Such a race might begin to realize something of your Master’s ideal of “peace on earth and good will among men.” While such a society would not be perfect or entirely free from evil, it would at least approach the stabilization of maturity.
3. Olgunluğun Cezp Edici Çekicilikleri ^top 3. The Lures of Maturity ^top
160:3.1 (1777.2) Olgunluk için çaba emeği, ve emek enerjiyi gerektirmektedir. Tüm bunları gerçekleştirecek güç nereden gelecektir? Fiziksel şeyler görmezden gelinebilir, ancak Üstün’ün oldukça güzel söylemiş olduğu gibi, “İnsanlar yalnızca ekmekle yaşayamazlar.” Normal bir bedene ve kabul edilebilir iyi bir sağlığa iye kılınmış olarak bizler, bir sonraki adımda, insanın uyku halindeki ruhsal güçlerini çağıracak bir uyarım halinde hareket edecek cezp edici çekicilikleri aramak zorundayız. İsa bizlere, Tanrı’nın insan içinde yaşamakta olduğunu öğretmiştir; öyleyse, bizler ne yapacağız ki insanlar, kutsallığın ve sonsuzluğun ruhta içkin olan bu güçlerini serbest bıraksınlar? Bizler insanlara nasıl, kendi ruhlarımızın canlanması için Tanrı’nın bir pınar gibi doğmasını, ve tüm bunlar gerçekleşirken de bizimle birlikte sayısız diğer ruhun aydınlanması, canlanması ve kutsanması amacıyla hizmet vermesini teşvik edeceğiz? Ruhlarınız içinde hareketsiz halde bulunan iyiliğin bu gizli güçlerini en iyi bir biçimde nasıl uyandırabiliriz? Ben bir şeyden eminim: Duygusal heyecan, ideal ruhsal uyarım değildir. Heyecan enerjiyi çoğaltmamaktadır; bunun yerine o, hem akıl hem de bedenin güçlerini tüketmektedir. Bu mükemmel şeyleri yapacak enerji de nereden gelecektir? Üstününüze bakın. Bizler burada enerjimizi tüketirken, şimdi bile o tepelerde enerjisini topluyor. Tüm bu sorunun sırrı, ibadet olarak, ruhsal birliktelik içinde saklıdır. İnsan bakış açısından, bu, hem bir meditasyon hem de bir dinlenme meselesidir. Meditasyon, aklın ruhaniyet ile ilişkiye geçmesini sağlamaktadır; dinlenme, ruhsal kavramanın yetkinliğini belirlemektedir. Ve, zayıflıkla gücün, korku ile cesaretin ve benliğin aklı ile Tanrı’nın iradesinin bu değişimi ibadeti oluşturmaktadır. En azından bu, filozofun görüş biçimidir. 160:3.1 (1777.2) The effort toward maturity necessitates work, and work requires energy. Whence the power to accomplish all this? The physical things can be taken for granted, but the Master has well said, “Man cannot live by bread alone.” Granted the possession of a normal body and reasonably good health, we must next look for those lures which will act as a stimulus to call forth man’s slumbering spiritual forces. Jesus has taught us that God lives in man; then how can we induce man to release these soul-bound powers of divinity and infinity? How shall we induce men to let go of God that he may spring forth to the refreshment of our own souls while in transit outward and then to serve the purpose of enlightening, uplifting, and blessing countless other souls? How best can I awaken these latent powers for good which lie dormant in your souls? One thing I am sure of: Emotional excitement is not the ideal spiritual stimulus. Excitement does not augment energy; it rather exhausts the powers of both mind and body. Whence then comes the energy to do these great things? Look to your Master. Even now he is out in the hills taking in power while we are here giving out energy. The secret of all this problem is wrapped up in spiritual communion, in worship. From the human standpoint it is a question of combined meditation and relaxation. Meditation makes the contact of mind with spirit; relaxation determines the capacity for spiritual receptivity. And this interchange of strength for weakness, courage for fear, the will of God for the mind of self, constitutes worship. At least, that is the way the philosopher views it.
160:3.2 (1777.3) Bu deneyimler sıklıkla tekrarlandıklarında, onlar alışkanlıklara, kuvvet verici ve ibadetsel alışkanlıklara dönüşen bir biçimde yoğunlaşırlar; ve, bu türden alışkanlıklar nihai olarak, bir ruhsal karaktere doğru ayırt edici bütünlük kazanan bir biçimde gelişirler; ve, bu türden bir karakter sonunda kişinin akranları tarafından bir olgun kişilik biçiminde tanınır. Bu uygulamalar ilk başta zor ve zaman harcayıcı niteliktedir; ancak, onlar alışkanlıksal hale geldiklerinde, doğrudan bir biçimde dinlendirici ve zaman kazandırıcı niteliğe bürünürler. Toplum daha kapsamlı hale geldiğinde ve medeniyetin cezp edici etkileri çoğaldıkça, ruhsal enerjilerini muhafaza etmek ve çoğalmak için tasarlanmış olan bu türden koruyucu uygulamaları oluşturmak Tanrı’yı bilen bireyler için daha da acil nitelikte gereklilik haline gelecektir. 160:3.2 (1777.3) When these experiences are frequently repeated, they crystallize into habits, strength-giving and worshipful habits, and such habits eventually formulate themselves into a spiritual character, and such a character is finally recognized by one’s fellows as a mature personality. These practices are difficult and time-consuming at first, but when they become habitual, they are at once restful and timesaving. The more complex society becomes, and the more the lures of civilization multiply, the more urgent will become the necessity for God-knowing individuals to form such protective habitual practices designed to conserve and augment their spiritual energies.
160:3.3 (1778.1) Olgunluğa erişimin bir diğer gerekliliği, toplumsal toplulukların sürekli değişen bir çevreye olan işbirliksel uyumlarıdır. Olgunlaşmamış haldeki birey, akranları arasında karşıtlıklar çıkarmaktadır; olgun insan, birlikteliklerinin içten işbirliğini kazanmakta, ve böylece kendi yaşam çabalarının meyvelerini kat be kat çoğaltmaktadır. 160:3.3 (1778.1) Another requirement for the attainment of maturity is the co-operative adjustment of social groups to an ever-changing environment. The immature individual arouses the antagonisms of his fellows; the mature man wins the hearty co-operation of his associates, thereby many times multiplying the fruits of his life efforts.
160:3.4 (1778.2) Benim felsefem kendime, ihtiyaç duyduğum zamanlarda, doğruluğa dair kavramsallaşmamın savunulması için mücadele etmek zorunda oluşumu bana söylemektedir; ancak, ben, daha olgun bir kişilik türüne sahip olarak, Üstün’ün, inceliğe ve hoşgörüye ait daha üstün ve etkileyici yöntemi ile kolayca ve şükran dolu bir biçimde eşit bir utgunluğu elde edeceğinden kuşku duymamaktayım. Oldukça sık gerçekleşir bir biçimde, bizler hak için mücadele verdiğimiz zaman, hem utkunun hem de yenilgiye uğratılmış olanın bir ölçüde mağlup olduğu ortaya çıkmaktadır. Ben daha dün, Üstün’ün, “bilge kişi, kilitli kapıdan giriş için yol ararken, kapıyı kırmak etmek yerine onu açmak için anahtarını arar” dediğini duydum. Bizler sıklıkla, yalnızca korkmadığımız hakkında kendimizi ikna etmek için kavgaya tutuşmaktayız. 160:3.4 (1778.2) My philosophy tells me that there are times when I must fight, if need be, for the defense of my concept of righteousness, but I doubt not that the Master, with a more mature type of personality, would easily and gracefully gain an equal victory by his superior and winsome technique of tact and tolerance. All too often, when we battle for the right, it turns out that both the victor and the vanquished have sustained defeat. I heard the Master say only yesterday that the “wise man, when seeking entrance through the locked door, would not destroy the door but rather would seek for the key wherewith to unlock it.” Too often we engage in a fight merely to convince ourselves that we are not afraid.
160:3.5 (1778.3) Krallığın bu yeni müjdesi, daha yüksek yaşam için yeni ve daha zengin bir çekici etki yaratan yaşam sanatı için büyük bir hizmette bulunur. O, en yüksek düzeyde bir yaşam amacı olarak, nihai sonun yeni ve yüceltilmiş bir hedefini sunar. Mevcudiyetin ebedi ve kutsal hedefine ait bu yeni kavramsallaşmalar, özünde, insanın daha yüksek doğası içinde ikamet eden iyilerin içinde en iyi olanın karşılığını çağıran bir biçimde, aşkın uyarımlardır. Ussal düşüncesinin her zirve noktasında; akıl için dinlence, ruh için kuvvet ve ruhaniyet için birliktelik bulunmaktadır. Yüksek yaşamın bu türden ufukları gören konumlarında insan, olgunlaşmamış kişiliğe ait endişe, kıskançlık, haset, intikam ve gurur olarak — daha alt düzeydeki düşüncenin maddi rahatsızlıklarını aşmaya yetkindir. Bu yükseklere çıkabilen ruhlar, yaşamın ufak detaylarına ait ters akıntıların bir selinden kendilerini kurtarırken, böylece ruhaniyet kavramsallaşması ve göksel iletişimin daha yüksek yardımcı akıntılarının bilincine erişmek için özgür hale gelirler. Ancak, yaşam amacının, kolay ve zamansal bir kazanımı aramanın cezbediciliğine düşmekten imtina eder bir biçimde korunması gerekmektedir; benzer bir biçimde, onun, köktenciliğin yıkıcı tehlikelerinden uzak olacak halde desteklenmesi gerekmektedir. 160:3.5 (1778.3) This new gospel of the kingdom renders a great service to the art of living in that it supplies a new and richer incentive for higher living. It presents a new and exalted goal of destiny, a supreme life purpose. And these new concepts of the eternal and divine goal of existence are in themselves transcendent stimuli, calling forth the reaction of the very best that is resident in man’s higher nature. On every mountaintop of intellectual thought are to be found relaxation for the mind, strength for the soul, and communion for the spirit. From such vantage points of high living, man is able to transcend the material irritations of the lower levels of thinking—worry, jealousy, envy, revenge, and the pride of immature personality. These high-climbing souls deliver themselves from a multitude of the crosscurrent conflicts of the trifles of living, thus becoming free to attain consciousness of the higher currents of spirit concept and celestial communication. But the life purpose must be jealously guarded from the temptation to seek for easy and transient attainment; likewise must it be so fostered as to become immune to the disastrous threats of fanaticism.
4. Olgunluğun Dengesi ^top 4. The Balance of Maturity ^top
160:4.1 (1778.4) Sizlerin bir gözü ebedi gerçekliklerin erişilmesinde olsa da, aynı zamanda, zamansal yaşamın gereklilikleri için kararlarda bulunmak zorundasınız. Her ne kadar ruhaniyet bizlerin amacı olsa da, beden bir gerçektir. Zaman zaman yaşamın gereklilikleri ellerimize kaza eseri gelebilir; ancak, genel olarak, bizler bu gereklilikler için emek vermek zorunda bulunmaktayız. Yaşamın iki ana sorunu şunlardır: zamansal bir yaşamı idame ettirmek ve ebedi kurtuluşa erişmek. Ve, bir yaşamı idare ettirmenin sorunu bile, ideal çözümü için dini gerektirmektedir. Bunların ikisi de yüksek düzeyde kişisel olan sorunlardır. Gerçek din, gerçekte, bireyden bağımsız olarak faaliyet göstermemektedir. 160:4.1 (1778.4) While you have an eye single to the attainment of eternal realities, you must also make provision for the necessities of temporal living. While the spirit is our goal, the flesh is a fact. Occasionally the necessities of living may fall into our hands by accident, but in general, we must intelligently work for them. The two major problems of life are: making a temporal living and the achievement of eternal survival. And even the problem of making a living requires religion for its ideal solution. These are both highly personal problems. True religion, in fact, does not function apart from the individual.
160:4.2 (1778.5) Zamansal yaşamın olmazsa olmazları, benim gördüğüm haliyle, şunlardır: 160:4.2 (1778.5) The essentials of the temporal life, as I see them, are:
160:4.3 (1778.6) 1. İyi fiziksel sağlık. 160:4.3 (1778.6) 1. Good physical health.
160:4.4 (1778.7) 2. Açık ve temiz düşünme. 160:4.4 (1778.7) 2. Clear and clean thinking.
160:4.5 (1778.8) 3. Yetenek ve beceri. 160:4.5 (1778.8) 3. Ability and skill.
160:4.6 (1778.9) 4. Refah — yaşama ait şeylere iyelik. 160:4.6 (1778.9) 4. Wealth—the goods of life.
160:4.7 (1778.10) 5. Yenilgiye katlanma yetisi. 160:4.7 (1778.10) 5. Ability to withstand defeat.
160:4.8 (1778.11) 6. Kültür — eğitim ve bilgelik. 160:4.8 (1778.11) 6. Culture—education and wisdom.
160:4.9 (1779.1) Beden sağlığı ve verimliliğine ait fiziksel sorunlar bile en iyi, Üstünümüzün şu dini bakış açısından bakıldığında çözülmektedir: İnsanın beden ve aklı Tanrıların armağanının ikamet ettiği yer olduğu için, Tanrı’nın ruhaniyeti insanın ruhaniyeti haline gelmektedir. İnsanın aklı böylece, maddi şeyler ve ruhsal gerçeklikler arasında arabulucu hale gelmektedir. 160:4.9 (1779.1) Even the physical problems of bodily health and efficiency are best solved when they are viewed from the religious standpoint of our Master’s teaching: That the body and mind of man are the dwelling place of the gift of the Gods, the spirit of God becoming the spirit of man. The mind of man thus becomes the mediator between material things and spiritual realities.
160:4.10 (1779.2) Arzu edilen şeylerden kişinin payını alabilmesi için bu kişinin ussa sahip olması gerekmektedir. Kişinin gündelik işindeki doğruluğunun refahın ödüllerini garanti alacağını varsaymak tamamiyle yanlış bir düşüncedir. Refahın beklenmedik ve kaza eseri gerçekleşen erişimi dışında, zamansal yaşamın maddi ödüllerinin oldukça iyi düzenlenmiş belirli kanallar içinde akmakta olduğu görülecektir; ve, yalnızca bu kanallara erişimi olan kişiler, zamansal çabaları içinde iyi bir şekilde ödüllendirilmeyi bekleyebilirler. Yoksulluk, tecrit içinde ve bireysel kanallarda refahı arayan insanların tümünün kaderi olduğu sonsuza kadar gerçek olan bir durumdur. Bilgece planlama, bu nedenle, dünyasal refah için hayati nitelikte önemli olan bir şey haline gelmektedir. Başarı yalnızca kişinin işine olan sadakatini değil, aynı zamanda, bu kişinin maddi refahın kanallarından bir tanesinin bir parçası olarak faaliyet göstermesini gerektirmektedir. Eğer sizler bilge olmazsanız, neslinize adanmış bir yaşamı maddi ödül olmadan bahşedersiniz; eğer siz, maddi kaynakların kaza eseri gerçekleşmiş bir yararlananı iseniz, akranlarınız için hiçbir şey yapmamışsanız bile bir eliniz yağda diğer eliniz balda olan bir hayat içerisinde kendinizi bulabilirsiniz. 160:4.10 (1779.2) It requires intelligence to secure one’s share of the desirable things of life. It is wholly erroneous to suppose that faithfulness in doing one’s daily work will insure the rewards of wealth. Barring the occasional and accidental acquirement of wealth, the material rewards of the temporal life are found to flow in certain well-organized channels, and only those who have access to these channels may expect to be well rewarded for their temporal efforts. Poverty must ever be the lot of all men who seek for wealth in isolated and individual channels. Wise planning, therefore, becomes the one thing essential to worldly prosperity. Success requires not only devotion to one’s work but also that one should function as a part of some one of the channels of material wealth. If you are unwise, you can bestow a devoted life upon your generation without material reward; if you are an accidental beneficiary of the flow of wealth, you may roll in luxury even though you have done nothing worth while for your fellow men.
160:4.11 (1779.3) Yetenek kalıtımsal olarak aldığınız şey, beceri ise kazandığınız şeydir. Hayat, uzmanca olarak, bir şeyi iyi yapamayan bir kişiye gülmemektedir. Beceri, yaşamdan tatminkâr kalmanın gerçek kaynaklarından bir tanesidir. Yetenek, öngören düşünce olarak, ileri görüşlülüğün hediyesi anlamına gelmektedir. Dürüst olmayan kazanımın cezp edici ödüllerine kanmayın; dürüst emek içinde içkin olan daha ileriki kazançlar için ter dökmeye gönüllü olun. Bilge kişi, araçlar ile amaçları birbirinden ayırmaya yetkindir; diğer durumlarda ise, gelecek için haddinden fazla tasarlamak kendi yüce amacına zarar vermektedir. Keyif verici şeyleri arayan biri olarak, her zaman, tüketici olmaya ek olarak üretici olmayı da amaçlamalısınız. 160:4.11 (1779.3) Ability is that which you inherit, while skill is what you acquire. Life is not real to one who cannot do some one thing well, expertly. Skill is one of the real sources of the satisfaction of living. Ability implies the gift of foresight, farseeing vision. Be not deceived by the tempting rewards of dishonest achievement; be willing to toil for the later returns inherent in honest endeavor. The wise man is able to distinguish between means and ends; otherwise, sometimes overplanning for the future defeats its own high purpose. As a pleasure seeker you should aim always to be a producer as well as a consumer.
160:4.12 (1779.4) Mutluluk vermesi ve sizleri eğitmesi için istediğiniz zaman çağırabileceğiniz, yaşamın kuvvet verici ve değerli yaşanmışlıklarını kutsal bir yerde saklayacak şekilde hafızanızı eğitin. Böylelikle, kendiniz için ve kendiniz içinde güzelliğin, iyiliğin ve sanatsal ihtişamın özenle muhafaza edilen galerilerini inşa edin. Ancak, tüm bu hatırlananlar içinde en soylu olanları, muhteşem bir arkadaşlığa ait çok güzel anların hazineler gibi saklanan derlemeleridir. Ve, bu hatıra hazinelerin tümü, ruhsal ibadetin rahatlatıcı dokunuşu altında en kıymetli ve yüceltici etkilerini salacaktır. 160:4.12 (1779.4) Train your memory to hold in sacred trust the strength-giving and worth-while episodes of life, which you can recall at will for your pleasure and edification. Thus build up for yourself and in yourself reserve galleries of beauty, goodness, and artistic grandeur. But the noblest of all memories are the treasured recollections of the great moments of a superb friendship. And all of these memory treasures radiate their most precious and exalting influences under the releasing touch of spiritual worship.
160:4.13 (1779.5) Ancak, yaşam, anlayışlı ve minnettar bir biçimde başarısız olmayı öğrenmezseniz mevcudiyetin üzerinize yük olduğu hale gelecektir. Kaybedişte, soylu ruhların her zaman elde etmekte olduğu bir sanat bulunmaktadır; sizler, nasıl güler yüzlü bir biçimde kaybetmek gerektiğini öğrenmek zorundasınız; sizler, hayal kırıklığına düşmekten korkmamalısınız. Başarısızlığı kabul etmekten hiçbir zaman çekince duymayın. Hiçbir zaman, aldatıcı gülümseyişler ve parıltılı iyimserlik altında başarısızlığı gizlemeye girişmeyin. Başarıyı duyurmak her zaman kulağa iyi gelmektedir; ancak, sonuç olarak yaşanan şeyler hayret verici olabilir. Bu türden yöntem doğrudan bir biçimde, gerçek olmayan bir dünyanın yaratılışına ve nihai aldanmışlığın kaçınılmaz hezimetine götürmektedir. 160:4.13 (1779.5) But life will become a burden of existence unless you learn how to fail gracefully. There is an art in defeat which noble souls always acquire; you must know how to lose cheerfully; you must be fearless of disappointment. Never hesitate to admit failure. Make no attempt to hide failure under deceptive smiles and beaming optimism. It sounds well always to claim success, but the end results are appalling. Such a technique leads directly to the creation of a world of unreality and to the inevitable crash of ultimate disillusionment.
160:4.14 (1779.6) Başarı cesaret verebilip, güveni sağlayabilir; ancak, bilgelik yalnızca, kişinin kendi başarısızlıklarının sonuçlarına olan uyumunun deneyimlerden gelmektedir. Gerçeği iyimser aldanışları tercih eden kişiler hiçbir zaman bilge olamazlar. Gerçekler ile yüzleşenler ve onları ideallere uyumlu hale getiren kişiler bilgeliği elde edebilirler. Bilgelik hem gerçeği hem de ideali içine almakta olup, böylece onun takipçilerini — sahip olduğu idealizmi gerçekleri dışlayan bir kişi ve ruhsal görüşten yoksun olan bir materyalist halinde — felsefenin bu her iki verimsiz aşırılıklarından da kurtarır. Başarının sürekli gerçekleşen sahte yanılsamalarının yardımı ile yaşamın mücadelesiyle güç bela başa çıkmaya çalışan bu ürkek ruhlar, nihai olarak kendi yaratımları olan hayal dünyasından uyandıklarında, başarısızlıktan muzdarip oluşun ve başarıyı deneyimlemenin olumsuz nihai sonuna sahiptirler. 160:4.14 (1779.6) Success may generate courage and promote confidence, but wisdom comes only from the experiences of adjustment to the results of one’s failures. Men who prefer optimistic illusions to reality can never become wise. Only those who face facts and adjust them to ideals can achieve wisdom. Wisdom embraces both the fact and the ideal and therefore saves its devotees from both of those barren extremes of philosophy—the man whose idealism excludes facts and the materialist who is devoid of spiritual outlook. Those timid souls who can only keep up the struggle of life by the aid of continuous false illusions of success are doomed to suffer failure and experience defeat as they ultimately awaken from the dream world of their own imaginations.
160:4.15 (1780.1) Ve, başarısızlıkla yüzleşmenin ve yenilgiye uyum sağlamanın bu görevi içinde, dinin ileri görüşlü düşüncesi sahip olduğu en yüksek etkide bulunmaktadır. Başarısızlık, yalın bir değişle; bir evrenin keşfine ait ebedi serüvene çıkmış olan Tanrı’yı bilen kişinin deneyimi içinde — bilgeliğin elde edilişinde kültürel bir deneyim olarak — eğitimsel bir yaşanmışlıktır. Bu türden kişiler için başarısızlık yalnızca, evren gerçekliğinin daha yüksek düzeylerine olan erişim için bir araçtır. 160:4.15 (1780.1) And it is in this business of facing failure and adjusting to defeat that the far-reaching vision of religion exerts its supreme influence. Failure is simply an educational episode—a cultural experiment in the acquirement of wisdom—in the experience of the God-seeking man who has embarked on the eternal adventure of the exploration of a universe. To such men defeat is but a new tool for the achievement of higher levels of universe reality.
160:4.16 (1780.2) Tanrı’yı-arayan birinin zamansal-yaşam girişiminin tamamı bütünüyle apaçık bir başarısızlık olarak görünse de, her yaşam başarısızlığı bilgeliğin kültürüne ve ruhaniyet kazanımına dönüştüğü takdirde, bu kişinin süreci, ebediyetin ışığında büyük bir başarı haline dönüşebilir. Bilgiyi, kültürü ve bilgeliği birbirine karıştırma hatasına düşmeyin. Onlar yaşam içinde birbiriyle ilişkidir fakat birbirlerinden çok farklı ruhaniyet değerlerini temsil etmektedirler; bilgelik sonsuza kadar bilgi üzerinde egemen olup, her zaman kültürü yüceltmektedir. 160:4.16 (1780.2) The career of a God-seeking man may prove to be a great success in the light of eternity, even though the whole temporal-life enterprise may appear as an overwhelming failure, provided each life failure yielded the culture of wisdom and spirit achievement. Do not make the mistake of confusing knowledge, culture, and wisdom. They are related in life, but they represent vastly differing spirit values; wisdom ever dominates knowledge and always glorifies culture.
5. İdeal’in Dini ^top 5. The Religion of the Ideal ^top
160:5.1 (1780.3) Sizler bana, Üstününüzün gerçek insan dinini bireyin ruhsal gerçeklikler ile olan deneyimi olarak gördüğünü söylediniz. Ben dini; kişinin, insanlığın tümüne saygınlık ve adanmışlık olarak verilebilecek değerde olan bir şeye karşılık vermenin deneyimi olarak görmekteyim. Bu bağlamda, din, ideallere dair bizlerin en yüksek kavramsallaşmasını ve ruhsal erişimin ebedi olasılıklarına doğru akıllarımızın atabildiği en ileri adımı temsil eden şeye olası en yüksek adanmışlığımızı simgelemektedir. 160:5.1 (1780.3) You have told me that your Master regards genuine human religion as the individual’s experience with spiritual realities. I have regarded religion as man’s experience of reacting to something which he regards as being worthy of the homage and devotion of all mankind. In this sense, religion symbolizes our supreme devotion to that which represents our highest concept of the ideals of reality and the farthest reach of our minds toward eternal possibilities of spiritual attainment.
160:5.2 (1780.4) İnsanlar dine kabilesel, ulussal veya ırksal biçimde karşılık gösterdiklerinde, onlar bunu, kendi topluluklarından olmayanları gerçek anlamda insan olarak görmemeleri nedeniyle gerçekleştirmektedir. Bizler her zaman dini sadakatimizin amacını, insanların tümünün derin saygınlığına layık olarak görmekteyiz. Din hiçbir zaman, salt bir ussal inanış veya felsefi nedensellik meselesi olamaz; din her zaman ve sonsuza kadar, yaşamın durumlarına karşılık verişin bir türüdür; o, bir davranış biçimidir. Din, evrensel hayranlığa layık gördüğümüz bir gerçekliği derin saygıyla düşünüşümüzden, onu hissedişimizden ve onun yönünde hareket edişimizden oluşmaktadır. 160:5.2 (1780.4) When men react to religion in the tribal, national, or racial sense, it is because they look upon those without their group as not being truly human. We always look upon the object of our religious loyalty as being worthy of the reverence of all men. Religion can never be a matter of mere intellectual belief or philosophic reasoning; religion is always and forever a mode of reacting to the situations of life; it is a species of conduct. Religion embraces thinking, feeling, and acting reverently toward some reality which we deem worthy of universal adoration.
160:5.3 (1780.5) Eğer sizlerin deneyiminizde bir şey din haline geldiyse, sizlerin hâlihazırda bu dinin faal yayıcısı haline gelmeniz kendiliğinden doğruluk kazanan bir durumdur; çünkü, sizler bu konumda, dininizin taşıdığı en yüksek kavramsallaşmayı, evren uslarının tümü olarak, insanlığın tamamının ibadeti için değerli görür halde bulunursunuz. Eğer sizler dininizin olumlu ve yayıcı bir taşıyanı değilseniz, din olarak adlandırmış olduğunuz şeyin yalnızca geleneksel bir inanış veya ussal felsefenin salt bir sistemi oluşu bakımından kendi kendinizi kandıran bir konumda bulunmaktasınız. Eğer sizlerin dini bir ruhsal deneyim ise, ibadetinizin amacı kâinatsal nitelikteki ruhaniyet gerçekliği ve tüm ruhanileşmiş kavramsallaşmalarınızın ideali haline gelmelidir. Dinlerin tümü korkular, duygular, gelenekler ve ussal dinler olarak isimlendirmekte olduğum felsefelere dayanmaktadır; bunun karşısında ise ben, gerçek ruhaniyet deneyimine dayananları gerçek dinler olarak adlandırmaktayım. Dini adanmışlığın amacı maddi veya ruhsal, doğru veya yanlış, gerçek veya gerçek-dışı, insan veya kutsal olabilir. Din bu nedenle iyi veya kötü olabilir. 160:5.3 (1780.5) If something has become a religion in your experience, it is self-evident that you already have become an active evangel of that religion since you deem the supreme concept of your religion as being worthy of the worship of all mankind, all universe intelligences. If you are not a positive and missionary evangel of your religion, you are self-deceived in that what you call a religion is only a traditional belief or a mere system of intellectual philosophy. If your religion is a spiritual experience, your object of worship must be the universal spirit reality and ideal of all your spiritualized concepts. All religions based on fear, emotion, tradition, and philosophy I term the intellectual religions, while those based on true spirit experience I would term the true religions. The object of religious devotion may be material or spiritual, true or false, real or unreal, human or divine. Religions can therefore be either good or evil.
160:5.4 (1780.6) Ahlak ve din doğrudan bir biçimde aynı şeyler değildir. İbadetin bir amacını düşünür haldeki, ahlaki değerlerin bir sistemi bir din haline gelebilir. Bir din, herkesi kendisine olan sadakate ve yüce bağlılığa doğru çekme gücünü yitirerek, felsefenin bir sistemi veya ahlaki değerlerin bir yasası haline doğru evirilebilir. Dini bağlılığa ait en yüksek ideali meydana getiren ve ibadet edenlerin dini adanmışlıklarının sahibi olan şey, varlık, aşama, veya mevcudiyet düzeyi, veya erişim imkânı Tanrı’nın kendisidir. 160:5.4 (1780.6) Morality and religion are not necessarily the same. A system of morals, by grasping an object of worship, may become a religion. A religion, by losing its universal appeal to loyalty and supreme devotion, may evolve into a system of philosophy or a code of morals. This thing, being, state, or order of existence, or possibility of attainment which constitutes the supreme ideal of religious loyalty, and which is the recipient of the religious devotion of those who worship, is God. Regardless of the name applied to this ideal of spirit reality, it is God.
160:5.5 (1781.1) Gerçek bir dinin toplumsal nitelikleri, şaşmaz bir biçimde, bireyi değiştirmeyi ve dünyayı dönüştürmeyi amaçlama gerçeğinden oluşmaktadır. Din, medeniyetin en olgun kurumlarına ait en yüksek toplumsal adetler içinde bile bütünleşmiş halde bulunan etik kurallarının ve ahlaki değerlerin bilinen ortak ölçütlerini bile fazlasıyla aşar haldeki, henüz keşfedilmemiş ideallerin mevcudiyetini anlamına gelmektedir. Din keşfedilmemiş ideallere, peşine düşülmemiş gerçekliklere, insan-ötesi değerlere, kutsal bilgeliğe ve gerçek ruhaniyet erişimine ulaşmaya çalışmaktadır. Gerçek din bunların hepsini gerçekleştirmektedir; bu dinlerin dışında kalan tüm diğer inanışlar bu isme layık değildir. Sizler, ebedi bir Tanrı’ya dair yüce ve göksel bir ideale sahip olmadan içten bir ruhsal dine sahip olamazsınız. Böyle bir Tanrısız bir din, bir insan yaratımı, ölü ussal inanışlardan meydana gelen bir insan kurumu ve anlamsız duygusal törenlerdir. Bir din, adanmış olduğu nesneyi büyük bir ideal olarak sunabilir. Ancak, gerçek-dışı olan bu türden idealler erişilebilir nitelikte değillerdir; bu türden bir kavramsallaşma aldatıcıdır. Yalnızca insanın erişebileceği nitelikteki idealler, ebedi Tanrı’nın ruhsal gerçekliği içinde bulunan sonsuz değerlere ait kutsal gerçekliklerdir. 160:5.5 (1781.1) The social characteristics of a true religion consist in the fact that it invariably seeks to convert the individual and to transform the world. Religion implies the existence of undiscovered ideals which far transcend the known standards of ethics and morality embodied in even the highest social usages of the most mature institutions of civilization. Religion reaches out for undiscovered ideals, unexplored realities, superhuman values, divine wisdom, and true spirit attainment. True religion does all of this; all other beliefs are not worthy of the name. You cannot have a genuine spiritual religion without the supreme and supernal ideal of an eternal God. A religion without this God is an invention of man, a human institution of lifeless intellectual beliefs and meaningless emotional ceremonies. A religion might claim as the object of its devotion a great ideal. But such ideals of unreality are not attainable; such a concept is illusionary. The only ideals susceptible of human attainment are the divine realities of the infinite values resident in the spiritual fact of the eternal God.
160:5.6 (1781.2) Tanrı’ya dair ideal değil Tanrı’ya dair düşünce olarak, Tanrı kelimesi, bir din ne kadar çocuksu ve yanlış olursa olsun, herhangi bir dinin bir parçası haline gelebilir. Ve, Tanrı’ya dair bu düşünce, ona sahip olanlar tarafından kendilerinin arzu ettikleri her türlü bütünlüğe kavuşabilir. Daha alt düzeydeki dinler Tanrı’ya ait düşüncelerine, insan kalbinin doğal düzeyi ile uyumlu hale gelecek bir biçimde şekil vermektedirler; daha yüksek düzeydeki dinler, insan kalbinin gerçek dinin ideallerinin sahip olduğu taleplere uyumlu hale gelecek bir biçimde değişmesini gerekli kılarlar. 160:5.6 (1781.2) The word God, the idea of God as contrasted with the ideal of God, can become a part of any religion, no matter how puerile or false that religion may chance to be. And this idea of God can become anything which those who entertain it may choose to make it. The lower religions shape their ideas of God to meet the natural state of the human heart; the higher religions demand that the human heart shall be changed to meet the demands of the ideals of true religion.
160:5.7 (1781.3) İsa’nın dini; yalnızca, Babasını sonsuz gerçekliğin ideali olarak sunması bakımından değil, evrenin ebedi merkezine ait değerlerin bu kutsal kaynağına gerçekten ve kişisel olarak yeryüzü üzerinde cennetin krallığına girmeyi tercih eden her fani yaratılmış tarafından gerçek ve kişisel olarak erişilebilecek oluşunu olumlayıcı bir biçimde duyurması, ve böylece Tanrı ile evlatlığı ve insan ile kardeşliği kabul edişi tanıması bakımından, bizlerin ibadete dair sahip oldukları tüm eski kavramsallaşmalarımızı aşan bir nitelikte bulunmaktadır. Bu, takdir ederim ki, dünyanın şimdiye kadar bildiği dine dair en yüksek kavramsallaşmadır; ve, ben, bu müjde gerçekliklerin sonsuzluğunu, değerlerin kutsallığını ve kâinatsal erişimlerin ebediyetini içine aldığı için daha yüksek bir kavramsallaşmanın hiçbir zaman ortaya çıkamayacağını duyuruyorum. Bu türden bir kavramsallaşma, yüce ve nihai olana dair idealizm deneyiminin erişimini oluşturmaktadır. 160:5.7 (1781.3) The religion of Jesus transcends all our former concepts of the idea of worship in that he not only portrays his Father as the ideal of infinite reality but positively declares that this divine source of values and the eternal center of the universe is truly and personally attainable by every mortal creature who chooses to enter the kingdom of heaven on earth, thereby acknowledging the acceptance of sonship with God and brotherhood with man. That, I submit, is the highest concept of religion the world has ever known, and I pronounce that there can never be a higher since this gospel embraces the infinity of realities, the divinity of values, and the eternity of universal attainments. Such a concept constitutes the achievement of the experience of the idealism of the supreme and the ultimate.
160:5.8 (1781.4) Ben, yalnızca, Üstününüze ait olan bu dinin kusursuzlaşmış haldeki idealleri karşısında etkilenmedim; aynı zamanda, ruhaniyet gerçekliklerine ait bu ideallerin erişilebilir olduğuna dair onun duyurusuna inancımı duyuracak kadar kudretli bir biçimde duygulandım; sizlerin ve benim, Cennetin kapılarına olan nihai varışlarımızın kesinliğine dair onun güvencesi ile birlikte bu uzun ve ebedi serüvene girebileceğimize. Benim kardeşlerim, ben bir inananım, ben yola çıkmış haldeyim; ben bu ebedi girişim içerisinde sizlerle birlikte aynı yoldayım. Üstün kendisinin Baba’dan geldiğini söylemektedir; ve, kendisinin bizlere yolu gösterecek oluşunu. Ben onun gerçeği söylediğine bütünüyle ikna oldum. Ben, ebedi ve Kâinatsal Baba’dan ayrı bir halde erişilebilir nitelikte hiçbir gerçeklik idealinin veya kusursuzluk değerinin bulunmadığına nihai olarak kani oldum. 160:5.8 (1781.4) I am not only intrigued by the consummate ideals of this religion of your Master, but I am mightily moved to profess my belief in his announcement that these ideals of spirit realities are attainable; that you and I can enter upon this long and eternal adventure with his assurance of the certainty of our ultimate arrival at the portals of Paradise. My brethren, I am a believer, I have embarked; I am on my way with you in this eternal venture. The Master says he came from the Father, and that he will show us the way. I am fully persuaded he speaks the truth. I am finally convinced that there are no attainable ideals of reality or values of perfection apart from the eternal and Universal Father.
160:5.9 (1781.5) Ben, böylelikle, yalnızca mevcudiyetlere ait Tanrı’ya değil, gelecekteki tüm mevcudiyetlere ait olasılığın Tanrısı’na ibadet etmek için gelmiş bulunmaktayım. Bu nedenle, sizlerin yüce bir ideale dair adanmışlığınız, eğer bu ideal gerçek ise, nesnelerden ve varlıklardan oluşan geçmiş, şimdiki ve gelecek evrenlerinin bu Tanrısına adanmışlık olmak zorundadır. Ve, orada başka bir Tanrı bulunmamaktadır; zira, orada başka herhangi bir Tanrı’nın bulunması mümkün değildir. Tüm diğer tanrılar hayal ürünleri, fani aklın yanılsamaları, yanlış düşüncenin saptırmaları ve yaratanları tarafından kendilerini kandıran putlardır. Evet, sizler, bu Tanrı olmadan bir dine sahip olabilirsiniz; ancak, bu herhangi bir anlam taşımamaktadır. Eğer sizler, Tanrı kelimesini yaşayan Tanrı’nın bu idealine ait gerçeklik ile değiştirmeyi arzulayacak olursanız, yalnızca, kutsal bir gerçeklik olarak, bir idealin yerine bir düşünceyi koyarak kendinizi kandırmış olursunuz. Bu türden inanışlar yalnızca, olmayacak bir hayali bilerek isteyen dinlerdir. 160:5.9 (1781.5) I come, then, to worship, not merely the God of existences, but the God of the possibility of all future existences. Therefore must your devotion to a supreme ideal, if that ideal is real, be devotion to this God of past, present, and future universes of things and beings. And there is no other God, for there cannot possibly be any other God. All other gods are figments of the imagination, illusions of mortal mind, distortions of false logic, and the self-deceptive idols of those who create them. Yes, you can have a religion without this God, but it does not mean anything. And if you seek to substitute the word God for the reality of this ideal of the living God, you have only deluded yourself by putting an idea in the place of an ideal, a divine reality. Such beliefs are merely religions of wishful fancy.
160:5.10 (1782.1) Ben İsa’nın öğretileri içinde dinin en iyi halini görmekteyim. Bu müjde bizleri, gerçek Tanrı’yı aramaya ve onu bulmaya yetkin hale getirmektedir. Ancak, bizler, cennetin krallığına olan bu girişin bedelini ödemeye gönüllü müyüz? Bizler yeniden doğmaya istekli miyiz? Yeniden yapılmaya? Kendimizi yok etmenin ve yeniden inşa etmenin bu korku verici ve zorlayı sürecine maruz kalmaya istekli miyiz? Üstün şunu söylemedi mi: “Her kim yaşamını kurtarmak isterse onu kaybetmelidir. Dinginliği getirmek yerine bir ruh mücadelesini sunmak için geldiğimi düşünün.” Doğrudur, bizler Baba’nın iradesine olan bağlılığımızın bedelini ödedikten sonra, kutsal bir biçimde adanmış yaşamın bu ruhsal yollarında yürümeye devam ettiğimiz müddetçe kesinlikle büyük bir huzura sahip olacağız. 160:5.10 (1782.1) I see in the teachings of Jesus, religion at its best. This gospel enables us to seek for the true God and to find him. But are we willing to pay the price of this entrance into the kingdom of heaven? Are we willing to be born again? to be remade? Are we willing to be subject to this terrible and testing process of self-destruction and soul reconstruction? Has not the Master said: “Whoso would save his life must lose it. Think not that I have come to bring peace but rather a soul struggle”? True, after we pay the price of dedication to the Father’s will, we do experience great peace provided we continue to walk in these spiritual paths of consecrated living.
160:5.11 (1782.2) Şimdi bizler; koşulsuz bir biçimde, kutsal gerçekliğin daha yüksek idealizmine ait ruhaniyet dünyaları içindeki gelecek bir yaşamı serüveni deneyiminin içerdiği bilinmeyen ve keşfedilmemiş düzeyin cezp edici çekiciliklerine arayışımızı adarken, mevcudiyetin bilinen düzeyine ait cezp edici çekicilikleri gerçek bir biçimde terk etmekteyiz. Ve, bizler, İsa’nın dinine ait idealizmin gerçekliğine dair bu kavramsallaşmaları vasıtasıyla akran insanlarımıza taşımak için anlama ait simgeleri aramaktayız; ve, bizler, insanlığın tümü bu en yüksek düzeyde olan gerçekliğin ortak öngörüsü karşısında heyecan duyana kadar dua etmekten geri durmayacağız. Tam da şimdi, kalplerimizde duymakta olduğumuz, Baba’ya dair yoğunlaşmış kavramsallaşma Tanrı’nın ruhaniyet olduğunu söylemektedir; akranlarımıza taşıdığımız haliyle ise Tanrı’nın derin sevgi olduğunu. 160:5.11 (1782.2) Now are we truly forsaking the lures of the known order of existence while we unreservedly dedicate our quest to the lures of the unknown and unexplored order of the existence of a future life of adventure in the spirit worlds of the higher idealism of divine reality. And we seek for those symbols of meaning wherewith to convey to our fellow men these concepts of the reality of the idealism of the religion of Jesus, and we will not cease to pray for that day when all mankind shall be thrilled by the communal vision of this supreme truth. Just now, our focalized concept of the Father, as held in our hearts, is that God is spirit; as conveyed to our fellows, that God is love.
160:5.12 (1782.3) İsa’nın dini, yaşayan ve ruhsal deneyimi talep etmektedir. Diğer dinler geleneksel inanışlardan, duygusal hislerden, felsefi bilinçlilikten meydana gelebilir; ancak, bunların içinde yalnızca Üstün’ün öğretisi gerçek ruhsal ilerleyişin mevcut düzeylerine olan erişimi gerektirmektedir. 160:5.12 (1782.3) The religion of Jesus demands living and spiritual experience. Other religions may consist in traditional beliefs, emotional feelings, philosophic consciousness, and all of that, but the teaching of the Master requires the attainment of actual levels of real spirit progression.
160:5.13 (1782.4) Tanrı gibi olma uyarımının bilincinde olmanın kendisi gerçek din değildir. Tanrı’ya ibadet etme hissinin taşımakta olduğu duygular gerçek din değildir. Benliği terk etmeye ve Tanrı’ya ibadet etmeye olan kararlılığın bilgisi gerçek din değildir. Bu dinin diğer tüm dinlerden daha iyi oluşuna dair nedensellikten kaynağını alan bilgelik, bireysel ve ruhsal bir deneyim olarak din değildir. Gerçek din, tüm içtenliğiyle inanç tarafından kabul edilmiş olan gerçekliğe ve idealizme ek olarak erişimin nihai sonuna ve gerçekliğine atıfta bulunur. Ve, tüm bunların hepsi Gerçekliğin Ruhaniyeti’nin açığa çıkarılışı tarafından bizler için kişisel hale getirilmek zorundadır. 160:5.13 (1782.4) The consciousness of the impulse to be like God is not true religion. The feelings of the emotion to worship God are not true religion. The knowledge of the conviction to forsake self and serve God is not true religion. The wisdom of the reasoning that this religion is the best of all is not religion as a personal and spiritual experience. True religion has reference to destiny and reality of attainment as well as to the reality and idealism of that which is wholeheartedly faith-accepted. And all of this must be made personal to us by the revelation of the Spirit of Truth.
160:5.14 (1782.5) Ve, böylece, İsa’nın müjdesinin bir inananı haline gelmiş, ırkının en büyüklerinden biri olarak, Yunan filozofunun uzun savı sona ermişti. 160:5.14 (1782.5) And thus ended the dissertations of the Greek philosopher, one of the greatest of his race, who had become a believer in the gospel of Jesus.